Dış Köşe

Baskın basanındır ya da suç ve ceza – Yıldız Tar

0

Bu yazı kaosgl.org sitesinden alındı

“Sedat Peker’in dava arkadaşı Sivas Ülkü Ocağı eski başkanı Oğuz Bulut erkek çocukla basıldı.”

Sabahtan beri bu cümle ve varyasyonlarını içeren kaç haber okuduk, kaç video linkine tıkladık, kaç yazı inceledik bilmiyorum. Ortada bir video, videoda yer alan şahıslar, bu şahıslardan birinin Ülkü Ocakları’ndan olması ve dahası Sedat Peker’in arkadaşı olması gerçeği var.

Sivas Eski Ülkü Ocakları Başkanı Oğuz Bulut

Gelin en baştan başlayalım. Bahsi geçen video nasıl bir video? Eve giren birileri var. Arkada sesleri duyuluyor. Muhtemelen bu kişilerden birisi “15 yaşındaki erkek çocuğun” annesi. Çekim eve girildiği anda başlıyor. Belli ki bu “baskına” hazırlanılmış. “Suçüstü” yapılıyor. Sonrasında anne olduğu iddia edilen kişi Oğuz Bulut’u ayıplıyor. Bulut kendini “Kahve içmeye çağırdı” geldim diye savunmaya çalışıyor. Allahtan videoda 15 yaşında olduğu söylenen “erkek çocuk” yer almıyor.

Bu video bize ne hissettiriyor? Planlanmış bir baskın ve ortak olunması icap eden “rezil rüsva olma hali”. Rezil olan kim: Oğuz Bulut. Neden rezil oluyor? Kimilerine göre çocuk istismarından ancak ekseri çoğunluğa göre “erkek çocukla” ilişkiye girmekten.

Aklıma Osmanlı’dan bir minyatür geliyor. Cinsel ilişkiye giren iki erkeğin (yetişkinler mi bilemiyoruz) davulla, zurnayla basılması anı. Minyatür gerçek mi bilmiyorum ama anlatmak istediği ziyadesiyle gerçek. Baskının birleştiren, yek vücut hale getiren şevki!

“Bunlar hep böyle” cümleleri havada uçuşuyor. Kim onlar? Ülkücüler, sağcılar vs. Nasıllar? Çocuk istismarcısı mı? Yooo. O cümledeki “böyle” en hafif tabirle “oğlancı”, imlemek istediği ise “gizli ibne”.

Bir diğer yandan Oğuz Bulut’un “LGBTİ+” olduğu söyleniyor. Kimileri bunu homofobileri için kullanıyor, kimileri ise bu bilgiden homofobi ile istismarı ayrıştırmak için faydalanıyor. Oysaki en temelde bu bilgi yanlış! Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği öyle bizim birilerine atamamızla olmaz. Tek bir şekilde olur: Beyan! Oğuz Bulut kendisi hakkında bir şey demediği sürece onun eşcinsel, biseksüel ya da başka bir cinsel yönelimde veya cinsiyet kimliğinde olduğunu varsayamayız.

Bu meseleden ve çocuğa yönelik cinsel istismardan bağımsız olarak erkek olduğu varsayılan iki kişinin cinsel birliktelik yaşaması onların sadece cinsel birliktelik yaşadıklarını gösterir. Cinsel yönelimlerine dair hiçbir bilgi vermez.

Çocuk istismarı tartışmasına girme niyetinde değilim. Ancak videoyu gördüğümden beri üzüldüğüm bir durum var: 15 yaşındaki çocuk! Kimse çocuğu düşünmüyor. Kimse bu video ile neler yaşayabileceğini hesaba katmıyor. En başta da videoyu çekenler ve yayınlayanlar! Videodan beri kafamda senaryolar dolaşıyor. Reşit olmayan kişi yani çocuk belki internetten yazıştı, ev boşken görüşmek istedi, bu durum ebeveynleri ya da videoyu çekenler tarafından fark edildi ve “basıldılar!” Evet yapılan eylem tam olarak bu: Basmak. Hatta daha amiyane tabirle bu cümleyi yazanların ve videoyu çekenlerin aklından geçen, “iş üstünde basmak”.

Belki olaylar hiç böyle gelişmedi. Belki ilişkiye zorlandı. Tehdit edildi. Belki edilmedi. Belki, belki, belki…

Bu belkiler bizi ilgilendiriyor mu? İlgilendirmemesi gerekir değil mi söz konusu çocuk olunca? Ama o çocuk, ergen ya da reşit olmayan kişinin neler yaşadığını ve yaşayabileceğini düşünmek hepimizi ilgilendiriyor.

Reşit olmayan bir kişi yani yasalara göre bir çocukla “cebir, hile ve tehdit” olmaksızın “cinsel ilişki” suç. Cebir, hile ve tehdit olduğunda; cinsel istismar söz konusuysa ceza artıyor. Çocuğun yaşına göre de cezanın durumu değişiyor.

Peki bu video yaygınlaştığından beri yargı sürecini hiç düşündük mü? Neyin suç olduğuna kafa yorduk mu? Ekseriyetle hayır. Zira baskın ve bu baskına seyir yoluyla ortak olma şevkine kapılındı. Ve zaten suçun cezası video yoluyla verilmişti. Gerisi kimin umrunda?

Oysaki bu videonun yaygınlaşması çocuğu tehdit altında bırakabilir. Hukuka güvenmiyor olabiliriz. Bunun için çok haklı gerekçelerimiz de olabilir. Ancak “mağdurları korumamakla, mağdurun haklarını gözetmemekle, mağdurun bilgilerini paylaşmakla” eleştirdiğimiz hukukun yaptıklarının aynısını neden yapıyoruz?

Video ne zaman çekildi? Bilmiyoruz. Belki eski bir video. Belki daha dün yaşandı. Bilmediğimiz diğer şey ise “15 yaşındaki erkek çocuğun” şu anda nerede, neler yaşıyor olduğu. Videoda görünmüyor, adı sanı yok ancak küçük yerlerde laf, söz hızla yayılır. Videoyu çeken kişilerin yanında mı? Ne diyorlar ona her gün? Neler yaşıyor?

Oğuz Bulut bugün belki sokağa çıkamıyor. Ancak sokağa çıkamayan başka biri daha var: “15 yaşındaki erkek çocuk”.

Kıvılcım Turanlı, Kaos GL dergisinin “Çocuk” sayısına yazdığı “Çocuğun Cinsel Hakları” başlıklı yazısında şöyle diyor:

“Çocuk örgütleri, çocukların cinsel haklarını üç başlıkta toplar; cinsel sömürüden korunma hakkı, cinselliğini ifade etme hakkı ve cinsel eğitim hakkı.”

Bu üç hak üzerinden yaşananları düşünürsek, cinsel sömürüden korunma hakkını en başta ihlal edenler arasında o videoyu çekenler yer alıyor. Ortada böyle bir durum varsa, bunun istismar olduğu düşünülüyorsa ilk yapılması gereken o videoyu çekmek midir? Hadi dava açmayı düşündünüz, delil lazım. Peki video neden yayınlandı? Hele hele videoyu çekenler arasında çocuğun ebeveynleri yani yasal olarak çocuğu cinsel sömürüden koruması gerekenler olduğunu düşündüğümüzde olay daha vahim bir hal alıyor. Yanı sıra sanırım kimse bu olay böyle herkese açıldığında ailesinin veya yakın çevresinin çocuğa, “Çok geçmiş olsun. İstismara uğradın. Yanındayız” dediğini sanmıyordur. Veya ülke olarak LGBTİ+ hakları ve kavrayışı konusunda Hollanda düzeyine geldik de benim haberim yok!

Ben olanları söyleyeyim: Videodaki reşit kişi ile reşit olmayan toplum ve yakın çevresi nezdinde aynı muameleyi gördü! Her ikisi de “basıldılar”!

Yaşananlar yargıya taşındı mı? Bilmiyoruz.

Çocuk yasal ve sosyal koruma altına alındı mı? Bilmiyoruz.

Hem videodaki şahıs ile yaşadıkları açısından hem de videonun yayınlanmasına ilişkin o “15 yaşındaki erkek çocuk” ne hissediyor? Ne durumda? Bilmiyoruz.

Bildiklerimiz bilmediklerimizi gölgeliyor. Ve olan yine o “15 yaşındaki erkek çocuğa” oluyor.

Üzgünüm. Kimse o çocuğu gerçekten düşünmediği için.

Üzgünüm, bu mevzuyu ilk gördüğüm andan itibaren “ya o basılan çocuk ben olsaydım, ailem elinde kamera ile bassaydı” fikri ve böyle bir durumda yaşım kaç olursa olsun kimsenin beni asla ve asla dinlemeyeceği endişesi dışında hiçbir şeyi düşünmeme müsaade etmeyen bir toplumda yaşamak zorunda kaldığım için.

Üzgünüm yukarıdaki üç haktan ikincisini, “çocuğun cinselliğini ifade etme hakkını” asla konuşamayan, düşünemeyen bir ülkede yaşadığımız için…

Üzgünüm, o “15 yaşındaki erkek çocuğun” cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğini ifade etmesine olanak tanımadığımız, “erkek çocuk” diye bir milyon kere vurguladığımız için…

Ve yine üzgünüm “çocuğa yönelik cinsel istismar” meselesini siyasi koz, intikam, tehdit, karalama aracı haline getirmeyi, ilk refleksimizin “çocuğu korumak” olmamasını bu kadar olağan karşıladığımız için…

Yıldız Tar – kaosgl.org

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.