EkolojiManşet

Meke Gölü kurudu, yenileri yolda

0

‘Dünyanın nazar boncuğu’ Meke Gölü kurudu. Uzmanlar, gölün yüzey suyunun bittiğini ve geri kazanımının çok güç olduğunu söyledi; yeraltı su kullanımının sona erdirilmesini istedi.

Konya’da ‘Dünyanın nazar boncuğu’ olarak adlandırılan, krater yapılı Meke Gölü’nde su kalmadı. Önceleri 12 metre derinliğinde su bulunan göl, yıllardır süren kuraklık ve bilinçsiz tarımsal sulamayla yeraltı su seviyesinin sürekli düşmesi yüzünden kurudu. Şu sıralar gölün sadece bir kısmında, neredeyse bir avuç su bulunuyor.

Bundan böyle gölü yağışların da  kurtaramayacağını ifade eden Konya Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık, ”Meke’de daha önceden görmüş olduğunuz su, yüzey suyuydu. Şu an da bu su yok. Suyu bitirdik.” dedi.

Gölün ‘sulak alan’ iken artık ‘kurak alan’a dönüştüğünü kaydeden yazarımız, su yönetimi uzmanı Dr. Akgün İlhan da 1994’te Ramsar Sözleşmesi’ne taraf olarak Türkiye’de koruma altına alınan 14 sulak alanın birinin Meke Gölü olduğunu hatırlattı; “Meke Gölü’ne, Meke Çölü diyeceğimiz günler geldi çattı” ifadelerini kullandı.

Meke, Karapınar ilçesinde sönmüş bir volkan kraterinin suyla dolmasıyla oluşan ve ortasında adacıklar bulunan bir göl. Kuruyan gölün yüzey suyunun tekrar geri kazanılmasının güç olduğunu kaydeden Prof. Arık  şu değerlendirmeyi yaptı:

‘Az su tüketen bitkilere yönelmek lazım’

“Türkiye ortalamasının yarısından daha az bir yağış alan bölgenin asıl sorunu kuraklık. Yıllık ortalama metrekareye 300-320 milimetre yağış düşüyor. Bu yağış neredeyse kuraklığın sınırı. Bu bölgede tarım için yeraltı suyundan aşırı miktarda yararlanıyoruz. İkisi birlikte olunca, bu durum her geçen yıl yeraltı sularının aleyhine işliyor. Kışın gelen yağışlar, neredeyse yeraltı sularına ulaşmadan buharlaşmayla ya da bitkiler tarafından alınarak kullanılıyor. O nedenle de üzerine herhangi bir şey koymaksızın yıllardır mevcut bir kaynağı tüketiyoruz.”

Arık, gölün yeniden eski su seviyesine ulaşması için geç kalındığını, ancak yeraltı su kullanımına son verilerek kısmi bir çözüm üretilebileceğini kaydetti: ”Meke’de su yüksekliğinin tekrar eski düzeyine ulaşabilmesi için bu kaynakların kullanımının tamamen durması gerekiyor. Yeraltı suyunu kullanmayın dediğimizdeyse tarım bitecek. İkisi arasında bir tercih yapmak zorunda kalacağız. Şimdilik seçilebilecek en akıllıca yöntem, suyun kontrollü ve tasarruflu olarak kullanılması. Bölge genelinde daha az su tüketen bitkilere yönelinebilir. Geçmişte arpa, buğday gibi tarım ürünleri ekilirken, şu anda mısır çok yaygın. Bir teşvik modeliyle çiftçiler yeniden buğday ve arpaya döndürülebilir.”

Hayvancılık da olumsuz etkiliyor

Bölgedeki büyükbaş hayvancılığının da yeraltı su kaynaklarının kullanımı bakımından olumsuz bir rol oynadığına değinen Arık, şöyle konuştu: “Geçmişte bölgede küçükbaş hayvan yaygınken, günümüzde çiftliklerde büyükbaş hayvanlar yetiştiriliyor. Bu hayvanlar için yemlik bitki olarak mısır ve yonca kullanılıyor. Yonca da çok fazla su ister. Aşırı suya dayalı tarım ve hayvancılık birlikte, kuraklığa ilave olarak yeraltı suyunu azaltan etkiler yaratıyor.”

Göl değil, çöl

Meke Gölü’nün bir zamanlar sulak alanken, artık ‘kurak alan’a dönüştüğünü kaydeden Dr. İlhan da şunları söyledi: “Meke Gölü” değil, “Meke Çölü” diyeceğimiz günler geldi de çattı. Oysa 1994’te Ramsar Sözleşmesi’ne taraf olarak Türkiye’de koruma altına alınan 14 sulak alanın biri de Meke Gölü’ydü.”

Sulak alanların dünyanın en önemli genetik rezervuarı olduğunu belirten İlhan, 2030’a dek Türkiye’deki doğal sulak alanların neredeyse tamamının yok olmasının beklendiğine işaret etti. İlhan şöyle konuştu:

“Türlerin %40’ını, tüm hayvan türlerinin ise %12’sini sulak alanlar barındırıyor. Bu alanların taşkın kontrolü sağlama, yeraltı sularının besleme, kıyı çizgisinin korunma, fırtınalardan koruma, sediment ve besin depolama, iklim değişikliği kontrolü ve su arıtımı gibi sayılamayacak kadar çok başka işlevi de var. Peki, nasıl oluyor da Marmara Denizi’nden daha büyük bir yüzölçümüne karşılık gelen 1 milyon 400 bin hektarlık doğal sulak alanını kaybettik? Daha da fenası neden Türkiye’de 2030 yılında doğal sulak alanların neredeyse tamamının yok olması bekleniyor? Bunun en önemli nedenlerinden başında tarım için aşırı su çekilmesi ve su israfına neden olan sulama yöntemleri geliyor. Orta Anadolu’da bulunan Beyşehir Gölü, Tuz Gölü, Ereğli Sazlıkları, Kulu Gölü, Meke Gölü, Seyfe Gölü, Sultan Sazlığı ve Akşehir’de Eber Gölleri örnek olarak verilebilir. Başka bir önemli neden de tarım, endüstri ve kentsel kullanım sonucu oluşan atıksuların arıtılmadan doğaya geri verilmesi. Eğirdir Gölü, Bafa Gölü, Tuz Gölü, Gediz Deltası, Uluabat Gölü, Beyşehir Gölü, Burdur Gölü, Göksu Deltası, Sapanca Gölü, Akyatan Lagünü’nde de olan bu.”

Çarpık kentleşme, madencilik, dev projeler…

İlhan, ayrıca Avlan Gölü gibi, çarpık kentleşme sonucu yerleşim yeri veya tarımsal alan açmak üzere kurutulan göllere dikkat çekti; HES, su altyapı projeleri, otoyollar, köprüler gibi dev ölçekli projelerin de doğal sulak alanlara büyük zarar verdiğini vurguladı. Madencilik, taş ocakları kurma vb. faaliyetlerin yanı sıra yasak balıkçılık ve avcılık faaliyetlerinin de Eğirdir Gölü ve Beyşehir Gölü gibi sulak alanlardaki yaşam kalitesini tüm canlılar için bozduğuna işaret eden İlhan, “Maalesef su mecrasından enerjiye, tarımdan kentleşmeye kapsamlı önlemler alınmadığı sürece durum değişecekmiş gibi görünmüyor” dedi.

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.