Köşe Yazıları

Ne gelir elimizden insan olmaktan başka

0

Ben şimdi ne yapsam, ben işte ne yapsam kaç kere yalnız
Kaç kere yalnız, ama kaç kere yalnız, gene kaç kere insan olmalarımla

Yine arkadaşlarımızı, onca değerli akademisyeni, bilim insanını bir gece yarısı işlerinden, üniversitelerinden kopardılar. Üniversiteler insandan ve doğadan yana, barış isteyen, bilimsel düşünceye sahip çıkan insanlardan arındırılıyor. Oysa üniversite bunlardan başka nedir ki?

Ben akademisyen değilim, ama hayatımın her aşamasında bilimle politikanın ve aktivizmin kesiştiği yerde oldum. Akademinin de hep yarı yarıya da olsa içinde yer aldım. Üniversiteden ve arkadaşlarımdan öğrendiğim şey, bilimin ve akademinin muhalif olduğudur. Şüphe bilimin ön adıdır. Eleştirel düşünce olmadan bilim yapılamaz. Eleştirmeden, itaat ederek üniversite kadrolarına doldurulanlar yüzünden Türkiye’deki üniversitelerde öğretim kalitesinin, bilimsel araştırmanın, yaratıcılığın geldiği yer ortada. Şimdi ideolojik bir tasfiye kampanyasıyla kalan son gerçek bilim insanları da üniversitelerden atılıyor. 12 Eylül’ün 1402’liklerini misliyle aşan bir cadı avı bu.

Bu duruma karşı ne dememiz, ne yapmamız gerektiğini bulmaya çalışıyoruz. Ama kimsenin büyük ve daha önce akla gelmeyen bir fikirle çıkıp her şeyi bir hamlede düzeltmesini beklememeliyiz. Asıl bu tür sihirli değnek beklentileri bizi pasifize ediyor. Yapmamız gereken şey yapılanları kabul etmemekten, hayır demekten, doğru bildiğimiz yolda devam etmekten ibaret. Tabii bu duruşu göstermek ve her zamankinden daha yüksek sesle duyurmak gerekiyor. Bunun az şey olduğunu, bir kıymetiharbiyesi olmadığını sanmayın sakın.

Barış istediği için, özgür düşünmeyi öğrettiği için, muhalif olduğu, solcu olduğu için üniversitelerden atılan arkadaşlarımız bugüne dek onurlu duruşun ne olduğunu gösterdiler. Hayatları ciddi biçimde etkilendi, işsiz kaldılar, idealleri ellerinden alındı, bazıları ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı. Üstelik haklarında bir suçlama, bir yargılama olmadığı için kendilerini savunamadılar bile. Ama hiçbiri duruşunu bozmadı. Öğrencileriyle buluşmaya, yazmaya, konuşmaya devam ettiler. Bu tavırları, haksız yere hayatları alt üst edilen arkadaşlarımıza nasıl destek olabiliriz diye düşünen bizlere yol göstermeli.

Yapacağımız şey ne yapıyorsak daha iyi yapmak, ne üzerine çalışıyorsak daha çok çalışmak, ne üretiyorsak daha çok üretmek. Araştırma yapmak, rapor hazırlamak, yazı yazmak, medyada, sivil toplumda daha fazla yer almak. Medyamız karartıldıysa yenisini kurmak, kalanlara destek olmak. Yeni dernekler kurmak, eskilerini canlandırmak. Projeler üretmek, yeni fonlar sağlamak. Planladığımızdan daha fazla konferans, atölye çalışması, panel düzenlemek. Ve bütün bu çalışmaları mağdur edilen arkadaşlarımızla birlikte yapmak.

Susup oturmamak ve arkadaşlarımızla dayanışmak budur.

Gece yarısı kararnamelerinin üzerimizde yarattığı etkiyi çalışarak, birlikte üreterek dağıtabiliriz. Zaten amaç atılandan daha fazlasını sindirmek. Bunun sandıkları kadar kolay olmadığını gösterebiliriz.

Edip Cansever’in unutulmaz şiirini dün geceden beri yeni bir şekilde anladım. İnsan olmanın ve direnmenin kaçınılmazlığı üzerine bir şiire dönüştü benim için bu dizeler. İnsan olmak her şey aslında. Korkusuyla, umuduyla. Ve en ağır şartlarda, bir savaşta bile mesela, insan olmaktan başka elimizden bir şey gelmez.

Ve bu da az şey değildir.

… biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
Ne güzel ağzımızla.. Yok canım, ben var ya, istiyorum sırada
Olmayı istiyorum – Sahi mi – ama isterseniz siz olun
Siz olun, biz olalım, kim olacak? – Hep böyle oyalansanıza
Yani “Şu sinek onlusu, susalım baylar, koz kupa.”
Gibi oyalansanıza
Biraz oyalansanıza.

Bir oyun başka olamaz oyundan gibi
Bir söz başka olamaz sözden gibi
Bir şey başka olamaz bir şeyden gibi
Tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka
Ne gelir elimizden insan olmaktan başka

Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

 

* Edip Cansever’in “Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka” şiiri 1961’de yayımlanan Nerede Antigone kitabında yer alıyor.

Ümit Şahin – Yeşil Gazete

You may also like

Comments

Comments are closed.