Hafta SonuKitapManşet

[Çocuklar İçin Yeşil Kitaplar] Ama Bu Çocuk Defolu – Güzin Öztürk

0

Amerikalı doğabilimci John Burroughs, “Sevgi olmadan bilgi kalıcı olmaz. Fakat sevgi önce gelirse bilgi kesinlikle arkasından gelecektir,” diyor. Çocuklarımızı üzerinde yaşadığımız gezegene saygı duyan bireyler olarak yetiştirebilmek için biz ebeveynlerin öncelikli görevi, erken dönemde doğa sevgisi verebilmek. Onların minik omuzlarına taşıyabileceklerinden fazla yük ve korku bindirmeden, doğayla oyun arkadaşı olmalarını sağlamak, bu yolda atacağımız ilk adım. İkinci adım ise doğayla ve yaşadığımız çevreyle uyumlu, sürdürülebilir yaşam tarzı benimsemeleri için doğru rol modelleri sunan çocuk kitapları seçmek.

Yeşil Gazete, “Çocuklar için Yeşil Kitaplar” yazı dizisi illüstrasyonu için Gonca Mine Çelik’e teşekkür ederiz

Bu amaçla biz [Çocuklar İçin Yeşil Kitaplar] adını verdiğimiz bir diziye başladık. Çocuklara çevre bilinci aşılayan, farklılıklarımızla bir arada yaşamanın mümkün olduğunu gösteren kitapları derlemeye karar verdik. Bildiğimiz kitapları anımsamaya, bilmediklerimizle tanışmaya, tanıtmaya niyet ettik.

***

Ama Bu Çocuk Defolu

Günümüzde pek çok şeyin parayla satın alınabilineceğinin düşünüldüğünü söylemek çok da yanlış olmaz. Mutluluk, başarı, huzur belki de kendin olarak yaşayabilmek… Modern yaşamın koşturmacası arasında, daha fazla para, daha fazla başarı, daha fazlası, daha iyisi daha daha… her ânımızı bir hedefe  ulaşmak için harcıyoruz. Bu koşturmacanın içinde kaybolan, en çok da çocuklarımız oluyor.  Sıkıntılarını yutmak üzere eğitilen, itaatkar olması gerektiği öğretilen, başarının ve mutluluğun alınacak en yüksek puanla ve parayla elde edilebileceğinin, farklı  ve  toplumun genel  normlarına uymayacak olursan sistemin dışına itileceğinin dikte edildiği, hepsi de tek tip olması beklenen çocuklarımız. 

Astrid Lindgren’in dediği gibi, “İyi edebiyat, çocuğa dünyada bir yer ve dünyaya da çocukta bir yer kazandırır.” Suzan Geridönmez’in kaleminden çıkan, Ama Bu Çocuk Defolu romanı, günümüz modern yaşamına ve tıkır tıkır işleyen sisteme eleştirel bir bakışla yaklaşmış, oldukça etkileyici, düşündürücü zaman zaman da gülümseten iyi bir edebiyat eseri.

Devasa Holding’in, Kaytarma-Kayırmaca Departmanı‘nın müdür yardımcılığından müdürlüğüne terfi etmeyi bekleyen bir babanın kızı olan Sumru, Sıkıntıyı Yutmak dersinden yıldızlı pekiyi ile mezun olmuş, yaşıtlarından bir yıl önce kalite onay belgesi almış bir çocuk.  İyi ailelerin iyi çocuklar istediği ve kusursuz, uslu, laf dinleyen, beklentileri karşılayan, sevimli ve zeki çocukların vitrinlerde boy gösterdiği ve satıldığı bir mağazanın önünde geçen konuşmalarla romanın içindeki dünyaya giriyorsunuz.:

“Sonunda ucuzluk günleri başlamıştı. Akşam yaklaşmasına rağmen alışveriş merkezleri tıklım tıklımdı. Bazı dükkanların önünde uzun kuyruklar oluşmuştu. İnsanlar itişip kakışıyor, aralarında ağız dalaşı ediyorlardı:

“Önce ben geldim!”

“ Arkaya geçin, kaynak yapmayın!”

“Hadi oradan, burada sıra değil, para konuşur!”  Ne kadar tanıdık bir dünya ve sözler öyle değil mi?

Mağazanın önünde uzun pazarlıklar yapılır ve Sumru’nun babası kızı için, aradığı fiyata kusursuz, her denileni sorgulamadan yapacak, uslu, başarılı kardeşi bulamayacağını anlayınca, defolu da olsa ucuza, yanakları çilli Fırat’ı alır.  Pırlanta Koleji’nden pırlanta gibi bir çocuk olarak tanıtılan Fırat, sürekli pırt yapar ve kampanyalı satıştan indirimli olarak alındığı için iade edilemez. Toplum içine bu şekilde çıkmasına izin veremeyeceklerini düşündüklerinden Fırat’ı eğitme işi Sumru’ya kalır. Ne de olsa Sumru, sıkıntıyı yutma konusunda uzmandır ve hiç pırtlamaz.

İki çocuğun kardeş olma duygusunu tatmaya başlamaları ve aralarındaki duygusal bağın derinleşmesinin ardından beklenmedik gelişmeler olur  ve sıkıntılarını, kendi düşünce ve duygularını, isteklerini daha fazla yutmak istemeyen çocukların duruma el koymaları  ile  işler değişir.

Toplumun ve eğitim sisteminin dayattığı kurallar sebebiyle çocukların büyük beklentilerin altında ezildiği bir sistem didaktik olmaktan uzak bir şekilde gözler önüne seriliyor romanda. Hem yetişkin hem çocuk okura sesleniyor kitap. Çocukların da  birey olduklarının unutulduğu, kendi kararları, tercihleri, isteklerinin hiçe sayıldığı adeta birer robot muamalesinin yapıldığı, kusursuz ve her şeyi kabullenen insanlar olarak büyümelerinin beklendiği bir dünyadan eleştirel bir bakışla bahsediyor, yani  bizden, bizim çocuklarımızdan, günümüzden… Anne ve babaların beklentilerinin peşinde sürüklenmekten yorulan ve kendilerini yaşamayı asla öğrenemeyen, paran kadar konuş dünyasının  sabah 9:00, akşam 17:00 mesailerinin işleyen çarklarından, geleceğin mutsuz yetişkinlerinden.

Romanda geçen olaylar da romanın ismi kadar çarpıcı ve akılda kalıcı. Çağla Vera Kılıçarslan’ın çizimleri de, defolu bir çocuğun yutmak zorunda kaldığı sıkıntıyı olduğu gibi hissettiriyor.

Yazarın da romanda söylediği gibi, yutmak zorunda kaldığınız her hıçkırık ve sıkıntının bir ertesi var…

Ama Bu Çocuk Defolu

Yazan Suzan Geridönmez

Resimleyen Çağla Vera Kılıçarslan

Yaş Grubu 9+

Tudem

119 sayfa karton kapak

 

 

Güzin Öztürk

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.