Hafta SonuManşet

Oradaydım: Slow Cheese 2017 Bodrum

0

Slow Food, Yeşil Gazete okurlarının malumu, üretimde coğrafyayı, tüketimde adaleti ve üretimden tüketime temiz usulleri savunan, gezegenin bekasını gıda üzerinden ve eşitlikçi bir çizgide konuşmaya gayret eden, yatayda yapılanan bir hareket. Avrupa’da köklenip sesini çoğulcu (küresel demek istemiyorum) bir uslüp dahilinde gezegene yaymaya çalışırken, tüm süreci festivallerle bezemiş. Terra Madre, belki de en bilineni, iki yılda bir gerçekleşen en geniş katılımlı toplantısı. Slow Meat ve Asiogusto belki biraz daha az bilinenleri ancak bir konuya odaklanmış ve neredeyse onar yıllık geri planlarıyla artık birer kampanya sayılabilecek Slow Fish ve Slow Cheese ise, tohumlarını başladıkları bölgelerden uzak coğrafyalara atmaya başarabilmiş olanları.

Bunlardan Slow Cheese, 2015 yılından bu yana, ilk köklendiği Bra’dan (İtalya) hayli uzak ve belki de peynirle anılması en şaşırtıcı bulunacak beldelerimizden birinde, Bodrum’da tertip edilmekte. Slow Food Bodrum gönüllülerinin fevkalade disiplinli ve ısrarlı gayreti neticesinde Türkiye’nin farklı yörelerinden gelen ve kaybolmaya yüz tutmuş süt ürünlerini ve yerel üreticilerini bir araya geliyor. Adını duyup kendisini hiç görmediğiniz peynirlerin tadımlarından, AB standartları ya da Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı hijyen beklentileri, onlarca okuduğunuz ancak uygulamasında sıkıntı yaşayacağınız konuya ilişkin üretici eğitimlerine, kamu ile üreticiyi bir araya getirip tartıştıran panellerine katmanlı bir etkinlik bu.

Geçtiğimiz hafta ikincisi gerçekleşti.

Avusturya ve Yunanistan’ın yanı sıra Türkiye’nin 7 bölgesinden, toplam 22 peynir ve yoğurt üreticisinin, 111 farklı ürünle katıldığı bu etkinlik hemen hemen bir haftaya yayılan programa sahipti ve programın eğitim ayağına çok önem verilmişti. Eğitim deyince hani, bir hafta sonunda ne olur demeyin, katmanlama meselesi işi ve Slow Food Bodrum ekibi bu katmanlamayı çok güzel yapmış. Aynı iki yıl önce olduğu gibi hem köylerde, kendi hayvanlarının sütünü peynire çeviren kadınlarla, hem gelecekte turizm alanında çalışmak üzere öğretim gören öğrencilere ve hem de yıldızı parlak, adı sanı merak uyandıran şeflerin desteği ile gıdaya haz bağlamında yaklaşan meraklılara ama 5 güne yayılan 8 eğitim ve bir de keçi çiftliği gezisi vardı. Bodrum ve Milas’taki Gastronomi ve Otelcilik Meslek Liseleri ile Muğla Üniversitesinin Beçin’deki Meslek Yüksek Okulu yerleşkesinde çiftçilere ve öğrencilere eğitim veren Sylvia ve Sinan Sarpkan’ın yanı sıra, Slow Cheese Bodrum festivaline ikinci kez eğitmen olarak gelen Avusturyalı peynir üreticisi Robert Paget eğitimlerin temel taşıyıcıları oldular.

Ulusal ve uluslararası peynircilerin, kanaat önderleri, veteriner ve gıda uzmanlarının katılımıyla coğrafi işaret almış ve Slow Food’un Nuh’un Ambarı listesine girerek Presidia olmaya hak kazanmış peynirler, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın konuya yaklaşımı, gerçek gıdaya ulaşımın zorlaştığı günümüz yaşantısında neneden toruna aktarılama şansı kalmayan üretim geleneği gibi konu başlıkları ise programın bir diğer önemli ayağı olan paneller kısmında ele alındı.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü seviyesinde katılımcı ve takipçi olduğu panellerde hayvancılık, yokolmaya yüz tutan yerel canlı çeşitliliğimiz, süt üretimi, gıda güvenliği, kooperatifleşme ve ekoloji ekseninde konuşan katılımcıların tartışmaları Yüksel Aksu’nun Anadolu’nun son göçerleri: Sarıkeçililer var” adlı belgeselinin izlenmesi ve kadim bilginin taşıyıcısı yörük lideri Pervin Ana’nın (Çoban Savran) sohbeti ile tamamlandı.

Yukarıda bahsettim, 100’ün üzerinde süt ürünü ile katıldı üreticiler, bu festivale. Bu ürünlerin kiminin yapımı atölyelerde pratik edilirken, bir kısmı Bodrum’un lokantalarının menülerine girmişti ve bir kısmı da hemen hemen tüm festival süresince tadımların yapıldığı merkezde tüketicinin ilgisine sunuluyordu. Bu, organizasyonu hayli çetrefilli bir iş, hem üretici için hem de merakla gelen tüketici için. Bir yandan tadım için ayrılan ürünün bitme riski var, diğer yandan tüketici ile yüz yüze olup üretimin detaylarını, meşakkatli safhalarını paylaşacak samimi ortamı kurabilme sınavı… benim tecrübem, gerek Slow Food Bodrum gönüllülerinin ve gerekse de katılan üreticilerin işin hakkını verdikleri yönünde. Tüketicilerden görüş almadıysam da her an kalabalık olan bu alan, henüz yazlıkçı nüfusun yokluğu ile sakin olan Bodrum için fevkalade ilginç ve etkileyici bir etkinlik olduğu kanaati uyandırdı bende.

​Peynir coğrafyası saymadığımız Bodrum’da bir avuç gönüllünün muazzam bir platform yarattığını söyleyerek sözlerimi tamamlayayım.

Üretime dair tecrübemin, insanın sebep olduğu ekolojik bir yıkımla sınandığı bir dönemecime geldi, her iki episodu da, Slow Cheese Bodrum’un. Benim sorduğum soruları herkesin sormasını beklemem kabil değil, ekolojik bedellerin bu festivalin katmanları arasında yer alması da bir süreç meselesi belki de. Ancak, bir ürüne, bir üretime odaklı ve Anadolu’ya yayılan böyle festivallerin artması için bir dolu sebep verdi bana Bodrum: yüz yüze gelmek, dertleşmek, tartışmak ve yarını birlikte hayal etmek üzere derin ve katmanlı bir muhabbet alanı açmak birbirimize.

Slow Cheese Bodrum aynen bunu yapıyor. Şahit olmak umut verdi.

 

Defne Koryürek

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.