Hafta SonuManşet

Nehirlerle birlikte geleceğimiz de yok oluyor

0
Kırmızı akmaya başlayan Daldykan nehrinden bir görüntü daha

Nehirlerde yaşanan toplu balık ölümlerine her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. İklim değişikliğine bağlı olarak yağışların azalmasıyla su seviyesinin düşmesi; akarsu yataklarında yoğun yapılaşma; nehir havzalarında kurulmuş işletmelerin denetimlerin az olduğu dönemlerde arıtma sistemlerini masraftan kısmak için kapatması, sayısı her geçen gün artan maden ve taş ocaklarının faaliyetleri; baraj ve HES inşaatlarının neden olduğu hafriyat ve çimento benzeri atıkların birikmesi gibi nedenlerle nehirlerin kirlilik yükü zaman zaman kendilerini yenileme kapasitesinin üstüne çıkıyor.

Böyle durumlarda zaten var olan kirlilik artıp, görünür hale geliyor. Kamuoyu kirlilik meselesinden ancak ve ancak toplu balık ölümleri gibi ani ve çarpıcı olaylar meydana geldiğinde haberdar oluyor. Unutmayalım ki toplu balık ölümleri sadece bir türün popülasyonunu değil, nehir ekosistemlerini ve halk sağlığını da ilgilendiren bir meseledir.

Aman masraf olmasın! Peki ya ekolojik maliyet?

Geçtiğimiz ay Mersin’in Tarsus ilçesinde Seyhan Nehri’nin denize döküldüğü kesimde milyonlarca ölü balık sahile vurdu. Bu durum bir ay içinde dördüncü kez yaşanıyordu. Üstelik son dört aydır benzer olaylar sıklıkla tekrarlanmıştı. Olup bitenin nedeni Adana’daki bir atık su arıtma tesisinin çalıştırılmamış olmasıydı.

17

Mersin’de toplu balık olumleri

Aylardır cereyan eden balık ölümlerine rağmen bir şey yapmayan yetkililerin ilgisizliğinden bıkan vatandaşlar kendi ceplerinden ödedikleri parayla su tahlilleri yaptırmış, Adana’daki bu arıtma tesisinden sözüm ona arıtılmış olarak nehre verilen suyun dokunulmayacak kadar kirli olduğunu belgelemişlerdi. Felaket göz göre göre gelmiş, milyonlarca kefal masraftan kısmak uğruna görevini yapmayan bir arıtma tesisinin kurbanı olmuştu.

Maalesef bu olay münferit değildi. Benzeri olaylar geçen sene tam da bu zamanlarda Gediz Nehri’nde de yaşanmıştı. Gediz Nehri’nin Manisa Ovası’ndan geçen kısmında da toplu balık ölümleri olmuş; yayın ve sazan ölüleri kıyıya vururken, nehrin üstünü balçık tabakası kaplamıştı.

Gediz'de toplu balik olumleri

Gediz’de toplu balik olumleri

İç Batı Anadolu’dan geçip İzmir’in Foça İlçesi’nden denize dökülen Gediz, öylesine büyük bir kirlilik yükü taşıyordu ki daha önceden de defalarca toplu balık ölümlerine sahne olmuştu. Fakat bu sefer mevcut kirlilik 9 günlük bayram tatilinde daha da artmıştı. Çünkü tatilde denetleme olmamasını fırsat bilen bazı işletmeler, masraf olmasın diye arıtma sistemlerini çalıştırmamış, yağışların azlığı nedeniyle su seviyesi de düşünce nehirdeki kirlilik oranı kritik düzeyi aşmış ve tonlarca balığı öldürmüştü.

Türkiye’de nehirler açık atık kanallarına döndü

2016 yılının son aylarına yaklaşırken, nehirlerimizin kirlilik bilançosuna baktığımızda acı bir tabloyla karşılaşıyoruz. Sadece yazın Türkiye’nin dört bir yanında büyük toplu balık ölümleri yaşandı.

Ağustos sonlarında Sivas’tan doğup Karadeniz’e dökülen Türkiye’nin en uzun nehri olan Kızılırmak’ın şehir merkezi yakınındaki bölümünde tonlarca balık telef oldu. Civardaki çimento ve diğer sanayi fabrikaları nehri başından itibaren kirletirken, Kızılırmak geçtiği yerlerden aldığı zehri denize ulaşana kadar taşımaya hala devam ediyor.

Aynı ay içinde Bolu’nun Mengen ilçesinde bulunan Gökçesu deresinde de kirlilik nedeniyle toplu balık ölümleri yaşandı. Hatta dere simsiyah bir renk aldı. Kaçak avcılıkta kullanılan kirecin bu felaketin yaşanmasında önemli bir etken olduğu ortaya çıktı.

Ağustosun ilk haftalarında da Bartın Irmağı’nda hemen her sene olduğu gibi tonlarca balık öldü. Maalesef Kurucaşile ve Amasra Belediyeleri hariç Bartın Belediyesi de dahil olmak üzere tüm belediyelerin atıksularını arıtmaya tabi tutmadan ırmağa ve yan kollarına verdiği saptandı.

Temmuz ayında ise Balıkesir’in Altıeylül ilçesinde Üzümcü Çayı’nda yine binlerce balık öldü. Aslında bu durum son otuz senedir her yıl yaşanıyordu. Çevredeki Organize Sanayi Bölgesi’nden ve çay kenarındaki diğer işletmelerden suya zehirli atık bırakılmaya devam ettiği sürece de yaşanmaya devam edecek.

Haziranda ise Antalya’nın Serik ilçesindeki Köprüçay’daki balık ölümleri gündeme geldi. Köprüçay bir bölümü Köprülü Kanyon Milli Parkı sınırları içinde bulunan ve sadece bir kaç yıl öncesine kadar yılda 1 milyon ziyaretçiyi ağırlayan Türkiye’nin en önemli rafting merkeziydi. Şimdilerdeyse yüzmek, balık tutmak ve buradan tutulan balıkların yenmesi bile yasak. Zira nehrin ana kaynağı üzerinde inşa edilen Kasımlar Barajı ve HES projesi çayı kirletiyor. HES inşaatında kullanılan patlayıcılar, nehre dökülen betonlar, hafriyatlar ve diğer ağır metaller suda kolayca çözünemediklerinden dipte birikime neden olarak pek çok su canlısının üzerinde zehirli bir battaniye etkisinde bulunup, yaşama engel oluyor.

Türkiye’de 2015 sonu itibariyle sistemdeki toplam HES sayısının 564’e ulaştığını hesaba katarsak, nehirlerin nasıl bir baraj ve HES taarruzuna maruz kaldığı ortada.

Dünyanın nehirleri de kirli akıyor

Kirlenen nehirler bir tek Türkiye’nin değil, dünyanın da sorunu. Yerküredeki akarsuların yarısından fazlası ciddi oranda kirlenmiş durumda. Üstelik nehir kirliliği sadece gelişmekte olan yoksul ülkelerin sorunu da değil. Dünyanın en kirli on nehri listesinde Cuyahoga ve Missipi nehirleriyle ABD ve Ürdün Nehri’yle İsrail gibi zengin ülkeler de var.

Eylül’ün ilk haftasında Rusya’nın Daldykan Nehri’nin sularının tamamen kırmızı renkte aktığını belgeleyen fotoğrafları hatırlayalım. Nehir dünyanın toplam nikel rezervinin %40’ını bulunduran bu yerden geçerken daha önceki senelerde de defalarca toplu balık ölümlerine mekân olmuş, sorumlunun nikel üreticileri olduğu ortaya çıkmıştı.

Daldykan Nehri bir kez dada kan kırmızısı akıyor

Daldykan Nehri bir kez dada kan kırmızısı akıyor

Yine de geçen bunca zamana rağmen gereken önlemler alınmadı. Sadece 2016 yılında Mayıs ayına kadar Şili, Brezilya, Bolivya ve Kolombiya başta olmak üzere pek çok ülkede tonlarca balığın telef olduğu yüzlerce olay meydana geldi.

Kırmızı akmaya başlayan Daldykan nehrinden bir görüntü daha

Kırmızı akmaya başlayan Daldykan nehrinden bir görüntü daha

Maalesef iklim değişikliğiyle birlikte aşırılaşan iklim olayları gerek kuraklık gerekse sel olarak kendini gösterdikçe kirliliğin etkileri de artmaya devam edecek. Nehirleri fosseptik ve kimyasal zehir kanallarına dönüşmüş dünyanın sadece balıkları değil, insanları da ölüyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre yılda 3,4 milyon insan kirli su kaynaklı hastalıklardan hayatını kaybediyor. Gelişmekte olan ülkelerde hastalıkların %80’i kirli su kullanımından kaynaklanıyor.

Ne yapılmalı?

Ancak bu karanlık tablo değiştirilemez değil. Devletin öncelikle tatlısu havzalarında 300 metre kapsamı içinde olan her türlü yapılaşmayı engellemesi, var olanları da ortadan kaldırılması gerek.

Ayrıca akarsuları enerjinin hammaddesi olarak kabul edip kilometre başına HES kuran, gerek inşaat sırasında hafriyat, çimento ve dinamit gibi atıklarla nehirleri doldurup kirleten, gerekse HES kurulduktan sonra nehirlerin suyunu kesip kurutan mevcut yanlış uygulamalara son verilmeli. Bunca gereksiz enerji projesi yerine enerji tasarrufu ve verimliliği üzerine kafa yoran projeler hayata geçirilmeli.

Bunun dışında akarsu yataklarından inşaatlarda kullanmak üzere taş ve kum çekilmesi gibi nehir ekosistemlerini yok eden faaliyetlere de son verilmeli. Kömürlü termik santralleri, taş ve maden ocakları gibi ağır sanayi tesislerinin ve kentlerin atıksularını arıtmadan nehirlere vermesinin önüne geçilmeli.

Tüm bunları asli görevi toplumu ve doğayı korumak olan devletten talep etmek en temel yaşam hakkımızdır.

21-akgun-ilhan

 

Akgün İlhan

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.