Ekolojik YaşamManşet

2017 yılının en mutlu 10 çevre hikâyesi!

0

Mongabay’da Shreya Dasgupta imzasıyla yayınlanan makaleyi Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Cansu Yılmaz’ın çevirisiyle paylaşıyoruz.

***

  • 2017 yılı boyunca, bilim insanları nadir bulunan yaban hayatında yeni popülasyonlar keşfetti ve daha önce nesli tükendiği düşünülen bazı türleri ise yeniden ortaya çıkardı.

  • Bazı ülkeler büyük deniz koruma alanları oluştururken, bazıları ise daha çok yerli topluluklara toprak hakkı kazandırdı.

  • Dahası, 2017’de doğal yaşamı koruma denetim ve çabalarını iyileştirmek için sürekli gelişen teknolojinin potansiyelini gördük.

Geçen yıl, çevre için korkunç ve karanlık gibi gelmiş olabilir, ancak memnun edici pek çok şey de vardı. Bu nedenle, bir kez daha size 2017 yılının mutlu çevre hikâyelerinden (özel bir sırası olmaksızın) bazılarını getiriyoruz. Bir zamanlar soyu tükenmiş olduğu düşünülen türlerin yeniden keşfedilmesi, yerel halka toprak hakları verilmesi ve koruma çabalarını artıran yeni teknolojilerin ortaya çıkması da bunlara dâhildir.

1. Ender rastlanan yaban hayatında yeni popülasyonlar keşfedildi

Bu yıl, doğal yaşamı koruma yanlıları tehlike altındaki yaban hayatında bazı yeni popülasyonlar keşfetti. Bunun bir örneği olarak miğferli guguk kuşunu (Rhinoplax vigil) alabiliriz. Bir araştırma ekibi, Borneo’nun batısında nesli son derece tehlikede olan bu kuşun yeni ve “beklenmedik ölçüde zengin bir nüfusu” olduğunu kaydetti. Kaçak avcılık nedeniyle hemen hemen yok olan bir tür için bu keşif, onun geleceği için umutları canlandırıyor.

Bu, Grauer’in Gorili (Gorilla beringei graueri) için de iyi haberler anlamına geliyordu. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde bulunan Maiko Ulusal Parkı’ndaki araştırmalar, parkın sadece yüzde birlik bir kısmında Grauer’in Gorillerinin daha önce kaydedilmemiş birkaç üyesini ortaya çıkardı. Araştırmacılar, büyük ölçüde keşfedilmemiş olan 10.885 kilometrekarelik (4000 mil-karelik) parkın içinde yaşayan çok daha fazla goril olabileceğini düşünüyor.

Myanmar’ın güneydoğusundaki Karen eyaletinin ormanlarında yapılan türünün ilk örneği araştırmaları da; kaplanlar, Asya filleri, Phayre’nin langurları (bir tür maymun) ve dholleri (bir tür yaban köpeği) olmak üzere en az 31 memeli türünün kaydını açığa çıkardı. Bölge, daha öncesinde güvenlik ve siyasi nedenlerden ötürü bilim insanları için yasak ilan edilmişti. Benzer şekilde, Tayland’ın Doğu Orman Kompleksi’ndeki çalışmalar, Çinhindi’ne özgü kaplanların (Panthera dicle corbetti) dünyaca bilinen ikinci üreme popülasyonunu ortaya çıkardı ve bu ise Tayland’ın bu kaplan alt türlerinin iki yetiştirme popülasyonuna ev sahipliği yaptığı anlamına geliyor.

Grauer’in Gorili. Fotoğraf Joe McKenna’a ait. / Wikimedia Commons (CC BY 2.0).

2. Kayıp ve bulunan: Bazı türler on yıllar sonra fark edildi

2017 yılı, yeniden keşiflerin yapıldığı da bir yıl oldu. Örneğin, Guatemala’daki Cuchumatanes Sıradağlarında kısa süre önce oluşturulan bir amfibiye rezervinin bekçisi, ilk kez kaydedildikten 40 yılı aşkın bir süre sonra tesadüfen göz alıcı renkteki Jackson’ın tırmanıcı semenderine (Bolitoglossa jacksonı) rastladı. Hindistan’da bir doğa bilimci, neredeyse 80 yıldır görülmeyen oldukça nadir bir kobra zambağını tespit etti.

Bilim insanları, ilk kez 1950’lerin ortalarındaki bir keşif gezisinde Venezuela’daki And Dağları’nın uzak bir bölümünde kaydedilmiş, tombul kahverengi bir kuş olan Táchira Antpitta’nın (Grallaria chthonia) yeniden keşfedildiğini de bildirdi. Batı Amazon’unu keşfeden yine başka bir seferde, bir saha rehberi, uzunlamasına kabarık kuyruğu ve altın rengi kürkü ile bir ağaç dalından diğerine sıçrayan büyük siyah bir maymun türü olan Vanzolini’nin beyaz yüzlü sakisini (Pithecia vanzolini) saptadı. Araştırmacıların ifadesine göre bu, bu maymun türünün son 80 yılda yaşayan ilk canlı kanıtıydı.

Eiru Nehri boyunca sular altındaki ormanda yaşayan Vanzolini saki maymunu. Christina Selby’nin fotoğrafı.

3. Papua Yeni Gine en büyük doğal yaşamı koruma alanına kavuştu

Papua Yeni Gine, geçen ay, ülkenin güneydoğusunda okyanustan dağlara doğru uzanan 3.600 kilometrelik (1.390 mil kare) bir koruma alanı olan Managalas Koruma Alanı’nı resmi olarak ilan etti. Doğal yaşamı koruma kuruluşları ve yerel topluluklar bu korumaya yönelik olarak 32 yıldır çalışıyordu. Managalas Koruma Alanı, Managalas platosunu büyük ölçekli ağaç kesimi ve madencilik faaliyetlerinden korumayı umuyor.

Managalas Koruma Alanı, Papua Yeni Gine’nin 3.600 kilometrelik bir alanını kapsamaktadır. Veri kaynağı: Hansen / UMD / Google / USGS / NASA, Global Forest Watch aracılığıyla erişilmiştir.

4. Yerel araştırmacılar, doğal yaşamı koruma çalışmalarında liderlik rolleri üstleniyor

Batılı bilim insanları, on yıllardır Madagaskar’daki koruma araştırmalarına egemen durumdaydı. Madagaskar’ın sit alanlarının çoğunun yaratılmasına ve yönetilmesine yardım ettiler ve ülkenin koruma önceliklerini belirlemede tamamlayıcı bir rol oynadılar. Bazı yabancı araştırmacılar, bu dış baskınlığın “biyoçeşitlilik araştırmasının tartışma yaratma ve Malgaş toplumunu daha geniş ölçüde etkilemek için sahip olduğu gücü sinirlediğini” belirtiyor. Fakat son on yılda yapılan bir dizi program, Madagaskar bilim insanlarının erken kariyerini desteklemeyi amaçladı ve şu anda yerel araştırmacılara koruma alanında daha fazla liderlik rolünü üstlenmeleri için yardım ediyor.

Fanomezana Ratsoavina (ortada) yüksek lisans tezlerini savunmaya hazırlanan iki öğrencisi ile kampüsteki laboratuvarında. Fotoğraf: Rowan Moore Gerety (Mongabay için).

5. Bir ABD alt ulusal temsilciler meclisi, Trump’ı dikkate almadı ve Amerika’nın Paris hedefini muhafaza etmeyi taahhüt etti

ABD Başkanı Donald Trump, bu yılın Haziran ayında, iklim değişikliği konusunda ülkenin Paris Anlaşması’ndan çekileceğini duyurdu. Trump, ayrıca yönetiminin Birleşmiş Milletlerin Almanya’nın Bonn kentinde düzenlediği bu yılki iklim zirvesinde her ülkenin genel anlamda iklim hareketlerini sergilemek için kurduğu fuar için de ödeneği karşılamayacağını belirtti. ABD federal hükümeti, 22 yıldır böyle bir fuarı finanse ediyordu.

Trump’a meydan okuyan ABD valilerinden, belediye başkanlarından, iş ve dini liderlerden müteşekkil rakip bir koalisyon , ödeneğe ortak oldu ve “Amerika’nın Taahhüdü: Hâlâ Varız” yazılı, resmi olmayan bir fuar açtı. 15 ABD eyaletinde, 455 şehirde, 1.747 işletmede ve 325 üniversitede federal olmayan aktörleri temsil eden bu heyet, Amerikan halkı adına Paris Antlaşması’na olan bağlılığını ilan etti. California Valisi Jerry Brown ve eski New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg bu heyeti yönetti.

Bloomberg, 11 Kasım’daki yalnızca ayakta katılımın gerçekleştiği bir etkinlikte; “Federal hükümet, iklim değişikliği konusunda ABD’nin harekete geçip geçmeyeceğine ya da ne yapacağına karar veremez” dedi ve sözlerine devam etti: “Bu kararlar şehirler, eyaletler, işletmeler ve sivil toplum tarafından alınır. Federal hükümetin amacı, bu çabaları desteklemek ve koordine etmektir. Ancak eğer Washington başkanlık etmeyecekse, o halde belediye başkanları, valiler ve CEO’lar edecektir. Ve Washington’un bizi durdurmak için yapabileceği hiçbir şey yok.”

ABD yerel yönetimleri COP23’te toplanıyor. Eski New York belediye başkanı Mike Bloomberg (solda), Pittsburgh Belediye Başkanı Bill Peduto’yu 11 Kasım 2017’de Almanya’nın Bonn kentinde selamlıyor. Fotoğraf: Bloomberg Philanthropies

6. Hayırseverler ve şirketler çevre için büyük taahhütlerde bulundu

Trump’ın iklim değişikliği konularına sırt çevirmesi üzerine hayırseverler ve büyük şirketler sorunun üstesinden gelmek için harekete geçti.

Gates Vakfı, örneğin Afrika’daki ve Asya’daki çiftçilere iklim değişikliğine uyum sağlamada yardımcı olacak tarım araştırmalarını desteklemek için 300 milyon dolar hibe verdiğini açıkladı. William ve Flora Hewlett Vakfı da, 2018’den 2023’e kadar olan beş yılda iklim değişikliği çözümleri üzerinde çalışan kar amacı gütmeyen kuruluşlara 600 milyon dolarlık bir bağış yapacağını bildirdi.

Diğer vakıflar, koruma çabaları için destek verecekleri sözünü verdi. Örneğin, ABD merkezli Leonardo DiCaprio Vakfı, koruma, insan hakları ve çevre alanlarında çalışan yerel ve küresel kar amacı gütmeyen kuruluşlara 20 milyon dolarlık bağışta bulunacağını duyurdu. Gordon ve Betty Moore Vakfı, yollar ve barajlar gibi devam eden altyapı projeleri nedeniyle Andes-Amazon bölgesinin çevresel bozulmalarına işaret ederek beş yıl için 50 milyon dolarlık bir bağış yapacağını açıkladı. Aynı zamanda, İsviçre merkezli Oak Vakfı da, yasa dışı balıkçılığın önlenmesi, küçük ölçekli balıkçılık yönetiminin desteklenmesi, deniz ekosistemlerinin ve geçim kaynaklarının korunması ve okyanuslarda plastik kirliliğinin azaltılması da dâhil olmak üzere okyanusları koruma faaliyetlerini desteklemek için 100 milyon dolar bağış sözünü verdi.

Komodo, Endonezya’daki mercan, papaz baliği ve anemonlar. Fotoğraf: Rhett A. Butler.

7. Yerli arazi hakları topluluklara verildi

Endonezya’daki yerli ve kırsal topluluklar, yavaş yavaş atalarından miras kalan topraklarını geri istiyor. Geçen yılın Aralık ayında, Endonezya hükümeti ilk kez geleneksel olarak ev dedikleri ormanlara dokuz yerli topluluğun haklarını tanıdı.

Bu yıl, başka bazı yerli topluluklara daha toprak hakkı verildi. Şimdiye dek, yönetim yerli topluluklara 164 kilometrekarelik (63 mil kare) arazi haklarını geri kazandırdı. Bununla birlikte eleştirmenler, bunun ülkenin cumhurbaşkanının 2014 seçim kampanyasında vaat ettiklerinin altında kaldığını söylüyor. Endonezya’nın ana yerli ittifakı olan AMAN, ülkedeki toplam 6.600 kilometre karelik (2,548 mil kare) geleneksel toprak hakkını geri kazanmak için kampanya yürütüyor.

Yerli topluluklar için ender rastlanan bir başka zaferde, daha önce yerli haklarına saldırmış olan Brezilya’nın Temer hükümeti, Amazonas eyaletindeki Middle Negro Nehri boyunca yer alan 12.000 kilometrekareye (4,630 kilometre kare) Turubaxi-Téa Yerli Bölgesi’ni kurdu.

Güney Sulawesi eyaleti, Enrekang bölgesindeki yerli grup 26 Ekim’de Endonezya hükümetine ormanlarının hakkini geri alma önerisini sundu. Fotoğraf: Wahyu Chandra / Mongabay Endonezya.

8. Büyük deniz rezervleri oluşturuldu

Sadece 1,600 nüfusu bulunan Güney Pasifik’teki küçük bir ada ülkesi olan Niue, adanın ekonomik bölgesinin dışında yüzde 40’ini kaplayan yeni bir deniz koruma bölgesi kurdu. Niue hükümeti, 127.000 kilometrekarelik (49.000 mil kare) deniz rezervi aracılığıyla, balık stoklarını korumayı ve tehdit altındaki balık türlerinin aşırı avlanmasını azaltmayı umuyor.

Şili, bu yılın Eylül ayında, uzaktaki Paskalya Adası’nın çevresinde 740.000 kilometrekarelik (285.700 kilometre karelik) bir deniz rezervi ilan etti. Rampa Nui Rahui Deniz Koruma Alanı bölgesi, dünyanın başka yerinde bulunmayan 140’in üzerinde deniz türüne ev sahipliği yapan bir bölgedir ve park, endüstriyel balıkçılık, madencilik ve diğer çıkarmaya dayalı faaliyetlere izin vermeyecek. Ekim ayında Şili, iki deniz rezervi daha oluşturulacağını açıkladı. Yeni rezervlerden biri, 117.000 kilometrekarelik (45,170 mil kare) bir alanda, Güney Amerika’nın Horn Burnu’ndaki Diego Ramírez Adaları’nın açıklarındaki okyanusları kapsarken; ikinci koruma alanı 484.000 kilometre karelik (186.870 mil kare) bir alanda, Güney Pasifik’teki Juan Fernández Adaları’nın çevresinde yer almaktadır.

Meksika da Revillagigedo deniz parkının köpekbalıklarını, vatozları, balinaları, kaplumbağaları ve diğer önemli deniz türlerini koruması amaçlanan Kuzey Amerika’daki türünün en geniş deniz rezervini yaratmak için genişletileceğini açıkladı. Park, yaklaşık 150.000 kilometrekarelik alanda (57.900 mil kare) dört Revillagigedo Adasını çevreleyecek.

Revillagigedo Adaları’nın suları, dev manta vatozlarına ev sahipliği yapıyor. Fotoğraf: Flickr aracılığıyla Elias Levy tarafından (CC BY 2.0).

9. Yeni teknolojiler koruma çabalarını artırıyor

Bu yıl doğal yaşamı koruma denetim ve çabalarını iyileştirmek için teknolojinin giderek artan potansiyelini gördük. Uluslararası Yaşam Barkodu inisiyatifi, örneğin, şüpheli kaçakçılarda bulunan bitki ve hayvan örneklerini hızla tanımlamak için orman bekçileri, polisler ve gümrük kapısı görevlileri tarafından kullanılabilecek yeni bir LifeScanner Lab-In-A-Box taşınabilir DNA barkotlama kiti geliştirdi. Bir başka ekip, alanda bitkilerin öncekinden daha hisli biçimde tespit edebilmesine olanak tanıyan elle taşınabilir bir DNA dizileme cihazı geliştirdi. Araştırmacılar, kış uykusundaki yarasalarda beyaz burun sendromunun etkisini tespit etmek için termal görüntüleme video teknolojisi gibi yaygın kullanılan teknolojileri alana uyarladılar.

Teknolojilerdeki gelişmeler, –kutup ayısı tanımlamaya katkıda bulunmadan ağaçları saymaya ve onların yaprak dökme, çiçeklenme ve meyve verme döngülerini izlemeye dek– bilim uzmanı olmayanların da koruma faaliyetlerine katılımını artırdı. Bilim insanları ayrıca, doğal yaşamı izlemeye yardımcı olabilecek potansiyel açıdan daha iyi robotlar geliştiriyor.

Taşınabilir bir DNA barkotlama laboratuvarı olan LifeScanner Lab-In-A-Box, orman bekçilerine, polise, gümrük temsilcilerine ve diğer yetkililere, doğal yaşam örneklerinin nesli tükenmek üzere, istilacı ya da yasal olarak ticarete tabi olup olmadığını hızlı bir şekilde tespit etmeye yardımcı olan yeni bir araçtır. Fotoğraf: Rob O’Flanagan, Guelph Üniversitesi.

10. 2017 yılının ilk 20 yeni türünü görelim

2017 yılı, yeni türlerin keşfi açısından heyecanlı bir yıl oldu. Bilim insanları, 1929’da Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden Bonobo’dan beri büyük maymunun ilk tam türleri olarak tanımlanan maymun türü, yeni orangutan türleri keşfettiklerini duyurdu. Yeni tanımlanan Tapanuli orangutan (Pongo tapanuliensis), Endonezya’nın Sumatra kentinde yaşıyor ve gezegendeki nesli en tehlikeli büyük maymun olabilir.

Dünyadaki keşif gezileri, daha önce Batı bilimince bilinmeyen çok daha fazla türü ortaya koydu. Bilim insanlarından oluşan bir ekip, Myanmar’daki kalker tepe mağaralarında 19 yeni tür geko (kertenkele) keşfetti. Diğerleri, Avustralya’da 50 yeni örümcek türü, Hindistan’da birkaç yeni kurbağa türü, biri Madagaskar’da ve diğeri Angola ormanlarında yeni birer Afrika lemuru türü olmak üzere iki primat türünü açığa çıkardı.

2017’nin en yeni türlerinin fotoğraflarını buradan görebilirsiniz.

Endonezya’da yeni tanımlanan Tapanuli orangutanı (Pongo tapanuliensis). Fotoğraf: Maxime Aliaga.

 

Haberin İngilizce Orijinali

Muhabir: Shreya Dasgupta 

Yeşil Gazete için çeviren: Cansu Yılmaz

 

(Yeşil Gazete, Mongabay)

You may also like

Comments

Comments are closed.