Hafta SonuKültür-SanatManşet

Validebağ Korusu üzerine bir sergi: Prevantoryum

0

Çağdaş sanat alanında birbirinden farklı konu ve kavramlardan yola çıkarak çalışmalar üreten Elif Çelebi ve Çağrı Saray bu kez birlikte oluşturdukları sergide, İstanbul Anadolu Yakası’nın ikinci en büyük yeşil alanı olan Validebağ Korusu’na odaklanıyor.

Küratörlüğünü Derya Yücel’in yaptığı sergi, adını korunun da geçmişine referans veren ve hastalığa yakalanma riski taşıyan ancak henüz hastalığa yakalanmamış olanlara önleyici koruma/ iyileştirme yöntemlerinin uygulandığı kamusal kurum anlamına gelen “Prevantoryum”dan alıyor.

21 Mart – 2 Mayıs tarihleri arasında Kasa Galeri’de ziyarete açık olacak sergi hakkında Elif Çelebi ve Çağrı Saray ile konuştuk.

Elif Çelebi ve Çağrı Saray ile Kasa Galeri’de ziyarete açık olacak sergi hakkında konuştuk

Röportaj: Yasemin Ülgen

***

– Sanatsal çalışmalarınızda birbirinizden farklı odak noktalarınız var. Elif çalışmalarında daha çok ekoloji alanından beslenirken Çağrı’nın çalışmaları daha çok kent ve bellek üzerine.

Siz son dönemdeki üretimlerinizden kısaca bahsedecek olursanız nedir mesele edindikleriniz?

Elif Çelebi: İnsan ve insan olmayan arasındaki mesafe beni çok düşündürüyor. İnsan-hayvan-bitki hatta cansız varlıklar arasında hiyerarşinin olmadığı bütüncül bir doğa fikri üzerine yoğunlaşıyorum.

Çağrı Saray: Son yıllardaki çalışmalarım kamusal alanla özel alan arasındaki çatışmayla bireysel ve kolektif hafıza üzerine kurulu.

Daha önce yaptığım çalışmalardan biri olan Bellek Mekânları serisinde Haydarpaşa Garı ya da AKM gibi mimari yapıları, iktidarın yok ettiği, dönüştürdüğü ya da işlevsizleştirdiği birer hafıza mekânı olarak ele almıştım.

Aslında Elif’le üzerine çalıştığımız Prevantoryum sergisinde Validebağ Korusu’na yaklaşımım da bu bahsettiğim çalışmalarımla benzer kaygıları taşıyor.

– Doğa ve kent insanı ilişkisi ve konu Validebağ Korusu olduğunda tabii ki mekânı tarihsel referansıyla birlikte düşünmek gerek. Korunun İstanbul için yegâne nefes alma alanı olması ve kendi içindeki ekosistemi bir sergi konusu olarak çok güçlü.

Ancak serginin detaylarına gelmeden önce kolektif üretim pratiğiniz hakkında sormak istiyorum. Şimdiye kadar her ikinizin de bireysel üretimlerini görme şansımız oldu. Ancak bu sergide sözünüzü birlikte söylemeyi tercih ediyorsunuz.

Kısaca bahsedebilir misiniz ortak bir üretim olan Prevantoryum nasıl ortaya çıktı?

Çağrı Saray: Elif’in işlerini uzun zamandır takip ediyorum, diğer yandan kendisini de uzun zamandır tanıyorum ve zaten aynı kurumda, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde çalışıyoruz. Sohbetlerimiz esnasında aslında birbirimizden habersiz olarak parklarla ilişkili çalışmalar yaptığımızı fark ettik. Sonrasında aynı konu üzerine birlikte düşünmeye ve tek bir proje geliştirmeye karar verdik.

Elif Çelebi: Geçtiğimiz Mayıs ayında, benim Gezi Parkı üzerine yaptığım bir defter ile Çağrı’nın İstanbul’un parklarını konu alan bir dizi çalışması arasında birbirine çok yakın hassasiyetler olduğunu da fark ettik. Ve bunun üzerine kentin içinde sıkışıp kalmış beş parkı birlikte deneyimleme fikri ortaya çıktı.

Bu sürecin sonunda sadece Validebağ Korusu’na odaklanmaya karar verdik. Koru zaten diğer parklardan bir çok özelliği ile ayrılıyor. Bizim için henüz kamunun ‘yüksek’ yararı için parklaştırılmamış olması çok büyük önem taşıyor. Kentin içinde sıkışıp kalmasına rağmen hala kendi ekosistemini bu boyutta devam ettirebilmesi şaşırtıcı. Ayrıca korunun tarihsel sürecine baktığımızda darüleytam, prevantoryum, huzurevi gibi farklı kurumlara da ev sahipliği yaptığını görüyoruz.

Çağrı Saray: Ayrıca ikimiz de böylesi sorunlu ve güncel bir alanla ilgili kolektif bir üretimde bulunmanın daha doğru olacağını hissettik.

Ekoloji, Türkiye ve dünya genelinde pek çok sanatçının üzerine üretimde bulunduğu bir alan. Biz de sanatçı olarak bu ortak sorunlar üzerine kafa yoruyoruz.

Sergiye çalışırken çok sayıda fikir ve iş ürettik. Süreçte bazılarından vazgeçtik bazılarını ise saklı tuttuk. Ayrıca ben Elif’le biraradalığımızın iyi bir denge oluşturduğunu düşünüyorum; üzerine düşündüğümüz içerik aynı, fakat koruya bakışımız ve üretim pratiğimiz aslında birbirinden farklı. Ben bu gerilimin sergide hissedileceğini ve bu alana ilişkin üretimimizin kişisel üretim dizgemizle nasıl bir ilişki kurduğunu izleyicinin kurabileceğini düşünüyorum.

– Birlikte üretimden bahsetmeye devam edersek bu araştırma sürecinde neler oldu? Farklı alanlardan kişilerle bir çalışma yaptınız mı?

Elif Çelebi: Örneğin, konumu tam da göç rotası üzerinde yer alan koruda 10 farklı anıt niteliği taşıyan ve çok sayıda korumaya değer ağaç bulunuyor. Öncelikle ağaçlar üzerinden bir araştırma ve belgeleme yapmaya karar verdik.

Ayrıca yazılı kaynak taraması yaptık. Koruda ağaçların cins ve adetlerinin belirlenmesine yönelik ilk kayıtlı çalışma 1999 tarihinde yapılmış. Bu çalışmanın raporlarında iyileştirme yönünde tespit ve önerilerde de bulunulmuş. Fakat bunların hala hayata geçirilmediğini görüyoruz.

En sevindirici gelişme uzun hukuksal süreçler sonucunda şu an Validebağ Korusu’nun 1. derece sit alanı olması. Ağaçlar ile başlayan araştırma diğer bitki çeşitleri ve hayvanlar üzerinden devam etti.

Çağrı Saray: Araştırma süreci aslında keyifliydi, çalıştığımız konudan dolayı koru hakkında bilmediğimiz yeni verilerle karşılaştık. Kaynak olarak çok sayıda kitaptan yararlandık; korunun tarihine, geçmişine ilişkin bilgiler parça parça ve dağınıktı. Korunun yapısı ve birimleriyle ilişkili olarak Adile Sultan Kasrı Müdürlüğü, anıt ağaçlar ve bitki çeşitliliğine ilişkin İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Fakültesi, korunun güncel durumu ve hukuksal sürecine ilişkin de Validebağ Gönüllüleri ile temasa geçtik. Diğer yandan bu süreç ilginç bir deneyim oldu. Araştırma yapmak ya da bir iş üretmenin ötesinde biz orada vakit geçirdik; geziler yaptık, sakız ağacının gölgesinde oturduk ya da sağnak yağmur varken parkta çamurlu ayaklarımızla yürüdük…

Bir süre sonra ise bu araştırmanın hiç sonlanmayacağını fark ettik, çünkü Validebağ Korusu oldukça geniş bir alan ve her köşesinde farklı bir hikaye gizli; bu hikayeler hem korunun tarihiyle ilgili hem de doğal çeşitliliğiyle ilgili.

– Temsili bir Validebağ Korusu sergisinden ziyade araştırmaya dayalı işlerin bir araya bir deneyim alanı öneriyorsunuz.

Peki sergide nasıl yöntem ve malzemeler kullanarak bu söylemleri görsel alana taşıdınız?

Elif Çelebi: İkimiz de çalışmalarımızda farklı medyumları ve teknikleri sıklıkla bir arada kullanıyoruz. Bu sergideki üretimlerimizde belgeleme söz konusu olduğunda, fotoğraf ve video ön plana çıkıyor. 

Çağrı Saray: Ben de desen, fotoğraf, video ve yerleştirme gibi farklı üretimlerde bulunuyorum. Elif’in de bahsettiği gibi Prevantoryum sergisinin araştırma ve üretim sürecinde dokümantasyon üzerinde durduk. Süreç bizi video ve fotoğrafın ön plana çıktığı bir üretime yönlendirdi.

Özellikle de Validebağ’ın hukuki sürecine dair edindiğimiz veriler projeyi şekillendiriyor. Bir yandan da bu veriler farklı malzeme ve işlerle yanyana gelince ortaya bambaşka okumalar çıkıyor.

 

Sergi hakkında detaylı bilgi için facebook etkinlik sayfasını ziyaret edebilirsiniz

 

Röportaj: Yasemin Ülgen

(Yeşil Gazete)

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.