Hafta SonuManşet

Türkiye boğuluyor: Yalnızca iki şehrin havası solunabilir

0
Çin’in büyük kentlerinde sokağa maskesiz çıkmak tehlikeli.

Geçtiğimiz hafta Dünya Astım Günü (2 Mayıs 2017) vesilesiyle gündeme gelen hava kirliliği meselesi yine korkuttu. Toraks Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu Türkiye’deki hava kirliliğinin Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) izin verdiği seviyelerin 5-6 kat üstünde olduğunu açıkladı[1]. Yorgancıoğlu Türkiye’de sadece iki şehrin ve iki ilçenin havasının temiz kabul edilebilir sınırlarda olduğunu, diğer illerdeki havanın kirli olduğunu belirtti. Bunlar Biga (Çanakkale), Doğankent (Adana), Tunceli ve Artvin.  Artık kent hayatının kaçınılmaz bir parçası olarak kanıksadığımız hava kirliliğinin ne boyutlara ulaştığını bir kez daha hatırlatmak kaçınılmaz oldu.

Türkiye kirli havada Avrupa şampiyonu

Geçtiğimiz Şubat ayında The Guardian WHO verilerini kullanarak Avrupa’nın havası en kirli ilk 10 kentinin olduğu bir listesi hazırlayıp yayınladı[2]. Aşağıdaki listede bulunan on şehirden sekizi Türkiye’den. İkinci ve üçüncü sırayı 67 PM 2,5 seviyesiyle Batman ve Hakkâri alırken, sıranın sonunda Isparta var. Tabi bu sekiz ilin dışındaki yerlerde de hava güllük gülistanlık değil.

Kaynak: The Guardian (13 Şubat 2017)

Üstelik Türkiye’de hava kirleticilerden sadece SO2 ve PM10 ölçülüp izleniyor. Termik santraller için geliştirilmiş filtrasyon yöntemleri de sadece bu ikisine yönelik. Yani bu iki madde haricindeki hava kirleticiler ne izleniyor, ne de filtre ediliyor. Hâlbuki CO ve NO2 gibi diğer kirleticiler de insan ve çevre sağlığı açısından son derece önemli olumsuz etkilere sahip. Buna ek olarak, tüm bu zararlı maddelerin birbirleriyle etkileşimleri mevcut zararları da artıyor. Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği de kükürt dioksit, azot dioksit, azot oksitleri, partiküler madde, kurşun, benzen, karbon monoksit, ozon, arsenik, kadmiyum, nikel, benzo(a)piren ve ozon gibi kirleticilerin ölçülmesi ve değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor[3].

Buna ek olarak, Türkiye’de belirlenen sınır değerler Avrupa Birliği ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO-DSÖ) belirlediği sınır değerlerle uyumlu değil. Ayrıca PM2,5 gibi akciğer hastalıklarına neden olan kirleticiye dair herhangi bir kısıtlama da mevzuatta yer almıyor. Türkiye’deki sınır değerlerin AB ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenenlerden yüksek olduğu aşağıdaki tabloda görülüyor. 2015 yılında Türkiye’de neredeyse her ilde PM10 değerleri Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen değeri aşmıştı.

Kaynak: ÇMO (2016)

Tüm bu hava kirliliğinin halk sağlığına yansıması ise korkunç. Türkiye’de sadece 2010 yılında kömürlü termik santrallerin yarattığı kirlilik nedeniyle hava kirliliğine maruz kalan kişilerin ömrünün yaklaşık 79 bin saat (10 yıl civarı) kısaldığı ortaya çıkmış. Hesaplamalar, sadece 2010 yılında kömürlü termik santrallerin neden olduğu ölümlerin trafik kazası kaynaklı ölümlerden yaklaşık 2 kat fazla olduğunu gösteriyor (Temiz Hava Hakkı Platformu, 2016).

Dünyada hava kirliliği

Hava kirliliği tüm dünyada hızla büyüyen bir sorun. Dünya Sağlık Örgütü’ne (2016) göre dünya nüfusunun %92’si izin verilen sınırların üzerinde hava kirliliğinin olduğu yerlerde yaşıyor[4]. Bu kadar yaygın olan kirlilik yüzünden 2010 yılında tüm dünyada 7 milyona yakın insan hayatını kaybetti[5]. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) hava kirliliği dünyanın en büyük çevre sağlığı riskini yaratıyor. Ölümlerin büyük kısmının (yaklaşık altı milyonu) Güney Doğu Asya ve Batı Pasifik bölgesinde meydana geldiği saptanmış[6]. Endonezya, Malezya ve Singapur gibi ülkelerde her sene yoğunlaşan hava kirliliği dalgası hayatı felç ediyor ve yaşam biçimlerini değiştiriyor.

Singapur’a bir düğün (Fotoğraf: Timothy Sim)

Kişilerin hava kirliliğine ne miktarda ve ne kadar süre ile maruz kaldığına bağlı olarak öksürük ve bronşitten, kalp hastalığı ve akciğer kanserine kadar çeşitli hastalıklar ortaya çıkıyor. Kirlilik arttıkça özellikle astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalıklarında (KOAH) artış olduğunu biliniyor. Bundan yaşlılar ve çocuklar gibi duyarlı gruplar daha fazla etkileniyor. Yaşlılar fizyolojik kapasiteleri ve savunma mekanizmaları fonksiyonlarındaki azalma nedeniyle hava kirliliğine daha duyarlı.  Çocuklar ise savunma mekanizmasının gelişiminin tamamlanmamış olması ve dış ortamla daha sık temas gibi nedenlerle daha hassas. Sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlı olduğu durumlardaysa hava kirliliğine bağlı hastalıkların şiddeti ve sayısı artıyor.

Çin’in büyük kentlerinde sokağa maskesiz çıkmak tehlikeli.

Sadece kömürlü termik santrallerin hava kirliliğine yol açan emisyonları bile Güneydoğu Asya, Güney Kore, Japonya ve Tayvan’da senede 20 bini aşkın ölüme neden oluyor. Greenpeace’in hazırladığı Sessiz Katil adlı raporda da belirtildiği gibi bugün bölgede inşası planlanan ya da inşasına başlanan kömürlü termik santrallerin hayata geçirilmesi durumunda 2030’da bu rakam 70 bini aşacak[7]. Türkiye için de aynı şeyi söylemek mümkün. Mevcut termik santrali sayısının iki katını kurmayı planlayan Türkiye’de, Çin ve Endonezya gibi ülkelerde maskesiz sokağa çıkmayan insan manzaraları göreceğimiz günler yakın.

Endonezya’da maskeli öğrenciler gezide

Hava kirliliğine çözüm ne?

Hava kirliliği gibi sınır tanımayan sorunlar için yeni teknolojilere bakmak oldukça moda. Örneğin geçtiğimiz aylarda Stefano Boeri adlı İtalyan mimarın Bosco Verticale (Dikey Orman) projesiyle Çin’in süregelen hava kirliliği sorununu çözeceğine dair bir haberi The Guardian gündeme taşımıştı[8]. Boeri’nin projesi 23 ağaç türü ve 2500 çalıdan oluşan bir bitki örtüsünü dev bir gökdelene dikey olarak yerleştirmekten ibaretti.  Hatta Boeri, bunu sadece bir binada değil onlarca binada gerçekleştirecek bir dikey orman kenti üzerine Çin Hükümeti ile çalışmalar yaptığını da ekledi.  Böylece bu bitkiler 25 ton karbon dioksidi Nanjing’in havasından alıp, günde 60 kg oksijen üretecekti.  Projenin bu sene sonunda başlanması planlanıyor. 2020 yılında Çin’in ilk orman kenti kurulmuş olacak. Peki, bu çözüm mü? Elbette değil. Bu tip projelerin Çin’in muazzam hava kirliliği sorununa devede kulak bir çözüm olacağını Boeri de kabul ediyor zaten.

İtalyan mimar Boeri’nin Bosco Verticale projesi

O zaman ne yapacağız? Çin’de olduğu gibi maskesiz sokağa çıkmayacak mıyız? Bu maskelerin havadaki partikülleri ancak bir seviyeye kadar tuttuğunu, çoğu zehirli gazı solumamıza zaten engel olmadığını hatırlatalım. Hava kirliliği kaçınılmaz bir şey değil. Bunu büyük oranda azaltmak mümkün.

Maske tasarımı hava kirliliğinin kaçınılmaz olduğu ülkelerde bir endüstri haline dönüştü.

Gerçek çözüm daha az fosil yakıt tüketmek

Fosil yakıtları kullanmaya devam ederek hava kirliliğine çözüm bulmak mümkün değil. Bireysel çözümlerin de tıkandığı bir alan hava kirliliği.  Dolayısıyla ulusal ölçekte değişimler gerçekleştirilmeli. İlk olarak hükümetin yeni kömürlü termik santralleri açmaktan derhal vazgeçmesi şart. Var olan kömürlü termik santralleri de emekçileri mağdur etmeyip yeni istihdam alanları sağlayacak şekilde kapatması gerekli. Devlet öncelikle enerji verimliliğini ve tasarrufunu merkeze alan enerji politikaları geliştirip hayata geçirmeli. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyesi 34 ülkede 2013 yılı ortalama elektrik kayıp kaçak oranı %6,65 iken Türkiye bu sıralamada % 15,46 ile son sırada yer almış[9]. Bu sorunu ortadan kaldırmadan çözüm üretmek, delik bir kaba su doldurmaya çalışmaktan farksız. Sadece ve sadece enerji verimliliği ve tasarrufu sağlandıktan, halen enerji ihtiyacı varsa yereldeki insanların mağdur olmasına izin vermeden ve ekolojik yıkımlara neden olmadan güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımlara izin verilmeli.

Ulusal ölçekte ayrıca ilgili bakanlığın Türkiye’nin izin verilen hava kirliliği sınır değerlerini tekrar gözden geçirip, dünya standartlarına (WHO ve AB) uygun hale getirmesi gerekiyor. Dünyadaki sınır değerlerin üzerinde belirlenmiş değerler, hava kirliliğinin gerçek boyutlarını anlamamızı zorlaştırıyor. Ayrıca her il için temiz hava eylem planı oluşturmak da şart. Bu planlarda kirliliğin düzeyi, kirletici parametreler, kirlilik noktaları ve kaynakları gibi temel veriler olup, kirliliğin azaltılmasına yönelik çalışmalar önerilmeli.

Belediye ölçeğinde ise ülkenin 81 ildeki her bir hava kalitesi izleme istasyonunun sadece bir iki tane belirlenmiş hava kirleticisini değil, karbon monoksit, PM 2,5, kurşun, kadminyum, ozon, arsenik gibi çoğu kentte hiç ölçülmeyen kirleticileri de ölçer hale getirilmesi gerek[10]. Bunun için kirlilik parametrelerinin çeşitliliği ve sayısı artırılmalı, gereken ölçüm cihazları geliştirilmeli. Bunun yanı sıra mevcut istasyonların hava kirliliğinin en yoğun yaşandığı kent ve sanayi merkezlerinde kurulup kurulmadıklarının tespit edilerek gerekli değişikliklerin yapılması şart.

Belediyelere kent planlamada da önemli görevler düşüyor. Coğrafi konumdan ve yanlış kentleşmeden dolayı kirli havanın dağılamaması sorunu pek çok kentte yaşanıyor. Dolayısıyla ÇMO (2016) Hava Kirliliği Raporu’nda da belirtildiği gibi kentin boş alanlarının imara açılması durdurulmalı ve hava koridorlarına engel olacak binaların yapımı engellenmeli. Ayrıca yerleşim alanları ile sanayi bölgeleri arasında tampon yeşil kuşak oluşturulmalı. Kent planlamasında hâkim rüzgâr yönü ile komşu şehirlerden gelebilecek kirleticilerin taşınması ihtimali de hesaba katılmalı.

Ve tabi hem merkezi hem de yerel yönetimlerin kentlerdeki hava kirliliğinin önemli kaynaklarından biri olan ulaşımınla ilgili önemli bir paradigma değişikliğine gitmesi lazım. Özel araç trafiğini pompalayacak köprü, otoban, duble yol ve tünel gibi projeler yerine toplu taşımayı cazip kılacak düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerek.

Tüm bunların olabilmesi için vatandaşlara düşen görev ise yönetimleri daha iyi bir yaşamın kentlerimizde kurulabilmesi için zorlamak. Almanya’nın Stuttgart kentinde yıllardır yaşanan hava kirliliğinin son bulması için vatandaşların başlattığı girişim bize de örnek olmalı[11].  Geçtiğimiz Ocak ayında kentteki hava kirliliği AB üst sınır değerlerini 25 gün aşınca vatandaşlar belediyeye tazminat davası açtı. Davaya gelen taban desteği büyüyor. Bizde de Temiz Hava Hakkı Platformu gibi oluşumların çalışmalarını takip etmek ve bunlara katılmak gerekiyor.

Son notlar

[1] 30 Nisan 2017. Türkiye’de havası solunabilir yerleşim sayısı 2, planlanan kömürlü termik santral sayısı 70’ten çok. KOS Medya. http://www.kuzeyormanlari.org/2017/04/30/turkiyede-havasi-solunabilir-yerlesim-sayisi-2-planlanan-komurlu-termik-santral-sayisi-70ten-cok/

[2] The Guardian (13 Şubat 2017). Pant by numbers: the cities with the most dangerous air – listed. https://www.theguardian.com/cities/datablog/2017/feb/13/most-polluted-cities-world-listed-region#img-1

[3] Çevre Mühendisleri Odası (2016). Hava Kirliliği Raporu 2016. www.cmo.org.tr/resimler/ekler/a941df595b4c831_ek.pdf?tipi=67&turu=H…0

[4] World Health Organisation (2016). Ambient air pollution: A global assessment of exposure and burden of disease. http://www.who.int/phe/publications/air-pollution-global-assessment/en/

[5] Medikal Akademi (26 Mart 2014). DSÖ: Hava kirliliği nedeniyle dünyada her yıl 7 milyon kişi ölüyor! http://web.archive.org/web/20161229030821/https://www.medikalakademi.com.tr/dso-hava-kirliligi-nedeniyle-her-yil-7-milyon-kisi-oluyor/

[6] World Health Organisation (2016). http://www.who.int/mediacentre/news/releases/2016/air-pollution-estimates/en/

[7] Greenpeace (2014). Sessiz Katil. http://www.greenpeace.org/turkey/tr/press/reports/sessiz-katil-raporu-270514/

[8] The Guardian (17 Şubat 2017). ‘Forest cities’: the radical plan to save China from air pollution. https://www.theguardian.com/cities/2017/feb/17/forest-cities-radical-plan-china-air-pollution-stefano-boeri

[9] Enerji Atlası (26 Ağustos 2016). OECD Ülkelerinin Elektrik Kayıp Kaçak Oranları.  http://www.enerjiatlasi.com/haber/oecd-ulkelerinin-elektrik-kayip-kacak-oranlari

[10] Çevre Mühendisleri Odası (2016). Hava Kirliliği Raporu 2016. www.cmo.org.tr/resimler/ekler/a941df595b4c831_ek.pdf?tipi=67&turu=H…0

[11] The Guardian (2 Mart 2017). Stuttgart residents sue mayor for ‘bodily harm’ caused by air pollutionhttps://www.theguardian.com/cities/2017/mar/02/stuttgart-residents-sue-mayor-bodily-harm-air-pollution

 

Akgün İlhan

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.