KadınManşet

“Post- Feminist” bir dünyada günlük cinsel ayrımcılık

0

The Atlantic.com’da Hayley Krischer imzası ile yayınlanan yazıyı Yeşil Gazete’den Özde Çakmak‘ın çevirisi ile paylaşıyoruz

***

Pop kültürü kız çocuklara her şeyi yapabileceklerini söylese de kızların sınıfta tecrübe ettikleri mesajlar başka bir hikaye anlatıyor.

Son yirmi yıldır “girl power” Amerikan kültüründeki kızların başarılarını tanımlamanın popüler bir yolu haline geldi. Herşeyi yapabilen, popülerlik bulan, cinsiyet rollerinden kaçan, okulda sivrilen ve Mezuniyet Balosu Kraliçesi ödülüyle uzaklaşan yaygın “alfa kızlar” söylentileri, her türden medya haberine bakılacak olursa, bir toplumsal cinsiyet devir teslimine öncülük etti. 2007 yılında, Nation kızların erkeklerin yaptıkları her şeyi – üstelik daha iyi – yapabildiklerini bildirdi. Aynı yıl bir New York Times haberi yazarın “inanılmaz kızlar” diye tanımladığı kız çocuklarını – üstün başarılı, kendine güveni tam, ilgili ve bir erkek çocuğunun yapabildiği her şeyi, yani istedikleri her şeyi yapabileceklerini öğrenerek büyüyen kızlar – belgeledi. 2003’de Business Week kızları, “erkek çocukların zayıf düşmüş Yunanistan’ının yanısıra bir tür skolastik Roma İmparatorluğu inşa edenler” olarak tanımladı.

Fakat, kızlar, en azından Kanada’daki çok sayıda ortaokulda, erkek akranlarıyla etkileşimde bulunduklarında bir tür kültürel zaman makinası ile karşılaştılar. 2010 ile 2013 arası araştırmacılarla yapılan görüşmelerde kızlar, hoşlarına gitmeyen bir şey duyduklarında erkek çocuklarının sözümona kızlara “Git, bana bir sandviç yap” minvalinde “şaka yapma” eğilimlerinden sözettiler.

Kanada, St. Catharines’deki Brock Üniversitesi’nin Çocuk ve Gençlik Çalışmaları Bölümü’nde profesör olan Shauna Pomerantz ile Rebecca Raby, medyanın sözde alfa kızına yer verişini inceleme amaçlı altı yıllık bir araştırmada sandviç türünden bu anekdotları çokça duydular. Bu yılın başlarında araştırmacılar Güney Ontario’nun dört bir yanındaki okullarda 12 ila 18 yaş arası 57 kızdan oluşan bir grup ile yaptıkları görüşmeleri belgeledikleri bir kitap “Akıllı Kızlar: Başarı, Okul ve Post-Feminizm Miti yayımladılar.

Bu anlatılar tek bir okul ya da tek bir arkadaş grubuyla sınırlı değildi. Ortaokul ve liseli çok sayıda kız çocuğu benzer tecrübeler yaşadıklarını bildirdiler. 13 yaşındaki bir kız, Rory, onlara şunu anlattı: “Basketbol seçmelerine katılmıştım, kağıdı imzalamak için ayağa kalktığımda herkes ‘Mutfağa geri dön’ falan dedi.” Rory’nin ilk tepkisi öfke oldu – ama daha sonra öfke kabullenmeye döndü. “Erkekler böyledir, salla geç. Takmıyorum, beylik bir şey. Kadınların mutfakta olduğu o kitapları her daim okuyoruz.” dedi.

(Pomerantz ve Raby kızların kimliklerini korumak için takma isim kullandılar.)

Hem Pomerantz hem de Raby kız çocuk kültürü hakkında çeşitli kitaplar yazdılar ve kızların yaşamlarının yalnızca medyada yansıtılan güzel, kusursuzca yapılmış kısa açıklamalara tekabül etmediğini biliyorlardı. Yazarlar çok sayıda alfa kız hikayeleri duyarken – erkek hokey takımının tek kadın oyuncusu olan bir kız, popülerliği ile akademik kariyerini dengeleme endişesi yaşayan bir kız, gecenin birine kadar okul ödevini kontrol etmek için uyanık kalan bir kız – makaleler sanki toplum bir post-feminizm iklimine geçiş yapmış gibi lanse ediyordu. Fakat, erkek ve kız çocuklar arasındaki rahatsız edici dinamikleri duymayı beklerlerken muhakkak 1950’leri andıran aşırı cinsiyetçi buyrukları ummuyorlardı. “Git bana sandviç yap” lafını duyduklarında hem Pomerantz’ın hem de Raby’nin nutku tutuldu.

İncelemeye alınan birkaç kız cinsiyetçi ifadeleri geri püskürttü ve neyin şaka olup neyin şaka olmadığını anlaşılır biçimde tarif edebildiler. Fakat kızların daha fazlası sergiledikleri cinsiyetçi davranış için erkek çocuklarına bağırmakta tereddüt ediyordu. Cadaloz, dobra ve seksi olmayan biri olarak görülmek istemiyorlardı. Bu onların bir feministmiş gibi görülmesine neden olacaktı ve feminizm potansiyel olarak zarar veren bir etiketti. İma ettikleri oldukça fazlaydı: aşırı ahlakçıydın, şaka kaldıramazdın, bir “erkek düşmanı” ya da bir “kaltak”tın. Hiçbir şey söylememek çok daha klastı. Gülüp geçmek.

Bir diğer düğüm noktası: Raby bana kızların bunu her zaman cinsiyet ayrımcılığı olarak görmediklerini söyledi. “Sadece çok ciddiye almamaları gereken bir şey diye düşündüler.” Fakat ortaokul ve lisede bir şaka nadiren yalnızca bir şakadır. Genellikle ırk, popülerlik, notlar ya da yeniyetmelerin birbirlerine ayar vermek için kullandıkları stratejik hiyerarşiyi kullanma biçimleri hakkında her türden ima ile katman katmandır.

Sorunun büyüdüğü yer de burası. Kültürel mesajlara ve kadınların gelişmiş ya da daha akıllı cins olduğuna işaret eden alfa kız çocuğu raporlarına rağmen cinsiyet ayrımcılığı halen siyasette, Hollywood’da ve genel işgücünde devamlılık göstermekte. Üstelik en gelişmemiş, ilkel seviyelerde baş gösteriyor – okullarda, çocuklar arasında.

Peki bu inandırıcı girl power anlatısı kız çocuklarının çocukluklarında yaşadığı gerçekçi bir deneyim ile eşleşmemesine rağmen neden varoluyor? Pomerantz ile Raby’nin bir teorisi var: Kızların akademik araştırmacıların ve kültürel eleştirmenlerin cinsiyet eşitsizliğinin “post-feminist” bir algısı addettikleri şeyden – kadınların nasılsa dünyayı “yönettikleri” ve kadınlara yönelik ayrımcılığın artık olmadığına dair bir kavram – etkilendiklerine inanıyorlar.

Pomerantz, kız çocuklarının her derste daha yüksek notlar elde ettiklerini gösteren bir dizi çalışmayı referans göstererek, “Kız çocuklarına her şeyin eşit olduğu ve hatta belki de erkek çocuklarının bile ilerisinde oldukları anlatılır,” dedi. “Fakat gerçek şu ki, cinsiyet eşitsizliğinin bütün bu unsurları ile sürekli yüzyüze kalıyorlar,” dedi. Bu yılın başında University of Illinois, New York University ve Princeton’dan araştırmacılar, altı yaşlarındaki küçük kız çocuklarının “zeka parlaklığı”nın erkeklere ayrıldığına inandıklarını saptadılar. Çalışmadaki kız çocukları, ayrıca, erkeklerin aksine, okulda iyi not almak için doğuştan yeteneklerinin olmadığına inanıyorlardı. Bu bulgular, kadınların aynı iş için erkeklerden daha az para almakla kalmayıp daha az CEO pozisyonu elde ettiklerini ve seçildikleri görevde oldukça az temsil edildiklerini gösteren kapsamlı veriyi destekliyor.

Oysa, kadınlar arasında da olmak üzere post-feminist görüş devam ediyor. Örneğin, 45.000’den fazla kişi Facebook grubu Feminizm Karşıtı Kadınlar’ı (Women Against Feminism) beğendi. Bu yılın şubat ayında yazar Jessa Crispin’in Why I am Not A Feminist (Neden Feminist Değilim?) adlı kitabı feminizmin başarısız olmasında mesajının zayıflatılmasını suçladı. Crispin, feminizmin bir diğer şirket sloganı, sulandırılmış bir yaşam tarzı markası haline geldiğini öne sürdü. (Guardian ile yaptığı röportajda örnek olarak üzerinde “We Should All Be Feminists” (Hepimiz Feminist Olmalıyız) yazan 600 dolarlık Dior tişörtü gösterdi.) Yaşları 18 ila 29 arasında değişen Amerikalıların katıldığı 2016 Harvard Kamuoyu Projesi Anketine katılanların yaklaşık olarak yarısının feminizmi desteklerken kadınların yalnızca %37’sinin gerçekte kendilerini feminist olarak tanımladıklarını saptadı. Pomerantz ve Raby kitabı “süper – kız” anlatısına meydan okuyacak bir sohbeti ateşlemesi amacıyla yazdılar. “Feminist anlatılar ile post-feminist anlatılar arasındaki bu gerilim ve bu gerilime dümen tutan kız çocukları,” dedi Raby, “bu işler karmaşıktır.”

Post-feminist algı gerçek hayattan değil, medya ve pop kültürü aracılığıyla geliyor. Muhtemelen en sık alıntılanan analiz bir City, University of London sosyoloji ve medya çalışmaları profesörü olan Rosalind Gill’e aittir. Gill post-feminizme bir “duyarlık” diyerek onun kız çocuklarının kendilerine ait deneyimlerininin bir iletiminden ziyade insanların kültürel olarak ne gördüklerine dair bir his ya da tepki olduğunu kastetmektedir. Kız çocukları popüler kültürdeki kız güçlendirmesi (empowerment) hakkındaki mesajlarla öylesine içiçe ki – Bella and the Bulldogs’da Nickelodeon’ın kadın futbol oyun kurucusu, Cars 3’deki güçlü kadın protagonist ve Wonder Woman’ın gişe hasılatındaki başarısı – post-feminist bir toplumda yaşadıklarına inanmamaları güç. Kızlar video oyunları ve ana akım TV’de muhakkak cinsiyetçi kinayelere maruz kalıyorlar, fakat televizyondaki cinsiyetçilik o kadar doğrudan değil. Farketmesi Güney Ontario’daki ortaokula giden kız çocuklarının başetmek zorunda kaldıkları “şaka”lardan daha zor.

Pomerantz ve Raby’nin kızların bu yorumlara verdikleri tepkileri bu denli takdire şayan bulmaları bundan. Araştırmacılar, bazı kızların – kısmen erkeklere “itici ya da çirkin” görünmek istemedikleri için – cinsiyetçi davranışları sebebiyle erkek çocukları ile yüzleşmekte güçlük çektiklerini açıkladılar. Pomerantz ve Raby’nin bulgularıyla tutarlı 2014 tarihli bir çalışma, 14 yaşındaki kız çocuklarının erkek çocukları korkutup kaçırmamak için kendi zekalarını hafifseme ihtiyacı hissettiklerini saptadı. “Popüler feminenlik girmesi çetin bir yoldur,” dedi Raby. “Bazıları aşırı zeki görünmek istemediklerini söyledi. Parmağın her daim havada görülemezsin. Ukala olarak görülemezsin.  Sosyal yaşamını çekip çevirmen önemlidir.” Başka bir deyişle, bir sandviç yorumunu savuşturmak ve çeneni kapamak daha kolaydır.

Kız çocukları arasındaki bu popülerliği ve zekayı ayrışık görme, kendilerini ya popüler ya da zeki kız olarak konumlandırma eğilimi eğitimcilerin özellikle daha çok kız çocuğunu STEM (fen, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanlara sokmak için küresel hareketin gelişmesinden bu yana son 10-20 yıldır mücadele ettikleri bir durumdur. National Girls Collaborative Project’in açıkladığı üzere,  kız çocuklarını STEM doğrultusuna yönlendirmek için çok sayıda program ve girişimin yaratıldı, fakat bu kızlar engelleyici kültürel güçler yüzünden psikolojik olarak yıpranıp ortadan kayboldular. STEM’deki kadınların sayısı 1980’den bu yana artarken, ABD Ticaret Bakanlığı’na göre günümüzde kadınlar STEM işlerinin yüzde 25’inden azında çalışıyor.

Bu sorun cinsiyet ayrımını Latin, Asyalı ya da beyaz akranlarından farklı yaşayan siyahi kız çocukları için daha da karmaşıktır. The Atlantic’in bildirdiği üzere siyahi kız çocuklarının okuldan uzaklaştırma alma oranı beyaz kız çocuklarından daha fazla olmakla kalmayıp siyahi kız çocukları daha ağır cezalandırılıyorlar. Bu konuda araştırma yürüten Villanova sosyoloji profesörü Lance Hannon, 2014’te New York Times’a “Daha koyu tenli bir Afrikalı-Amerikalı kadın arıza çıkardığında erkeksi agresiflikleri hakkında; bir dişi, bir kadın olarak yerlerini bilmediklerine dair belli bir endişe vardır,” diye konuştu.

Siyahi kız çocuklarını güçlendirme çabasıyla Princeton ve Swarthmore gibi üniversitelerde hafta boyu yaz konferansları veren At The Well adlı kar amacı gütmeyen örgütte rehber olan Melissa Lyken’e göre Hannon’ın tasvir ettiği hisler alışılmadık değil. Geçtiğimiz günlerde üniversitede çeşitliliği artırma amaçlı girişimler üzerinde çalışan University of Southern California – Santa Cruz’dan mezun olan Lyken, Birleşik Devletler’in dört bir yanındaki yetişkinler ve akranlarından gelen çok sayıda cinsiyetçi etkileşim tarif eden kız çocuklarından bir dizi hikaye dinledi. Ancak kızlar “cinsiyetçi” kelimesini kullanmadı; Lyken’ın söylediğine göre, bu ifade sözlüklerinde yoktu.

Lyken konferans katılımcılarıyla yaptığı sohbetleri hatırlayarak bana “Neler yaşadığımızı biliyoruz, ama bazen buna bir isim koymak zor,” diye anlattı. Daha önceki At The Well konferanslarında konuştuğu kızların çoğu ona STEM dersleriyle ilgilendiklerini fakat rehberlik öğretmenlerinin onları bu dersi almaktan caydırdığını söyledi. Onur listesi ve AP (Advanced Placement [Liseli öğrencilerin üniversite dersleri almalarını ve aldıkları bu derslerden muaf olmalarını sağlayan ileri yerleştirme programı]) dersleri için de aynısı geçerli. Lyken “Onlara daha düşük düzeyli dersleri almaları ya da bir üniversitenin aksine ikili öğrenim yapan bölge üniversitelerine gitmeleri söyleniyor,” dedi. Hatta bazı kızlar siyahi kadınlara yardım eli uzatmak amacıyla kar amacı gütmeyen örgütlerini kendi liselerinde başlattıklarını fakat genellikle alçaltıcı biçimde sorgulandıklarını anlattılar.

Bir At The Well konferansına katılmaları için kızların 3.0 not ortalamasına ve referans mektuplarına ihtiyaçları vardır. Bu kızların ebeveynlerinin çoğu son derece saygın Afrikalı Amerikalı kız ve erkek okul derneklerine üyeydi; genellikle üst-orta sınıf ailelerden geliyorlar. Fakat At The Well’i kuran Jacqueline Glass bana bu kızların çoğu zaman belli sınıf ya da okul genelindeki tek siyahi kişiler olduklarını söyledi. Glass, “Bu yaz konferansta onlar gibi görünen, akıllı, yüksek performanslı ve çalışkan 81 tane kız vardı,” diye anlattı. “Mesele yalnızca arkadaş olmak ya da iletişim sağlamak değil, hikayelerini bilen başka biriyle tanışmakla ilgili bu. Kendi yaşadıklarını yaşayan başka biri.”

Pomerantz ve Raby, kızların stres, baskı, şüphe ya da anksiyete ile başetmesinde akran gruplarının (ailelerin yanısıra) etkili bir rol oynadığını saptadı. Araştırma, başarılarından zevk almalarına izin verdiği için At The Well’e ek olarak Girls In Stem, Girls Who Code, Black Girls Code veya Girl Leadership gibi örgütlerin kızların benlik algısında güçlü bir etki yapabildiğini gösteriyor. Lise kulüpleri de benzer bir rol oynuyor – kızların arkadaşça rekabetle iştirak etmelerini ve başarı gösterdiklerinde utanmak yerine kendilerine güvenmelerini sağlıyor.

Elbette ki, Birleşik Devletler – özellikle de 2016’daki seçimin ardından – feminist politikanın yoğunlaşmasına tanık oldu. Hillary Clinton’ın kampanya neticesini belirlemede cinsiyet ayrımcılığının rolü üzerine yazdığı yakın zamanlı bir New York Times makalesinde Rebecca Traister şöyle yazdı: “Duygusal düzeyde, cinsiyet ayrımcılığının kalıcı gücünün ifşası, Trump’ın göreve başlama töreninin olduğu gün 3 milyon kadının protesto yürüyüşü yapmasının ve 13.000’den fazla kadının seçimden bu yana seçimler için adaylıklarını koymaya ilgi göstermelerinin sebebidir.”

Bu tür bir duygusal tepkinin kız çocuklarında patlak verip vermeyeceğini görmek biraz zaman alacak. Şimdilik, çok sayıda kız çocuğu bu kültürel beklentiler ve mesajlar girdabının paradoksuyla içiçe yaşamayı sürdürüyor.

 

Yazının İngilizce Orjinali

Yazar: Hayley Krischer

Yeşil Gazete için çeviren: Özde Çakmak

(Yeşil Gazete, The Atlantic.com)

More in Kadın

You may also like

Comments

Comments are closed.