Hafta SonuManşet

[İnsan Deneyleri] Üçüncü Reich nazi doktorları

0
Deniz suyunun içilebilir hale getirilmesi için Nazilerin tıbbî deneylerinde kullanılan Roman (Çingene) kurban. Dachau toplama kampı, Almanya, 1944 — National Archives and Records Administration, College Park, Md.

İnsanlık tarihi boyunca, insan menfaatine küçük ya da büyük her bilimsel gelişme için mutlaka bir bedel ödenmesi gerekti. Peki bu bedeli kim ödeyecek? [Hayvan Deneyleri] yazı dizisinde bu sorunun cevabını hep birlikte bulmaya çalışacağız

demiştik Yağmur Özgür Güven’in yazı dizisi tanıtımında, bu hafta Güven, [İnsan Deneyleri]ni de aktarmaya başlıyor. İlk dizinin tanıtımındaki ilk cümle burada da geçerli, “İnsanlık tarihi boyunca, insan menfaatine küçük ya da büyük her bilimsel gelişme için mutlaka bir bedel ödenmesi gerekti.”

***

1 – Üçüncü Reich nazi doktorları

Üçüncü Reich olarak adlandırılan Nazi Almanyası’nda insanlar üzerinde yapılan “tıbbi” çalışmalar 3 kategoriye ayrılıyordu: askeri personelin hayatta kalması için yapılan deneyler, bulaşıcı ve ölümcül hastalıkların tedavisine yönelik ilaçların geliştirildiği halk sağlığı çalışmaları ve diğer uygulamalar.

1933 yılında çıkan Ulusu Kalıtımsal Hastalıklardan Koruma Yasası, Uyuşturucu Madde Kullananlar ile Savaş Yasası, 1934 yılında çıkan Suçlular, Psikopatlar ile Savaşım Yasası ve 1935’te çıkan genetik olarak “kusurlu” kişilerin evlenmesini yasaklayan Nüremberg Evlilik Yasası, ırkçı Nazi görüşlerini destekleyen ırklar arasındaki ayrımlara ve öjeniye yönelik desteğin çoğalmasında gerekli zemini oluşturmak ve bunu uygulayacak hekimleri ikna etmek için sonuna kadar kullanılmıştı. [“Öjeni” terimini 1883’te ortaya atan kişi, İngiliz psikolog ve antropolog -ve aynı zamanda Charles Darwin’in kuzeni- Francis Galton’dur. Bir soyun genetik kalitesini arttırmaya yönelik uygulamalar bütünü, kısaca soy ıslahıdır.]

1935 yılında, Alman Doktor Hans Serelman, durumu ciddi ve acil olan hastasına kan bulamadığından dolayı kendi kanını naklettiği için toplama kampına gönderildi. Çünkü o bir Yahudiydi.[1]  Bu kamplardaki doktorlar, hipotermi, uzun süreli açlık, yüksek irtifa gibi şeyleri insanlarda test ettiler ve çoğu deney anestezisiz yapıldı. Erkekler hadım ediliyor, çocuklar büyüme dönemlerinde farklı beyin araştırmalarında kullanılıyordu.[2]

Dachau Kampı’nda soğuk suda donma deneyleri esnasında Sigmund Rascher ve deney kurbanı. 1942 — Bildarchiv Preussischer Kulturbesitz

Yaşanmaya değmeyen hayatların sonlandırılması gerektiğini düşünen (ya da düşünmese bile gelen emri uygulama zorunluluğu hisseden) bilim insanları, “halk sağlığı çalışması” adı altında kısırlaştırma ve ötanazi uygulamalarına başladılar.

Ulusu Kalıtımsal Hastalıklardan Koruma Yasası gereğince Ocak 1934’te başlayan uygulamada; şizofreni, manik depresyon, epilepsi, fiziksel deformasyon, genetik körlük ve sağırlık, alkolizm gibi saf ırkın önünde bir engel olarak görülen hastalıkları taşıyan aryan ırka mensup kişiler vazektomi ve tüplerin bağlanmasıyla kısırlaştırılarak üremeleri engelleniyordu. Sonradan uygulamaya asosyal kişiler, homoseksüeller, Yahudiler ve çingeneler de dahil edildi. Bu uygulamalarda, yaşları 20-40 arasındaki 300-400 bin kişi onayları alınmadan kısırlaştırıldılar. Daha hızlı ve ekonomik kısırlaştırma yöntemleri bulmaları istenen bazı doktorlar, Auschwitz ve Ravensbruck toplama kamplarında kısırlaştırma deneylerine başladılar. Bunlardan biri de uterusa bir sıvı enjekte ederek toplu kısırlaştırma yöntemi geliştiren Prof.Dr. Karl Clauberg’di.[3]

Carl Clauberg (solda) Auschwitz’de — Instytut Pamieci Narodowej

Lenny Lapon’un “Beyaz Önlüklü Katiller” kitabında yer alan, 1933-39 yıları arasında zorla kısırlaştırılan insanlara ait rakamlar şöyledir: doğuştan akıl hastalığı olan 203,250 kişi, şizofreni hastası 73,125 kişi, epilepsi hastası olan 57,750 kişi, alkolizm tanısı konulan 28,500 kişi, manik-depresif tanısı konulan 6 bin kişi, kalıtımsal sağırlığı olan 2,625 kişi, kalıtımsal körlüğü olan 1,125 kişi, kalıtımsal fiziksel engeli olan 1,875 kişi ve St.Vitus Dans tanısı konulmuş 750 kişi olmak üzere, toplamda 374 bin “hasta” kısırlaştırılmıştır. 1945’te kurulan “Kısırlaştırılmış İnsanlar Birliği”ne göre ise; Nazi Almanyası’nda zorla kısırlaştırılan insanların sayısı iki milyondur.

Bu arada, kısırlaştırılan kişilerin üremeleri durdurulmuş olsa da tedavisi uzun süren mental ya da fiziksel hastalığı olan bu kişilerin topluma hala yük oldukları düşünülüyordu. Ve 12 Ekim 1939’da Hitler’in kişisel doktoru Karl Brandt’ın başkanlığında “T4” adı verilen ötanazi operasyonu başlatıldı. T4, adını yapıldığı adres olan “Tiergartenstrasse 4”ten alıyordu ve tüm resmî kurumlar, sanatoryum ve bakımevlerini kapsıyordu. 1939-1945 arasında, 200-250 bin kişi ötanaziyle öldürüldü.[4] Yaşları 3-17 arasında değişen zihinsel engelli çocuklar ise, yemeklerine katılan ilaçlarla öldürüldüler ve ölmeleri bazen haftalar sürdü. “T4”ten iki yıl sonra, “14 f 13” projesi başladı ve artık kurbanlara eşcinseller, çalışamayan insanlar, komünistler ve Yahudiler de eklenmişti. Dachau toplama kampındaki 4 psikiyatrist gaz ile öldürülecekleri seçiyor, seçilen yüzlerce kişi öldürülecekleri diğer kampa naklediliyordu. Hartheim’daki ölüm merkezinde, gazla öldürülen hastaların mücadele halindeki fotoğrafları çekilerek, beyinleri “bilimsel materyal” olarak incelenmek üzere Berlin’e gönderiliyordu.[5] Gaz odalarında, kimya devi I.G. Farben’in ürettiği siyanür gazı (Zyklon B) ve karbonmonoksit kullanılıyordu.

Deniz suyunun içilebilir hale getirilmesi için Nazilerin tıbbî deneylerinde kullanılan Roman (Çingene) kurban. Dachau toplama kampı, Almanya, 1944 — National Archives and Records Administration, College Park, Md.

1939 yılında, doğan tüm ikizlerin kayıt edilmesi şart koşulmuştu. Auschwitz’in “Ölüm Meleği” lakaplı doktoru Josef Mengele, sarışın-mavi gözlü yüksek ırkın daha hızlı üreyebilmesi için yeni yöntemler bulması istenince, çoğul doğumları incelemek üzere Auschwitz’de 1.000’in üzerindeki ikizde deney yaptı, binlercesi sakat kaldı ya da psikolojik zarar gördü. Bunun yanında, yapay dölleme deneylerinde de aynı kamptaki yaşları 20 ile 40 arasında değişen kadınları kullandı.

Doctors Under Hitler adlı kitabında Michael Krater şöyle der: “… üniversitelerde, teoriler deneylerle onaylanmalıydı”. 1931’de kabul edilen Weimar Yasası, Alman -ve Nazi- doktorların prosedürleri insanlardan önce hayvanlarda denemelerini şart koşuyordu. 15 Mayıs 1941’de Dr. Sigmund Rascher, Üçüncü Reich’in önde gelen devlet adamlarından Himmler’den üzerlerinde çalışmak üzere 2 veya 3 suçlu istedi. Çünkü 18 bin metre için yüksek irtifa testi maymunlarda yapılmıştı ve onlar 12 bin metre sınırını aşmışlardı ama insandaki sonuçları da test edilmeliydi[6]. İngiltere’de Newcastle Üniversitesi’nde domuzlar üzerinde yapılan dekompresyon odası deneyleri, Nazi doktorlar tarafından kamplardaki Yahudiler üzerinde yapıldı.

1942 yılının Mart-Ağustos ayları arasında Dachau toplama kampında yüksek irtifa alçak basınç deneylerinde denek olarak kullanılan 200 kişiden 80’i, 1942-43 yılları arasında Dachau ve Auschwitz kamplarında yapılan donma deneylerinde 300 esirden 90’ı öldü. Bu deneylerde savaş esiri askerler, 3 saat boyunca buz dolu tanklara konuluyor ve sonrasında farklı yöntemlerle ısıtılıyorlardı.

Ravensbruck toplama kampından sağ kurtulan Jadwiga Dzido, Nüremberg Mahkemesi’nde tıbbi ekspere aşı deneylerinde yapılan enjeksiyonla zarar gören bacağını gösteriyor.

Bunun dışında, Ravensbruck kampında sülfanilamide deneyleri, Fort Ney toplama kampındaki 52 Fransız esir üzerinde phosgene (böcek ilaçlarında kullanılan ve karbon monoksit ve klordan oluşan oldukça zehirli ve solunması sonucunda bulantı, kusma ve boğulmaya sebep olan bir gaz) antidotu deneyleri, Dachau toplama kampındaki çingeneler üzerinde (içmeleri için sadece deniz suyu verilerek) deniz suyu ve koagülasyon deneyleri, Buchenwald toplama kampında fosfor yanığı, tifüs ve insanın nasıl hızlı öldüğüne dair zehir deneyleri, Sachsenhausen ve Natzweiler kamplarında hardal gazı deneyleri ve ayrıca, çeşitli kamplarda bulaşıcı hastalık, transplantasyon, açlık deneyleri yapıldı. Toplama kamplarındaki deneylere ait bulgular, tıbbi kongrelerde dahi sunuldu.

Doktorları lenf düğümlerini çıkardıktan sonra kalan yarayı göstermeye zorlanan Yahudi çocuk. Bu çocuk tıbbî deneyin bir parçası olarak tüberküloz mikrobu verilen 20 Yahudi çocuktan biriydi. Hepsi 20 Nisan 1945’te öldürüldü. Neuengamme toplama kampı, Aralık 1944–Şubat 1945, Almanya. — Guenther Schwarberg

9 Aralık 1946-19 Temmuz 1947 arasında yapılan Nüremberg mahkemelerinde yargılanan 23 doktor, “emirlere uyduklarını” söylediler. Duruşmalardaki ifadelere göre, uzmanlardan oluşan komitenin ötanazisini onayladığı hastalar önce gözlem kurumları, sonra gaz odaları ve yakıldıkları merkezlere götürülüp, ailelerine külleri verildiğinde ise, beklenmeyen bir şekilde öldükleri ve tıbbi müdahalenin yetersiz kaldığı söyleniyor ve psikiyatristlerin imzaladıkları raporlar veriliyordu. Ötanazi programı yöneticileri Karl Brandt ve Viktor Brack, 60 bin insanı öldürdüklerini kabul ettiler. Bu uygulamalara karışan 400’ün üzerinde doktor ve resmi görevli olmasına rağmen, sadece 23 doktorun yargılandığı davalarda; yedisi ölüm cezasına çarptırılırken, beşi müebbet hapse mahkûm oldu ve yedisi suçsuz bulundu. Diğer dört kişi de 10-20 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldılar.

1] Straus, Dr. Eugene W-Alex, Tıbbi Mucizeler, İstanbul, 2014, s.158
[2] A. Guerrini, Experimenting with Humans and Animals, 2003, s.138
[3] Alexander Mitscherlich&Fred Mielke, Doctors of Infamy: The Story of the Nazi Medical Crimes, 1949, s.141
[4] Cumhur&Oğuz, Nazi Dönemi Tıp Uygulamaları, 2008, s-97-99
[5] F. Wertham, A Sign for Cain: An Exploration of Human Violence, 1966, s.181
[6] Human Experimentation: Before the Nazi Era and After – http://www.micahbooks.com/readingroom/humanexperimentation.html

 

Fotoların hepsini USA Holocaust Museum’dan aldım (https://www.ushmm.org/)

 

Yağmur Özgür Güven

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.