Hayvan HaklarıManşet

Bulgaristan Türkiye sınırındaki tel örgüler hayvanları öldürüyor!

0

Trakya Platformu Yürütme Kurulu üyesi Göksal Çidem, Türkiye ve Bulgaristan arasında kaçak geçişleri önlemek için çekilen tel örgülerin hayvanların doğal yaşamını engellediğini belirterek, “İçgüdüleri ile su kaynağına, beslenme ve üreme alanına, kışlama bölgelerine ulaşamaya çalışan yaban hayvanları çaresiz. Geçiş yok. Engel var. Kaçınılmaz son, ölüm. Sınırı geçemeyip burada kalan yaban hayvanları şaşkın, çaresiz” dedi.

Trakya’nın Istrancalar Ormanları’nda bugüne kadar yapılan ve yapılması planlanan her türlü maden, taş ve kalker ocakları için mücadele eden doğal yaşam savunucusu Trakya Platformu Yürütme Kurulu Üyesi Göksal Çidem, Istanca Ormanları bölgesinde Türkiye ile Bulgaristan arasında kaçak geçişleri önlemek için AB destekli örülen tel örgülerin doğal yaşamı da olumsuz etkilediğini birçok canlının burada hayatını kaybettiğini söyledi. Tel örgüleri aşamayan canlıların ormandaki iş makineleri yüzünden yaşamını yitirdiğini söyleyen Çidem, hayvanların yaşam alanlarının insanoğlu tarafından yok edildiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“Yakanın bir tarafı Türkiye, diğer tarafı Bulgaristan. Sınırın bir kısmını Rezve (Mutlu) Dere, büyük bir kısmı ise hudut taşından oluşuyor. Karşı tarafta şimdi ikinci bir tel örgü var. İlk tel örgü neredeyse bir asra yaklaşan, işlevini yitiren, doğayla bütünleşmiş soğuk savaş döneminden kalan tel örgü. Yeni tel örgü ise geçtiğimiz yıl yapımına başlanan tel örgü. Ormanları ikiye bölen, dikenli, jiletli kısacası kesici ve delici özelliği olan 4-5 metrelik bir duvar. Mülteci geçişini önlemek için AB nin finansı ile yapılan, ancak ormanı bölen, doğal yaşamı yok eden, habitat parçalanmasına neden olan doğal ormanlarda yapay bir bariyer. İçgüdüleri ile su kaynağına, beslenme ve üreme alanına, kışlama bölgelerine ulaşamaya çalışan yaban hayvanları çaresiz. Geçiş yok. Engel var. Kaçınılmaz son, ölüm. Sınırı geçemeyip burada kalan yaban hayvanları şaşkın, çaresiz. Taş ocaklarında ki patlamalar, ağır iş makineleri kamyonlar ve tahrip edilen ormanlar ve yaşam alanları. Ormanın asıl sahibi onlar, İnsanoğlu ise işgalci. Ormanın asıl sahiplerine yaşama şansı tanımıyoruz. Aslında bugün yok ettiğimiz onların yaşamı ve yaşam alanları değil. Geleceğimizi de yok ediyoruz. Ormanda ve karada yaşayanların yaşam alanları her geçen gün daralırken ve yok olurken, aynı durum gökyüzünde süzülen kuşlar içinde geçerli. Onlarca RES projesi, Yüzlerce devasa kanatlı RES’ler ve iletim hatları. Kısacası bu gidişle kuşlara uçacak gökyüzü, konacak dal, beslenecek alan kalmayacak. Günlük çıkarlar üzerine bu hayvanlara yeryüzünü de gökyüzünü de dar ediyoruz.”

Istranca Ormanları’nın Bulgaristan tarafından kuş, Türkiye tarafından ise dinamit seslerinin yükseldiğini söyleyen Çiğdem, “Bizim köylerimizden karşıya baktığımızda, gördüğümüz orman, duyduğumuz kuş ve müzik sesleri. Oradan bize bakıldığında ise RES (Rüzgar Enerji Santralleri) , duyulan ise iş makineleri, dinamit sesleri. Karşı taraf yüzlerce yıldır sürdürdükleri gelenekler ile kültürü muhafaza ederken, aynı zamanda doğal varlıklarını da korumuş. Biz de ise doğayı yok eden vahşi madencilik ve kirli sanayi, tarihi yok eden defineciler. El ele verilmiş her şeyi yok ediyoruz. Geçmişten bize kalan bu varlıkları yok edersek, geleceğe ne bırakacağız. Ölülere bile saygıyı kaybetmişiz. Geçmişten günümüze kadar kaya mezarlarında yatan eski medeniyetlere ait kaya mezarlar kırılmış, açılmış, kemikler etrafa saçılmış” dedi.

“Istrancalar biyosfer rezerv alanı olmalı”

Çidem, Istranca Ormanları’nın Biyosfer Rezerv Alanı olması gerektiğini belirterek, şunları ekledi:

“Daha fazla kaybetmeden, kalanları kurtarmak için, Istrancaları çok geç olmadan, hazırlıkları 2 yıl süren Biyosfer Rezerv alan çalışmasının, bir an önce onaylanması, kabul edilmesi ve UNESCO ya sunulması gerekiyor. 2 yıl süren çalışmanın amacı buydu. 7 yıldır da İlgili bakanlığın raflarında bekledikçe, tahribat da tehditler de her geçen gün artıyor. Aksi takdirde, gelecek nesillerimize bırakacağımız bir gelecek olmayacaktır. Bugün hak gördüklerimiz yarınlardan çaldıklarımızdır. Vahşi madencilik faaliyetlerinde kapasiteler artarken, ormanlar ve sular azalıyor.”

(Hürriyet)

You may also like

Comments

Comments are closed.