Hafta SonuHayvan HaklarıManşet

[Hayvan Deneyleri] Türkiye’de mevcut durum ve yasal düzenlemeler – Yağmur Özgür Güven

0
2014'de Kadıköy'de gerçekleşen hayvan hakları eyleminden

İnsanlık tarihi boyunca, insan menfaatine küçük ya da büyük her bilimsel gelişme için mutlaka bir bedel ödenmesi gerekti. Peki bu bedeli kim ödeyecek? [Hayvan Deneyleri] yazı dizisinde bu sorunun cevabını hep birlikte bulmaya çalışacağız

***

Birleşik Krallık, 1876 tarihli “The Cruelty to Animals Act” ile hayvanların deneylerde kullanılmasıyla ilgili yasal düzenleme yapan dünyadaki ilk ülke.

Ülkemizde hayvanların bilimsel deneylerde kullanılmasıyla ilgili ilk yasal düzenleme ise: 16 Mayıs 2004 tarihli “Deneysel ve Diğer Bilimsel Amaçlar İçin Kullanılan Deney Hayvanlarının Korunması, Deney Hayvanlarının Üretim Yerleri ile Deney Yapacak Olan Laboratuvarların Kuruluş, Çalışma, Denetleme, Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik.

 

2004 tarihli bu yönetmelik, 13 Aralık 2011’de Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çıkardığı “Deneysel Ve Diğer Bilimsel Amaçlar İçin Kullanılan Hayvanların Refah ve Korunmasına Dair Yönetmelik” ile yürürlükten kalkmış ve bu yönetmeliğin 18 Mayıs 2012’de çıkartılan Uygulama Talimatı ile de Avrupa Birliği üyelik sürecinde AB’nin 2010/63/EC direktifine uygun olarak bir de Kılavuz yayımlanmıştır.

Etik Kurulların görev ve çalışmalarını düzenlemek üzere Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak 15 Şubat 2014’te (tam da 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun revizyonu için TBMM Çevre Komisyonu’nun çalışma ve hazırlık yaptığı hayli karmaşık bir dönemde çıkartılarak) Resmî Gazete’de yayınlanan Hayvan Deneyleri Etik Kurullarının Çalışma Usul Ve Esaslarına Dair Yönetmelik” ise şu an yürürlüktedir ve Türk Tabipleri Birliği’nin yürütmeyi durdurma istemiyle Danıştay’da açmış olduğu, halen devam etmekte olan iptal davasının da konusudur.

Bu yönetmeliğin Madde.11 (c) bendinde yer alan “Kedi, köpek gibi evcil türlerin sokakta başıboş olanları, deneylerde kullanılmaz. Ancak, hayvanların sağlık ve refahı ile ilgili çalışmalara ihtiyaç duyulması, çevre, insan ve hayvan sağlığına karşı ciddi tehlike oluşturması ve çalışmanın amacının sadece başıboş hayvan kullanılarak gerçekleştirilebileceğine dair bilimsel gerekçeler sunulması hallerinde bu hayvanlar deneylerde kullanılabilir.” ifadesi üzerine İstanbul’da geniş katılımlı bir eylem yapılarak, bu yönetmelik ve değiştirilmek istenen 5199 sayılı kanundaki hayvan aleyhine maddelere itiraz edilmiştir.

2014’de Kadıköy’de gerçekleşen hayvan hakları eyleminden

TBMM Çevre Komisyonu’nda yapılan toplantılarda, bilirkişi olarak görüş bildiren Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyesi ve ayrıca Türk Tabipleri Birliği’nin Hayvan Deneyleri Merkez Etik Kurulu’ndaki (HADMEK) temsilcisi Prof.Gülriz Erişgen, yönetmelikte ve çıkacak olan kanunda suistimal edilme riski olan ucu açık maddelerin gözden geçirilmesi gerektiğine vurgu yapmış, deney karşıtı mücadelenin tarihine bakacak olursak, deney karşıtı örgüt ve deneyin asıl uygulayıcısı olan hekimlerin aynı safta yer almasıyla gelişen bu ortak itiraz dünyada bir ilk olmuştur:

“… Bir de sokakta başıboş olan kedi, köpek ve evcil türlerin deneylerde kullanılamayacağını açıkça belirtmek gerekiyor. Çünkü, yönetmelik diyor ki: ‘Sokak hayvanları deneyde kullanılamaz ama…’ O ‘ama’nın altı çok dolu değil ve hani bir bilim insanı olarak da insan yararına hayvan deneyi yaptığını söyleyen bir mesleğin üyesi olarak da sokak hayvanlarında standardize edilmemiş koşullarda deneyin zaten kabul göremeyeceğini söylemek gerekir. O yüzden bu, sokak hayvanlarının değişik amaçlarla kötüye kullanılmasının önünü açan ama bilimsel bir katkı da sağlamayan bir maddedir. Yönetmelikte ‘ama’yı ekletmemek için burada mutlaka sokakta başıboş kedi, köpek gibi evcil türlerin deneylerde kullanılamayacağı açıkça belirtilmelidir. Şimdi, burada yasada deney hayvanının karşısında ‘deneyde kullanılan hayvan’ diyor. O kadar geniş bir kavram ki bu yani ‘Ben bu hayvanı deneyde kullanacağım’ dediğiniz andan itibaren hiç niteliğine bakılmaksızın o deney hayvanı oluyor. Bunun da herhâlde tanımının iyi konması gerekir diye belirtmek istiyorum.” [TBMM Komisyon Tutanak Arşivinden Alıntıdır]

2014’de Kadıköy’de gerçekleşen hayvan hakları eyleminden

Ülkemizde deney karşıtı mücadelenin sesinin yükselmesinden bahsedecek olursak; 5199 sayılı kanunda değişiklik yapılması için TBMM Çevre Komisyonu’nun geçtiğimiz yıllarda yaptığı toplantılarda, baroların hayvan hakları komisyonları, sivil toplum örgütleri, Ankara Veteriner Hekimler Odası ve bağımsız hayvan korumacıların  ortak ve kararlı tutumunu deney karşıtı mücadelede bir başlangıç olarak kabul edebiliriz zira meclis tutanaklarına da geçen bu itirazlar, Türkiye’de onyıllardır süren hayvan hakları savunusunda deney ve deneylerde kullanılan hayvanların haklarının konuşulmasının ve hatta tabu olarak görülen “hayvan deneylerinin ahlaki yönü ve güvenirliği”nin tartışmaya açılmasının zamanının geldiğine de işaret eder.

Ülkemizde yeni yeni başlamış olan bu tartışmaların batıda neredeyse yüz yıldır yapılmakta olmasının sebebi, İngiltere ve ABD’de -özellikle 1960’lardan itibaren- insan hastalıklarıyla ilgili hayvanlar üzerinde devletin sağladığı fonlarla yapılan araştırma çalışmalarının sayısının çokluğu ve bu çalışmalarda kullanılan hayvanların yaşadığı ısdırap ve korkunun, hayvan hakları örgütleri tarafından topluma duyurulmasının yarattığı etkidir. Ayrıca, hepatit, HIV gibi hastalıklara tedavi bulmak için yapılan hayvan çalışmalarının yanıltıcı ve insana uyarlanamaz sonuçları da toplumun bu çalışmaları sorgulamasında ayrı bir etken olmuştur.

Mevcut kanun ve yönetmeliklerimize göre; hayvan üzerinde çalışma yapmak isteyen resmi (üniversiteler, hastaneler, devlete bağlı araştırma laboratuvarları vb. gibi) ya da özel kuruluşlar, öncelikle Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan çalışma izni almalıdırlar.

Bakanlığın “​Çalışma İzni Verilen Deney Hayvanı Üretici, Kullanıcı ve Tedarikçi Kuruluşlar” ​​ listesine göre: bugün itibariyle, yönetmelikte belirtilen hayvan türleri üzerinde araştırma izni olan 121 merkez var ve bu merkezlerin 11’i özel, 110’u da kamu kurumlarına bağlı. Bu izin, üretim-kullanım-tedarik şeklindeki üç ayrı kategoride -ya da hepsi için- verilebiliyor.

Üretim, kullanım ve/veya tedariği yapılacak türler de izinde ayrıca belirtiliyor, mesela; çalışma izninde köpek olan merkezler: Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Deney Hayvanları Üretim ve Araştırma Merkezi, Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Deney Hayvanları Ünitesi, Uludağ Üniveristesi Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Yetiştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi ve Erciyes Üniversitesi Hasan Çetinsaya Deneysel ve Klinik Araştırma Merkezi. Bu 121 merkezin içinde, kedi üzerinde çalışma-üretim-tedarik izni olan tek yer: Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Deney Hayvanları Üretim ve Araştırma Merkezi.

Köpek ve kedi dışında deneylerde kullanılabilecek türler: fare, sıçan, kobay, hamster, tavşan, balık türleri, koyun, keçi, sığır, domuz, at, eşek, katır, kanatlılar, sürüngenler. Büyük insansı maymunların deneylerde kullanımı ise çoğu ülkede olduğu gibi bizde de sınırlı, bunun sebebi de aynı grupta yer aldığımız primatlar takımıyla aramızdaki biyolojik yakınlık. Dünya ülkeleri içinde büyük insansı maymunlar üzerinde deneyi kesinlikle yasaklamış olan tek ülke: Yeni Zelanda.

Mevzuata göre, hayvanlar üzerinde araştırma yapan merkezlerin her birinde “Yerel Etik Kurul” bulunması (HADYEK) ve oluşturduğu “Yönerge”sini Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesindeki Merkez Etik Kurul’a (HADMEK) onaylatması gerekiyor. HADYEK’in, yapılacak araştırma çalışmalarını inceleyerek izin vermek ya da iptal etmek, kullanılacak hayvan tür ve sayılarına gerektiğinde müdahale etmek ve değiştirmek, çalışmayla ilgili değişiklik ve düzeltme istemek gibi yetkileri var ve bu kurul, 5-21 arası üyeden oluşabiliyor. Kâğıt üzerinde HADYEK’in varlığı deneylerle ilgili bir kontrol mekanizması olduğuna işaret etse de pratikte şu tuhaf durum ortaya çıkıyor: bir merkezde yapılacak hayvan deneylerine izin verecek olan etik kurul, o merkezin kendi içinden seçilmiş kişilerden oluşuyor, yani kurul kendi kendine izin veriyor.

HADMEK ise, hayvanların deneylerde kullanılmasına dair etik ilkeleri belirleyen, HADYEK’lerin yönergelerini onaylayan, çalışmaları denetleyen ve ülke çapında hayvan deneylerine ait yıllık istatistik raporları hazırlamakla yükümlü 21 kişiden oluşan hayvan deneyleriyle ilgili en üst yapı. Bizdeki mevcut sistem, Brezilya, Birleşik Krallık, Hindistan’dakine benziyor ancak hayvanlar üzerinde yapılan deneylerle ilgili yasal düzenlemesi olan her ülkedeki ortak problem; yerel etik kurulların sağladığı iç denetimin yeterli ve güven verici olmaması. Bu noktada da devreye girmesi gereken HADMEK gibi bir üst yapıya ihtiyaç duyuluyor ancak bu üst yapının yetkileri ve çalışma biçimi çok önemli. Üç ayda bir toplanan HADMEK yüz küsur merkezi ne kadar denetleyebilir, çalışmaları ne derecede kontrol edebilir, şüpheli.

Engin Arıkan, Hayvan Hakları İnsan Hukuku adlı kitabında, deneylerde hayvan kullanımıyla ilgili dünyada yapılmış tüm mevzuatın hayvan hakları değil-hayvan refahını gözettiğini ve hayvan hukukunun en gelişmiş örneklerinin dahi insanmerkezci ve türcü nitelikte olduğunu söyler ki buna katılmamak elde değil; hukuken bir “eşya” statüsünde olan hayvanlara (hepsine değil, sadece bazılarına) verilen (her zaman değil, belli durumlarda) haklar (insan menfaatiyle çatışmamak suretiyle), hayvanlara ahlaken doğru davrandığımız anlamına gelmiyor. Sonraki haftalarda, mevcut işleyişle ilgili sıkıntıları ayrıntılı olarak ele alacağız…

 

Yağmur Özgür Güven

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.