Dış Köşe

Anayasa yapmayın; önce Anayasa’ya uyun…- İbrahim Ö. Kaboğlu

0

İbrahim Kaboğlu’nun yazısı birgun.net sitesinden alındı

15 Temmuz sonrası darbe girişimi ardından başlatılan ‘mini anayasa’ hazırlığı eşliğinde 2019 seçim hesapları yapılırken, AK Parti çevreleri ve TBMM Başkanı, ‘yeni anayasa’ sloganını yeniden gündeme taşımaya çalışıyor.

Mini anayasa

‘Mini anayasa’ paketinden kayda değer bir yenilik çıkmayacağı anlaşıldı. Eğer çıkacak olsaydı, şöyle bir teselli edici yanı olabilirdi: HDP dışlandığı için siyasi bakımdan eksik bir adım; ama hiç değilse anayasal düzlemde olumlu bir girişim olduğu için, ‘hukuki ilerleme, demokrasi eksiğini kısmen de olsa telafi etti’ denebilirdi.

Ne var ki, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin kaldırılması, yargı bütününde düzeltimler yapılmadığı sürece, psikolojik bir rahatlama ötesinde kayda değer bir katkı sağlamaz.

‘Tarafsızlık’ ilkesi ile takviye edilen ‘bağımsızlık’ gibi. Çünkü bağımsızlık bir statü, tarafsızlık ise bir erdemdir. Eğer bağımsızlık (md. 138), yürütme organı tarafından sürekli ihlal edilirse, buna tarafsızlık ilkesinin eklenmesi, yine sadece psikolojik bir rahatlama sağlar.

Jandarma Genel Komutanı’nın, -İçişleri Bakanlığına bağlanması sonucu- MGK’den çıkarılması ne tür sonuçlar doğurur? 2001 Anayasa değişikliği ile Milli Güvenlik Kurulu (MGK), neredeyse CB başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu hâline getirildi. Buna rağmen son yıllarda, ‘güvenlik zirvesi’ adı altında yapılan toplantılar, Anayasa’da yeri olmayan ‘fiili durum’ sürecinde yer alır.

Türkiye’yi 15 Temmuz gecesinde götüren süreç, ‘anayasasızlaştırma’ eşliğinde çok yönlü güvenlik zaafı değil mi idi?

Şu halde ‘mini’ çekiciliği nereden kaynaklanıyor?

Seçim hesapları

Öyle ya, bir kısım ‘erkek mahlûkat’ için, giyim tarzı olarak mini tahrik edici, maksi ise çekici; keşke, ‘mini anayasa’ paketi de, -değinilenlerin tersine- olumlu nitelemeleri hak edecek içerikte olsaydı.

Yansıyan haberlere göre, üçlü çalışma, anayasal çekicilikten uzak; ama toplumu yatıştırma ve seçim hesaplarını gizleme görünümü veriyor.

Bilindiği üzere, 2019, yerel, cumhurbaşkanı ve yasama olmak üzere üçlü seçim yılı olacak.

‘TBMM görev süresi, yeniden beş yıla çıkarılırsa seçimlerin bu şekilde örtüşmesi önlenmiş olur’ görüşü de var. Aslında böyle bir tartışma açılacaksa eğer, bu, CB’nin seçim tarzı ve görev süresi ile birlikte yapılmalı; çünkü hepsi 2007 Anayasa değişikliğinde kotarıldı.
Üçlü kıskacın anlamı

Bugünlerde asıl dikkat çeken husus, başta TBMM Başkanı gelmek üzere, AK Parti çevrelerinin ‘yeni anayasa’ arayışını yeniden dillendirmeye başlaması.

15 Temmuz Darbe Girişimi ile Anayasa arasında bağlantı kuran da aynı çevreler: Nedeni 1982 Anayasası ve darbe sürecinden kurtulmak için yeni bir anayasa gerekli.

Oysa gerçek şu: Darbeye giden yolu Anayasa değil, anayasasızlaştırma döşedi.

Anayasal bilgi kirliliği eşliğinde hep Anayasa’ya meydan okundu; Anayasa’nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı yerine, seçilmişlerin tercihleri ve eğilimleri öne çıktı. Kamu hizmeti ve Devlet örgütüne ilişkin emredici anayasal hükümler açıkça ihlal edildi. Anayasa’ya aykırı söylem, işlem ve eylemler bütünü hukuku, dolayısıyla ‘hukuk devleti’ni çökertti. Şimdi, çıkış yolu olarak, Anayasa’ya saygı yerine, yeni anayasa gösteriliyor.

Tam tersine, yapılması gereken ilk iş, yürürlükteki Anayasa üzerindeki üçlü kıskacı kaldırmak: Bilgi kirliliği, anayasızlaştırma ve anayasa fetişizmi.

Çok yazdım; ama ısrarla yinelemek gereği açık: Eğer yürürlükteki Anayasa’ya asgari saygı yerine, yeni anayasa söylemi ile toplum yeniden oyalanmaya başlanırsa, Türkiye, 2019 yılına zor ulaşır. Bu nedenle, en acil sorun, 2019’un üçlü seçim kıskacı kaygısına bugünden kapılmak değil, dünden bugüne adeta bir halka şeklinde birbirine geçirilen üçlü kıskacı ortadan kaldırmak: Anayasal bilgi kirliliği, saygısızlık ve tapınma.

Türkiye’yi kaosa sürükleyen bu üçlüdür; bu alışkanlıktan vazgeçilmez ise, kaosun yıkıma dönüşme tehlikesi güçlüdür.

‘Mini anayasa’ adı altında başlatılan üçlü çalışma, 15 Temmuz kırılmasının ardından Anayasa’ya saygı aracı veya kaldıracı olma işlevini görebilirdi; ne var ki, şimdilik görünen, bunun bir gündem saptırması olduğu. Bu ‘uyutucu oyun’, kesinlikle reddedilmeli…

İbrahim Kaboğlu – Birgünibrahim-kabog%cc%86lu

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.