Hafta Sonu

[Cadı Kazanı] Dünyada üretilen gıdaların üçte biri yenmiyor – Nuran Seyhan Bayer

0

Dünyada üretilen gıdaların üçte biri yenmiyor. Tedarik zincirinin her halkasında yapılan israfın karşılığı bir trilyon dolar ve her gün israf edilen bir milyon tondan fazla yiyecek var. Oysa günümüzde 800 milyon insan açlık çekiyor, bunların çoğu da çocuk.

Tarım sistemi, gıda üretim tarzı ve beslenme tarzındaki müsriflik sonucunda üretici sürekli yanlış ürün üretirken, tüketici de doğru ürüne ulaşamıyor. Amerika’da bile her 5 çocuktan biri yeterli beslenmiyor, gerisini siz düşünün. Oysa ortalama bir Amerikalı aile her yıl bu nedenle 1500 doları çöpe atıyor. Tabi ülkemizde bu tür araştırmalar yerine “ hamasi siyaset” yapıldığı için neyi ne kadar israf ettiğimizi ve bunun için cebimizden ne kadar para çıktığını bilmiyoruz. Akademisyenlerin çoğu da zaten, bunlara kafa yormak, araştırma yapmak yerine televizyonlarda statükonun bekçiliğine soyunarak kadro kapmak, rektör, dekan olmak peşindeler.

Dünyanın birçok ülkesinde bu konulara kafa yoran, vicdanlarını cüzdanlarında taşımayan akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve oralarda gönüllü çalışan insanlar da olmasa, gelecek için bir ışık da olamayacak ama var.

Dan Barber, Mario Batali, Massimo Bottura ve Danny Bowien gibi dünyanın en etkili şeflerinin gözünden, çoğu insanın atık olarak görüp reddettiği gıdaları sürdürülebilir yemeklere dönüştürüyorlar ve açılan “REFFETTERIO” yani yemekhaneler vasıtasıyla da yüz binlerce insana yemek sağlıyorlar. Bizdeki aş evleri gibi diyeceğim ama içerik ve sunuş hayli farklı. Bu yemekhaneler neredeyse şık bir restoran gibi ve burada yiyenlere “farklı-öteki” olduklarını hissettirmeyen bir anlayışla dizayn edilmiş her şey…

Öncü Massimo Batura İtalya’dakilerden sonra Londra, Rio ve Paris’teki refettorioları açmasına yardımcı olmak için dünya çapında istekli ortaklar aradı ve Redzepi, Ferran Adrià ve Ana Roš gibi ünlü şef arkadaşları yardım etmeyi teklif ettiler. Sonuç 45 bin ton atık gıdadan yapılan 450.000’den fazla yemek 830 gönüllü insan sayesinde ihtiyaç sahibi 150 bin insanı doyurdu.

Bottura, dünyanın en iyi 50 şefi listesinin en üstündeki yerini bir kez daha hak etti ancak bu hak ediş sadece restoranlarında  güzel bir ortamda  çok şanslı insanlara şık yemekler sunmakla değil,  aynı zamanda daha az aranan malzemelerle yani atık yiyecek malzemeleriyle yapılan yemekleri eşit derecede keyifli bir ortamda, daha az şanslı olanlara yemek sunmakla oldu. Massimo Batura sadece bir kişi olarak yola çıktı, hayalini gerçekleştirdi ve şimdi binlerce gönüllü, sivil toplum örgütü, onlarca dünya çapında ünlü hatta Michelin yıldızlı şeflerle “gıda israfını” bir nebze olsun durdurmayı başardı.

Başka uygulamalar da var tabii, gıda israfını önlemek için. Örneğin Londra’da olduğu gibi, halka açık “buzdolapları” var. Bu dolaplara evde fazla olan, yiyemeyeceğiniz sebze meyveleri, yemekleri koyuyorsunuz, ihtiyaç sahipleri gelip alıyor. Sadece kişi bazında değil marketler, pazarcılar, balıkçılar da katılıyor bu harekete, gün sonunda satılamayanlar, ufak tefek yara-bereleri olan meyve sebzeler, raf ömrünü ( ki bu bazı gıdalar için anlamsız bir uygulama) tamamlamış kuru gıdalar, ne ararsanız var bu Dolaplarda. Tatile mi çıkacaksınız, dolabınızda da bozulacak yiyecekler var ve ne yapacağınızı bilemediğiniz için çöpe değil ihtiyaç sahiplerine veriyorsunuz, bu kadar basit. Yerel yönetimlerin kolayca projelendireceği bu girişimler umarım ülkemizde de olur.

“Gıda israfını durdurabiliriz, dünyayı besleyebiliriz ”diyen Battura’nın  “Bread is Gold-Ekmek Altındır ”adlı bir de kitabı var. Ekmeğe saygı, onu öpüp alnımıza koymakla değil, israf etmemekle ya da ihtiyacı olanlara ulaştırmakla olur.

Yerel yönetim seçimleri kapıya dayanmışken, sebze meyve fiyatları herkesin ulaşabileceği düzeyde değilken, tonlarca ekmek israfı varken aslında tek “beka” sorunumuz,  insanların ve tabii öncelikle çocukların, insanca yaşamaları için güvenli barınma ve gıdaya ulaşabilme haklarıdır.

Olanca kötülüğün, karanlığın içinde her şeye rağmen ışık vardır ve ışığa zaten en çok ‘karanlık zamanlar’da ihtiyaç duyarız. Her doğum bir mucize, her insan yeni bir başlangıçtır ve insanlar bir araya gelip ortak eylemde bulunabildikleri sürece umut da vardır. Dünya sevgisini mümkün kılan, içinde yaşadığımız dünya için sorumluluk alıp ortak eylemde bulunma yetimizdir.”
                                                                        HANNAH ARENDT

.

Nuran Seyhan Bayer

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.