İklim KriziManşet

[Dünyada İklim Turu] Ergenler v. ABD, Bilim yine hemfikir

0
Müştaki ergenler ve arkada solda şapkasıyla saklı James Hansen mahkeme merdivenlerinde. Fotoğraf: Our Children’s Trust.

Bir grup  ergen, geleceklerini tehlikeye atan devlete karşı hukuk davalarında bir başarılı adım daha attı. ABD‘de görülmekte olan tarihsel önemdeki anayasa iklim davasında Federal Hakim Thomas Coffin, 8 Nisan tarihli kararında, müdafi taraf olan hükümetin avukatlarının davanın reddi isteğini reddetti, ve davanın görüleceğini açıkladı.

Ergenler ve Hansen

Müştekî ergenler ve arkada solda şapkasıyla saklı James Hansen mahkeme merdivenlerinde.
Fotoğraf: Our Children’s Trust.

Ülkenin Oregon eyaleti’nin Eugene kentinde Bölge Federal Mahkemesi‘nde 2015 Ağustos’unda açtıkları anayasa davasında, hepsi 19 yaşının altında olan 21 genç müştekî, ABD hükümetini, bu en genç neslin yaşam, özgürlük ve mülkiyete dair anayasal haklarını ihlâl ettiği, buna ek olarak da hayatî kamu-emaneti kaynakları korumaktan aciz kaldığı gerekçesiyle dava ediyorlar. Ergenler ve onlarla birliklte meşhur iklim bilimci James Hansen, mahkemeden, hükümetin fosil yakıtlara verdiği tüm desteğini kesmesini ve atmosferdeki iklim değişikliğinin baş müsebbibi sera gazı Karbondioksit oranını bilim insanlarınca azami güvenli oran olarak saptanan milyonda 350 parçacık (ppm) seviyesine geri çekmek için ulusal bir plan benimsemesini hükmedecek bir karar istiyorlar.

Hakim Coffin, kararında, “hükümetin, atmosferde karbon kirliliğine, iklim düzenini bozmaya ve denizlerin asitleşmesine sebebiyet verecek şekilde eylem ve eylemsizliğine” dair olduğunu yazdığı davayı “emsali yok” diye nitelendirdi. Hakim, “Kongrede ve eyalet meclislerinde tartışmaların biryere kıpırdamaması ve iddia edildiği şekliyle kısa vadeli ekonomik menfaatlerin insan hayatı pahasına değerlendirilmeleri, hükümetin eylem ve eylemsizliğinin anayasal tahditlerinin değerlendirilmesini lüzumlu kılıyor. Zarar, toplumun belirli bir kesimine iddia edilen orantısız bir etkide bulunuyorsa, bu bilhassa geçerli” diye devam etti. Dava, uluslararası bir emsal ve tüm taraflarca yakından izleniyor.

***

Geçtiğimiz hafta, Grönland‘da erime mevsimi başladı. Normal şartlarda Mayıs sonu ve Haziran başında başlaması gereken bu erime, ilk defa Nisan’da görüldü ve bilim insanlarını endişelendiriyor. Grönland’daki buzulların tamamen erimesi, dünya çapında deniz seviyelerini 6 metre kadar yükseltebilir.

 

Grönland'da 2016 Nisan ayında erime.

Harita: Grönland’da 2016 Nisan ayında erime gözlemlenen alan. Grafik: Gri ile ortalama erime mevsimi ve mavi ile bu seneki erime ölçümleri. – Kaynak: Polar Portal.

***

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) Genel Sekreteri Christiana Figueres, Paris Anlaşması‘nın

UNFCCC Genel Sekreteri Christiana Figueres

Figueres, karbon yoğun yatırımlara yatırıyorsanız paranızı kaybedersiniz dedi.

yürürlüğe girmesinin 2020’ye kalmayabileceğini, bunu 2018’de beklediğini söyledi. Bu haftasonu New York‘ta yapılacak imza töreninde 120-130 ülkenin imzalaması beklenen anlaşma, dünya salımlarının %55ini oluşturan 55 ülkenin onaylamasıyla yürürlüğe girecek, ve bu Kyoto Anlaşması taahüt sürecinin nihayetleneceği 2020 yılından önce gerçekleşebilir.  Haziranda görevini devredecek olan Figueres, Londra‘da Imperial College‘daki konuşmasında, Aralık ayında BM görüşmelerinde 2020 tarihine atıfta bulunmama kararı aldık diye açıkladı. Figueres, konuşmasında “hâlâ yüksek karbon içerikli enerji kaynaklarına yatırıyorsanız, özür dilerim ama paranızı kaybedeceksiniz” diye ekledi.

***

John Cook, Naomi OreskesPeter Doran ve bu istatistik sorusuyla ilgili daha önce çalışma yapmış yedi diğer araştırmacının ortak makalesi, iklim bilimcilerin iklim değişikliğinin gerçek ve insan kaynaklı olduğuna dair anlaştıklarını yeniden teyit etti. Soruyu nasıl sorduğunuza göre bilimsel mutabakatı %90 ile %100 arasında bulan çalışmaya göre, iklim değişikliği üzerine uzmanlık arttıkça mutabakat oranı da artıyor, ve daha önceki bulguların belirttiği gibi, hakemli dergilerdeki yayınların %97’si iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğunu söylerken, bu dergilerdeki yayınların %99.9’u iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğunu açıkça reddetmiyor. İklim değişikliği inkârcılarının en sık kullandığı taktiklerden biri, konu üzerindeki bilimsel mutabakatı reddetmek veya sulandırmaya çalışmak.

****

Salı günü, Dünya Ekonomik Görünüm raporunu yayınlayan Uluslararası Para Fonu (IMF), petrol ve kömür fiyatlarındaki düşük seyrin yenilenebilir enerjilere geçişi geciktireceğini tahmin etti. Ancak, gerek IMF, gerekse temel aldığı Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)‘nın son on sene boyunca yayınladıkları tahminler, yenilenebilir enerji kaynaklarının büyümesine dair tekrar ve tekrar yanıldı ve sonradan gerçekleşenle karşılaştırıldığında çok düşük çıktı. Düşük karbon dönüşümün hayatî bir yol ayrımında olduğu uyarısında bulunan IMF raporu, hükümetlerin, mevcut düşük fosil yakıt fiyatlarını, fosil yakıt teşviklerini kaldırmak ve iklim değişikliğiyle mücadele için gerekli olan karbon vergisini uygulamaya koymak için kullanmaları gerektiğini belirtti.

***

Saygın akademik yayın Nature Climate Change‘de yayınlanan bir araştırmaya göre ise, statüko veya ber-mutad şekilde devam edersek, yüzyıl sonuna kadar iklim değişikliği 2.5 trilyon ABD doları değerinde mâlî varlığı yok edecek, ve bu da dünyadaki mâlî varlığın %1.8’i anlamına geliyor.  kürsel ısınmayı 2°C ile sınırlı tutma senaryosunda ise bu zarar 1.7 trilyon dolara iniyor ve iklim değişikliğiyle mücadele için dönüşüm ve yatırımların maliyeti, kıyas noktasına göre değişmekle birlikte, bertaraf edilen zararın çok altında kalıyor. En kötü ihtimâl senaryosunda ise zararın bedeli 24 trilyon dolara yükseliyor.  Bu çalışma bulguları, iklim değişikliğinin vehametini, hayat ve eşitsizlik gibi kavramlara uzak olanlara ve büyüme dışında birşey düşünemeyen hükümetlere belki anlatabilir.

***

Potsdam İklim Etkisi Araştırmaları Enstitüsü (PIK) menşeli bir çalışmaya göre, gıda zaiyatı ve israfını azaltarak 2050 yılında tarım kaynaklı sera gazı salımlarını %14’e kadar yüksek bir oranda azaltmamız mümkün olacak. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli‘nin (IPCC) son ilerleme raporuna göre, hâl-i hazırda tarım ve ormancılık kaynaklı salımlar toplam sera gazı salımlarının %24’ünü teşkil ediyor, ancak bir yandan enerji kaynakalrını değiştirmekteki olası başarımız, diğer yandan insan nüfusundaki artış ve gelişmekte olan ekonomilerdeki tüketim alışkanlıklarındaki değişimle, bu salımların hem rakam hem de oran olarak yükseleceğini öngörmek zor değil. Araştırmaya göre,mevcut tüketim alışkanlıklarının devamı ve yaygınlaşması hâlinde, gıda atıklarından kaynaklanan salımların mevcut 530 milyon ton  CO2 eşdeğerinden,  1.9–2.5 milyar ton  CO2 eşdeğerine tırmanmasına şahit olacağız. İklim değişikliğinin 2°C’ın altında kalması için makul bir şansımız osun istiyorsak, IPCC’nin öngörüsüne göre, insanlığın tüm salımlarını 20 milyar ton  CO2 eşdeğerinin altına çekmiş olmamız gereken bir tarihte, sırf gıda israfından bu miktar salım kabul edilebilir mi sorgulamalıyız.

***

Geçtiğimiz hafta Yeşil Gazete’de yayınlanan iklim değişikliğiyle alâkalı diğer haber ve yazılar:

 

(Yeşil Gazete, Linklerdeki kaynaklar)

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.