Hafta SonuManşet

[Kuşlar, Orman ve Ben] Bir an var an’dan içerü

0

Türkiye’de Doğa ve İnsan Konularının Yakın Tarihi’nde Tanıklıklar

Güneşin Aydemir

7

BİR AN VAR AN’DAN İÇERÜ

Sivrisinekten bayıldınız biliyorum, daha anlatacaklarım var ama kısa bir ara verelim. Malum proje, yaşamda sivrisinekler dışında da pek çok şeyin olduğunu öğreten bir okul gibi olmuştu…

I

Siz hiç bir Sığla ormanında yürüyüş yaptınız mı? Dünyanın en güzel ormanıdır. İçinden sular akar, Sığla ağaçlarının yaprakları öylesine zarif, öylesine güzel şekillidir ki, güneş ışığı ormanın içinde türlü ışık oyunu hazırlar sakince adım atanlara. Sonradan öğrendiğim kadarıyla Japonca’da tam da buna denk düşen bir kelime varmış: Komorebi. Ağaçların yapraklarının arasından süzülüp gelen gün ışığı anlamında kullanılıyormuş. Eh Haiku gibi bir öğretisi olan bir kültür için oldukça doğal değil mi?

66

Sığla ormanında da dışarısı ne kadar sıcak olursa olsun, içerisi o kadar korunaklı, o kadar serindir. Reçine akıttığı zaman, inanılmaz bir koku da sarar etrafı, ormanın diğer kokularına bir çeşni olarak katılır, sessiz ve derin bir koku. Hani derler ya, anne karnı gibi. Tam öyle. Orman bu, karşınıza ne çıkacağı belli olmaz. Karanlığa, bilinmeze dair duyduğumuz korku ormanda tek başına kaldığımız anda ortaya çıkıverir.

Sığla, bir diğer adıyla Günlük ağacı, Latince ismiyle Liquidamber orientalis, son buzul çağından kalma bir tür. Biyolojide relikt (kalıntı) endemik olarak geçiyor. Dünyadaki yayılımı Anadolu topraklarında, Muğla ili içine sıkışıp kalmış bu türün bazı akrabaları var elbette başka yerlerde bulunan ama bu tür bakın şu işe ki bizim de bulunduğumuz bölgedeydi. Köyceğiz başta olmak üzere, Dalaman, Ortaca, Fethiye, Marmaris’in çeşitli yerlerine yayılmış, adalar halinde bulunan ormanlar halindeydi. Sığla ağaçlarının kokulu reçinesinden ilaçlar, buhurlar, parfümler yapılıyor. Rivayet odur ki Kleopatra bu ağacın yağıyla tenini ovuyor ve koklayanların başını döndürüyordu!

Biz de Dalyan’da kalıyor, tatil günlerimizde çevremizi tanıyalım gezilerine çıkıyorduk. Bisikletle Ortaca’daki ufak korunun içine gidiyor, orada ufak derelerin içine köklerin uzatmış sığlaların dibinde oturuyor, masallardan bir masal günü yaşıyorduk.

70

Bir keresinde bu ağaçlardan topladığımız reçineleri laboratuar imkanlarımızı kullanarak parfüm haline getirmiştik. Sonra odayı temizleyen kadıncağız deney tüpünü düşürüp kırınca etraf 3 gün Sığla kokmuştu.

Çalışma alanımız içinde kalan Dalaman Açık Cezaevi de bir Sığla ormanı içindeydi. Mahkumlar, orman içindeki odalarında kalıyorlardı. Biz de burayı ziyaret edip, sivrisineklerin yaşam alanlarını incelemiştik. Bu mahkumların çalıştığı bir de lokanta vardır Dalaman’da. Tek çeşit yemek çıkar: tavuk-pilav-ayran.

II

Bir milyon ateş böceğini gördüm. Gece kaldığımız otelden Dalyan’a bisiklet sürerken iki yanı ufak dere yatağı olan bir yoldan geçiyorduk. Birden dengemi kaybedip (sakar olduğumu söylemiş miydim?) bisikleti kanala doğru sürebilmeyi başardım. Bereket, bu dere böğürtlen çalılarıyla kaplıydı ki bisikletim ve ben şimdi olsa Youtube’da enteresan görüntüler başlığı altında yer alacak bir görüntüyü sergiliyorduk.

72

Böğürtlen çalıları üzerinde asılı kalmış olan bisiklet ve üzerindeki ben. Arkada “Güneşin, iyi misin?” sesleri. İyi olmak ne kelime, kalbim güm güm atıyordu. Can havliyle, ne olacağını bilmediğimden ve aklıma acaba şimdi hangi hayvan beni sokacak düşünceleriyle yavaşça gözlerimi açtım. Bir yandan da akıbetimi bir an önce anlamak istiyordum. Bir de ne göreyim? Doğanın mucizesi işte, o kapkaranlık gecede, o kapkaranlık çalılıkta yanıp sönen bir alem karşımdaydı. Bu kadar çok ateş böceğini daha önce bir arada nerede görecektim, bu ufak kaza olmasa? “Durun” dedim, “beni burada bırakın!”. Beni burada bırakın ve bu anı durdurun.

III

Biz bataklık bataklık gezip sivrisinek peşinde ve kaşıntılar içinde çile günlerimizi doldururken bir kısım arkadaşımız da Dalyan Kumsalı’nda kaplumbağa sayıp, bol bol denize giriyorlardı. Dalyan, nesli tehlike altındaki Caretta caretta kaplumbağaları ile adını duyurmuş İztuzu Kumsalı’na açılır. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü, 80’lerin başında Remzi Geldiay tarafından yapılan ön izleme çalışması dışında bu konuda de bilimsel çalışma yapan ilk akademik birimdir.

68

Prof. Dr. Füsun Erkakan yönetimindeki ekibin başında Ali Fuat Canpolat vardı ki Ali Fuat o dönemde bu konuda doktorasını yapıyordu. Caretta caretta’ların korunması için yapılan çalışmalar Türkiye’deki doğa koruma macerasında önemli bir kilometre taşıdır. Ama bu konu bir başka yazının konusu. Zira ileride buna detaylı bir şekilde geri döneceğiz. Böyle geçiştirmek olmaz. Ama şu kadarını söylemem gerek, yaşamını engin denizlerde geçiren bu koskoca kaplumbağanın kilometrelerce uzunluktaki kumsalda her yıl gelip hemen hemen aynı yerleri kazarak içine yüzlerce yumurta bırakma anına tanık olmadıysanız eğer, yaşamınızda eksik kalan bir şeyler var! Kumların altında olgunlaşıp çatlayan ufak yavruların denize koşturmalarını da görmediyseniz, çok çok eksiksiniz. Nasıl tamamlanırsınız bilemiyorum! Bu anları gören bir kişinin etrafına, denize, kumlara, canlılara ve cansız zannettiğimiz her şeye karşı bakışı değişir.

O tanıklık sizi başka bir insan yapar. Biliyorum da söylüyorum. Kesin bilgi!

IV

Karayılan upuzun bir yılan. Üstü kapkara, altı pembe-beyaz. Köylülerin en çok korktuğu yılanların başında gelir. Zehirsizdir lakin çok güçlü bir hayvandır, kendisini kamçı gibi kullanarak düşman bildiğini bir güzel pataklar diye rivayet olunur.

71

Dalyan’da bir sabah. Odalarımızdan çıkıp kahvaltıya doğru yollanırken, binanın yan tarafındaki açık alanda iki karayılanın çiftleşme dansına tanık olduk. O nasıl bir ritüel, nasıl mistik bir andı öyle! 1,5-2 metre uzunluğundaki hayvanlar karşılıklı birbirlerine doğru kayıyor, belli bir mesafeye gelince gövdelerini ayağa kaldırıyor, birbirlerine sarılıyor, helezon şeklinde. Ardından tekrar açılıp yeniden aynı hareketleri yapıyorlardı.

Bu hor görülen, düşman bellenen, uzak durulan, katli vacip hayvan tüm zarafetiyle karşımızda gösteri halindeydi. İşte aşk bütün görünürlüğü ile karşımızda zuhur ediyordu. Adeta büyülenmişçesine, nefeslerimiz tutup seyrettik. Ne kadar bir süre bunu devam ettirdiklerini hatırlamıyor. Zaman durmuş gibiydi.

Devam edecek

65-Güneşin-Aydemir

 

Güneşin Aydemir

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.