Köşe Yazıları

Parlamenter politika ve kadınlar- Sermin Özürküt

0

Parlamenter politika zor zanaattır. Bilgi ve birikim ister. Sabır, iç disiplin, deney ve direnç ister. Tutarlılık ister. Politikaya girmek de zordur. Kalıcı olmak da. Hele de politikayı, yerinde ve kendi isteğiyle bırakabilmek daha da zordur. Bu erkek ya da kadın her politikacı için geçerlidir. Ancak, kadınlar için bu zanaat, erkeklerden daha meşakkatlidir. Öyle olmasaydı dünya ölçeğinde kadınların parlamenter sistemlerdeki temsil oranı yüzde yirmilerde kalmazdı. Uluslararası Parlamentolar Birliği’nin yayımladığı son rapor, kadınların dünyadaki parlamento sandalyelerinin yüzde 20’sine sahip olduğunu gösteriyor.  Geriye kalan yüzde seksen sandalyeyi ise erkekler işgal ediyor. Parlamentolarda erkekler, ezici bir çoğunluğa sahip. Rakamların açıkça ortaya koyduğu gibi, dünyada kadın ve erkekler politik temsil açısından eşit konumda değil.

Aynı biçimde, ulusal parlamentolardaki kadın temsil oranı da erkeklerle eşit değil. Bazı ülkelerde sayısal eşitlik zaman zaman sağlanabiliyor. Isveç’teki gibi. Günümüz isveç parlamentosunun yüzde 43’ü kadın. Bazı ülkelerde ise kadın-erkek dengesi hic sağlanamıyor. Türkiye’deki gibi.  Günümüz T.B.M.M.’sinin  yüzde ondördü kadın. Iki ülke arasındaki bu nicel dengesizliğin yanısıra nitel farklılık da söz konusu. Türkiye’deki kadın, daha çok meclise girebilme mücadelesi verirken isveçli kadın, politikada  kalıcı olma ve yükselebilme mücadelesi veriyor.

Moderat Parti (Moderata Samlingspartiet)’nin başkanı Anna Kindberg Batra

Bu mücadelenin ilginç bir örneği, geçtiğimiz günlerde İsveç’te yaşandı. Ana muhalefet partisi, Moderat Parti (Moderata Samlingspartiet)’nin başkanı, hem görevini hem de politikayı bıraktı. Anna Kindberg Batra, istifasını duyururken partisinin ilk kadın başkanı olmaktan onur duyduğunu ancak, ilk kadın başbakan olabilme şansını yitirdiğini belirterek “Umarım kızım, ülkemin ilk kadın başbakanını görebilir…” dedi.

Liberal Parti (Liberalarna) milletvekili Birgitta Ohlsson

Sağ kanat partilerinden bir diğer kadın milletvekili de, parti başkanlığına aday oldu ve aynı akıbete uğradı. Liberal Parti (Liberalarna) milletvekili Birgitta Ohlsson, parti başkanlığına adaylığını koyduktan kısa bir süre sonra sistemli bir yıpratma kampanyasına hedef olunca, adaylığını geri çekti ve politikayı bıraktığını bildirdi. Ohlsson, daha önceki sağ kanat hükümetinde Avrupa Birliği ve demokrasi bakanıydı. Sağ kanatta durum böyleyken sol kanat partilerinde durum farklı mı? Maalesef değil.

Yeşiller ve Çevre Partisi (Miljöpartiet) eski eş başkanı Åsa Romson

Yeşiller ve Çevre Partisi (Miljöpartiet) eski eş başkanı Åsa Romson, bir sonraki seçimlerde aday olmayacağını ve politikayı bırakacağını açıkladı. Yeşiller ve Çevre partisi, 2014 yılından beri sosyal demokratların kurduğu azınlık hükümetinin ortağı olan bir parti. Romson, daha önce büyük bir kişisel yıpratma kampanyası sonucu parti eş başkanlığından ayrılmıştı.

Feminist İnisiyatif (Fi)’nin eş başkanı Victoria Kawesa

Aynı dönemde, Feminist İnisiyatif (Fi)’nin eş başkanı Victoria Kawesa da görevinden istifa etti ve aktif parti politikasını bıraktı.

Bu örnekler de gösteriyor ki, ideolojik farklılıklar, farklı politik eğilimler, sonucu değiştirmiyor. Politikada başarılı olan kadınların önü kesiliyor. Onlar da görevlerini bırakmak zorunda kalıyorlar. Oysa dünya istatistiklerinde İsveç, cinsler arası eşitliği, her alanda en iyi uygulayan ülkelerden bir tanesi. Eşit olanak ve haklardan yararlanan kadınlar yükümlülüklerini de yerine getirmeye çalışıyorlar. Engelleri aşarak tepe politik görevlere ya geliyor ya da aday oluyorlar. Ancak bulundukları politik konumu korumak ve daha da ileri gitmek yerine istifa etmek zorunda kalıyorlar. Sadece görevlerinden istifa etmekle de kalmıyor, politikayı da tümüyle bırakıyorlar. İlginç olan da bu.

Peki, ne oluyor da, parlamenter politikanın tepe noktalarına ulaşma başarısını göstermiş bu kadınlar, arka arkaya politik arenadan çekiliyorlar? Konu ilginç. Tartışan çok. Analizler çeşitli. Ancak, hem siyaset bilimcilerin hem de politikacıların üzerinde  anlaştığı bir ortak görüş var.  Politikacı kadınlar, parti içi politik ortam sertleştiğinde ayrımcılığa uğruyorlar. Batra, bu gerçeği şöyle açıklıyor : ” Yaşadığım olay, politikada kadına erkekten farklı davranıldığını bir kez daha bana hatırlattı.”

Sol Parti (Vänsterpartiet) ilk kadın başkanı Gudrun Schyman

Kindberg Batra’ya destek, Sol Parti (Vänsterpartiet) ilk kadın başkanı Gudrun Schyman’dan geliyor. Yıllar önce aynı biçimde parti başkanlığından istifa etmek zorunda bırakılan Schyman, Batra’ya karşı yürütülen yıpratma kampanyasının içeriğine karşı çıkıyor. Politik eleştiri yerine sadece kişisel karalama biçiminde sürdürülen böylesi  kampanyaların genelde kadınlara karşı yapıldığını  belirtiyor. Schyman’a göre, böylesi saldırılara erkek politikacılar, nadiren hedef  oluyor. Yeşillerin eş başkanlığından istifa eden Romson da aynı görüşte. Politikacı kadınlar aralarındaki ideolojik farklılığa karşın salt kadın olmaktan dolayı ayrımcılığa uğradıklarının farkındalar. Bu farkındalığı siyasetbilimci Jenny Madestam, biraz daha açıklığa kavuşturuyor.  Kadınlara, özellikle parti içi bunalım dönemlerinde , erkeklerden farklı yöntemlerle saldırıldığını söylüyor.

Sosyal Demokrat İşçi Partisi (socialdemokratiska arbetarpartiet)’nin ilk kadın başkanı Mona Sahlin

Sıraladığı örneklere  Mona Sahlin’in tobleron kampanyasını da ekliyor. Sosyal Demokrat İşçi Partisi (socialdemokratiska arbetarpartiet)’nin ilk kadın başkanı Mona Sahlin, parti başkanlığından istifa etmek zorunda bırakılmıştı. Sahlin’e o günlerde başbakan olacağı gözüyle bakılıyordu.  Parti içi fırtınalar kadınlara karşı daha sert ve acımasız esiyor.

Demek ki, kadınların politikacı olmalarını engelleyen cam tavan yerinde duruyor. Ince oluyor, kalın oluyor ama yok olmuyor. Isveç gibi meclisin yarısının kadınlardan oluşabildiği bir ülkede de, cam tavanı kırmak yetmiyor. Daha sonra parti içi krizlerde cam tavan gene kadınların önüne çıkarılabiliyor.

Feminist ideolojinin ‘cam tavan sendromu’, grup olarak erki elinde tutan erkeklerin ve de bu erkeklerin erki elde tutmalarını kolaylaştıran kadınların, politik eylemlerinden oluşuyor. Farkına varılması ve tanımlanması güç olan  ‘cam tavan’ a karşın kimi kadınlar, kendi yetenek, birikim ve deneyleriyle politikada üst konumlara geliyorlar. Ancak daha sonra öyle bir an geliyor ki, beziyorlar, bezdiriliyorlar. Mutlaka erkek politikacılar da beziyor ve de bezdiriliyor. Ancak, arada önemli bir fark var. Sistemli kişisel karalama kampanyaları ile istifaya zorlama yöntemi, kadın politikacılara genel olarak erkeklere ise nadiren uygulanıyor.  Kadınlarda genel olan erkeklerde istisnadan ibaret.

 

 

 

Sermin Özürküt

İsveç Sol Parti Eski Milletvekili 

You may also like

Comments

Comments are closed.