Köşe Yazıları

Karun Hükmünde Kararname

0

Türkiye gündeminin ilk sırasını son birkaç gündür 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) işgal ediyor.  Tartışanları, özellikle ülkenin geleceğinden kaygı duyarak tartışanları haksız sayamayız. Lakin tartışmaların yüz küsur maddelik KHK’nın bir maddesinde yoğunlaşması, geri kalan maddelerin gözden kaçması gibi bir sonuç doğurmamalı. Çünkü o maddeler de, başka bazı yönlerden ülkenin geleceğine darbe vurma potansiyeli taşıyor olabilir.

Bu bakış açısıyla, gelin isterseniz projektörlerimizi KHK’nin 13. maddesine yönlendirelim biraz. Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’a iki fıkralık bir geçici madde ekleyen 13. madde, madde numarası olan 13 gibi uğursuz[1] açıkçası.

Peki ne diyor bu uğursuz madde? Kısaca ve anlam olarak “Gemlik ilçesinde deprem tehlikesi nedeniyle taşınması zorunlu olan bazı yerleşimlerin civardaki ormanlık alanlara, bu ormanlık alanları orman sınırları dışına çıkararak taşınmasını hükme bağlıyor.” Ve diyor ki, bir parmak bal faslından, “Orman sınırları dışarısına çıkarılan alan kadar Hazine arazisi ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilir.” Bu bir parmak bal mevzuuna hiç girmeyeceğim. Zira konuyla ilgili olarak yine zamanında “Pirinç taneyle satılmaz, orman ağaçla sayılmaz” diye yazmıştım. Merak eden açıp onu okuyabilir.

Damardan ve sert bir giriş yapmak gerekirse, ki gerekir, Anayasa’nın 169. maddesi orman alanlarının hangi şartlarda orman sınırları dışına çıkarılacağının sınırlarını çizmiştir. Anayasa’ya göre bir orman alanının orman sınırları dışına çıkarılabilmesi için o orman alanının 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmesi, tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi tarımsal etkinlikler ve hayvancılıkta kullanılmasında yarar görülmesi veya şehir, köy, kasaba yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler olması zorunluluğu bulunmaktadır. Bunun dışındaki tek seçenek ise, yine Anayasa’nın anılan maddesine göre, orman alanının orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyip, tarım alanına dönüştürülmesinde kesin bir yarar olduğunun saptanmış olması zorunluluğudur. Sayılan bu iki seçeneğin ilki 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2b maddesi olarak şekillenmiş durumdadır ve yaklaşık 500 bin hektar büyüklüğündeki bu alanların satışı ile ilgili tartışmalar nedeniyle herkesin malumudur. İkinci seçenek ise yine Orman Kanunu’nda 2a maddesi olarak vücut bulmuştur ve kimseler tarafından bilinmez. Bilinmez, çünkü, Türkiye gibi arazisinin büyük bir çoğunluğu yüksek eğimli ve şiddetli erozyona maruz bir coğrafyada, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımında hiçbir yarar görülmeyecek tek bir karış orman toprağı bulamazsınız. Diyelim ki buldunuz, o toprağın mutlaka ve mutlaka tarımsal amaçlarla ve orman köylüleri önceliğiyle kullanılması gerekir.

Gelgelelim, uğursuz olarak nitelediğimiz KHK maddesi şöyle demektedir: “…orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına da dönüştürülmesi mümkün olmayan yerlerden…”

İşte Gemlik ilçesinin deprem tehlikesi nedeniyle taşınacağı ormanlık alanları bu şekilde tanımlıyor 13. madde. Yani açık bir şekilde Anayasa’nın amir hükmüne aykırı bir tanım yapıyor. Sanıyor musunuz ki bu maddeyi kaleme alan devrimizin karunları Anayasa’nın ormanları güvence altına alan bu amir hükmünü bilmiyor? Bal gibi de biliyorlar, tıpkı OHAL gerekçesiyle çıkarılan ve OHAL’le uzaktan yakından alakası olmayan bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açılsa bile, Mahkemenin bundan önceki benzer başvurularda olduğu gibi yetkisizlik kararı vereceğini adlarından daha iyi bildikleri gibi.

Uğursuz madde aynı zamanda Kadastro Kanunu’ndaki “kadastrosu yapılan yerlerin ikinci kez kadastro işlemine tabi tutulamayacağına” ilişkin hükmünün yukarıda belirttiğimiz alanlar için uygulanmayacağını, Orman Genel Müdürlüğünün derhal yeteri kadar orman kadastro komisyonu kurarak çalışmalara başlayacağını ve ayrıca komisyon kararlarının ilan süresinin bir haftaya, bu kararlara itiraz süresinin ise bir aya indirileceğini de karar altına alıyor. Sözün özü, Anayasa’nın köküne kibrit suyu dökmekle kalmıyor, aynı zamanda yangından mal kaçırma telaşını da açık açık yansıtıyor. Elbette biz bu telaşın deprem tehlikesine karşı hızlı hareket etme gerekliliği gibi rasyonel bir nedene dayanmadığını çok iyi biliyoruz.

Şimdi, KHK’nın 13. maddesini kaleme alan devrimizin karunlarına buradan açık bir şekilde sormak istiyorum:

  1. Anayasa’nın açık hükümlerini çiğneyen bir KHK kaleme alırken, cezası olmayan bir Anayasa suçu işlediğinizi biliyor musunuz?
  2. Bu tür bir hükmü OHAL ile hiçbir alakası olmayan ama OHAL gerekçesiyle çıkarılan bir KHK paketine koyarken, neyi kimden saklama amacı taşıyorsunuz?
  3. Türkiye’nin büyük bir bölümünün deprem tehlikesi ile yüz yüze olduğu yıllardır biliniyorken, siz Gemlik ilçesinin deprem riskinin tam da şimdi mi farkına vardınız?
  4. Gemlik gibi deprem tehlikesini yakından hisseden başka il, ilçe ve köyler “biz de isteriz ormandan deniz gören arsalar” derlerse ne diyeceksiniz?
  5. Açık bir şekilde deprem riski taşıyan bir alanı imara açıp, kat kat binalar için ruhsat veren yetkililere soracak bir sorunuz olmayacak mı?

Bir çift kelam da meslektaşlarıma, özellikle kurulacak orman kadastro komisyonlarında görev alacak ve ilgili bürokratik işlemlerde imza atacak olanlara: Orman Mühendisi unvanının size verdiği yetki ve sorumluluğu önce ormanların, sonra toplumun büyük çoğunluğunun çıkarlarını korumak yerine sınırlı bir karun kitlesinin çıkarlarını korumak amacıyla kullanırsanız, bu ülkenin ormanlarını korumak için canlarını bile feda etmeyi göze alan binlerce meslektaşımızın elleri iki cihanda yakanızda olacaktır. Bunu sakın unutmayın!

Son sözüm yine devrimizin karunlarına. Para, pul, mal, mülk gözlerinizi kör ediyor olabilir. Hala zamanınız varken ve umudum odur ki gözleriniz az da olsa görüyorken, dönün ve  geçmişin karunlarının hikayelerini okuyun. Bakın bakalım tarih onlar hakkında neler yazıyor. Sakın ama sakın ormanların ahını almayın! Karun hükmünde kanunların değil derun[2] hükmünde kanunların altına imza atın. Benden söylemesi!

[1] Pek çok toplumda 13 sayısı değişik nedenlerle uğursuz sayılır ve bir çeşit korku hastalığı olan bu duruma “triskaidekaphobia” denilir. Bu sözcük Yunanca “üç”, “on” ve “fobi” sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelir.

[2] Derun, yürek, gönül anlamında kullanılmıştır.

 

Doç. Dr. Cihan Erdönmez

You may also like

Comments

Comments are closed.