Doğa MücadelesiManşet

Ölüm, Latin Amerikalı çevre savunucularının her an yanı başında

0
Berta Caceres Flores, 2015 yılında, Honduras’ta, büyük bir baraj inşaatı projesi alanı olan Galcarque Nehri yakınlarında kalabalığa konuşurken. Görsel: Tim Russo/Goldman Environmental Prize via Associated Press

Darryl Fears tarafından The Washington Post‘ta yayımlanan yazıyı Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Yaren Köse‘nin çevirisiyle sunuyoruz.

***

Silahlı bir grup Berta Cáceres Flores’in taşradaki evine saldırmadan çok önce, Beverly Bell arkadaşının uzun bir hayat süreceğine dair inancını yitirmişti. Ölüm tehditlerinin uzun bir listesini tutan Bell, “O, hedef alınmış bir kadındı,” diyor. “Herkes bunu zaten biliyordu.”

Tanınmış çevre savunucusunun 3 Mart’ta katledilmesi, Vatikan’dan Dışişleri Bakanlığına dek herkes tarafından kınandı, ancak Latin Amerika’da çalışan eylemciler için Cáceres’in öldürülmesi trajik bir aşinalığa sahip.

Berta Caceres Flores, 2015 yılında, Honduras’ta, büyük bir baraj inşaatı projesi alanı olan Galcarque Nehri yakınlarında kalabalığa konuşurken. Görsel: Tim Russo/Goldman Environmental Prize via Associated Press

Berta Caceres Flores, 2015 yılında, Honduras’ta, büyük bir baraj inşaatı projesi alanı olan Galcarque Nehri yakınlarında kalabalığa konuşurken. Görsel: Tim Russo/Goldman Environmental Prize via Associated Press

2002’den bu yana, dünya üzerinde katledilen çevre savunucularının üçte ikisi bu bölgede yaşamaktaydı. Uluslararası gözlem gruplarına göre, 2014’e kadar geçen 5 yıl boyunca 450’den fazla insan öldürüldü. Yarısından fazlası ise Honduras ve Brezilya’daydı.

Yakın geçmişteki ölümlerden bazıları şunlar: Costa Rica’da deniz kaplumbağalarını savunan genç bir işçi kaçırıldı ve hunharca dövüldü. Peru’da bir çiftçi, hidroelektrik baraja karşı çıktığı için 12 kez kurşunlanarak öldürüldü. Guatemala’lı bir eylemci, kitlesel balık ölümlerinin, bir palm yağı şirketinin sıktığı pestisitlere bağlı olduğunu ortaya çıkardığı için mahkeme salonu yakınlarında, gün ortasında öldürüldü. Yağmur ormanlarında ağaç kesimlerine karşı direnen Brezilyalı bir eylemci, eşiyle beraber eve dönerken pusuya düşürüldü ve bıçaklandı.

Her durumda ortak payda, ücra toprakların hükümet onaylı şirketlerce işletmeye açılmasına yerli halkın karşı çıkması. Canı alınan çevre savunucuları; baraj yapımı, kerestecilik gibi yüz milyon dolarlar konuşulan ve iş gücü ile ham madde sağlayacak olan yöre patronlarını zenginleştiren bu projeleri durdurmak istemekteydi. Birleşmiş Milletler özel raportörü ve Wake Forest Üniversitesi uluslararası hukuk profesörü John Knox’a göre, bu yöresel patronlar, önlerine çıkanı bertaraf etmeye çekinmiyor.

Çoğu kurban yerel halktan, “baskı gören, çoklukla ötekileştirilmiş ve güç sahipleri tarafından neredeyse harcanabilir görülen kişiler” diyen Kaliforniya Üniversitesi tarih profesörü Dana Frank, karşı karşıya oldukları risklerin, 20.yüzyıldaki ABD müdahale mirasının bir yansıması olduğunu belirtiyor.

“ABD’nin, neredeyse tüm Latin Amerika’da diktatörlükleri, yozlaşmış hükümetleri ve askeri yönetimleri beslediği ve desteklediği herkesçe biliniyor. Honduras’ın darbe sonrası rejimi de bu mirası devam ettiriyor.” diyor Frank ve aynı durumun Guatemala, Kolombiya ve diğer ülkelerde de geçerli olduğunu ekliyor.

2013’de Honduraslı Locomapa kabilesinden 3 kişinin cinayet kurbanı olması, bölgede çevre savunucusu olmanın ne derece ölümcül olduğunu gösteriyor. Katiller ise cezasız kalıyor.

María Enriqueta Matute, Armando Fúnez Medina ve Ricardo Soto Fúnez bölgelerindeki maden ve kerestecilik faaliyetlerini protesto eden barışçıl bir oturma ve yol kesme eylemine katılmışlardı. İki silahlı adam üzerlerine ateş açtı. Fúnez ve Soto olay yerinde öldü. Matute yakındaki evine kaçmasına rağmen takip edildi ve orada öldürüldü. Raporlar diğer protestocular ve olay yerinde bulunanlarla beraber 150 kişinin tanık olmasına rağmen soruşturma açılmadığını, tutuklama olmadığını söylüyor. Katil zanlıları olarak iki kardeş gösteriliyor.

En son kayıp, Mart ortasında Cáceres’in ortak kurucusu olduğu COPINH (Civic Council of Popular and Indigenous Organizations of Honduras) adlı kuruluş için çalışan bir kişi oldu. 38 yaşındaki Nelson García, kuzeybatı Honduras’taki evine dönerken, polis tarafından durdurulup alıkonulduktan sonra yüzünden vuruldu.

COPINH’in karşı çıktığı devasa baraj projesinin ana destekçisi olan Hollanda bankası, bu şiddetten dolayı “çok şaşkın” olduğunu belirtti ve derhal tüm etkinliklerini ve para akışını durdurdu.

Son raporunu çevre savunucularının öldürülmesi üzerine yazan Global Witness eylemcisi Billy Kyte, “Latin Amerika en kötü etkilenen bölge,” diyor. 2010-2014 arasında ölümlerin 4’te 3’ü bu bölgede olmuş. Kuruluş halen verileri toplamaya devam etse de, Kyte 2015’in en çok ölümün yaşandığı sene olduğunu düşünüyor.

Peru, Honduras ve Brezilya konsoloslukları eposta ve telefon yoluyla yapılan açıklama taleplerine cevap vermediler.

Diğer yerlerden gelen yetersiz veri nedeniyle istatistiklerin saptığı ve bölgeyi eylemciler için daha da tehlikeli gösterdiği söylemi de tartışma konusu. Knox, Afrika gibi dünyanın başka bölgelerine kıyasla, Latin Amerika’da hükümet ve medyanın ölümleri daha iyi raporladığını düşünüyor.

Ancak diğerleri gibi o da hükümet organlarının davaları dikkatle takip etmediğini düşünüyor.

Guatemala ve Honduras’da topluluk gelişimi ve insan hakları çalışanlarını destekleyen bir kuruluş olan Rights Action yöneticisi Grahame Russell, “Polis, yapması gerektiğini düşündüğümüz işi yapmıyor” diyor. “Devlet çeşitli ekonomik sektörleri güçlendirmede çok açık ve doğrudan bir rol oynuyor ve projelerin devam etmesini sağlamak için cinayetler gerçekleştiğinde görmezden geliyor.”

Problem öylesine yaygın ki, prestijli Goldman Çevre Ödülleri’nin sahiplerinin birçoğunun öyküsünün bir parçası, diyor kuruluşun yöneticisi David Gordon.

2011’de ödülün sahibi olan ve bir altın madenini durduran harekete öncülük eden El Salvador’lu Francisco Pineda, nasıl üç meslektaşının “suikaste uğradığını” ve bir dostunun polis koruması altında iken öldürüldüğünü anlattı. Bir eylemcinin daha cesedi bir kuyuda bulunduktan ve hareketin üyesi bir kişinin hamile karısı öldürüldükten sonra Pineda 24 saat polis koruması altına alınmış.

Ertesi sene, Arjantin’den Sofia Gatica zehirli tarım ilaçlarının kullanımına karşı sürdürdüğü kampanya sırasında nasıl tehdide maruz kaldığını ödül komitesine anlattı. Gordon’un gönderdiği e-postada “Gatica’nın evine giren bir kişi elindeki silahı ona doğrultarak kampanyanı bırakmasını söyledi.” diye yazıyor.

Ancak 45 yaşındaki Cáceres, katledilenler arasında Goldman ödülünü almış tek kişi.

COPINH’de çalışmaya başladıktan sonra, Gualcarque Nehri’nde planlanan Agua Zarca barajına karşı onlarca yıl sürecek bir mücadeleye başlamış. Bu projenin hedef alınmasının sebebi hükümetin nehrin büyük bölümlerini özelleştirmeye açması ve yerel kabilelerin zorla yerlerinden edilmesi.

Parçası olduğu yerel Lenca kabilesi, baraj nedeniyle yerinden edilecekti. Plan, kutsal kabul ettikleri nehre ulaşımlarını da engellemekteydi. Cáceres’in projeyi durdurma çabaları nedeniyle aldığı ölüm tehditleri sürekliydi.

Gordon’un anlattığına göre, Honduras’a seyahat eden Goldman ödülü video ekibinin baraj yandaşları tarafından “yolda önleri kesildi” ve Cáceres’in arabadan inmesi talep edildi. Ekibin lideri Ryan Mack, kuruluşun San Francisco merkezine ve Amerikan Elçiliğine üst üste telefonlar etti.

Gordon, Mack’in “çıkamıyoruz” dediğini hatırlıyor. Gordon Washington’daki dışişleri bakanlığını arayıp Amerikan vatandaşlarının tehlike altında olduğunu söyledikten sonra gurubun yola devam etmesine izin verilmiş.

Bu olaydan sonra, kuruluş olağan dışı bir adım atarak Cáceres’e güvenliği için ek destek sağlamış. “San Fransisco’ya ödülü almaya hiçbir şekilde gelemeyeceğini düşünüyordu.” diyor Gordon.

Katilleri halen serbest. Global Witness’dan Kyte’a göre, Honduras’ta eylemcilere yönelik cinayetlerin yüzde 90’ı çözüme ulaşmıyor.

“Birçok insan ölmesini istiyordu.” diyor, COPINH ile çalışmakta olan Other Worlds adlı sosyal adalet kuruluşunun kurucusu olan Bell.

Dört yıl önce, Cáceres’in neredeyse her konuşmasında maruz kaldığı tehdit ve fiziksel saldırıları öğrenen Bell, arkadaşı için bir anma metni taslağı yazmaya başlamış.

“Bunu yazmanın kaçınılmaz bir alıştırma olduğunu hissettim.” diyor Bell. “Çünkü suikaste uğraması kaçınılmaz bir kader gibiydi.”

 

Haberin İngilizce Orijinali

Yazı: Darryl Fears

Yeşil Gazete için çeviri: Yaren Köse

(Yeşil Gazete, The Washington Post)

You may also like

Comments

Comments are closed.