Hafta SonuKültür-SanatManşet

[FotoÖykü] Ziyaret ağacı – Abdulkadir Taşkesen

0

“…Neden böyle güzelsin hâlâ? Yoksa ele avuca sığmayan ölüm mü âşık oldu sana? İnanayım mı, o iğrenç canavarın bu karanlıkta sevgilisi olasın diye seni sakladığına?…”

Köy sakinlerinin lambalarını soğutup uykuya geçtiği gece yarılarında, Ali Amca mütemadiyen evinin damına çıkar. Köyün tepesinde bulunan ziyaret ağacından gözlerini ayırmadan birkaç sigara içer öyle uyurdu.

Ali Amca’nın her gece içtiği sigarasıyla, gözlerini ayırmadan baktığı o ziyaret ağacı, büyüklerimizin tabakasından tütünü arakladığımız gibi soluğu aldığımız mekânımızdı. Tepeden köyü izlerken; tütünümüzü yaprağa sarar içer, olmadık hayaller kurar, dertleşir, eğlenirdik.

13224171_10208761263165648_1946647767_o

Hiç unutamayacağım o karlı, soğuk ve puslu kış sabahı erkenden uyanmıştım. Babamım tabakasından tütünü aldığım gibi kimseyi uyandırmadan sessiz adımlarla evden çıkmış, mabedimize doğru yürümeye başlamıştım. Ayakkabı izlerimi örtecek kadar lapa lapa yağan karın altında, bir yandan hızlı adımlarla ilerlerken öte yandan tütünü acemice sarmaya çalışıyordum. Ziyaret ağacı göz hedefime girdiği anda, birinin silueti takıldı gözlerime, “Sabahın bu erken saatinde kim ki?” diye düşünerek, korkak adımlarla yavaş yavaş yaklaştım. Korku ve merak içimi kemirirken vardığım ağacın altında bekleyen biri yerine, beyaz bir iple dalında sallanan Cemile’nin bedenini gördüm. O güzelim yüzü morarmış, renkli gözleri hareketsiz ve açık kalmış, kollarıysa iki yana doğru sarkmıştı. En sevdiği -düğünlerde bayramlarda giydiği-, sarı eteği rüzgârda savruluyordu. Lastik ayakkabılarından biri ayağından çıkmış, güzelim saçları ve narin bedeni beyaz kar örtüsüyle kaplanmıştı.

Bu beyaz acı karşısında, rengim benzim solmuştu, dişlerim soğuktan birbirine vururken vücudumdan sıcak terler akıyordu. Ruhum titriyor, yüreğim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Belki ölmemiştir umuduyla ufak kartopları yapıp koluna bacağına denk gelecek şekilde fırlatıyorum. Hiçbir tepki görmeyince olduğum yere çöktüm. İçimdeki korkuyu ve duyduğum acıyı hafifletsin diye yolda sardığım kaçak sigarayı yaktım. Artık Cemile olmayan cansız bedeni acı dolu gözlerle bir süre izledim. Aç karnına, üst üste içime çektiğim sigara, başımı ağrıtıp midemi bulandırmaktan başka bir işe yaramadı. Ağaçta asılı kalan güzel bedeni görmeye daha fazla dayanamayarak, kara haberi vermek üzere, salya sümük ağlayarak köye doğru koşmaya başladım.

Köyün üst tarafında bulunan çeşmeye vardığımda, çığlıklar içinde kendimi yere bıraktım. Haykırışlarımı duyan köylüler koşarak geldiler. Yarım yamalak sözlerimden durumu öğrendiler. Kısa süre sonra kimi ziyaret ağacına doğru giderken, acı tabloyu görmeye cesareti olmayanlarsa çeşmenin başında bekleyerek ağıt yakmaya başlamıştı bile.

Sonra kalabalığın arasında yalınayak gelen annesi, Sultan Teyze’yi gördüm. Koluna girmiş iki kadının elinden ağır cüssesini kullanarak her kopuşunda, dizlerine ve göğsüne sert yumruklar indiriyordu. İki eliyle kavradığı uzun entarisini yırtarak, kalabalığı ve onu tutmaya çalışanları savurarak tepeye doğru tırmanmaya çalışırken yaktığı ağıtlar tüm köy halkını ağlatıyordu. Her ağlayışımızda, “Erkek adam ağlamaz!” diyen Ali Amca’nın yüzlerce köylünün içinde hüngür hüngür ağladığına ilk orada şahitlik yaptım.

Ben kendime gelemeden köyün erkekleri Cemile’nin cansız bedenini battaniyeye sararak evine getirdi. Annesi, iki defa düşüp bayılmasına rağmen, kızını kendi elleriyle yıkadı, sardı ve tabuta bıraktı. Üzerine battaniye örtülmüş tabutu köyün meydanına taşıdık. Şiddetini artıran kar gibi, çevre köylerden gelen insanların akınıyla meydan kalabalıklaştı. Cenaze namazından sonra tabutu birkaç yüz metre ilerde bulunan köy mezarlığına kadar omuzlarda taşıdık. Dualar eşliğinde yerin bir kaç metre altına gömdükten sonra çamurlaşmış toprakla üstünü kapattık.

13214482_10208761262925642_2126463323_o

Birkaç gün tüm köy halkı yasını tuttu, aileyi yalnız bırakmadı. Sonra… Sonra, ölenle ölünmez deyip herkes işine gücüne döndü. Aile yapayalnız kaldı. Yas bitti ama ailenin acısı bitmedi. O günden sonra evlerinde şiddetli tartışmalar eksik olmadı. Kızının ölümünden sonra ilaçlarla ayakta durmaya çalışan Sultan Teyze’nin durumu gün geçtikçe kötüye gitti. Artık ilaçların da faydası olmayınca, çocukları son çare olarak -istemeyerek de olsa- tedavi görmesi için akıl hastanesine yatırdı. Ali Amca ise o günden sonra kimseyle konuşmadı. Sultan Teyze’nin yokluğunda çocuklarının bakımına muhtaç kaldı. Her gece ziyaret ağacına doğru bakarak sigarasını yakmayaysa devam etti.

Gülümseyişi ile çevresine can veren, gidişiyle canlar yakan, daha hayatının baharındaki, on sekizlik gül goncası Cemile ‘kendini neden öldürdü?’ sorusuna cevap veren olmadı. Hangi özlemin veya çözülmez sırrın acısına dayanamadı, kimse bilemedi. Köyümüzün en güzel kızının intiharının sebebini bilenlerden biri aklını, diğeriyse dilini yitirdi. Banaysa ziyaret ağacına bakarak, sarma sigaramı içerken bu öyküyü yazmak düştü.

NOT: Fotoğraflı kısa öykülerinizi (öykü yazarı ve fotoğrafı çeken farklı kişiler olabilir) ‘[email protected]’ adresine gönderebilirsiniz.

15-Abdulkadir Taşkesen

 

Öykü ve Fotoğraflar: Abdulkadir Taşkesen

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.