Hafta SonuKültür-SanatManşet

[Babil’den sonra] James Joyce 136 yaşında

0

Ağabeyim Bülent’in dilinden düşürmediği bir isimdi James Joyce. Bülent uzun yıllar reklam ajanslarında metin yazarı olarak çalıştı. Kelimelerle oynamayı severdi. Şiir ve edebi metinler de yazıyordu. 1990’ların ortalarına doğru Joyce’un ilk kez Türkçe olarak yayımlanacak kitabı Ulysses’i heyecanla beklediğini anımsıyorum. Kitap yayımlanınca bana da bir tane hediye etmişti. Tuğla gibi kalın, sekiz yüz kusür sayfalık bir kitaptı.Ulysses, İrlandalı romancı James Joyce’un (1882- 1941) bilinç akışı tekniğindeki ustalığını konuşturduğu topu topu bir günlük zaman dilimini (aslında belki de tüm zamanları kapsıyor) anlattığı devasa bir kitap. Yazar bu kitabı 1914 ile 1921 yılları arasında kaleme almış. Dublin’deki ayaklanmalar nedeniyle basılması için bir Fransız basımevine vermiş. Joyce’un çalışma yöntemi oldukça karmaşık ve dağınık, el yazısı okunaksız olduğundan; yayınevinin dizgicileri de Fransız olup İngilizce bilmediklerinden tüm kitabin baskısı dil yanlışları ve satır atlamaları ile dolu olarak basılmış. Görme bozukluğu nedeniyle bu yanlışları düzeltemeyen Joyce, okunması zor el yazısı ile birçok ekleme de yapmış, yeni yanlışlara yol açmış. Böylece kitabin ilk baskısı dizgicilerin, düzeltmenlerin ve Joyce’un bizzat kendisinin hataları ile 1922 yılında (yaklaşık 2000 hata) ile okuyucusuna ulaşmış. Kitaptaki yanlışları izleyebilmek için bir hata cetveli hazırlamaya girişen yazar, göz sağlığının hızla bozulması nedeniyle bu girişimden vaz geçmiş.Ulysses, ana dilinden başka dillere çevrilmesi zor olduğu kadar, zor okunan da bir kitap. En azından benim için öyleydi. Kitabı ilk kez elime alıp, okumaya başladığımda resmen beynimin ısındığını hissetmiştim.  Bir bulmaca kitabı, bir dil oyunları kitabıydı adeta.  Tam bir kelimeler cümbüşüydü. Zaman zaman mitolojik metinlere-kişilere yönlendirmeler de içeriyordu ve o cümlenin anlamını yerli yerine oturtmak için ilgili metinlere de hâkim olmak gerekiyordu. Baktım hemen olacak gibi değil, kitabı okunacak kitaplar sırasının arkalarında bir yere bırakıverdim.

Bülent ağabeyim okunması zor da olsa çok eğlenceli bir kitap olduğunu ve kitabın yazarlıkta yaratıcılığını tetiklediğini söylerdi. Ölene kadar da kitabı çantasından, başucundan eksik etmedi.  2009 yılında Bülent ağabeyimi kaybettik. Sayfa kenarlarında binlerce notlar aldığı kitabı hala bende durur.

James Joyce (2 Şubat 1882- 13 Ocak 1941)

James Joyce, Ulysses kitabı hakkında“ İçine o kadar çok bilmece-bulmaca ve zekâ oyunu koydum ki, profesörler yüzyıllarca ne demek istediğimi tartışacaklar, insanın ölümsüzlüğü garantilemesinin tek yolu da budur” diyormuş. Gerçekten de öyle oldu. Her halde dünya edebiyatını bu kadar derinden etkileyen, (hemen her şeyin çabucak tüketilip bir kenara bırakıldığı günümüz dünyasında) hakkında bu kadar çok yazılıp-çizilen ve yazarını ölümsüzlük mertebesine taşıyan çok az kitap vardır.

Kitabın çevirisini yapıp başımıza bela eden Nevzat Erkmen yıllar sonra bir Ulysses Sözlüğü hazırladı da ancak o zaman kitabı yeniden alıp satırları arasında dolaşma cesaretini kendimde bulabildim. Kelimelerin arasında anlam arama çabasıyla beynimin ısınması da zaman içerisinde tarifi zor bir hazza dönüştü.

Neden Ulysses okumalıyız?  Armağan Ekici bir yazısında nedenleri şöyle sıralamış. Özetleyerek paylaşıyorum: “…Ulysees’i hayat aşkına okumalıyız. Ulysses’de her şeyiyle tüm bir hayat var. Doğumuyla, ölümüyle, mutluluğuyla, umutsuzluğuyla, sefaletiyle, yemesi-içmesiyle, osurması-def-i hacet eylemesiyle tüm bir hayat… Ulysees’i edebiyat aşkına, büyük bir dil ustasının marifetlerinin tadını çıkarmak için okumalıyız. Joyce, kelimelerle her şeyi yapabilen bir yazar… Ulysses’i mizah aşkına okumalıyız… Ulysses’i müzik aşkına okumalıyız. Ulysees müzik dolu bir kitap… Ulysses’i Oğuz Atay aşkına, Oğuz Atay’ı sevdiğimiz için, onun kitaplarını daha iyi anlamak, kurduğu yapıları nasıl kurduğunu görmek için okumalıyız…”

Nedeni her ne olursa olsun, Ulysses dünyanın en çok okunan romanlarından birisi oldu. 1954’den beri her yıl 16 Haziran günü (kitabın, romanın kahramanı Leopold Bloom’un 16 Haziran günlüğü olması nedeniyle)  Dublin’de (ve dünyanın birçok kentinde) Bloomsday olarak kutlanıyor. O gün romanda geçen olayların Dublin’deki izi sürülüyor; ikonik James Joyce Kulesi turları düzenleniyor. Tiyatro gösterileri, müzik etkinlikleri yapılıyor;  bazıları 36 saate kadar süren okuma maratonları yapılıyor ve daha birçok ritüel gerçekleştiriliyor.

Bu yıl 2 Şubat günü James Joyce’un 136. doğum günü. Yazarın doğum günü İstanbul’da ve dünyanın birçok kentinde düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık ve World Experience Campus, 3 Şubat cumartesi günü saat 14.00’de, Loca’da edebiyat ve müziği bir araya getiren bir etkinlikle Joyce’un 136. yaşını kutlayacak. Joyce’un Finnegan Uyanması kitabını dilimize kazandıran Fuat Sevimay’ın yazarın olağanüstü dünyasını anlatacağı ve Sevinç Erbulak’ın Ulysses ve Dublinliler kitaplarından okumalar yapacağı etkinliğe, Jenny Miller ve Aidan McMahon da geleneksel İrlanda müzikleriyle katılacaklar. Programın son bölümünde Oda Müziği’nden şiirler yer alıyor. Şiirleri Fainche Egan orijinal dilinden okurken, Gerry Smyth’nin bestelediği Oda Müziği’ni Doğukan Atasavun gitarıyla seslendirecek.

Ben de bugün 16.00’da Açık Radyo’da Babil’den Sonra programında yazarın 136. Doğum günü anısına The Dubliners grubundan seçtiğim geleneksel İrlanda şarkılarından örnekller dinleteceğim.

The Dubliners (1962- 2012)

The Dubliners 1962 yılında Dublin’de kurulan bir müzik grubu.  Grup ilk olarak kurucu üyelerinin onuruna The Ronnie Drew Ballad Group adıyla yola çıkmış, ancak bir süre sonra kendilerini James Joyce’un Dubliners kitabından esinlenerek The Dubliners (Dublinliler) olarak adlandırmışlar. Grup elli yıllık kariyeri boyunca sayısız konserler verdi. Çok sayıda albüm yayımladı. Uluslararası başarılarını İrlanda halk şarkıları, sokak baladları ve çalgısal müzikleriyle elde eden grup, İrlanda müziği yapan birçok grubu da etkiledi. The Dubliners, 2012 yılında 50. yılını kutlayarak İrlanda’nın en uzun soluklu müzik grubu oldu. Aynı yıl grubun yaşayan son kurucu üyelerinden Barney McKenna‘nın vefatının ardından The Dubliners müzik yaşamına veda etti.

James Joyce’un 136. doğum günü kutlu olsun.

 

 

Ercüment Gürçay

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.