Hafta SonuManşet

[Tasarım 3] Ekolojik tasarım – Melih Aşanlı

0

Tasarım başlığı altında bu yazı dizisine başladığımda üç bölüm olarak planlamıştım. Uzun ve derin bir konuyu yazmaya başlamak, asla bitirememek ve konudan sapmak gibi tehlikeleri olan bir iş çünkü. İlk kısımda tasarımın kötü örnekler ve sebeplerine yer verdim, ikinci kısmında tasarım disiplininin detayları yer aldı. Aslında ulaşmak istediğim ekolojik tasarımdı. Bu bölümde de biraz ekolojiden bahsetmek istiyorum.

Ekoloji dediğimiz kelime tam anlamı ile aslında evbilimi. Dünyanın bizim evimiz olduğu kabulü üzerinden yaklaşıyor konulara. Ahşap ev yapma, domates-biber yetiştirme ile pek bir alakası yok. Dünya içinde yaşayan canlıları tanıma, yaşam alanlarını bilme, ihtiyaçlarını ve isteklerini öğrenme ile başlıyor. Sadece hayvanlar ve bitkiler değil, mantarlar, bakteriler, çeşitli organizmalar ile iklimler, coğrafyalar, doğa olayları, güneş, yağmur ve kar gibi yine bu dünya içinde ne varsa konumuza dahil oluyor. Tüm bunlar derinlemesine tek bir kişi tarafından bilinebilecek konular olmadığından, tasarımcının amacına yönelik bilgilerin etrafında yoğunlaşması gerekiyor.

Su arıtmak için bakteri yetiştirmek, atıklar için mikroorganizma beslemek, gölge alanlar için sarmaşık dikmek, koruyucu böcekler için yuva yapmak, av ve avcıların dengesini sağlamak için araziyi düzene sokmak tasarımcının bilmesi ve uygulaması gereken konular. Toprak, taş ya da ahşap ile inşa ettiğimiz kutular en son ilgilenmemiz gereken basit işler. Önce evimizin yani üstünde var olmayı planladığımız toprak parçasının herkes için sağlıklı bir yaşam alanı olmasına çalışmamız gerekiyor. Bu günümüz mimari algısına oldukça ters gelen bir yaklaşım. Günümüz evleri sadece insanlar için uygun olduğu varsayılan bir yaşam alanı hazırlamaya çalışırken, diğer tüm canlıların yaşayamayacağı bir ortam hazırlar. Bu kasıtlı olarak istenilen bir çalışmadır. Modern insan evini başka canlılar ile asla paylaşmak istemez.

Çok disiplinli karmaşık bir yapı olan ekolojik tasarım konusu üç beş yıl içinde hakim olunabilecek bir saha değil. Konu bir moda ikonu haline gediği için bizler daha fazla bilinir olduk son dönemde ama ekolojik tasarımlar ile uğraşmaya başladığım yıllar 2000’li yılların henüz başlarıydı. Aradan geçen 15 yıla rağmen, bazı tasarımlarda bir çok danışanım oluyor ve yetemediğim alanlarda oturup çalışmam gerekiyor.

Temiz Sayfa

Söz konusu bütüncül bir yaşam alanı var etmek olduğunda daha hassas davranmamız gerekiyor. Tasarım yapabilmek için iki tane yöntem kullanabiliriz. Bunlardan biri temiz sayfa ile başlayıp düşüncelerimizi rahatlıkla aktarabileceğimiz serbest oyun sahasında oynamaktır. Bu yol oldukça keyifli, daha az sıkıntılı, yapmak istediklerimize bir engel oluşturmayan özgür bir yoldur. Benim en sevdiğim tasarım yöntemlerinden biridir. Muhtemelende tüm tasarımcılar tercih eder ve severler. Herhangi kısıtlayıcı bir öge oyun sahasında bulunmamaktadır. Bazı zamanlarda bunu ekolojik tasarımlarda da uygulayabiliriz. Mesela bir çölde, kayalık ve dağlık bir arazide, geniş ovalar ve düzlüklerde bazen oyun sahasına aşırı müdahaleci yaklaşmamız gerekir. Bu gereklilik sadece bizim taleplerimizden kaynaklanmamalıdır. Evi buraya istiyorum, şuraya da su toplama göleti kuracağım diyerek bu işe başlanmaz. Çalışma tüm canlıların yaşam alanları söz konusu olduğunda ancak ekolojik olacaktır. Keyfi yaklaşımlar, peyzaj kaygıları ekolojik tasarım söz konusu olduğunda vahşidir.

Bir ekskavatör ile araziye girip ortalığı savaş alanına çevirmek sonrada yeniden düzenlemek Nazi Almanyasının ideal dünyasını yaratmaya benzer ve bir katliamı daha güzel bir dünya için meşrulaştıramazsınız.  İstinat duvarları, işimizi bozan ağaçların kesilmesi, toprağın üst katmanının yerinin değiştirilmesi, araziyi teraslar şeklinde kesme çabaları vicdani olmadığı gibi, ekolojik olduğu da savunulamaz. Barış getirmek için dünyanın dört bir yanına gidip savaş çıkaran ve yerel halkı katleden barış gücü askerlerinden bir farkımız kalmaz. Tasarımın boş beyaz sayfa isteği burada yerini kaybetmeye başlar.

Sınırlandırılmış alan tasarımı

Diğer bir tasarım yaklaşımı ise sınırlandırılmış alan tasarımıdır. Öyle her hayal ettiğimiz şeyi gerçekleştiremeyeceğimiz gerçeği ile yüzleşmemiz ile başlar. Hayali kurulmuş zihnimizdeki fotoğraf kareleri gerçek dünyada kırpılır, eksilir ve kişi az ile yetinmek gibi ekolojinin dayattığı ilk eğitime maruz kalır.

Bu tasarım yaklaşımı yeniden ele almayı gerektirir. Önce eldekiler değerlendirilir. Amaçlar ve istekler, arazinin imkanları ve doğal yapısı ile örtüşmüyorsa, değişiklik arazide değil amaç ve isteklerde yapılır. Oldukça zorlayıcı bir çok süreç barındıran bu yaklaşım, hem tasarımcıyı, hem de tasarımı talep edeni zorlar. Tasarım arazide şekillenir. Hakim rüzgarlar, güneş, eğimler, bitki örtüsü, temel kriterleri oluşturur.

Bu şehir tasarımları için de değişmez. Bugün çevreye duyarlı olduğu savunulan bir çok AVM tasarlanırken, süs havuzlarının zeminleri beton ile kaplanarak içlerine tropikal bitkiler yerleştirilmektedir. Bölge ile uyumlu olmayan ve dışarıdan getirilen bitkiler ile peyzaj tasarımları yapılmaktadır. Çatısına iki güneş paneli koyarak ya da aydınlatma pencereleri açılarak bu yapıların ekolojik duyarlılıkları olduğu savunulmaktadır. Bu sadece komik ve ucuz bir aldatmacadan başka bir şey değildir. Yüzlerce metreküp betonun hesap yapılmadan dökülerek yapıldığı inşaatlar ekolojik olamaz. Beton ve diğer bir çok endüstriyel malzeme elbetteki ekolojik tasarımlarda kullanılabilir. Toplam karbon ayak izi ve ekolojik ayak izi bizi bağlayıcı gerçekçi veriler olmalıdır. Üç tane aydınlatma penceresi ile bu iş olmadığı gibi, bir taş ocağının açılmasına sebep olan taş yapılarla da bu iş olmayabilir.

Tasarımda da her konuda olduğu gibi samimiyet önemlidir. Bir işe başlarken nedenler iyi sorgulanmalı, yapılacak uygulamaların en azından vicdani sorumluluğu alınmalıdır. Hesapsız yapılan işler sonrasında ucuz savunular yapmak hiç birimizi bir yere götürmez.

 

Melih Aşanlı

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.