ManşetSpor

Kadir Has Üniversitesi’nde ‘Futboldaki Cinsel Şiddet ve Cinsiyet Ayrımcılığı’ sempozyumu

0

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, 13-14 Mayıs’ta Kadir Has Üniversitesi’nde Futbolda Cinsel Şiddet ve Cinsiyet Ayrımcılığı konulu bir sempozyum düzenledi.

Futboldaki cinsiyetçiliğin ve cinsel şiddetin tartışıldığı sempozyumda; kadınların ve LGBTİ+’lerin futbolla ilişkisinde yıllardır süregelen ön yargılar, kadın futbolunun gerektiği kadar önemsenmemesi, son dönemde gündeme gelen cinsel istismar ve cinsel şiddet tartışmaları ve tribünlerden eksik olmayan cinsiyetçi söylemler gündeme getirildi.

Sempozyumun açılış konuşmalarını Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Hilal Esmer, Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği’nden (KASFAD) Prof. Dr. Canan Koca ve Kadir Has Üniversitesi Spor Çalışmaları Merkezi’nden Emir Güney yaptı.

Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği (KASFAD) ve Kadir Has Üniversitesi Spor Çalışmaları Merkezi’nin de düzenleyici olduğu sempozyumda iki gün boyunca çeşitli paneller, atölyeler, forum ve dostluk maçları yapıldı.

Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin ana sponsorluğunda gerçekleşen sempozyumda öne çıkan başlıklar ise şöyle:

Yenmenin erkeklik yenilmenin kadınlıkla temsil edilmesi

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Yrd. Doç. Dr. İdil Elveriş, 25 Ekim 2015’te Fenerbahçe-Galatasaray maçı sırasında bir grup taraftarın tribünde şişme bebeğe Galatasaray forması giydirerek tecavüz etmesinin ve yakmasının ardından çalışmalarını futbol alanına da yönelttiklerini belirtti.

İdil Elveriş

Cinsel suçların her geçen gün daha da artığına dikkat çeken Elveriş, “Yenmenin “erkeklik” ve yenilmenin “kadınlık” ile simgelendiği, gol sevincinin tecavüz marşıyla kutlandığı bir kültürle karşılaştık” dedi. Elveriş, dernek olarak farkındalık yaratmak amacıyla çalışmalara başladıklarını, birçok spor kulübüyle görüştüklerini, stadyumlarda cinsiyetçi söylem içeren birçok olay hakkında şikayetçi olduklarını, bazı davalarda sonuç aldıklarını ve önemli ilerlemeler kat ettiklerini söyledi.

Dernek avukatlarından Aynur Tuncel ise “Futbolda cinsel şiddet içeren suçlarla ilgili suç duyuruları üzerine soruşturma açılması öğretici ve sorgulayıcı. Takip ettiğimiz manken yakma davasında taraftara hem hakaretten hem de kadınları kitlesel olarak aşağıladıkları için ceza verildi” dedi.

Tribünlerde cinsiyetçi söylem önlenebilir mi?

Daha sonra konuşma gerçekleştiren Taraftar Hakları Derneği Başkanı Burkal Efe Sakızlıoğlu “Tribünlerde kullanılan cinsel şiddet dili önlenebilir mi?” sorusuna cevap aradı.

Cinsel şiddet dili sorununun çok boyutlu bir mesele olduğunu ve öncelikle sorunu görünür kılmanın gerekliliğinden bahseden Sakızlıoğlu, “Eğer bir çözüm yolu geliştireceksek bu ancak konuya temas eden tüm kurumların ortak çalışmalarıyla yapılabilir” dedi. “Taraftar Hakları Derneği olarak tribünlerde kullanılan cinsel şiddet dilini önlemeye çalışıyoruz. Taraftarların ayrımcılık içeren tezahürat ve pankartlarıyla ilgili olarak, dönüştürmek istediğimiz taraftar gruplarıyla iletişim halindeyiz” “Erkek egemen futbol yapısını değiştirmek için kadınların sahalarda ve tribünlerde yer alması gerekiyor” dedi.

Kenan Başaran: Spor erkekliğin yeniden üretildiği bir alan haline getirilmiştir

Kenan Başaran

Hürriyet Gazetesi Yazarı Kenan Başaran ise “Çoğulcu olmayan ve tek taraflı yayın yapan bir medyamız var. Spor alanında cinsiyetçilikten nefret suçuna dair bir sürü suç işleniyor. Spor erkekliğe dair tüm değerlerin yeniden üretildiği bir alan haline getirilmiştir.” “Taraftarın çoğunluğu milliyetçi muhafazakar kesim ve en çok kutsal saydıkları annelere küfür ediyorlar.” “Taraftarın tatmin olduğu şey maçı kazanmaktır. Bir nevi günlük yaşamda tatmin edemediği erki sahalarda tatmin etmeye çalışır.” dedi. Başaran ayrıca sosyal medyanın da “sanal kimlikler” aracılığıyla cinsel şiddet dilinin artmasına olanak sunduğuna dikkat çekti.

 “Türkiye’de aileler çocuklarını kulüplere ‘eti senin kemiği benim’ diyerek emanet ediyor.

Avukat/Arabulucu Mert Yaşar “Sporda Çocuk İstismarı ile Mücadelede Karşılaştırmalı Hukuktan Örnekler” başlıklı konuşmasında; “Türkiye’de aileler çocuklarını kulüplere ‘eti senin kemiği benim’ diyerek emanet ediyor. Kulüplerle ailelerin yakın ilişkileri yok. Bu konuda ‘Hakikat ve Araştırma Komisyonu’ kurulabilir. Fakat kurulduğunda da hazırlanan raporların kamuoyundan çekilmemesi gerekir. Sporla ilgili, Adalet ve İç İşleri Bakanlıklarının, akademi ve spor bilimleri fakültelerinin ayrıca cinsel şiddet alanında çalışan STK’ların beraber çalışması gerekiyor. Ayrıca çocuk koruma programları mevzusunda yurtdışından alınacak örneklerin yerelleştirilmesi gerekiyor.” dedi.

Mert Yasşar

Mert Yaşar ayrıca “TFF gelişim liglerinde yer alan takımlar için çocuk koruma programı hazırlamak zorundadır. Ancak sorumluluğu tamamen kulüplere atmış durumda. Çocuk istismarı vakalarında kendisine ihbar edilen vakaların sayısını vermiyor. Kim neden ceza aldı kaç çocuk koruma altına alındı ve soruşturma süreci nasıl işliyora dair bilgiye sahip değil.” dedi.

Okuldaki Cinsiyetçilik: Beden Eğitimi Dersi

Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği (KASFAD) Başkanı Prof. Dr. Canan Koca, “Sporda Cinsiyet Ayrımcılığı Karşıtı Politikalar” adlı sunumunda tarihsel süreçte dünyadan ve Türkiye’den örnekler vererek kadınların sporda yaşadığı ayrımcılıkları anlattı. Eğitim kurumlarında cinsiyetçiliğin önemli yer tuttuğunu belirten Koca, “Beden eğitimi öğretmenlerinin erkek öğrencilerle etkileşimi çok daha fazla. Bu durum kız öğrencilerin beden eğitimi derslerine yönelik tutumlarının olumsuz ve bu derslere katılımının düşük olmasına yol açıyor” dedi. Kadınların spor alanındaki mücadelesinin toplumsal alandaki mücadelesi ile tarihsel bir paralellik izlediğine vurgu yapan Koca, farklı dernek ve kurumların bu alandaki mücadelelerinden ve sporda kadın rol modellerinden söz etti. Canan Koca ayrıca “Kadınlar 1900’lerin başında uzun süre olimpiyatlara alınmadılar. Kadınların olimpiyatlara dahil olabilmesi için ‘Uluslararası Kadınlar Spor Federasyonu’ kuruldu. Lobicilik çalışmaları yapıldı. Tarihte Cinsiyet testine tabi tutulan kadın sporcular da mevcuttur.” dedi.

Tribünlerdeki Hegemonik Erkeklik

Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doç. Dr. Itır. Erhart ise “Tribünlerde Hegemonik Erkekliği Aramak” sunumunu gerçekleştirdi. Erhart, “Hegemonik erkekliğin inşasını ve yeniden üretimini en iyi gözlemleyebileceğimiz mekanlardan biri futbol stadyumu. Erkek taraftarların çoğu küfürsüzlüğü kadınsılık olarak gördükleri için, küfürlü tezahüratlara devam ediyorlar” dedi.

Itır Erhart

Erkeğin üstünlüğünü ve kadının itaatkarlığını devam ettirmek üzere saldırganlık, fiziksel güç dayanıklılık üzerinden kendini var eden hegemonik erkekliğin stadyumlarda heteronormatif davranışlarla kendisini gösterdiğini belirten Erhart, “Bu özellikler erkeklerin sporu olarak sunulan futbolun doğasıyla ilişkilendirilir. Karşı tarafın erkekliği sorgulanır. Karşı taraf kadınlık ve eşcinsellikle küçük düşürülmeye çalışılır” dedi. Böyle bir stadyum ortamında kadın taraftarların da önemli bir kısmının hegemonik erkekliğin standartlarına uyma baskısı hissettiğine değinen Erhart, kadın taraftarların kadınsı davranışları reddettiğini, erkek söylemi ve davranış biçimlerini benimseyerek eşit olduklarını ispatlamaya çalıştıklarını ve taraftarlık standartlarını hegemonik erkekliğin belirlediğini söyledi.

“Erkek Futbolu” “Kadın Futbolu”

Pınar Öztürk

Sempozyumun ikinci günü “Futbolda Ayrımcılık: Cinsiyet ve Cinsel Yönelimler” konulu panelde söz alan Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Araştırma Görevlisi Pınar Öztürk, futbolun erkekler tarafından icat edilmesinin sonucu olarak erkeklerin beğenisiyle geliştiğini belirtti. Öztürk, “Kadınların futbol gibi sert bir sporda bedenlerinin deforme olmasını istemeyen bir erkekler topluluğu ortaya çıktı. Kadınların annelik misyonu yüzünden futbol oynaması istenmiyordu” dedi. Öztürk ayrıca, Kanada, İngiltere gibi ülkelerde lezbiyen kimlikleriyle var olan futbolcuların anti ırkçı, anti homofobik kimlikleriyle topluma rol model olduklarından bahsetti.

Türkiye’nin ilk Kadın Futbol Hakemi Lale Orta

Okan Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü Başkanı ve Futbol Hakemi Doç. Dr. Lale Orta  “Futbolda Kadın Hakemler, Deneyimlerimiz ve Yönetim Sorunları” sunumunda meslek hayatında yaşadığı deneyimleri aktardı.

Lale Orta

“Benimle beraber başlayan erkek arkadaşlarıma süper ligde maç verildi fakat bana verilmemişti. Bana ayrımcılık yapmanızı istemiyorum, hakkım olanı istediğimi ve ayrımcılık yapılmasını istemediğimi söyledim. Ve Türkiye birinci liginde ilk kadın hakem oldum.” dedi.

Futbolda LGBTİ+’lara Yönelik Ayrımcılık ve Dava Süreci

Futbol Hakemi, Radyo Program Sunucusu ve İnsan Hakları Aktivisti Halil İbrahim Dinçdağ

 

“LGBTİ+’lara Yönelik Ayrımcılık ve Dava Süreci”ni anlattı. Dinçdağ, “Eşcinsel kimliğimden dolayı hakemlikten atıldım ve TFF’ye dava açtım. Hukuk mücadelemde 2009-2010 yılı arasında futbol federasyonuyla sürekli yazışmalarım oldu. Fakat hiç geri dönüş alamadım. Benim hayatımla oynandı.” dedi. Bu mücadeleyi ötekileştirilen herkes için verdiğini belirten Dinçdağ, “Merkez hakem kurulu başkanlığına adaylığımı koydum. Bir hakem bu işi yapacaksa bunu yapan neden ben olmayayım.” dedi.

“Sahaya çıkan kız çocukları toplumun yapamazsın dediğini yaptığı için çok güçlü hissediyor.”

Sempozyumun son konuşmasını Kızlar Sahada projesinin kurucularından Dönüşüm Girişimcisi Melis Abacıoğlu Sezener yaptı. “Erkek Egemen Futbol Sahasına Binlerce Kadın Çıkartmanın Tescilli Reçetesi” konulu sunumuyla Kızlar Sahada projesinin gelişimini anlattı. Kızlar Sahada projesinin kız çocukları için önemli bir dönüştürücü güç olduğunu belirten Sezener, “Kız çocuklarına futbolu sevdirmeye çalışıyoruz. Sahaya çıkan kız çocukları toplumun yapamazsın dediğini yaptığı için çok güçlü hissediyor. Bu bizce çok önemli bir güç. Kızlar sahada çalışmasının dönüştürücü gücüne çok inanıyoruz.” diyerek projenin amaçlarına dikkat çekti.

Tezahüratta Mağdursuz Küfür Atölyesi

Panellerin ardından futboldaki şiddet ve cinsiyetçi söylemlerin kırılması ve çözüm önerilerinin tartışılması amacıyla atölyeler gerçekleştirildi. Sosyal Güçlendirme için Spor ve Beden Hareketi Ağı(BoMoVu)’dan Nil Delahaye ve Başak Ülgen’in katılımıyla “Tezahüratta Mağdursuz Küfür Atölyesi” düzenlendi. Atölyenin sonunda çok renkli ve ilginç sloganlar ortaya çıktı: “Azınlığız ama galibiz”, “Kara kedi burada sen neredesin”, “Neredesin aşkım tribündeyim aşkım.”

Aynı anda gerçekleşen diğer parelel atölyelerde ise “Medya, Cinsel Şiddet, Dil ve Çözüm Önerileri Atölyesi”nde Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Şehlem Kaçar moderatörlüğünde spor medyasında kullanılan dilin sorunları ve kulüplerin ve futbolcuların cinsiyetçi davranışları tartışılarak çözüm yolları arandı.

Atölye sonucunda spor medyasındaki sorunlar şu şekilde belirlendi:

1-Kulüplerin cinsiyetçi yaklaşımları

2-Galip gelme isteğinin erkeklikle bağdaştırılması

3-Kazananın erkeklerle kaybetmenin kadın, lgbtilerle bağdaştırılması

4-Kadın sporcuların başarılarının medyada yer bulamaması

5-Kulüp ve spor kanallarında spikerlerin çoğunlukla heteronormatif güzellik algısına uygun kadınlardan oluşması.

6-Cezalandırma mekanizmasının işlememesi. 

“Kadın ve LGBTİ+’lerin Tribündeki Temsili” isimli üçüncü atölyede ise İrem Kavasoğlu ve Gizem Eroğlan’ın moderatörlüğünde, kadınlar ve LGBTİ+’ler için tribünlerin mücadele alanları olduğu ve buralarda var olabilmek için neler yapılabileceği konuşuldu.

Kavasoğlu, “Tribünler; ayrımcılığa, ötkileştirmeye, homofobiye, transfobiye ırkçılığa, militarizme karşı mücadele alanlarımız.” dedi.

Sempozyum, atölyelerin sonuç bildirilerinin paylaşılmasının ardından değerlendirme forumuyla sona erdi.

Sempozyumun ardından Atletik Dildoa, Sportif Lezbon, Lezyonerler, Karşı Lig ve Kızlar Sahada takımlarının katılımıyla dostluk maçları düzenledi.

 

(Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.