Köşe Yazıları

Buzullar eriyor

0

Üzerinde yaşadığımız gezegenin önemli bir bölümü sularla kaplı. Yalnız bu suyun mühim bir kısmı tuzlu olduğundan karada yaşayan canlılar tarafından içilemiyor. İçilebilir suyun %97’si de kutuplardaki buzullarda saklı. Bu buzulların ne oldukları ve gelecekte ne olacakları belki de insanlığın önündeki en büyük problemlerden biri. Bundan dolayı da özellikle kutuplardaki buzulları iyi tanımamız gerekiyor.

Belki çoğumuzun kafasında buzul dediğimiz zaman doğru bir resim canlanmayabilir. Bu nedenle resmi biraz daha açıklamakta fayda var. Hepsine kısaca buzul desek de aslında buzulların değişik türleri var.

Yüksek dağların tepelerinde gördüğümüz buzullar kara buzullarıdır. Bu buzullar uzun vadileri dolduran ve kalınlığı birkaç yüz metreyi bulan buz kütleleridir. Bu gruba ait olan Himalaya ve Hindikuş Dağları’ndaki buzullar Pakistan, Hindistan, Çin ve çoğu Orta Asya ülkesinin ana içme suyu kaynağını oluşturmaktadır. Bu buzulların bu yüzyıl içerisinde kaybolması söz konusu ülkelerde de önemli su sıkıntısına yol açacaktır. Ancak bu buzullar Dünya yüzeyindeki buzulların küçük bir kısmını oluşturmaktadır.

Daha önemli bir buz tabakası, örtü buzulları, Antarktika ve Grönland’ın yüzeyini kaplamaktadır. Grönland yüzeyinde buz tabakasının kalınlığı bir kilometreyi bulmakta, Antarktika’da ise yer yer dört kilometreyi aşmaktadır. Kolayca anlaşılabileceği üzere, Dünya’daki temiz suyun önemli kısmı bu örtü buzullarında saklıdır.

Örtü buzulları dışında bir de deniz buzulları vardır. Deniz buzullarının iki oluşma şekli vardır. İlkinde Grönland ve Antarktika’nın kıyı kesimlerinde örtü buzulları deniz üzerine kilometrelerce uzanarak deniz buzullarını oluşturabilirler. Bu tür deniz buzullarının kalınlığı yüzlerce metreyi bulabilir. Öte yandan, özellikle Kuzey Buz Denizi’nde, yani Kuzey Kutbu’nun bulunduğu bölgede deniz donarak deniz buzullarını oluşturabilir. Ancak bu buzullar ortalamada sadece birkaç metre kalınlıktadır.

Bunlardan anlayabileceğimiz üzere, örtü buzulları çok kalındır, oluşmaları çok uzun süre alır ve aynı şekilde erimeleri de hemen olmaz. Oysa, özellikle açık denizde oluşan deniz buzulları çok incedir ve mevsimlik olarak oluşup sonra kaybolabilirler.

Deniz buzullarının en önemli özellikleri bir tatlı su kaynağı olmalarından ziyade beyaz renkte olmalarından dolayı ışığı yansıtarak kutup bölgelerini soğuk tutmalarıdır. Bu buzullar tamamen eridiği zaman kutup bölgelerinin de sıcaklığı hızla artacaktır. Ancak bu buzulların kalınlığı çok az olduğundan bunların erimesi tüm Dünya’daki deniz seviyesini çok fazla etkilemez.

Grönland ve Antarktika çevresindeki kalın deniz buzullarının erimesi çok daha önemlidir. Bu buzullar denizin ortasında oluşan buzullara kıyasla epey kalın olduklarından eridikleri zaman deniz seviyesinde az da olsa bir artışa neden olurlar. Fakat bu buzulların çok daha önemli bir işlevi vardır. Gerek Grönland gerekse de Antarktika’nın merkezi kenarlarına kıyasla çok daha yüksektir. Dolayısıyla, deniz kıyısındaki bu buzullar aynı zamanda merkezdeki örtü buzulunun denize doğru kaymasına engel olurlar. Kenardaki bu buzullar eridikleri veya kıyıdan kopup açık denize sürüklendiklerinde merkezdeki buzulun aşağıya doğru kayması çok daha kolaylaşır. Aşağıya doğru kayan örtü buzullarının deniz suyu ile karşılaştıklarında erimeleri çok daha hızlanır.

Yani Grönland ve Antarktika kıyısındaki deniz buzlarının ana görevi kalın örtü buzullarının kararlılığını korumaktır. Bu buzulların kaybı örtü buzullarının da hızla erimesi anlamına gelir.

Bu uzun girişten sonra son günlerin ilgi çekici konusu olan Larsen C Buzulu’ndaki kırığa gelecek olursak:

Larsen Buzulu Antarktika’nın Arjantin’e doğru uzanan sivri ucunun doğu tarafını kaplayan bir deniz buzuldur. Bu buzulun üç parçası Larsen A, Larsen B ve Larsen C diye adlandırılmıştır. Yarımadanın ucuna en yakın olan parça Larsen A aynı zamanda bu üç buzulun en küçüğüdür ve 1995 yılında koparak erimiştir.

Larsen B buzulunun ise çok daha dayanıklı olduğu düşünülmekteydi. Ancak bu buzul da 2002 yılı başında yaklaşık bir aylık bir süre içerisinde parçalandı. Yarından Sonra filminin başında bu buzulun “kopmasını” kullanıyorlardı. Ama bu buzul filmde olduğu gibi kırılarak Antarktika’dan ayrılmadı, neredeyse bir ay içerisinde olduğu yerde parçalara bölündü ve hızla eridi. Larsen B buzulunun kara üzerinde kalan parçasının da 2020 yılına kadar erimesi bekleniyor.

Bu buzulların en büyüğü olan Larsen C yaklaşık 50,000 km2’lik bir alanı kaplamaktadır. Kıyaslamak isterseniz, Marmara Bölgesi’nin alanı yaklaşık 68,000 km2’dir. Bu deniz buzulunun da kalınlığı 500 metre civarındadır. Bu buzulun tamamı kopup eridiğinde tüm dünyadaki deniz seviyesi 10 santimetre kadar artacaktır. Deniz seviyesindeki 10 santimetrelik bir artış herhangi bir kumsalın 1 metre kaybetmesi anlamına gelir. Ülkemiz açısından bakacak olursak uzak bir yerdeki bu buz kütlesinin erimesi 600 dönüm alanın denize kaybedilmesi anlamına gelir.

Son iki senedir Larsen C buzulunun ucundaki bir bölümde bir kırık oluşmuştu. 2016 Aralık ayında bu kırık 21 kilometre daha ilerleyerek 131 kilometre uzunluğa ulaşmıştır. Eğer 20 kilometrelik kalan kısım da kırılacak olursa bu dev buz kütlesi Antarktika’dan koparak sıcak denizlere ilerleyecek ve kısa sürede eriyecektir. 2017 yılı içerisinde kopması beklenen bu kütlenin alanı yaklaşık 6,000 km2, yani yaklaşık İstanbul ilinin alanı ile eşit büyüklüktedir.

Bu buz kütlesinin kopmasının belki bugün için bizlere deniz seviyesindeki 1 santimetrelik artıştan başka etkisi olmayacaktır, ama tüm bu bir santimetrelik artışlar zaman içerisinde toplandığından hepimizin hayatını derinden etkileyen sonuçları olacağından emin olabiliriz.

 

Prof. Dr. Levent Kurnaz

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Araştırma Merkezi Müdürü

You may also like

Comments

Comments are closed.