Ekolojik YaşamManşet

BM, biyoçeşitlilik kaybını durdurmazsak kendi yok oluşumuzla yüzleşebileceğimiz uyarısında bulunuyor

0
orman
Fotoğraf: Ulet Ifansasti / Greenpeace

The Guardian’da Jonathan Watts imzasıyla yayınlanan makaleyi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Cansu Yılmaz’ın çevirisi ile paylaşıyoruz.

***

Biyoçeşitlilik sekreterine göre, dünyanın iklim değişikliği kadar tehlikeli bir “sessiz katili” durdurmak adına bir anlaşma sağlamak için iki yılı kaldı.

Birleşmiş Milletler’in biyoçeşitlilik sekreteri, önümüzdeki iki yıl içinde
tüm dünyanın doğa üzerine yeni bir anlaşmayla durumu çözüme kavuşturmak zorunda olduğu, yoksa insanlığın kendi yok oluşunu belgeleyen ilk tür olabileceği konusunda uyarıyor.

Endonezya’da,bir palmiye ağacı imtiyazının yol açtığı ormansızlaşma.Fotoğraf: Ulet Ifansasti/Greenpeace.

Ekosistemlerin çöküşünü tartışmak üzere düzenlenen önemli bir uluslararası konferans öncesi, Cristiana Pașca Palmer, tüm ülkelerdeki insanların, küresel gıda üretimi,temiz su ve karbon birikiminde hayati önem taşıyan böceklerin, kuşların, bitkilerin ve memelilerin korunması amacıyla 2020 yılına kadar iddialı küresel hedefler hazırlamaları için
hükümetlerine baskı yapması gerektiğini söyledi.

Guardian’a konuşan Pașca Palmer, “Biyoçeşitlilik kaybı sessiz bir katil,” ifadesinde bulundu. “Bu durum, insanların gündelik yaşamda etkilerini hissettikleri iklim değişikliğinden farklı. Biyoçeşitlilikle o kadar da görünür değil ama ne olduğunu hissetmeye başladığınız zaman iş işten geçmiş olabilir.”

Pașca Palmer, tüm insanlığın bağlı olduğu doğal yaşam destek sistemlerinin sürdürülmesinden sorumlu bir dünya kuruluşu olan BM Biyoçeşitlilik Kongresi’nin yönetici sekreteridir.

Bu kuruluşun üyeleri −195 ülke ve AB−  dünya ekosistemlerinin ve vahşi yaşamın düzenlenmesi yolunda yeni bir çerçeve üzerinde tartışmaya başlamak amacıyla Mısır, Şarm El-Şeyh’te bu ay toplanacak. Bu toplantı, 2020 yılında Pekin’de gerçekleşecek bir sonraki konferansta
iddialı yeni bir küresel anlaşma ile sonuçlanacağını
Pașca Palmer’ın umduğu iki yıllık hummalı müzakereleri başlatacak.

Doğa Korumacılar, Paris iklim sözleşmesi ile aynı ağırlığı taşıyacak bir biyoçeşitlilik anlaşmasının zorunlu olduğunu düşünüyor. Ancak şimdiye kadar birçok bilim insanının, insanlığa karşı en az iklim değişikliğine eşdeğer bir tehdit oluşturduğunu söylemesine rağmen, bu konu çok az ilgi görmüştür.

2002 ve 2010 yıllarında yapılan son iki büyük biyoçeşitlilik anlaşması, dinozorların neslinin tükenmesinden bu yana dünya üzerindeki en kötü yaşam kaybını durdurma konusunda başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Sekiz yıl önce, Aichi Biyoçeşitlilik Hedefleri kapsamında ülkeler, doğal yaşam alanlarının kaybını en azından yarıya indirecekleri, tüm sularda sürdürülebilir balıkçılığın yapılmasının sağlayacakları ve 2020 yılı itibariyle doğa koruma alanlarının dünya topraklarının %10’undan %17’sine genişletecekleri sözünü vermişlerdi. Ancak birçok ülke bu konuda geride kaldı ve daha fazla koruma alanı oluşturan ülkeler ise, onların devamlılığının sağlanması adına çok az şey yapmıştır. “Kağıt üstünde koruma alanları” artık Brezilya’dan Çin’e kadar pek çok yerde bulunabilir durumda.

Mesele, siyasi gündemde de geri planda. İklim zirvelerine kıyasla, birkaç devlet başkanı biyolojik çeşitlilik görüşmelerine katılıyor. Donald Trump’dan önce bile, ABD anlaşmayı onaylamayı reddetti ve sadece bir gözlemci gönderdi. ABD, Vatikan’nın yanı sıra katılmayan tek BM ülkesidir.

Pașca Palmer, az da olsa umudun olduğundan söz ediyor. Afrika ve Asya’daki bazı türler (çoğunluğu düşüşte olmasına rağmen) kurtarıldı ve Asya’da orman bitki örtüsü (başka yerlerde daha hızlı bir şekilde azalmış olmasına rağmen) % 2,5 oranında arttı. Deniz koruma alanları da genişledi.

Ancak genel itibariyle, ona göre tablo endişe verici. İklim değişikliği ve artan insan nüfusunun bir sonucu olarak önümüzdeki 30 yıl içinde habitat tahribatından, kimyasal kirlilikten ve istilacı türlerden kaynaklanan hali hazırda yüksek olan biyoçeşitlilik kaybı oranı hız kazanacak. 2050 yılına gelindiğinde, Afrika’nın kuş ve memeli türlerinin % 50’sinin kaybedileceği ve Asya balıkçılığının tamamen çökeceği bekleniyor. Bitkilerin ve deniz yaşamının kaybı, kısır bir döngü oluşturarak dünyanın karbon absorbe etme gücünü azaltacak.

Romanya’nın önceki çevre bakanı, “rakamlar şaşırtıcı” diyor.Sözlerine “Umarım kendi yok oluşumuzu belgeleyen ilk tür biz olmayız.” diye ekliyor.

Böylesi varoluşsal bir tehdide karşı zayıf hükümet tepkisine rağmen, “yaşamın altyapısı” olarak adlandırdığı şeyin karanlıkta kalmadığı hususunda iyimser olduğunu belirtti.

Umudun bir nedeni de, bilimsel kaygıların ve iş çevrelerinin artan ilgisinin bir noktada birleşmesiydi. Geçtiğimiz ay BM’nin en üst düzey iklim ve biyoçeşitlilik kurumları ve bilim insanları ilk ortak toplantıyı gerçekleştirdi. Orman muhafazası, ağaç dikimi, arazi restorasyonu ve toprak yönetimi gibi doğa temelli çözümlerin, Paris sözleşmesi verileri kapsamında küresel ısınmayı durdurmak için ihtiyaç duyulan karbon emiliminin üçte birini sağlayabileceğini ortaya çıkardılar. Gelecekte, BM’nin iki önemli iklim ve biyoçeşitlilik kolu ortak değerlendirmelerde bulunmalıdır. Ayrıca, bazı ülkelerdeki siyasetin yanlış yöne doğru hareket etmesine rağmen, Fransız devlet başkanı Emmanuel Macron’un, iklim sorununun biyoçeşitlilik kaybı durdurulmadan çözülemeyeceğini belirten ilk dünya lideri olması gibi olumlu gelişmeler olduğunu da kaydetti. Bu konu, Fransa’da gerçekleşecek olan bir sonraki G7 zirvesinin gündeminde olacak.

Onun ifadesine göre; “Gidişat değişiyor. Çok fazla iyi niyet var. Tehlikelerden haberdar olmalıyız ama bu bizi eylemsizlik halinde bırakmamalı. Durum, hala bizim elimizde ama eylem penceresi gitgide daralıyor. Doğayı desteklemek için daha yüksek düzeyde siyasi ve yurttaş iradesine ihtiyacımız var.”

.

Makalenin İngilizce Orijinali

Yeşil Gazete için çeviren: Cansu Yılmaz

(Yeşil Gazete, The Guardian)

You may also like

Comments

Comments are closed.