Hafta SonuManşet

Gündemden bir taciz vakası: Yanlış anlaşılan samimiyet – Gökçe Aydoğan

0

Son birkaç gündür sosyal medya yine bir taciz haberiyle çalkalanıyor. Haberin (doğru ya da yanlış) içeriğinin yeterince korkunç olduğu yetmiyormuş gibi, habere ve haberde yer alan kişilere karşı yapılan yorum ve tepkiler de bir o kadar korkunç. Böylesine hassas bir konuyla ilgili açıklamalara gelmeden önce kısaca habere değinmek istiyorum.

Kostüm asistanı bir kadın, dizi setinde Talat Bulut adlı oyuncunun kendisini kostüm odasına çağırarak taciz ettiğini bildirerek, Talat Bulut’tan şikayetçi olacağını ifade etti. Talat Bulut ise tüm bunları reddederek ‘Böyle bir durum söz konusu olamaz. Sürekli kravatımı düzeltmek için geliyordu ve ne tatlı adamsın diyordu. 10 yıl sonra Google’ ye girdiğinde onun da adı çıkacak. Kim evlenir bu kızla? Kızlar kıyafet getirirler, beğenmediğim de yine düzgün konuşurum. Güzel bir şey yaptıklarında aferin deyip yanaklarından öpüyorum. Daha önce de sarılıp öptüğümde tepki vermeyen bir insan. Samimiyetimi yanlış anlamışlar.’  ifadelerini kullandı. Genç kadın ise şikayetinden asla vazgeçmeyeceğini, bu tarz şeylerin kimsenin başına gelmemesi için susmayacağını dile getirerek bir gazeteye röportaj verdi. Ayrıca oyuncunun sette herkesle şakalaştığını, çalışanlarla sık sık sarıldığını iddia etti.

Belki de olayın nasıl gerçekleştiğini, doğru olup olamadığını asla bilemeyeceğiz. Ancak benim bu haberi ortaya koymamın sebebi haberin kişileri ya da magazinsel boyutta maskara edilmesi değil. Bu yazıyı yazma amacım, haberin sıkıntılı olan bir konuya çok güzel bir örnek oluşturması. Tekrar etmek istediğim nokta şu: Az önce de değindiğim gibi olayın tam olarak gerçekleşip gerçekleşmediğine dair henüz bir bilgimiz yok. Bu nedenle bu haberlerde bahsi geçen kişiler üzerinden değil, toplumun genel algısı üzerinden ilerleyeceğim.

Ne zaman bir taciz olayı gündeme gelip, sosyal medyaya konu olsa sorgu ve anlama mekanizması devre dışı bırakılıp, olay tek bir kişiyi linç etme operasyonuna dönüşüyor. Ve ne yazık ki ortada bir gerçek var. O gerçekte bu lince maruz kalan tarafın açık ara farkla ve daima kadın olduğu. Bu habere yapılan yorumlar da dahil olmak üzere karşımıza sürekli ‘O çok ünlü bir oyuncu asla yapmaz. Ben yıllardır onun filmlerini izliyorum, ünlü olduğu için üzerinden çıkar sağlanmaya çalışılıyor. O da yalnız başına kostüm odasına girmeseymiş. Kadın ünlü olma çabasında olduğu için adama iftira atıyor. Bu insanlar iftira atmaktan hiç mi utanmıyor? Niye bu kadar beklemiş?  Kim bilir adama nasıl yaklaştı…’ gibi ifadeler çıkıyor. Maalesef bu durum hiç değişmiyor. Taciz olaylarının meydana geldiği durumların çoğunda gözler kadına dikiliyor. Çok az bir kısım erkeklerin de bu olayların içinde bir rolü olabilir mi diye sorguluyor. Bu algı bir türlü değişmediği için pek çok taciz hatta tecavüz olayı, mağdurları tarafından saklanıyor, dile getirilmiyor. Çünkü biliyor ki gözler ona dikilecek, buna sebep olacak ne yaptığı sorgulanacak. Böyle olunca da ateş olan yerden duman çıkamıyor ve bu kokuşmuşluk gün geçtikçe yayılıyor. Hiç kimsenin haberinin dahi olmadığı, ancak uzun süren çalışmalarla meydana çıkan pek çok taciz vakası var. Üstelik bu vakaların tespit edilen faillerine de ceza uygulaması yok denecek kadar az.

YÖK talebiyle Altınbaş Üniversitesi’nde kurulan Cinsel Taciz ve Saldırı Birimi (CTS), Türkiye’de yaşayan kadınların yüzde 41’inin hayatlarında bir kez cinsel saldırıya maruz kaldığı sonucuna varmıştır. Cinsel tacize uğrayanların oranının ise yüzde 93 olduğu ortaya konulmuştur. Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün verileri de pek iç açıcı değil. Bu verilere göre yıllar içerisinde meydana gelen taciz vakaları artarak devam etmekte. Tacizin yıllara dağılışında artış gözlenirken, mahkumiyet sayısının düşüşü ise dikkat çeken diğer bir nokta.  Bakanlığın verilerine göre, 2007’ye gidildiğinde cinsel taciz davalarının yüzde 47.7’sine mahkumiyet kararı verilirken, 2016’da bu rakam 36.5’e indi. 2017’de de ceza oranları düşerek seyretmiştir.

Mevcut durum bu şekilde işlerken insanlar artık neredeyse tacize uğramaktan değil, olay duyulursa başına geleceklerden korkuyor. Neden bir taciz-tecavüz haberinde gözler hep kadınlara dikiliyor ve linç girişimine erkeklerden daha fazla kadınlar maruz kalıyor? Çünkü hala ataerkil zihniyetin ağları içindeyiz. Kadın hala cinsel obje konumundan çıkamadı. Üstelik bu konum kadınların sistem tarafından sokulduğu bir konum. Ancak çelişki şurada ki, sistem kadını hem bu konuma sokuyor hem de bu tarz olaylarda direk kadını suçluyor. Yani kadının ‘taciz olayına meydan veren kişi’ konumuna sokulmasının nedeni, kadının toplum tarafından nasıl görüldüğüyle alakalı. Hal böyle olunca bu durumlar hemen çözülemiyor ne yazık ki. Olayın doğruluğu ya da yanlışlığı ortaya konmadan direk tek bir tarafı – bu taraf çoğunlukla kadınlar oluyor- suçlamak toplumun özüne sinmiş durumda. Bu tarz vakaların azalması için öncelikle herkes tarafsız olmak zorunda. Tacize maruz kalan kadın, erkek, çocuk tüm mağdurlar ses çıkarmak zorunda.

Ayrıca Talat Bulut’un ‘Kızım yaşında çalışanları yanaklarından öpüyorum .’ ifadesi de son derece talihsiz ama aynı zamanda bazı şeyleri gözler önüne seren bir ifade. Tabi ‘yanlış anlaşılan samimiyet’ ifadesi de cabası. Elbette ki kızı yaşındaki insanı, kızı yaşında olduğu savunusuyla yanına çağırıp ‘Aferin kızım.’ diyerek, bayram şekeri dağıtır gibi ikide bir yanaklarından öpmek samimiyetin yanlış anlaşılacağı bir durum değil başlı başına yanlış bir durum. Umuyorum ki bu olay da çoğu ‘yanlış anlaşılacak samimiyet gösterileri yapan’ herkese ders olur. Ve yine umarım ki bizler de artık böylesine hassas konularda, olayların hasır altı edilmesine neden olmak için değil, gerçeklerin ortaya çıkması için tarafsız ve bilinçli olmayı öğrenebiliriz.

 

 

Gökçe Aydoğan

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.