Köşe Yazıları

23. Dünya Enerji Kongresi: Enerji için feda edilen geleceğimiz

0

Parka giriş yasaklandı

“Giriş yasak bayan”. Bıkkın bir ifadeyle yüzüme bakmadan konuşan uzun boylu polis memuru kim bilir kaçıncı kişiye aynı cümleyi söylüyordu. “Niye kapattınız?” diye sorduğumda yüzüme dikkatlice baktı: “Uluslararası kongre var da, güvenlik için”. Etrafıma biraz bakınınca Nişantaşı Parkı’nın çepeçevre çelik polis bariyerleriyle sarıldığını fark ettim. “Kimin güvenliği?”, “Ne konferansı?”, “Kimi kimden koruyorsunuz?” gibi sorulardan vazgeçip “Ama parkın kedileri ne olacak? Hayvanlar dışarıdan gelen yemeklere muhtaç” diye ısrar ettim. Memur devam etti: “Sorun yok. Biri sabah akşam getiriyor yemeklerini”. Çaresiz koca parkın etrafından yürüyüp, ilk açıklıktan Beşiktaş’a doğru inerken arkama döndüm. Bir iki fotoğraf çekip yoluma gidecektim. Ama nereden geldiğini bile göremediğim bir polis memuru yanımda belirip “hanımefendi burada fotoğraf çekemezsiniz, yasak” dedi. Yine de iki fotoğraf çekebilmiştim. Allahtan polis memuru onları da sildirmeye kalkışmadı…

Polis barikatlari Nisantasi ve Macka Parklari

Polis barikatlari Nisantasi ve Macka Parklari

Çelik bariyerlerle çevrili bir kent

Manzara gerçekten acayipti. Sadece Nişantaşı Parkı’nın değil, Maçka Parkı’nın girişini ve Kongre vadisini de boydan boya saran çelik bariyerler dev bir açık hava hapishanesi yaratmıştı. Bariyerlerin arkasında parkta kalmış birkaç kediyse şaşkınlıkla dışarıya bakıyordu. Onlar artık bir hayvan hapishanesinin mahkûmlarıydı. Biz insancıklar da kaldırımlarında park edilmiş otomobillerden ve şantiye paravanlarından adım atacak yer bulamayan, yüz metreden fazla araç trafiğiyle kesilmemiş bir yolda yürümeyi unutmuş ve parklara girmeleri engellenen şehir tutsaklarıydık. Ne insana, ne hayvana, ne de bitkilere yer olmayan bir beton diyarının esirleriydik hep birlikte. Acaba hangi toplantının bariyerleriydi karşımıza çıkan yine?

23. Dünya Enerji Kongresi

Bunca tantana İstanbul Kongre Merkezi’nde 9-13 Ekim 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen 23. Dünya Enerji Konferansı için kopuyordu. Kongre merkezi çevresinde yüzlerce polisin görev aldığı, Kadırgalar, Bayıldım ve Taşkışla Caddeleri’nin trafiğe kapatıldığı ve Kongre Vadisi’nin çelik bariyerlerle kapatıldığı geniş güvenlik önlemleri kent hayatını cehenneme çevirmişti. Bu güvenlik histerisinden yakın çevrede olan parklar da nasibini almıştı. Ne de olsa Rusya devlet başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere dünyanın ve ülkenin kilit isimleri enerji yatırımlarını imzalamak ve hızlandırmak üzere mahallemize teşrif ediyorlardı. Biz sıradan fanilerin ayakaltında dolaşması elbette yakışık almazdı…

21

Peki, halka kapalı bariyerler arkasında yapılan bu kongrede politikacılar, devlet adamları ve yatırımcılar neler konuşuyordu? Öyle karanlık bir tablo var ki önümüzde. Bilmem ki nerden başlamalı söze? Ev sahipliği yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılış konuşması olan biteni özetler nitelikte. Erdoğan, “Suriye’ye, Irak’a,Ortadoğu’ya, huzur ve barış getirmek için el ele verelim. Halep’teki küçük bir çocuk şöyle ufka baktığında içi umutla dolmalı. Ancak bugün Halep’te ufka bakan çocuklar, uçakların ve helikopterlerin kendilerini hedef alan bombalarını görüyor” diyordu. Peki, bu haklı temennileri söyleyen de, Türkiye’yi bir enerji sevdasına cehennem koridoruna çevirmeye çalışan da aynı Erdoğan değil miydi?

Cumhurbaşkanı konuşmasına devam etti: “Türkiye’nin, Suriye ve Irak’taki mücadelesi alelade bir tercih değil, hayati bir zorunluluktur. Dünyanın enerji kaynaklarının güvenliği de bu bölgelerin terör örgütlerinden ve teröristlerin faaliyetlerinden arındırılmasına bağlıdır. Dolayısıyla biz kendi milli güvenliğimizde, bütün bunlarla beraber dünyanın enerji güvenliği için de mücadele ediyoruz”. İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burasıydı. Dünyanın enerji kaynaklarının, o kaynakları işletenler şirketlerin ve bu şirketlerden beslenen devletlerin güvenliği ve çıkarları için girilmeyecek savaş, ufku karartılmayacak ülke, kurulamayacak ittifak yoktu.

Doğal gaz boruları

Doğal gaz boruları

Konuşmasının başka bir yerinde Erdoğan, bu sefer de son dönemde düşen petrol fiyatlarından şikâyet ediyor, bunun enerji yatırımlarını olumsuz etkileme ihtimalinden kuvvetle kaçınmak gerektiğini anlatıyordu. Hatta maazallah doğalgaz fiyatları da inebilirdi. Bunlar gelecekte yatırımcıları olumsuz etkileyebilirdi. Fiyatların düşmesini önlemek için daha yakın bir koordinasyon ve iş birliği içerisinde çalışmak gerekiyordu. Evet, yanlış duymadınız, petrolün ve doğalgazın fiyatının düşmesinden endişe eden bir yatırımcı değil, dünyada en pahalı benzini kullanan ülkelerden biri olan Türkiye adlı ülkenin devlet başkanıydı. Ancak bırakın petrol ve doğalgaz gibi ikincil ihtiyaçları, su gibi temel bir ihtiyacın bile her geçen ay pahalandığı, üstelik içilemeyecek kalitede olduğu, kullanımına ayrı, içilmesine ayrı para ödendiği bir ülkede buna çok da şaşmamak gerekirdi. “Aman” diyelim, yatırımcıların kazancı azalırsa halimiz nice olurdu?

Türk Akımı Projesi’nde imzalar atıldı…

Kongrede son yıllarda dillerden düşmeyen Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı Projesi’ne dair anlaşma da Rusya ve Türkiye’nin enerji bakanlarınca imzalandı. Böylece her biri yılda 15 milyar 750 milyon m3 taşıyacak 4 hattan biri Türkiye üzerinden geçecek. Rusya’nın Anapa kenti yakınlarından başlayıp Karadeniz’in içinden 910 km boyunca uzayacak olan doğal gaz boru hattı Kıyıköy’de (Kırklareli) tekrar karaya çıkacak. Buradan Türkiye-Yunanistan sınırında bulunan İpsala’ya kadar uzanan boru hattı, Trakya’yı 260 kilometrelik boru hattıyla adeta ikiye bölecek.

Türk akımı projesi

Türk akımı projesi

Trakya sadece verimli tarım topraklarına sahip bir yer değil. Aynı zamanda dünyada birkaç benzeri olan longoz (subasar) ormanlarının da diyarı. Istrancalar’ın bulunduğu bu verimli topraklar, Ergene Nehri havzası ve subasar ormanlarıyla çok önemli sulak alanları içeriyor. Söz konusu boru hattı Trakya’da kesilmesi planlanan ağaç sayısı 3. Köprü için kesilenin iki katını bulacak. Sadece milyonlarca ağaç kesilmekle kalmayacak, Trakya’daki ormanların, tarım arazilerinin ve su havzalarının bütünlüğü de bozulacak. Proje tamamlanırsa Istranca ormanlarında %40’lık bir kayıp, su varlıklarında ise%80’lik bir azalma ortaya çıkacak. Üstelik hem iklim değişikliği, hem de sulak alanları, ormanlık arazileri ve tarım topraklarını yok eden binlerce maden, taş ocağı, kömürlü termik santral, HES, baraj, ulaşım ve kentsel yerleşim projeler sayesinde Türkiye’nin sulak alanların yarısı zaten yok olmuş durumda. Artık Trakya ülke için kritik öneme sahip son yaşam kaynaklarından biri haline geldi. Tabi politikacılar ve sermayedarlar için toprağın altı boru, üstü beton olurmuş, toprak kirlenirmiş, su bitermiş ne önemi var? Aman canım zaten 80 civarında yeni kömürlü termik santrali de yolda. Bir de bu oluversin çok mu? Türkiye enerji taşıma merkezi dönüşecek ya siz ona bakın! İçecek suyumuz, ekecek toprağımız kalmadığında doğal gaz içeriz, boru hattı süreriz artık…

Ha bir de nükleer santral projeleri var…

Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Akımı güzellemeleri yaparken nükleer enerjiden de bahsetmeyi ihmal etmedi. 2010’da Rusya Federasyonu ile Akkuyu nükleer enerji santrali projesinin gerçekleştirilmesine yönelik hükümetlerarası anlaşmanın da imzalandığını belirttikten sonra Japonya’yla da Karadeniz’de bir nükleer enerji santrali için anlaşma yapıldığını da hatırlattı. Erdoğan “Şimdi de üçüncü nükleer santral projesini hayata geçirmenin arayışı içerisindeyiz… Hedefimiz önümüzdeki yıllarda elektrik üretimimizin yaklaşık %10’nun nükleer enerjiden karşılanmasıdır” diyerek devam etti. 2013 yılında Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyesi 34 ülkede arasında ortalama elektrik kayıp kaçak oranı %6,65 iken Türkiye’de %15,46’ti. Bu oranla 34 ülkenin arasında sondan birinci olan Türkiye kaybını ortalama değere çekmek için gerekli altyapı yatırımları yapsa, nükleer santrallerde gerek kalmayacak demekti.

Daha başka enerji projeleri de imzalandı

Bir anlaşma imzalama şenliğine dönen Enerji Kongresi’nde ayrıca Türkiye ile KKTC arasında elektrikte iş birliği anlaşması da imzalandı. Saudi Aramco, 18 Türk şirketiyle ayrı ayrı mutabakat zaptı imzaladı. Böylece bu şirketlerin Saudi Aramco’nun çeşitli projelerinde ihaleye girmesi sağlanmış oldu. Kongrede İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz ile de görüşen Türk yetkililer Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğalgaz ihracı yapacak bir boru hattı kurulması seçeneğini de değerlendirdi. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin bir enerji merkezine dönüşmesi için kurulması gereken ittifaklar çeşitli ülkelerle kuruldu veya adımları atıldı.

Bariyerlerin ve kapalı kapıların ardında karartılan bizim geleceğimiz

Halkın giremediği ve dolayısıyla halkın faydasına bir şeyciğin konuşulmadığı bu konferans kapalı kapılar ve polis bariyerleri arkasında gerçekleşmeyecekti de ne olacaktı? Kedi diyarı Nişantaşı Parkı’nı mı merak ettiniz? Konferans bittikten sonra bariyerler çekildi, parka giriş yasağı kalktı. Artık insanlarla kediler buluşabiliyor. Ancak bu özgürlük ancak bir dahaki uluslararası konferansa kadar sürecek gibi görünüyor. Ama çok daha fena gelişmeler bizi bekliyor. Elektrik, gaz, ulaşım, sağlık, eğitim ve benzeri kamu hizmeti alanlarında yaşadığımız ticarileştirme dalgası, havadan toprağa, sudan enerjiye her alanda gerçekleştirilmesi gereken verimli kullanım ve tasarrufu engelliyor. Bir tarafta doğal gazın fiyatının düşmesinden endişelenen politikacılar, suya her ay zam yapan yerel yönetimler ve vatandaşa daha fazla elektrik ve su tükettirip daha fazla kazanan şirketler. Diğer tarafta en temel yaşam haklarına erişimi ekonomik olarak engellenen insanlar, yani biz sıradan faniler. Çözümü öbür taraftakiler değil, biz üretip uygulatacağız. Zira verimliği ve tasarrufu merkeze almayan, geleceğimiz pahasına enerji arzını artırmaktan başka bir hedefi olmayan bu yönetim anlayışı bizi yok edecek. Bu gidişatı durdurmazsak, yakında bırakın çocuklarımızı ufka baktığımızda bizlerin bile göreceği tek şey; kömürlü termik santrallerin kararttığı bir gökyüzü, nükleer enerjiyle bitirilmiş bir gelecek, parkları ve ormanları katledilmiş bir beton çölü.

22-akgun-ilhan

 

Akgün İlhan

You may also like

Comments

Comments are closed.