Hafta SonuManşet

[Avustralya Günlükleri] Melbourne

0

Hayatımda ilk kez Güney Yarım Küre’deyim. Yıllardır hayalini kurduğum Avustralya seyahatinin başındayım, Melbourne’da on üç senelik dostumun yanında kalıyorum.

Melbourne’a dair ilk izlenimim insanlarının çok güleryüzlü, anlayışlı, tasasız ve uyumlu olmaları; ki bunlar benim için hayati meseleler. Onların neşesi, rahatlığı resmen bulaşıcı. Göz göze geldiğiniz anda gülümseyen yüzlerle karşılaşmak insanın içini ısıtıyor. Yürürken hiç tanımadığınız insanlarla selamlaşmak alelade bir durum.

Şehrin her köşesinin keyfini çıkaracak bir ortam yaratılabiliyor. Yemeğinizi evde hazırlayıp Yarra Nehri’nin kenarında bir sal üzerinde kürek antrenmanı yapan sporcuları izleyerek, parktaki bir bankta rengarenk kuşlar eşliğinde ya da bir sanat merkezinin çimlendirilmiş damında yiyebiliyorsunuz. Ayrıca halkın kullanımına açık barbekü masalarında yemeğinizi pişirebiliyorsunuz. Hatta eğer şanslıysanız, bir düğün kutlaması için orada bulunan grup artan bir kasa birasını sizinle paylaşabiliyor.

Yarra Nehri. Bisikletli antrenörler (bu fotoğraftaki antrenör değil), kürek sporcularına kıyıdan bisikletleriyle eşlik ederek hoparlörleriyle taktikler veriyor

Yarra Nehri üzerinde günbatımı pikniği

Sokakta/kamusal alanda içki içmek yasak ama Avustralyalıların uymadığı tek kural bu gibi gözüküyor. Sigara ise kapalı alanda zaten yasak, dışarıda da mekanların en az beş metre ötesinde içmenize izin veriliyor, ne mutlu! Kaldı ki herkes doğuştan sportmen, sigarayla pek ilgisi yok kimsenin. Ata sporları da sörf.

Tahmin edebileceğiniz gibi ulaşımda sorun yaşanmıyor. Teşekkür ya da kibar bir hatırlatma kornası dışında korna sesi duymak imkansız. Yola adım attığınızda ezilme korkusu yaşamıyorsunuz. Yalnız, trafiğin soldan işlediğini bir an önce kavramanızda fayda var; aksi halde sağdan sağdan gelen araçlar ürkütücü olabiliyor. Şehirlerarası yollarda “Drive on left in Australia” (Avustralya’da sol şeritten sür) yazılı uyarı tabelaları bulunuyor: oraya kadar sağlam geldiyseniz gerisi sorun değil yani.

Ehliyet alabilmek için birkaç aşamadan geçmek gerekiyor. 15 yaşından itibaren L (Learner/Öğrenci) türü ehliyet için başvurabiliyorsunuz, ama araç sürerken yanınızda profesyonel ehliyetli birinin olması gerekiyor ve taşıyabileceğiniz yolcu sayısı sınırlı. 18 yaşını geçtikten sonra tek başına kullanabilmek için P (Probationary/Deneme süresi) türü ehliyete başvurmanız gerekiyor. Bu ehliyeti 3 yıl boyunca taşıyorsunuz ve yine kendi içerisinde kısıtlayıcı kuralları var.

Benzinin fiyatı sabit değil; haftanın başında daha düşük. Haftasonu seyahatlerinde halkından daha fazla para almayı ihmal etmemiş Avustralya devleti sağ olsun…

2016’nın istatistiklerine göre Avustralya’da kayıtlı motorlu araç sayısı 18.4 milyon, 2017 sayımına göre nüfus ise 24 milyon. Neredeyse herkesin aracı olmasına rağmen toplu taşıma yine de çok tercih ediliyor. Tramvay şehir merkezinde belli istasyonlar arasında; genişçe bir kapsama alanında ücretsiz işliyor. Tramvaylarda boş koltuk çok oluyor, ayakta durmanın ciddi bir antrenman olduğunu düşünürsek, sportmen Avustralya halkının neden oturmadığını anlamak kolay.

Çoğu şehirli toplu taşımanın yanısıra ev-işyeri-ev hattını bisikletiyle kat ediyor. Bisiklet yolları şehri sarmalamış durumda. Engelliler de gayet rahat hareket ediyor gördüğüm kadarıyla. Sokakta engelli görmek bile bir şehrin engelliler için sunduğu altyapı hakkında fikir veriyor.

Emlak işleri bir değişik burada. Emlak şirketleri evleri belirledikleri gün ve saatlerde görücüye çıkarıyorlar. ‘Open inspection’ denen bu buluşma için önceden başvurmuş kişiler evi en fazla on dakika içinde gezip oradan ayrılıyorlar. Evler çoğunlukla beyaz eşyalı kiralanıyor. Badanaya kiracıyı karıştırmıyorlar, emlakçı ev sahibiyle konuşup kendisi yapıyor. Gezme süresi kısacık ama başvuru alırken kılı kırk yarıyorlar. Emlakçı evi kime kiralayacağına, maaş bordrosu ve çeşitli referansları gördükten sonra karar veriyor. Bakımlı, temiz giyinip gitmek ayrıca puan kazandırabiliyor. Kendi köylüsünü kayırma mevzuu burada da varmış tabii. Emlakçı Asyalıysa Asyalı müşteriyi, Hintliyse Hintli müşteriyi tercih edebiliyor. Bu arada Avustralya’nın yarısı Asyalı desem yalan olmaz.

Devlet barınma, sağlık gibi konularda sosyal devlet gibi işliyor neredeyse. İşsizseniz; evsizseniz ya da çok az kazanıyorsanız devlete başvurup ‘Commission flats’ denen konutlarda haftalık 30-80 dolar kira ödeyerek barınabiliyor, ücretsiz sağlık yardımı, üstüne de uzun sure işsizlik maaşı alabiliyorsunuz. Bu sürede iş aramanız ve başvurduğunuz işler hakkında kuruma bilgi vermeniz bekleniyor. Kurum gerçekten iş aradığınıza ikna olursa (dürüstseniz güven ilişkisini sağlamak hiç zor değil) işsizlik maaşı alma sürenizi uzatıyor. Bu sırada onlar da sizin için iş arıyorlar.

Evsizlere pek iyi gözle bakılmıyor, çünkü devlet onlara bunca imkan sunarken iş aramamak ya da verilen evde oturmamak kişisel seçim olarak değerlendiriliyor. Evsizlerin çoğu Avustralya kökenli. Çinliler ve Hintliler zaten göçmen olduklarından, göçmenlik haklarını sonuna kadar değerlendirip hayata tutunuyorlar.

Bu topraklarda deprem riski yok, buna karşılık en büyük tehlike yangın. Otobanlarda ‘Fire danger rating today’ (Günlük yangın çıkma risk oranı) tabelaları bulunuyor. Renk skalasındaki ibre o günün tehlike oranını bildiriyor.

Google (Benim gördüğüm tabelalarda ibre hep ‘Low-moderate’ı gösteriyordu ama 2015’te Great Ocean bölgesinde çok büyük yangınlar olmuş maalesef

Avustralya tüm dünya ülkelerini sıcaklıkla karşılayan tek ülke olarak biliniyor. Melbourne ise son 3 senedir dünyanın en yaşanılası şehri seçiliyormuş. Şehirdeki ‘Immigration Bridge’ (Göçmenler Köprüsü) üzerinde Avustralya’ya hangi ülkeden, hangi meslek grubundan kaç kişinin, ilk ne zaman ve hangi vasıtayla geldiğine, hangi dilleri konuştuklarına dair bilgilendirici tabelalar var. Bilgiler en son ne zaman güncellenmiş bilmiyorum ama Türkiye tabelasında, konuşulan dillerin karşısında Türkçe ve Kürtçe yazıyordu

Google (Immigration Bridge üzerindeki İngiltere’ye ayrılan tabela).

Burada senede bir kez yapılan, akşamın yedisinden sabahın yedisine kadar devam eden ‘White Night Melbourne’ etkinliğine denk geldim. Bu etkinlik daha çok turist çekmek, yerel, ulusal ve uluslararası sanatçılara eserlerini sergilemeleri ve icra etmeleri için özel bir fırsat sunmak ve şehri gece ışığında tanıtmak için yapılıyor. Şehir merkezindeki kütüphane, kilise gibi binalar sabaha kadar açık olup, konserden sanat gösterisine kadar çocukların da ilgisini çekecek şekilde hazırlanıyor. Şehrin tüm caddeleri trafiğe kapatılıyor, ara sokaklar, parklar, meydanlar insan denizi oluyor. Şehrin birçok büyük ve önemli binasının yüzeyine projeksiyonlardan yansıtılan video haritalama etkinliğin her zaman en ilgi çeken aktivitesi oluyor.

Royal Exhibition binası üzerindeki video haritalama gösterileri

Devlet Kütüphanesi’nin içindeki video haritalaması, bizi başımızın tepesine kadar bir akvaryumun içindeymişiz gibi hissettirdi

Buradaki ikinci haftamı devirdim bile. Haftaya Avustralya’nın başka bir köşesinden sesleniyor olabilirim. Hoşçakalınız.

 

Ceylan Yurdakuler

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.