Köşe Yazıları

Göz göre göre nükleer – Batuhan Sarıcan

0

Akkuyu Nükleer Santrali projesinde temel atıldı. Türkiye, 2025 yılından itibaren kucağında saatli bir bombayla uyuyacak. Tabii uyuyabilirse…

Rusya-Türkiye ortaklığında gerçekleşen proje kapsamında Akkuyu Nükleer Santrali’nin temeli, nisan ayının ilk haftasında atıldı. Yakın geçmişte Mayak ve Tomsk (Rusya), Semipalatinsk (Kazakistan) ve Çernobil (Ukrayna) gibi nükleer felaketleri yaşayan ve yaralarını halen saramayan bir coğrafyanın ‘sakini’ olan Rusya’nın Türkiye’yle böyle bir anlaşma yapabiliyor olması gerçekten ironik.

Benzer bir ironi, Japonya için geçerli. Bu Uzak Doğu ‘sakini’, Türkiye ile imzaladığı anlaşmaya göre Sinop -İnceburun’da nükleer santral kurulmasına Fransa ortaklığında yardım edecek. Aynı Japonya, fi tarihinde değil, yalnızca yedi yıl önce 11 Mart 2011’de Fukuşima’da nükleer bir facia yaşamış ve nükleer faaliyetlerine kısmen ara vermişti.

Bu iki anlaşma yetmiyormuş gibi bir de üçüncü nükleer santral projesi konuşuluyor. Hem de Türkiye’nin en önemli tabiat parklarından birisi olan İğneada’ya… Türkiye’deki kuş varlığını oluşturan 450’nin üzerindeki türün yarısına, bitki türlerinin 500’üne, memeli türlerininse %34’üne yuva olan, ülkenin en büyük longoz ormanlarından bahsediyoruz.

Talihsizliklerini satan ülkeler

Geçmişte yaşanan felaketler sebebiyle kendi ülkelerinde nükleere karşı temkinli yaklaşımlar sergileyen Rusya, Japonya ve Fransa’nın başka coğrafyalara nükleer know-how/teknoloji satma cüretini gösterebilmesinden ziyade Türkiye’nin buna devlet nezdinde destek olmasını konuşmamız gerekiyor.

1986 yılında Çernobil (Ukrayna), 2011 yılında ise Fukuşima‘da (Japonya) yaşanan nükleer faciaların ardından -özellikle Avrupa’daki- birçok ülke, nükleer faaliyetlerini azaltırken/son verirken Türkiye’nin nükleere ‘sazan’ gibi atlaması, tarihten ders alınmadığını açıkça gösteriyor.

Tarih, nükleer faciaların ‘eseri’ olan kronik hastalıkları ve biçimi bozuk doğan bebekleri yazıyor. Sözgelimi, Çernobil’den bu yana Ukrayna’da tiroid kanseri, Beyaz Rusya’da ise çocuklarda görülen fiziksel ve zihinsel sorunlar artış gösteriyor. Bu coğrafyada yer alan bazı bölgelere giriş, sırf bu sebeple 900 yıllığına yasaklanmış durumda.

Aslında nükleer tehlikeyi görmezden gelenlerin kör olduğu falan yok. Sadece kâr ve pazar payı, insan ve çevre sağlığına tercih ediliyor. Ne yazık ki meselenin partiler üstü bir mesele olduğu ve aslolanın insan refahı ve ekosistemin sürdürülebilirliği olduğu halk tarafından bir türlü anlaşılmıyor. Çernobil ve Fukuşima kulaklara oldukça uzakmış gibi geliyor, ancak Akkuyu’nun Türkiye sınırları içinde olduğunu ve milyonlarca canlının hayatını tehlikeye attığını da unutmamak gerekiyor.

Nükleer enerjiye hayır!

Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyetlerine devam eden Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) yeryüzünde faaliyet gösteren toplam 446 nükleer santral olduğunu iddia etse de Dünya Nükleer Enerji Durum Raporu (WNISR) 2017 verilerine göre 31 ülkedeki toplam reaktör sayısı 403.

Yeryüzündeki reaktör sayısı gün geçtikçe azalırken, Toprak Ana’nın cömert davrandığı yenilenebilir enerji zengini Türkiye’de devlet ve özel teşebbüsün nükleere aşkla sarıldığına tanık oluyoruz. Her gün doğan güneşi, çağlayan suyu ve esip gürleyen rüzgârı enerji üretimi için kullanmak varken niçin yaraları halen sarılamayan nükleere ihtiyaç duyuluyor, anlamak güç.

Çernobil felaketi sırasında dönemin başbakanı Turgut Özal’ın “Azıcık radyasyonlu çay, sağlığa faydalı.” ifadeleriyle birlikte; Sanayi ve Teknoloji Bakanı Cahit Aral’ın basının karşısında çay içerek “Türkiye’de radyasyon var diyenler dinsizdir.” açıklamaları halen kulaklarımızdayken, son dönemde “O zaman evimize tüp de takmayalım.” gibi açıklamalar geliyor.

Haklısınız, tüp de takmayalım. Fosil yakıtların hiçbirisini kullanmayalım. Sera gazı salımı ve dolayısıyla iklim değişikliğine neden olan küresel ısınmayı azaltmak için yenilenebilir enerjiyi tercih edelim. Bu enerji kaynağı, enerji ihtiyacının büyük bir kısmını yurt dışından ithal eden Türkiye’nin hem ekonomik hem de ekolojik sürdürülebilirliği için önemli bir adım olur. Çünkü 20 milyar dolarlık bir nükleer yatırımla ne ekonomik ne de ekolojik bir faydadan bahsedebilirsiniz.

Nükleersiz, daha temiz enerjiyle nefes alan bir dünya için: Nükleere hayır!

 

 

Batuhan Sarıcan

You may also like

Comments

Comments are closed.