Hafta SonuHaftasonuManşetYazarlar

Yetimhane ya da planetin geleceği için bildiklerimizi yenileyici bir eylemsellik önerisi – Korhan Gümüş

0

Büyükada Rum Yetimhanesi Rehabilitasyonu için Europa Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü uzmanlarının hazırladığı rapor yayımlandı. Bu rapor İstanbul’un ve Adalar’ın önemli bir parçası olan Büyükada Rum Yetimhanesi kompleksinin kurtarılması ve korunması için bir eylem planını içeren teknik ve mali konuları kapsıyor. Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci büyük ahşap yapısı olan Büyükada Rum Yetimhanesi ile ilgili. 2018 yılında Büyükada Rum Yetimhanesi, AB’nin kültürel miras alınındaki sivil toplum örgütleri ağı olan  Europa-Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası Ensitüsü tarafından geliştirilen bir programa yapılan başvuru ile, 85 aday arasından yapılan bir seçimle, “Tehdit Altındaki 7 Miras Listesi”ne alındı. Seçimin Avrupa’da “Kültürel Miras Yılı” ilan edilen 2018 yılında gerçekleşmesi anlamlıydı.

Bu başvuruyu kolaylaştıran sivil girişimin hedeflediği gibi, Yetimhane’nin korunması için yapılması gereken çalışmalar da böylece uluslararası bir boyut kazanmış oldu. 2007 yılında yapının sahiplerine iadesi için AİHM yapılan başvuru ve 2011 yılında diğerleri için de bir örnek teşkil karardan sonra, korunması için de çok önemli bir adım atılmış oldu. Bu uzun süreci izleyenlerin tanık olduğu gibi, bu gelişme Türkiye’de vatandaşlık hakları konusundaki politik boyutta başlatılan iyileşmelerin bir devamı olarak görülebilir.

Yetimhane’nin listeye alınmasından sonra bir izleme ve değerlendirme süreci başladı. Çeşitli toplantılar ve incelemeler yapıldı. Bunların sonuncusu, teknik heyetin ziyareti geçtiğimiz Mayıs ayında gerçekleşti. Bu süreçte uzmanlar yapıda incelemeler gerçekleştirdiler. Resmi kuruluşların temsilcileri, STK’lar, Patrikhane ile görüşmeler yaptılar. Güncel durum hakkındaki tespitlerini paylaştılar, korunması için yapılması gerekenleri, yöntemlerini, eylem planlarını tartıştılar. Restorasyon, kültürel miras yönetimi, teknik konular üzerinde çalışan çok sayıda uzman bu çalışmalara katıldı. Bu hafta başında da Yetimhane’nin rehabilitasyonu için Europa-Nostra ve Avrupa Yatırım Bankası Enstitüsü tarafından hazırlanan rapor kamuoyuna açıklandı. ( 20190729PressReleasePrinkipoTR (1) (1).pdf )20190729PressReleasePrinkipoTR (1).p

Gelişmeleri bu şekilde bir parça özetledikten sonra, önemli bulduğum bir kaç noktaya değinmek istiyorum.

Bence bu raporun en önemli özelliği kültürel mirasın korunmasında uluslararası normlara yönelik bir çerçeve çizmesi. Raporda binanın mevcut hali, yaşamış olduğu sürecin izleri korunarak rehabilite edilmesinden söz ediliyor.

Bunun için önce hasar gören yapıyı dış etkenlerden korumak için bir “Acil Durum Muhafaza Projesi” öneriliyor. Bu devasa yapının çatısındaki 200 ton ağırlığında olan kiremitlerin yarattığı risklerin elimine edilmesi, içinde modüler bir ayrı taşıyıcı sistemin kurulması ve çatının hafif bir malzemeyle örtülmesi… Bu projenin 2 milyon Euro civarında bir bütçe gerektirdiği hesaplanıyor. Korumayla ilgili diğer fazın, rehabilitasyon çalışmasının maliyetinin ise bunun 20 katı olabileceği belirtiliyor.

1. Tarihi yapıların, SİT Alanı ilan edilmiş olan bölgelerdeki binaların çoğu zaman bir “imar hakkı” olarak değerlendirildiği ve yıkılıp, yeniden yapıldığı görülüyor. Koruma gibi zahmetli değil, araştırma, yaratıcılık ve zaman gerektirmiyor. Ayrıca bina yeniden inşa edilmeden önce nasıl kullanılacağı, yatırımcılar da ortaya çıkıyor.

Bu çerçevede “aslına uygun yapmak” diye bir klişe söz var. Restorasyondan bir yapının taklidini yapmayı anlaşılıyor. Oysa, herkes bilir, ne yapılırsa yapılsın, aslına sadık, yani mükemmel bir kopya yapmak imkansız.

2.  “Sizce Yetimhane korunabilir mi? Bu haldeki bir binanın ne kadarı sağlam olabilir, bunu biliyor musunuz” diye soranlar var. Bu görüşe göre Yetimhane’yi ayakta kalmayı başarmış bütün ögeleriyle, yaşadığı bütün travmaların izleriyle korumak zaten imkansız. (Yetimhane sapasağlam olsa bile böyle.)

Yetimhane ile ilgili toplantılarda –ki bu toplantılara korumacılar yanında resmi kuruluşların temsilcileri de katılıyor- kimi zaman soru dönüp dolaşıp, şöyle dile geliyor: Sizce Yetimhane’nin ne kadarı sağlam?  Ne kadarı kurtarılabilir? Bu aşamada Yetimhane’nin artık korunacak hali kaldı mı? Yerle bir edip, yeniden inşa edilse daha doğru olmaz mı?  Oysa yapıyı bir inşaat nesnesi olarak görmek, evet otomatik olarak işleri kolaylaştırıyor ama mimarlık yoluyla, yaratıcı bir süreçle elde edilebilecek ölçülemeyecek, önceden kestirilemeyecek çok büyük bir değeri yok ediyor.

Bu bakışın yapıyı bir kullanım nesnesi olarak gören, bilgiyi kapalı uçlu hale getiren bildik araçsallaştırıcı-işlevselci ideolojiden kaynaklandığı söylenebilir.

3. Yetimhane’yi bir imar izni olarak değerlendirmek acaba yalnızca yapının korunmasıyla ilgili bir sorun mudur? Ya da mimarlık, yaratıcı eylemsellik mekan dışında başka neleri hayatta tutar?

Yoksa mekanı, insanları şeyleştiren bir yönetimsellik biçiminin mi göstergesidir? Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi Küratörü Aaron Betsky  “inşaat mimarlığın mezarıdır” demişti. Örneğin şehrin kaybettiği vatandaşların politikaların yenilenmesindeki rolü çok önemli. 2015 yılında şehrin ikinci kuşak diyasporasından kişiler gönüllü olarak gelip, bir yaz boyunca çalıştılar. Eğer bu gençler hazırlıklara başlamasalardı, uluslararası bir programa, Europa-Nostra’nın Tehdit Altındaki Miras Listesi adaylığına başvuru gerçekleşmeyebilirdi. Özellikle Atina’daki İstanbulluların eğitim kurumlarına, Yetimhane’ye olan ilgisi bu bayşvuruda önemli bir rol oynadı. Patrikhane, yapının sahibi olarak bu başvurunun yapılmasını gündemine aldı.

4. Kültürel miras alanında deneyim alışverişi çok önemli. Eğer bu alan kapalı hale gelirse, tersine bir sonuç veriyor. Koruma bir ayrıcalıklı çevrenin çıkarlarını temsil eden normlar olarak algılanıyor. Bu nedenle berbat işler yapılıyor. Çoğu zaman araçsal bir yaklaşımla, mevcut yapı, imar kısıtlamalarının olduğu yerde bir imar fırsatı olarak değerlendiriliyor ve mimarlık deneyimi ortadan kalkıyor.

Bu nedenle uluslararası deneyimlerle, kurumlarla ilişki kurmadan, kamusal alanı açmadan başarı elde etmek mümkün değil.

5. Bu tür uygulamalar disipliner yaklaşımların ötesine geçmek için eşsiz fırsatlar sunuyor. Bu amaçla çok sayıda bağımsız uzmanlık alanına açılıyor, bu ilişkiler kapasite geliştirici bir işlev görüyor. Burada yerel toplulukların çalışmaları desteklemesi, kamu otoritesinin süreci sahiplenmesi çok önemli. Bu çalışmaları yönetebilmek için eylem odaklı, kurumsal bürokrasilerden görece bağımsız bir organlaşmaya ihtiyaç olduğu görülüyor. Proje yönetimi, çok boyutlu çalışmalarda zorunlu.

6. Nihayet, Patrik Hazretleri’nin ortaya koyduğu çerçeve çok değerli. Bu yaklaşım İstanbul’a küresel bir işlev kazandırabilir. 3 ayrı düzeyde: 1: Diyalojik ilişki: Patrik Hazretleri bu mekanı bir diyalog merkezi olarak tasavvur etmektedir. Yapısökümün temel bileşeni. 2: Ekosistem ve ekümeniklik. 3: Yapıyı yeniden canlandıracak eylemlilikler, mimarlık… Planetin ekosisteminin korunması için neler yapılacağını araştıracak bir enstitü hayal etmek…

Bunları kavramadan korumayı, mimarlığı  nasıl anlayabiliriz?  Tarihi kırılmalar, bu hayallerin her biri çelişkiler yüzünden gelişmek yerine hasar gördü: “Prinkipo Palace” ya da Avrupa ile bütünleşik egzotik bir büyük başkent hayalinin içinde bir çekim noktası (1898)…  Yetimhane: Modern bir ortak yaşarlık hayali. Hazıryapım kimlikleri yapıştıran ulusdevletten farklı bir modernlik projesi (1903)… Bunun kalıntılarının ulus-devlet içindeki çelişkili varlığı (1924)… Faaliyetten men edilme (1964), el konma… Ve reformlarla yeni bir başlangıç: A.B. üyeliği adaylığı (2005)… Geri veriliş (2010) ve nihayet “kurtarma” sürecinin başlaması (2019)… Bu kırılma noktalarının her birinin kavranması hayalleri yıkan çelişkilerin bilinmesi kadar hafızanın da onarılmasına imkan tanır. Üstelik bu zorlu işe rehberlik edecek ölçüde. Bu kırılmaların herbiri birer sabitlenemeyene, hayal edilemeyene denktir. Yetimhane’nin kurtarılması, yeniden işlevlendirilmesi, geleceği de öyle…

Bu yalnızca önemli bir yapının onarımı, rehabilitasyonu değil, planetin geleceği için İstanbul’da bildiklerimizi yenileyici bir eylemsellik biçimi önerisidir.

(Yeşil Gazete)

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.