Ekolojik YaşamManşet

Noyan Özkan’ın mirası Türkiye’nin ilk sivil ekoloji ve kent kütüphanesinde yaşayacak

0

Bu hafta sonu (2 Aralık) İzmir kıymetli bir çalıştaya ve panele ev sahipliği yaptı. Ekoloji Kolektifi, Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, Konak Belediyesi’nin ortaklığıyla düzenlenen “Doğa/Kent Bağlamında Belgelendirme Kültürü, İzmir Kent Belleğinde Mekan-Zaman ve Birey” başlıklı etkinlik yaşam savunucularını, basın mensuplarını ve akademisyenleri Türkan Saylan Kültür Merkezi çatısında bir araya getirdi.

Moderatörlüğünü Ekoloji Kolektifi Derneği’nden avukat Fevzi Özlüer‘in üstlendiği etkinliğin gündem maddeleri ise mimari kültür varlıklarının korunma süreçleri, yerel yaşam hakkı mücadelelerindeki deneyimler, hukuki süreçler ve kazanımlar ve dijitalleşmeyle beraber kültür varlıklarının geleceğe aktarılma yöntemleriydi. Koruma ve kültürel miras alanlarında çalışan ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nden Dr. Nimet Özgönül, belgesel sinemacı Enis Rıza Sakızlı ve Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü’nden Dr. Tolga Çakmak, Türkiye’deki koruma kültürü, hafıza ve belgeleme çalışmaları ile çevrimiçi bellek çalışmaları hakkında sunumlar yaptı.

Dr. Nimet Özgönül, ODTÜ Mimarlık Fakültesi

Dr. Nimet Özgönül kültür varlıklarımızdan Rhodiapolis, Bodrum Kalesi ve İller Bankası’nı örnek gösterdi

Türkiye’deki mimari kültür varlıklarının korunma süreçlerindeki tartışmalardan bahseden Özgönül, Antalya Kumluca’da bulunan antik dönemin kanunlarını da içeren yazıların bulunduğu, ülkemdeki sayılı örneklerden Opramoas Anıt Mezarı ve Stoası-Rhodiapolis’in koruma ve restorasyon sürecini anlattı. Uygulamanın projeye uygun gelişemediğini ve bu süreçte değerlendirilmemiş yazıt parçalarına ulaşıldığından bahseden Özgönül, arkeoloji bilimi açısından yeterince araştırma yapılmayan Rhodiapolis’te koruma ve onarım süreçleri için yanlış firma seçilmesiyle ortaya çıkan uyumsuz görüntünün kamuoyu gündemine gelişinin kaçınılmaz olduğu eleştirisinde bulundu.

Şövalyeler için yaptırılan, 1995’te Avrupa’da yılın müzesi ödülünün sahibi, UNESCO’nun koruma altına alınması gereken kültür varlıkları aday listesine giren Bodrum Kalesi-Sualtı Arkeoloji Müzesi de koruma, onarım ve yeni yapılaşma projesinde kamuoyunda tepkiyle karşılanan geçmiş kötü tecrübelerden biri olarak hatırlatıldı.

İtalya’daki Palio di Siena festivali kültürel mirasın nasıl korunacağına dair bir örnek

Özgönül, Cumhuriyet sonrası 1937 tarihinde yapılan ve Türkiye’deki modern mimarlığın önemli örneklerinden biri olarak gösterilen, 2004’te Kültür Bakanlığı tarafından 1,5 milyon TL’ye kapsamlı bir koruma ve onarım projesi geçiren Ankara’daki İller Bankası binasının bölgedeki bir cami projesini görsel olarak kapattığı gerekçesiyle yıkıldığını anlattı.

Konuşmasında İtalya’nın Siena kentinde geçmişi 12. yüzyıla dayanan dünyaca ünlü “Palio di Siena” festivalini kültürel mirasın korunduğu örneklerden biri olarak gösteren Dr. Nimet Özgönül, henüz kültürel evrimini tamamlamamış bir toplum olduğumuzun, koruma ve belgelendirme kültürümüzün gelişmesinin şart olduğunun altını çizdi.

Enis Rıza Sakızlı, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi

Enis Rıza Sakızlı: “Bir toplumun gelişkinliğini ifade eden şey, kendi tarihini kavrama olgunluğudur”

Çalıştayda söz alanlardan biri de 1967’den bu yana belgeselleriyle Türkiye’nin tarihine ve kültürüne ışık tutan, bu yıl 50’inci sanat yılını tamamlayan, Ayrıntı Yayınları editörlerinden ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde belgesel sinema eğitimi veren belgesel sinemacı Enis Rıza Sakızlı’ydı. Türkiye’deki kurumsal arşiv ve belgeleme çalışmalarının noksanlığından yakınan Sakızlı, ne resmi ne de özel kurumların kendi tarihçelerini yansıtan arşivlere sahip olmadığını, bu eksikliğin toplumsal kimliği çözümleyecek kurumsal bir zemini de ortadan kaldırdığını anlattı. Çevre savunucusu avukat Noyan Özkan’ın çalışmalarının kent kültürüne ilişkin değerli veriler içermesinden hareketle, kent arşivlerinin toplumun gelecekle bağ kurmasında önemli bir işleve sahip olduğunu aktaran Sakızlı şu değerlendirmeyi yaptı:

“Benjamin’in tarif ettiği gibi, geçmişin ve geleceğin molozları arasında büyük bir mücadele veriyoruz. Türkiye’de geçmişe ilişkin bilginin yaşayan bir malzemeye dönüşmesine ihtiyacımız var. Sadece hatırlama ihtiyacından bahsetmiyoruz; hatırlamaya duyduğumuz ihtiyaç aslında bir praksisin gerçekleştirilmesi. O praksisi gerçekleştiremediğimiz için geçmiş ve gelecek arasında hep boşluk ve kopukluklar yaşıyoruz. Böyle bir arşiv müşterek geleceğin inşasını hedeflemeli. Bir toplumun gelişkinliğini ifade eden şey, kendi tarihini kavrama olgunluğudur. Geçmişin bilgisinden de korkmamak gerekir. Bazen arşivler öyle bir gerçeği ortaya çıkartır ki, bazıları arşivleri riskli bulur ve yok edebilir. Ancak arşivcilik aynı zamanda tarihle yüzleşme cesaretini de tartışmaya açar. Gerçek anlamda aktif, topluma açık bir kent arşivinin bu konuda da bir tavrının olması gerektiğini düşünüyorum.”

Tatile giden Japonlar gördükleri yerleri çalıştıkları kurumlarına fotoğraflarıyla raporluyorlar

İkinci Dünya Savaşı’nda Londra’nın bombalanmasıyla tüm devlet arşivlerini kaybeden İngiltere’nin sözlü tarih çalışmasıyla yok olan arşivlerinin yerini doldurmaya çalıştığından bahseden Sakızlı, sözlü tarihin kent belleği için önemli olduğunu, hiçbir yazılı kaynakta olmayan bilgilere bu şekilde ulaşabildiğimizi anlattı. Japonların yurt dışına çıktıklarında neden bu kadar çok fotoğraf çektiklerine dikkat çeken Enis Rıza Sakızlı, ülkedeki kurumsal yapıların çalışanlardan tatilden döndüklerinde gittikleri yerleri fotoğraflarıyla beraber raporlamalarını istediklerini, bu raporların bir pazarlama aracı olarak ülkelerin kültür ve alışkanlıklarını değerlendirmelerine imkan tanıdığını ifade etti.

Dr. Tolga Çakmak, Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü

Etkinliğin çalıştay kısmında sunum yapan son isim ise Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü’nden Dr. Tolga Çakmak’tı. “Dijital Üretim Çağında Kültürel Bellek ve Kültürel Bellek Kurumları” başlıklı sunumunda korunması ve arşivlenmesi gereken kültürel bilginin tespiti tartışmasını anımsatan Çakmak, “Bir nesneye ilişkin somut bilgileri biliyor, kolaylıkla erişebiliyor ve sıralayabiliyoruz ama ona ilişkin kültürel bilgilerin hangileri olduğunu tespit etmek ve kategorilemek o kadar kolay değil. Bundan sonraysa kültürel mirasa ilişkin tespit edilen elde bilgilerin nasıl tasnif edileceği ve kullanıcıya sunulacağının belirlenmesi geliyor” diye konuştu.

“Sergiler bulundukları bölgelerin ekonomisine katkı sağlıyor”

Artık 3D yazıcılar ile istediğimiz herhangi bir bilgiyi üretebildiğimizden bahseden Çakmak, dijitalleşme süreciyle beraber kullanıcı davranışlarının da değiştiğini, telefon ve bilgisayarların bilgiyi anlamlandırmaya destek verdiğini ifade etti.

Uluslararası standartlar ve bilgi yönetimi uygulamalarının kültür varlıklarının toplum için daha ulaşılabilir olmasını sağladığını kaydeden Çakmak, uluslararası çevrimiçi kütüphanelerde Türkiye’den aktarılan varlıkların son derece az sayıda olduğunu belirtti. Kültürel bellek kurumlarının kültür nesnelerinin gelecek kuşaklara aktarılmasında, korunmasında ve bilgi yönetimindeki rolüne değinen Çakmak, müzelerdeki sergilerin bulundukları bölgelerdeki ekonomik gelişimine sağladığı katkıların raporlandığını anlattı.

Bergama Belediyesi Eski Başkanı Sefa Taşkın, Avukat İbrahim Arzuk ve Avukat Arif Ali Cangı (Soldan sağa)

Çevre mücadelesindeki yol arkadaşları Noyan Özkan’ı anlattı

Çalıştayın ardından gerçekleştirilen panel bölümündeyse Avukat Noyan Özkan’ın da parçası olduğu çevre ve kent mücadelelerinden kesitler, bu mücadelelerde Özkan’la birlikte yer alan Bergama Belediyesi Eski Başkanı Sefa Taşkın ile Özkan’ın çalışma arkadaşları Avukat İbrahim Arzuk ile Avukat Arif Ali Cangı tarafından aktarıldı.

Bergama’nın altın madenciliğine karşı verdiği mücadelenin en çetin döneminde belediye başkanlığı görevini yürüten Sefa Taşkın, Noyan Özkan ve İzmirli diğer avukatlarla kurdukları ilişkilerin mücadeleye kattıklarından bahsetti. Çevre mücadelesini annelerin çocukları için verdiği mücadeleye benzeten Taşkın, çevre/ekoloji mücadelesinin sadece aydınların mücadelesi olmadığını, bunların sonucunun doğrudan doğruya halk olduğunu, önderlik yapmak isteyenlerin bunu hesaba katmaları gerektiğini ve sorumlulukları olduğunu, kazanılan bilgi ve deneyimlerin sıradan insanlara ulaşması gerektiğini söyledi.  Avukat İbrahim Arzuk, İzmir Barosu bünyesinde Noyan Özkan’la birlikte kurdukları Çevre Komisyonundan, çevre ve kent hakkına ilişkin çalışmalarından, Kültürpark ve Bergama mücadelelerini anlattı.

Noyan Özkan ve beraberindekilerin çalışmalarından etkilenerek çevre ve kent hakları alanında savunuculuk yapmaya başladığını kaydeden Avukat Arif Ali Cangı ise Noyan Özkan’ın hukuk sistematiğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cangı, Türkiye’deki çevre ve kent hukuku geleneğini oluşturan Noyan Özkan imzalı hukuki girişimleri ve bugün içtihat haline gelen, Özkan’ın girişimleri sonucunda alınan yargı kararlarını dinleyicilere anlattı.

Hülya Yıldırım, Beynun Özkan ve Elif Özkan

Beynun Özkan: “Noyan hayatta tanıdığım en doğru düzgün insanlardan biriydi”

Çalıştay ve panel 2013’te hayatını kaybeden Avukat Noyan Özkan’ın yaşamı boyunca sürdürdüğü mücadelelere ilişkin hukuk arşivini, çevrimiçi ekoloji ve kent kütüphanesi kapsamında değerlendirilmek üzere, Ekoloji Kolektifi’ne bağışlayan eşi Beynun Özkan ve kızı Elif Özkan’a plaket takdim edilmesiyle sona erdi.

Plaketi Elif Özkan kütüphane çalışmasının yürütücülerinden Avukat Hülya Yıldırım’dan teslim alırken, Beynun Özkan ise kısa bir konuşma yaparak Türkiye’nin çevre hukuku tarihine damga vuran eşinden söz etti. Beynun Özkan, eşi Noyan Özkan’ın kişisel arşivinin Türkiye’deki çevre ve kent hukuku konusunda çalışmalarını sürdüren isimlere devretmekten duyduğu memnuniyeti şu sözlerle anlattı:

“Noyan hayatta tanıdığım en doğru düzgün insanlardan biriydi. Hayatımın onunla birleşmiş olması benim için büyük bir kazanç, kızım içinse büyük bir gurur. Şeffaf bir insandı; hiçbir gizlisi saklısı yoktu. Çok çalışkandı, ilkeliydi, hakkaniyetliydi ve paylaşmayı severdi.

Arşivciliği de bu saydıklarımı içeriyordu. Kayıt tutardı, “Söz uçar yazı kalır” derdi. Bu çabasında da olabildiğince nesnel ve sistematikti. Bilgi edinme hakkına tüm yüreğiyle inanır ve gerçekleşmesi için elinden geleni yapardı. Noyan Özkan umutluydu da… Bir şeyin kendisini yıldırmasına izin vermezdi. Çevre mücadelelerinde yıldırıcı şeylerin oluşmaya başladığı, daha yüksek duvarların örüldüğü dönemde onun umutlarını tazeleyen bir şey oldu. Barolar Birliği’nde Çevre Komisyonu’nun kurulduğu dönemde İzmir’de bir toplantı oldu. O akşam bana, ‘Beynun, ben yemeğe eve gelemeyebilirim’ dedi. 12’de geleceğini söyledi ama sabaha karşı 3 oldu, 4 oldu. Çok endişelendim ama toplantıdan o kadar mutlu döndü ki! Eve döndüğünde hayatta güzel bir şey keşfetmiş, kendini bulmuş bir çocuk gibiydi. ‘Müthiş insanlarla, çok güzel gençlerle tanıştım’ dedi. Bu arşivin onların elinde olacağından, şeffaf bir şekilde paylaşılacağından ve gelecek nesiller için kullanılacağına çok mutluyum. Eminim Noyan da çok mutludur!”

Yılmaz Kilim, Fevzi Özlüer, Arif Cem Gündoğan, Hülya Yıldırım, Ülkü Şahin, Merve Damcı, Sıla Özkavaf, Doğu Eroğlu ve Emin Barış Tarım (Soldan sağa)

Noyan Özkan kimdir?

1953 doğumlu Noyan Özkan, TED Ankara Koleji ve Ankara Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra 1983’te İzmir’de avukatlığa başladı. 1990 Bergen Çevre ve Kalkınma Konferansına Türkiye Hükümet Dışı Kurumlarını temsilen katılan Özkan, ilerleyen yıllarda çevre ve kent hakkı konusundaki faaliyetlerini sürdürdü. İzmir Çevre Hareketi Avukatları Grubu kapsamında Bergama, Akkuyu Nükleer Santralı, Konak Galleria Projesi, Karşıyaka Katlı Otopark, Gökova/Yatağan Termik Santralı projelerine karşı savunuculuk faaliyetleri yürüttü; 2000-2002 yılları arasındaysa İzmir Baro Başkanlığı görevini yürüttü.

 

Haber: Merve Damcı 

(Yeşil Gazete)

You may also like

Comments

Comments are closed.