Hafta SonuManşet

Dünya Günü’nde Dünya Şairlerinden beyitler

0

Bizi hem kölesi, hem efendisi yapan toprak, sana şükranlarımızı sunmaya geldik.

“Selam size, Zeus’un kızları, verin bana o büyülü sesinizi, kutlayın benim dilimden ölümsüzler soyunu, onlar ki doğdular toprak ana ve yıldızlı gökten, karanlık geceden, suları acı denizden. Söyleyin nasıl doğdu tanrılardan önce toprak, ırmaklar, şişkin dalgalarıyla engin deniz, pırıl pırıl yıldızlar ve üstümüzdeki sonsuz gökler. Sonra nasıl doğdu onlardan her varlığı borçlu olduğumuz tanrılar, nasıl paylaştılar şanları şerefleri, ve nasıl yerleştiler kıvrım kıvrım olympos’a, anlatın bütün bunları, ey Musalar, ta başından başlayıp anlatın, ne vardı hepsinden önce anlatın.

39

Yunan şair Hesiod tanrıların ve evrenin yaratılışını, toprak ananın doğuşunu MÖ. 750-700 yıllarında Theogony ‘de böyle anlatmıştı. Biz de 2016 Dünya Günü’nde (Earth Day) dedik ki ; kaostan sonra varolan toprak; bizi hem kölesi, hem efendisi yapan toprak; vefası yok, cefası çok insanoğlunu bağrına basmaktan geri durmayan toprak; sana şükranlarımızı sunmaya geldik.

Palermo’da sanatçılar ‘Bakın geleceğimizi ellerimizle yok ediyoruz ‘ demek için seslerini rüzgara katıp ulaşabildikleri kadar çok insana ulaşmak, evrensel bir kaynaşma ve birleşme ritüeli oluşturmak için biraraya geldiler. Doğanın verdikleri , dünya edebiyatından şiirlerle, lirik şarkılarla, dansla, performanslarla kutsandı. Paneller ve sempozyumlarla etrafımızı kuşatan ateş çemberinin daraldığına, doğayı yok ederken, sonunda bir akrep gibi kendimizi yok etmekte olduğumuza dikkat çekilmeye çalışıldı .

41

Anın eylediklerini uzun soluklu bir belleğe yüklemekti niyet. ‘Peki bu şiirlerin, şarkıların doğayı korumaya faydası ne?’ diye sorsalardı eğer: İnsan sadece bilinçle değil, düş kurarak da değişen bir varlıktır derdik .

İşte böyle şenlikli bir günde Romantizmin, doğayı taklit eden ve düş kurabilen zeki hayvanlarına dönüştük. Birbirinden farklı dillerdeki dizelerin seslerine karıştı bahçenin sesi. Japonya’dan gelen Sora Miri’nin şiiri bambular arasında butoh dansına eşlik ederken şöyle diyordu.

Rüzgar ya da fırtına
Ah işte bambunun sesi
İşte burda !

Şiirleri dinledikçe yüreğimizin kuruyan kabuklarını koparıp attık, güneşe çarpan alnımızda bir aydınlık… Ruhumuz, ince soğan zarları gibi ayrılıyordu bedenimizden, kınından çıkmış bir coşkuyla yürüdük. Palmiyelerin ve portakal ağaçlarının altında Filistin’li Zaid Hattab’ın şiiri bizi bekliyordu.

43

“ Her şeyi benimle bir olan toprak,
Alnında benim izlerimi taşıyor.
Eğer bir gün gidersem kalbinin her zerresi
beni soracak,

‘Her güzergahın bana karışmışken, nereye?’
Ve ben adımlarımı ileri atarak yürürken kutsal sevgimi göndereceğim
Kutsanmış sözcüklerle
Kokusunu dualarıma taşıyarak…”

Ve toprağın sesi Filistin’li şair Najwan Derwish’in dizelerini takip etti;

“….
Seninle birlikte salınan ağaçları düşlemekte hiç fena bir şey yok,
Çünkü rüzgar sen düşlerken alacak seni
Çünkü, sen de tıpkı bu ağaçlar gibi yaşadın; topraksız, köksüz.”

40

Portakal bahçesinden bambulara, akvaryumdan ejderha ağacına yürüyüp Senegal’li ABDOULAYE BA ile buluştuk. Leopold Sedar Senghor’den Afrika’yı okudu bize. Senegal’in baobablarını , masallarını dinledik.

“Afrika Afrika’m benim.
Başeğmez savaşçıların Afrika’sı
Hani o ata yadigârı ovalara adını yazmış
Hani o büyükannemin şarkılarındaki
Karşı ırmak boylarındaki
Savaşçıların Afrika’sı
Ben seni hiç görmedim
Kanın damarlarımda oysa
O güzelim kara kanın
Kırları bayırları sulayan
O güzelim kara kanın
Bulaşır terlerine
Kölelikten canı çıkan çocuklarının
Afrika söyle bana Afrika
Senin sırtın mıdır bu
İki büklüm ezilgin olan
Küçük görmelerin ağırlığı altında
Kızıl yaralar açan sırtında çiçek çiçek
Kırbaç kırbaç inleyen sen misin yaz sıcağında
Erkek bir ses yanıtlıyor
Mert oğlum büyüyor işte yiğit ve güçlü
Burada bunca viranlığın ortasında
Beyaz soluk çiçeklerden bir ağaç
Afrika bu senin Afrikan
Yeniden dallanıp yeşeriyor bak sabırla inatla
Sunarak ürünlerine yavaş yavaş
Acı tadını özgürlüğün.

(Leopold Sedar Senghor)

Orhan Veli, Sicilya’lı balıklçılar ağlarını denize atarken onun sözcüklerini yinelemelerini düşlemişti. Biz balıkçılara onun sözlerini yineletmekle kalmayıp, kuşlarla, ağaçlarla hep birlikte ‘ Birdenbire’ de dedik.

37

“Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere;
Gökyüzü birdenbire oldu;
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.

Birdenbire;
Her şey birdenbire oldu.
Kız birdenbire, oğlan birdenbire;
Yollar, kırlar, kediler, insanlar…
Aşk birdenbire oldu,
Sevinç birdenbire…”

(Orhan Veli Kanık)

Bugün sanat, eski çağlarındaki anlamına geri döndü; iyileştirici, tılsımlı özüne… Yaşamın gerçekliğinden ayrılmış değil de, tam tersine yaşamın kaynağına, doğaya odaklanmış; varoluşumuzun özüne doğru rehberlik etti bize . Biz miydik, elfaf mıydı güneşten saklanan gölge? Veda ettik güne Pablo Neruda ile …

38

“Toprak yüreğin bize
Doğurganlık ve sevda sözleri getiriyor;
Şarkımın gücüne sesleniyor
Ben uyurken
Yüreğime dokunarak
Düşümdeki
Ağaçlar çiçekleniyor;
Uyanıyorum, gözlerim apaçık
Ve sen
Derime
Şarkımın kararan yıldızlarını
Dikiyorsun.”

(Pablo Neruda)

44-Şenay-Boynudelik

 

Şenay Boynudelik

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.