Hafta SonuManşet

[Dört Günde Alaska] Buzullar arasında kano – Ebru Ulutuna

0

Yeşil Gazete’nin gönüllü muhabirleri gezegenin dört bir köşesinden yazıları ve haberleri ile sizlere ulaşıyor. Yurrtaş Gazeteciliği ilkemizden hareketle şimdi de sayfalarımızı Alaska’yı dört günde katedip bu macerayı Yeşil Gazete okurları ile paylaşmaya niyet eden Ebru Ulutuna‘ya açıyoruz.

3 bölüm halinde yayınlamayı planladığımız [Dört Günde Alaska] yazısının ikinci bölümü karşınızda

***

Ertesi sabah Blackstone Bay’de “kayaking” yapmak üzere sahildeki “Alaska Sea Kayakers” iskelesine gidiyoruz. Alaska programımız için araştırma yaparken bir fotoğraf görüyorum ve vuruluyorum, bunu kesinlikle deneyimlemeliyiz! Daha önce hiç kayak/kano kullanmadık, hele ki buzullar arasında hiç! Kabine ulaştıgımızda önce başımıza gelebilecek tehlikelerden dolayı kendi sorumluluğumuzu aldığımıza dair bir kağıt imzalatıyorlar. Bu tür aktivitelere 10 yaşındaki kızım dahil alışığız ve tedirgin olsak da adrenalini seviyoruz.

Küçük bir botla, kano ile buzullara yaklaşacağımız Blackstone Bay’e doğru yola çıkıyoruz. Yağmur başlıyor! Dalga olursa soğukta eziyet haline gelecek! Botu kullanan Chris ve kanoda bize rehberlik edecek Kevin çok samimi ve profesyoneller. Onların varlığı bizi çok rahatlatıyor, yağmur keyfimizi kaçırmıyor. Blackstone Bay’in yakınlarında bir koya ulaşıp kanoları indiriyoruz.

Bu arada astronot gibi giyiniyoruz; su geçirmez kıyafetler, botlar, üzerine kanoya monte edilen yine su geçirmez etek gibi bir parça. Ufak bir eğitim veriyor bize Kevin. Ve hoop kızım ve ben bir kanoya, Bülent ve Kevin diğerine biniyoruz. İlk anlar alışma, pedalı kullanma, kürekle geri gitme, dönme vs. hareketlerini anlamakla geçiyor. Ahhhh sonunda kürekleri çekmeye başlıyoruz, harika! Su buz gibi değil bayağı bildiğin BUZ! Buzuldan kopup gelen parçaların arasında ama onlara değmemeye çalışarak yol alıyoruz. Kızıma bakıyorum son derece rahat ve keyifli, ohh iyice keyfim yerine geliyor. Buzula daha çok yaklaşıyoruz. Büyüklüğünü yakından hissedemiyor insan, ben de ancak uzaktaki bottan Chris’in çektiği bu fotoğrafı görünce anladım!

Daha fazla yaklaşmak istemiyoruz, büyük bir parça kopup düşse, kayaklarımızın devrilme olasılığı çok yüksek ve o suda kaç dakika canlı kalabiliriz gibi sorular aklıma geliyor ama beni kasmasına hiiiiççç izin vermeden sadece o sessizliğin keyfini çıkarıyorum. Gerçekten muhteşem! Bir su samuru sudan kafasını çıkarıp bize bakıyor ve önümüzdeki buzul kütlesinin altında kayboluyor. Altımız boş değil yani. Düşünme Ebru, olabilecekleri düşünme, ANI YAŞA.

 

Ruhumuzu o koyda bırakıp, güzel bir yemek yiyip, Seward kasabasına doğru yola çıkıyoruz.

Hemen her gün “Sokeye” somonu yiyoruz! Son derece hafif ve lezzetli. Somonların aslında ilk doğduklarında ‘somon rengi’ olmadıklarını öğreniyoruz, büyüdükçe renkleri değişiyor.

Yazının 3. ve son bölümünü 12 Ağustos 2017 Cumartesi günü okuyabilirsiniz

 

Ebru Ulutuna

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.