Hafta SonuManşet

[Hermit] Tiyatro engel tanımaz – Ayşegül Sağlam

0

Yaşadığımız ülkede doktor olmak, öğretmen olmak; mühendis, mimar, esnaf, gazeteci, hukukçu, sporcu…nice meslek erbabı olmak zor. Hele bir de işinizi severek, layığıyla yapmak istiyorsanız daha da zor. Çünkü yaşadığımız çağ artık “İdealizm”den çok uzak. Rasyonalizmin, faydacılık sarmaşığına dolanmasıyla ortaya çıkan düşünceler; insanı doğasından uzaklaştırıp günü kurtarmaya zorunlu hale getiriyor. Yaşadığımız modern(!) hayat da buna çanak tutunca; ortaya iş bilmeden iş yaptığını zanneden, bu yaptığı işi maddi kaynağa dönüştürüp rahat eden, kimsenin etlisine sütlüsüne karışmadan hayatını idame eden bir nesil çıkıyor ortaya. Dedim ya yukarıda, meslek erbabı olmak zor diye, ben bu sefer tiyatro yapmanın zorluklarından bahsedeceğim.

Öncelikle birçok meslektaşımın aksine ben ödenekli tiyatro severim. Yani daha doğrusu severdim. Çünkü lise öğrencisinin, 10 liraya Shakespeare ya da yüksek bütçeli bir müzikal izleme hakkının çok kıymetli olduğunu düşünürüm. Devlet tarafından desteklenmeyen ve gişe gelirine mahkum bırakılan özel tiyatronun sanat kaygısı azalacak ve sanatsal duruşu “Shakespeare’e bulaşmayalım, müzikale gerek yok. Düşük bütçeyle halledelim şu işi” zihniyetine dönüşecektir. Tabi bütün bu söylediklerim; devletin, sanatın özerk duruşuna saygı gösterdiği ölçüde gerçekleşebilir. Aksi halde durum, “Parayı ben verdim; benim düdüğüm çalınacak” şekline dönüşür ki bu sanatın özgür duruşuna zarar verir. Sanatın özgür olmadığı bir yerde de özgür düşünceden söz edilemez.

Metin Zakoğlu kimdir?

Şimdi; söylemek istediklerini, kimseye müdana etmeden söyleyebilmek için yılardır çaba sarf eden bir tiyatrocudan bahsedeceğim size. Metin Zakoğlu’dan. Babası, ‘Zülüf Dökülmüş Yüze’ türküsünü repertuara katan TRT eski sanatçılarından Kadir Kubilay Zakoğlu. Sanatla dolu bir evde büyüyen Metin Zakoğlu; kendi sanat yolunu, genç yaşta tanıştığı Tevfik Gelenbe ile çizmeye başlamış. İki yıllık çıraklık döneminden sonra Darü’l Bedai’ye (İstanbul Şehir Tiyatroları) girmeye hak kazanmış. İlerleyen yıllarda eğitimine Berlin’de devam etmiş, tiyatro antropolojisi okumuş ve orada da birçok tiyatroda reji asistanlığı yapmış.

20 yaşında Genco Erkal’ın ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ oyunundan o kadar etkilenmiş ki kendi tiyatrosunu kurarak ve Genco Erkal’dan el alarak bu oyunu sahnelemiş. Hatta ilk oyunlarını Genco Erkal’ın dekoru önünde ve onun perukasıyla oynama şansını bulmuş.

Aradan geçen 25 yıla rağmen, aynı heyecanla ama çok farklı bir yorumla sahnelediği oyunu, geçen hafta yeniden açılan Cafe Theatre’de izlemeniz mümkün. ‘Dün yeniden açılan’ dememin sebebi şu; ilki 2010 senesinde Suadiye’de açılan Cafe Theatre, gerek şehrin başına bela olan kentsel dönüşümden gerekse sanatın başına bela olan maddi sıkıntılardan ötürü birkaç kez yer değiştirmiş. Cafe Theatre fikri ise az önce bahsettiğim kimseye müdana etmeme fikrinden ortaya çıkmış. “Sponsorun, onun, bunun düdüğünü çalmaktansa; kahvemi, yemeğimi satar paramı kazanır kendi mekanımda da kendi istediğimi söylerim.” demiş tabiri caizse. Stand up gösterisi esnasında da şakayla karışık değiniyor bu konuya. Hem dükkân işletmecisi hem tiyatro sanatçısı olmak zor tabi. Söylemek istediğini de çat diye insanın suratına söylemesiyle meşhur. Bazen çıktığı mekânın sahibine, bazen açılışa gelen belediye başkanına…

Evde veya ofiste, her yerde tiyatro olur

Geçtiğimiz yıllarda “Evde Tiyatro”, “Ofiste Tiyatro” gibi kavramları ortaya çıkaran Zakoğlu, zaman zaman bu konularda eleştirilse de o, bu eleştirilerle pek ilgilenmiyor. O, “Oyuncunun ve seyircinin olduğu her yerde tiyatro olur. Tiyatro engel tanımaz.” diyor. Mesela ‘Evde Tiyatro’ fikrinden evirilen ‘Engelliler İçin Tiyatro’ fikri de böyle çıkmış ortaya. Gerek fiziksel gerek psikolojik uygunsuzluktan dışarı çıkamayan engellilerin evlerinde ücretsiz gösteriler yapıyor. Ama bunu çekmek isteyen gazetecilere ‘İnsanlar çevreden çekindikleri için dışarı çıkmıyor; siz onları çekip haber yapmak istiyorsunuz. Bence bunu düşünmediğiniz için siz engellisiniz.’ diyor.

Onu bazıları çok seviyor bazıları hiç sevmiyor. Ama ben sevdim. Deneyip görmek isterseniz Çiftehavuzlar’daki Yeşilbahar Sokak’ta, Cafe Theatre’da izleyebilirsiniz.

Ayşegül Sağlam

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.