Hafta SonuManşet

Yurtdışında yaşayan Türkiyelilerin deneyimlerini paylaşma noktası: Gurbet Veri Bankası

0

Ömer’le (Akpınar) yıllar önce Ankara’da Tunalı’nın bir barında tanıştık, sonrasında o Kaos GL’de editörüm olarak yazıları her zaman büyük bir heyecan ve size iyi hissettirecek dönüşlerle kutladı, derken araya mesafeler girdi, o bir başka yerlere gitti “koca peşinden”, ama yazmaya ve hikaye anlatıcılığına, toplayıcılığına devam etti.

Gurbet Veri Bankası için dünyanın farklı yerlerinden sesleri toplamaya başladığında uzaktan takip ederken bir arkadaşıma “yazmak ister misin?” diye sorduğunda ucundan dahil olmuş bulundum ve sevdiğim bir çok insanın aslında nasıl da coğrafyanın farklı yerlerine saçıldığıyla yüzleşmem gerekti. “Ay o da yazar, bak bu da burada, kesin paylaşmalı” derken bir anda astronot dışında ne kadar farklı kimlikten, meslekten ve yaklaşımdan insan biriktirdiğimi hayatımda görmüş oldum. Ne kadar tek düze yaşıyormuşuz gibi görünse ve belli insan kalıpları içinde sıkışıyormuşuz hissi uyandırsa da hayat, bu küçük farklılıkların değerini idrak ettirdi bana da Gurbet Veri Bankası ile.

Şimdi birazcık sorularla onu sıkıştırma sırası da böylece bana gelmiş oldu sonunda.  – Irmak Keskin

***

Irmak Keskin: Ömer Akpınar kimdir? Ne yapar? Ne düşünür? 

Ömer Akpınar: “Kocaya kaçmamın” ardından yaklaşık 2 yıl önce yurtdışında, Ürdün’ün başkenti Amman’da yaşamaya başladım. Öncesinde yaptığım habercilik ve çeviri/düzelti işlerinin bir kısmını yurtdışında da sürdürdüm. Bir yandan da Arapça öğrendim. Ama uzunca bir süredir beni en çok heyecanlandıran “iş”, bloglamak.

Ömer Akpınar

Ev Geyi blogumda izlenimlerimi, gittiğim yerleri, çevirilerimi yayınlarken yurtdışında yaşayan Türkiyelilerin deneyimlerini Gurbet Veri Bankası adı altında toplamaya başladım. Bir yerden sonra bu fikir kendi bloguna evrildi. Hikâyelerimizi paylaşmayı ve büyük cümlelerden ziyade gündelik hayatlarımıza dair ayrıntıları toplamayı seviyorum.

Irmak: Gurbet Veri Bankası fikri nereden ortaya çıktı? Nasıl gelişti? Konuştuğumuz insanların bir kısmı “biz de tam bunu düşünüyorduk” dedi, başlama motivasyonun neydi? 

Ömer: Amman’a taşındığımdan beri yurtdışında yaşama dair düşünüyordum. Yeni bir ülkeye taşınmak, eski güvenlik ağlarından uzakta kendini yeniden kurmak kolay değil. Özellikle de benim gibi, eşinin peşinden, kendi işi olmadan başka bir ülkeye yerleşenler için büyük bir kimlik kaybına yol açabiliyor.

Geçen yaz “refakatçi eşler”in hallerine dair bir blog ve kitapla tanıştım: Expat Partner’s Survival Guide. Başka insanların deneyimlerini okumak bana çok iyi geldi. Ama refakatçi eşlerin büyük bir kısmı 30’larının sonlarında, çocuklu kadınlardan oluşuyor ve apayrı bir dünyaları var. Bense Norveçli kocasıyla muhafazakâr bir ülkede, yıllarca açık yaşadıktan sonra gizlenmek zorunda kalan bir eşcinsel ve kocasının iş arkadaşları arasında Norveççe konuşmayan genç bir eş olarak bir garip hissettim.

Ayrıca nette Türkiyelilerin yurtdışı deneyimlerine dair çok az kaynak var. Haliyle akşam yemeğinden döndüğünde “Türkiye’de darbe oluyormuş” mesajıyla sabahlara kadar uyuyamayan, ülkesini kaybetme endişesi taşıyan biri olarak “bizim” hikâyelerimizi toplamaya karar verdim.

Irmak: Deneyimlerini paylaşan insanlara nasıl ulaşıyorsun? Yazma motivasyonlarını nasıl sağlıyorsun? Kimler yazabilir? Yazanlardan beklentilerin var mı? 

Ömer: Kendi çevremle başladım işe. Fen fakültesi çıkışlı olduğumdan üniversite arkadaşlarımın büyük bir kısmı master-doktora peşinde yurtdışında. Zaman içinde onların arkadaşları, blogu okuyan başkaları derken hiç tanımadığım insanlar katkı sunmaya başladı.

Herkesin anlatmaya değer bir hikâyesi olduğuna inanıyorum. Paylaşılanlar başka insanları güçlendiriyor, çok güzel mesajlar alıyorum. Yurtdışındaki Türkiyeliler ne yaşar, neler düşünür, yeni bir ülkeye nasıl uyum sağların hikâyesi pek görünür değil. Bu yüzden bu bilgiyi birlikte çoğaltmayı hedefliyorum.

 

Yurtdışında yaşayan “Türkiyeliler” derken etnisite ayrımı yapmadan, Türkiye deneyimi olan insanları kastediyorum. Almanya’da doğmuş büyümüş, Türkiye’de yaşamamış bir Türk bunun dışında kalıyor ama bir süredir Türkiye’de yaşayan, kendini Türkçe ifade edebilen “yabancıların” hikâyeleriyle de ilgileniyorum.

Katkılar ne kadar kişinin “kendi dilinde” olursa, kişisel yanlarını görünür kılarsa benim o kadar hoşuma gidiyor. Çünkü formel bir ülke rehberi peşinde değilim. Farklı kişilerin bulundukları yeri nasıl deneyimlediklerini merak ediyorum.

Irmak: Sen kendi hikayeni 10 Mayıs’ta yayımlamışın, blog başladıktan aylar geçtikten sonra, soruların zor muymuş? :) Yoksa daha anonim ilerletmek gibi bir dert mi var blogu? 

Ömer: Öncelikli olarak farklı kişilere ulaşmak istedim çünkü Ev Geyi blogumda kendi hikâyemi zaten bol bol paylaşıyordum. Kendi hikâyemde de zorlandığım noktalara ağırlık vermeyi seçtim zira yazmak istediğini ama çok mutlu bir hikâyesi olmadığı için utandırılmaktan çekindiğini söyleyenler olmuştu.

Gurbet Veri Bankası’nın yaşadıklarımızı, iyisiyle kötüsüyle, birbirimizi yargılamadan paylaşabileceğimiz bir alan olması için çalışıyorum. Sorularım açık uçlu, haliyle iyice oturup düşünmek gerekiyor ama her şeyi snap snap paylaştığımız bir zamanda biraz daha derinlikli anlatıları tercih ediyorum :)

Irmak: Anlatılan bütün hikayelere bir açıdan tanıklık ediyorsun aslında bir yandan da, bu paylaşım yorucu oluyor mu? O kadar deneyim sana neler katıyor, senden neler alıyor? 

Ömer: Aksine bana enerji veriyor. Bazen “yalnız değilmişim”, bazen de “hmm, ben hiç böyle düşünmemiştim” oluyorum. En güzeli de, dünyanın farklı yerlerinden insanlarla tanışıyorum, yeni arkadaşlar ediniyorum. Kendi hayatıma kesinlikle büyük bir değer kattığını söyleyebilirim.

Irmak: Gurbet Veri Bankası sana neler hissettiriyor ve/veya düşündürüyor? 

Ömer: Türkiye gündemi sağolsun, hayata dair pek çok meseleyi konuşmak, paylaşmak lüks kabul ediliyor. Hele de yurtdışı deyince çok yaygın bir kanı var: Onlar kendini kurtardı, rahatları yerinde, uzaktan konuşmak kolay. Halbuki hiçbir şey bu kadar basit ve tek katmanlı değil.

Gurbet Veri Bankası’nda yer alan katkılar belki de yurtdışından çok Türkiye’ye dair fikir veriyor. İyi bir üniversiteden mezun olup başkentte işsiz kaldığını anlatan Ilmenau’dan Murat, cinsiyet baskısından kurtulup mutlu olmayı öğrendiğini paylaşan Lizbon’dan Sezgi, satır aralarında bana çok politik gelen laflar ediyor. Shenyang’dan Birmingham’a Yağmur’un ya da Latin Amerika yollarından Yasu’nun anlatıları da gittikleri yerlere dair birinci elden gözlemler sunuyor.

Gezi yazıları ve siyaset tartışmalarından ayrı bir yerde, bu konuları da es geçmeden kişisel deneyimleri paylaşmak bence çok kıymetli.

Irmak: Proje nereye kadar devam edecek? Sonucunda bir şey yapmayı düşünüyor musun bütün bu deneyim ve hikayelerle? 

Ömer: Şimdiye kadar 28 katkı yayınladım, şöyle bir 100 olsun istiyorum. Bir akademisyenden LGBTİ göçmenlerin hikâyelerine dair bir kitap önerisi geldi, uzun vadede onu hazırlamayı planlıyoruz. Ama bir bitiş noktası ya da “sonuç” yok kafamda. Paylaşılan hikâyeler üzerinden birbiriyle tanışan, birbirine yardımcı olanlar çıktı. Beni en çok bu kısmı heyecanlandırıyor.

Irmak: Eklemek istediğin bir şey ya da kendine sormak istediğin bir soru var mı? 

Ömer: Gurbet Veri Bankası, Ocak sonunda başladığım bir proje. Daha çok yeni. O yüzden daha fazla kişiye ulaşmaya, hikâyeleri çeşitlendirmeye ihtiyacım var.

Katkı sunar, arkadaşlarınızla paylaşır, blogu ve Facebook sayfasını takip ederseniz çok sevinirim. Dünya hikâyelerimizle güzel!

 

 

Röportaj: Irmak Keskin

(Yeşil Gazete)

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.