Hafta SonuKitapManşet

Son dönemin Yeşil Kitapları

0

Nükleer Felaketle Yaşamak

16Nükleer santral kazaları tüm gezegeni tehdit ediyor. Gelişmiş geçinen Rusya’sından, Japon-yası’na, ABD’sinden Fransa’sına kadar,  herhangi bir kaza sonrası santralde çalıştırılan işçiden, bölge halkına ve hem o ülkenin hem yakın coğrafyadaki ülkelerin vatandaşlarının hem de konta-mine olmuş ürünleri satın almak zorunda bırakılan çok uzak ülkelerin tüketicilerine kadar herkes büyük yalanlar, bilgi saklamaları ve en temel sağlık haklarından dahi mahrum bırakılmaktadır.  Bütün bunları değerlendirmek için, üzerinden geçen makul sürelerle verilerin daha belirginleştiği Çernobil ve Fukuşima kazalarında nasıl uygulandığını bu kitapta okuyacaksınız. Öylesine ki Japonya gibi bir ülkede, nükleer kazadan sonra yapılacak ilk iş olan iyot tabletlerin dağıtımı bile yapılmamıştır ve sonuçları daha şimdiden çok ağır olmuştur.

Peki Çernobil’de yaşananlar, Fukuşima’da başarıya alışmış ve teknolojiye belki de dünyada en çok inanan Japonlara ders oldu mu? Kitap bu karşılaştırmanın da izini sürerek, bir yanıyla da güç sahiplerinin eğilimlerinin, sivil toplumun etkililiğinin, tıp camiasının örgütlüğünün, bilim insanlarının bağımsızlığının ve gazetecilerin cesaretinin önemini sorguluyor. Biz özellikle Türkiye’de artık çok iyi biliyoruz ki vatan hainliği ile sevgisi arasındaki çizgi, iktidarın tercihine kalmıştır. Bir şekilde her iki kazadan da en çok zararı görme ihtimali olan insanların, örtbas etmelere değil, sonuçlarıyla oynanmış raporlara değil, nükleer lobisinin finanse ettiği araştırmalara ve boş umutlara değil, güvenilir bilgilere ve desteğe ihtiyacı vardır. Kaldı ki bütün kazanın 300 yıla kadar sürecek etkilerini ortadan kaldırmak için, yine bu en çok zarar gören yurttaşların vergileri kullanılıyor.

Nükleer serpintinin cinsi, yarılanma ömrü ve bunların bitkiler, hayvanlar genel olarak doğal ekosistem üzerindeki etkileri ise insan merkezli düşünenlerin dahi ihmal edemeyeceği düzeydedir çünkü bunların çoğu dönüp dolaşıp besin ya da su olarak insanlar tarafından tüketilmektedir. Ancak dünyaya başka bir gözlükle bakmayı becerebilenler için, ömürleri çok kısa olan mavi kelebeklerin nasıl etkilendiği de önem taşır. Ömürlerinin kısalması, kanat uzunlukların azalmasının yanı sıra yeni nesillerdeki mutasyonlar, gelecek için çok kaygı vericidir.
İronik bir gelişme ise, nükleerden elde edeceğimiz enerji olmazsa yaşam durur sloganları atan lobicilerin söylediklerin tam tersine, kazadan sonra 17 adet nükleer güç santralini (toplam reaktör sayısı 48) kapatan, hem de bu kadar teknoloji ve elektrik bağımlısı bir ülke olan Japonya o zamandan beri nükleer enerjiye muhtaç olmadan yaşamıştır ve bugün de tekrar çalıştırılan 2 reaktör dışındanükleersiz yaşamaktadır.

Bütün bu kazaların bize öğrettiği bir önemli unsur ise, tıpkı küresel iklim değişikliği gibi, nükleer santraller de bulundukları devletlerin sorumluluğundan fazlasını, yani bütün gezegende yaşayanları ilgilendiriyor. Bu nedenle hangi ülkede yapılırsa yapılsın, yarın onun olumsuz etkilerine maruz kalacak tüm insanların bunlara direnmeye hakkı vardır.

Nükleer Felaketle Yaşamak
Angelika Claussen&Alex Rosen
Çeviren: Alper Öktem
Yeni İnsan Yayınevi
2016

***

Doğa Doğayı Seviyor

17Doğa, doğayı çok seviyormuş. Yazın yüzmeye, ilkbaharda kırlarda dolaşıp çiçek toplamaya, kışın kartopu oynamaya bayılırmış. Bir sonbahar sabahında yağmur yağdığını görüp üzülmüş. Ama dedesinin Doğa’ya sonbaharı sevdirecek bir oyunu varmış.

Küçük okurların yakından tanıdığı Koray Avcı Çakman, Değerler Eğitimi Serisi’nin dokuzuncu kitabında doğa sevgisini doğada gezdirerek anlatıyor.

Mehmet Akif Kaynar’ın neşeli çizimleriyle…

Doğa Doğayı Seviyor
Koray Avcı Çakman 
Kırmızı Kedi Yayınevi 

***

Sudan Sebepler
Türkiye’de Neoliberal Su-Enerji Politikaları ve Direnişleri

18İlk kez 1990’lı yılların ikinci yarısında Bergama’da ve Artvin Cerrattepe’de siyanürlü altın madenciliğine karşı gelişen mücadeleler ile görünürlük kazanan yerel çevre hareketleri, son 10 yılda talepleri, yöntemleri, mekânsal dağılımı ve bileşenlerinin niteliği itibariyle olağanüstü bir çeşitliliğe ulaştı. Nükleer, termik ve rüzgâr santrallerinden, taş ve mermer ocaklarına; yol, tünel ya da elektrik iletim hattı inşaatlarından ormanlık alanların imara açılmasına, neredeyse her gün en az bir projenin yeni bir protestoya ya da davaya konu olmasına tanığız. Vadi vadi, kasaba kasaba hatta köy köy örgütlenen “yaşam alanı savucunuları”, 2000’lerin başından beri doğanın ve müştereklerin daha önce görülmemiş ölçüde piyasa ilişkilerine açılmasının toplumsal, ekolojik ve ekonomik etkilerine direniyor.

Doğu Karadeniz’den, Hasankeyf’e, Ege’den Munzur vadisine uzanıyor; Türkiye taşrası ve kırsalının hangi “sudan sebepler” nedeniyle ayağa kalktığını sorarak devlet, toplumsal mücadeleler, iktisat arasındaki açık çatışma noktalarını gözler önüne seriyor.

Sudan Sebepler
Derleyen: Cemil Aksu, Sinan Erensü, Erdem Evren
İletişim Yayınları
2016

19-Barış Gençer Baykan

 

 

Derleyen: Barış Gençer Baykan

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.