İklim KriziManşet

“Bizim sorunumuz sivil itaatsizlik değil, sivil itaat”

0
Jamie Kelsey-Fry, doğrudan eylem çevreci grubu Plane Stupid’ten davalıların hapis cezasıyla karşı karşıya kalabileceklerini bildirdi.

Jamie Kelsey-Fry‘ın Londra Heathrow Havaalanı’nın genişletilmesini protesto eden ve bu nedenle hapis cezası alması beklenen Plane Stupid aktivist grubuna ve Birleşik Krallık’taki lobicilik faaliyetlerine dair New Internationalist‘de yayımlanan yazısını Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Evrim Şahin‘in çevirisiyle sunuyoruz.

***

Geçtiğimiz ay Melanie Strickland, o ve doğrudan eylem çevreci grubu Plane Stupid’ten diğer 12 davalı, batı Londra’daki Willesden Magistrates Mahkemesi‘nden ayrılırken şöyle konuştu: ‘Tüm söyleyebileceğim, tarihte diğer insanlar sorunlar üzerine prensipli bir tutum takınmak için hapiste vakit geçirdiler. Biz de hapiste vakit geçireceğiz ve çıktığımızda mücadele etmeye devam edeceğiz”. Bunu, üçüncü uçak pisti planlarına karşı protesto amaçlı Londra Heathrow Havaalanı’nın (LHR) güvenlik tehditli alanına girmelerinden sonraki mahkemede ağır ihlalden suçlu bulunmaları ve 24 Şubat’ta hüküm giymek için döndüklerinde hapis cezası beklemelerinin söylenmesinin ardından söyledi.

Jamie Kelsey-Fry, doğrudan eylem çevreci grubu Plane Stupid’ten davalıların hapis cezasıyla karşı karşıya kalabileceklerini bildirdi.

Jamie Kelsey-Fry, doğrudan eylem çevreci grubu Plane Stupid’ten davalıların hapis cezasıyla karşı karşıya kalabileceklerini bildirdi.

Mahkemeye izleyici olarak katılan bir meslektaş, sanki şu an iklim değişikliği yüzünden ölenlerin dramının masrafı çıkarılabilirmiş gibi, yargıcın LHR ve Havacılık İdaresi’ne karşı yapılan eylemin masraflarını detaylandırmada uzun zaman harcamasını mide bulandırıcı bulduğunu belirtti.

Yargıç, davalılardan hiç birinin iklim değişikliğinden ölen ya da iklim değişikliğinin tehdit ettiği birini tanımadığına dikkat çekmeye başladı. Bu sıradışı bir açıklama. Sanki kitlesel bir suçun mağdurunu tanımamak o suçun aleyhine konuşmayı savunulmaz hale getirirmiş gibi. İnsanlar ölüyor olmasına rağmen, devasa bir şirketin kar kaybı her nasılsa dikkate alınması gereken bir faktör oluyor.

2011 yılında Londra Menkul Kıymetler Borsası’nın dışındaki umudun ve pasif direnişin buluşma noktası olan Occupy London kampında tanıştığım Melanie’yi iyi bir arkadaş olarak addediyorum. Kendisi sessizce konuşan, kusursuzca nazik biri ve tanınmış bir hayır kurumunda iyi bir iş yürütüyor. O, inançları önüne bedenini koymayı seçmiş olan ve eylemlerini haysiyetle, tevazuyla ve dikkatlice düşünülmüş ilkelerle gerçekleştiren genç bir kadın. Onu kahraman olarak görmek kolay olurdu, ama öyle değil. Genç nesiller için sürdürülebilir bir gelecek adına savaşmak için doğrudan eylemde bulunmak, haysiyetli bir insan gibi davranmaktır. Radikal hareket, eylemde bulunmak değildir.

Melanie gibi insanlar, yıkıcı iklim değişikliğiyle ve son kaynaklar için yapılacak daimi savaşlarla tamamiyle tahrip edilmemiş bir gelecek için dünya gençlerinin sahip olduğu en büyük umuttur. Occupy hareketi bize şirketlerin siyaseti nasıl ele geçirdiğiyle ilgili bilgi vermişti. Hükümetler kendilerini finanse edenler, lobi yapanlar ya da gelecekte onlara kazançlı işler vadedenler tarafından yönlendiriliyorlar. Bunun anlamı her zaman işin “her zamanki gibi” kalması demek olacak.

Fosil yakıt şirketlerinin sersemletici servetinin anlamı şudur: Hükümette onlar için her kapı açılır. Hükümetteki pek çok kişi Parlamento binalarından bu tür şirketlerin yönetim kurulu toplantı odalarına kolaylıkla kayıyorlar. Bunun tam tersi de geçici görevlendirme sistemleri vasıtasıyla, erişimin yetki ve imtiyazın lehine açılmasıyla beraber işçilerin pozisyonlar-arası rotasyonu şeklinde gerçekleşiyor. Muhasebe firmaları vergi mevzuatını yazıyor, enerji sağlayıcılar enerji mevzuatını yazıyor.

İnsanlığın şu ana kadar karşı karşıya kaldığı en büyük tehdit iklim değişikliği olmasına rağmen, hala parayı veren düdüğü çalıyor. İklim değişikliğiyle ilgilenmek, tüm fosil yakıtları yeraltında bırakmak ve sonsuz bedava yenilenebilir enerjiye geçiş yapmak yine gündemde yerini bulamıyor. Görünüşe göre gündemde olan, her nasılsa, insanları statükoya meydan okudukları için hapse göndermek.

Bizim, bu dev şirketlerin yaptığı şekilde hükümete lobi yapma gücümüz yok. Plane Stupid üyelerinin, David Cameron’la “premier lig” vakti satın alabilmek için gereken 355.000 ABD doları yok. Topluluklarında çeşitli hidrolik kırma faaliyetleri başlayacak olan Lancashire halkının, Britanya’daki ana risk portföyü yöneticisinin Muhafazakar Parti’nin seçim kampanyasını desteklemek için ödediği 27 milyon ABD doları gibi partiye bağışlamalık bir parası yok. Disabled People Against Cuts’ın (Sosyal Yardım Ödemelerindeki Kesintilere Karşı Engelli Bireyler), Royal Mail (2013 yılında özelleştirilen Kraliyet Posta Servisi) satışıyla serbest yatırım fonu 51 milyon ABD doları kazanan Peter Davies’in olduğu gibi İngiltere Maliye Bakanı George Osborne’a ayrıcalıklı bir erişim olanağı yok.

Bizim sahip olduğumuz şey Melanie Strickland ve Heathrow 13, şimdiden harekete geçen tüm haysiyetli insanlar, Disabled People Against Cuts, Reclaim the Power and UK Uncut gibi gruplar. Bu insanlar, halkın kulisidirler. Biz, çocuklarımız ve iklim değişikliğinin şimdiden ön saflarında bulunan dünyanın büyük bir kısmında yaşayan insanlar için hareket ediyorlar. Onlar kendi çıkarları için değil birçok insanın iyiliği için hareket ediyorlar.

Amerikalı tarihçi ve aktivist Howard Zinn’in ünlü bir sözü var: “Bizim sorunumuz sivil itaatsizlik değildir. Bizim sorunumuz sivil itaattir… Sorunumuz, hapishaneler küçük çaplı soygun yapan hırsızlarla doluyken ve büyük hırsızlar ülkeyi yönetiyorken insanların itaatkar olmasıdır”. Bizim sorunumuz budur ve şimdi bu sorunla başa çıkma zamanıdır. Bununla başa çıkacak kişi sizsiniz.

Dayanışma göstermek için Plane Stupid’e buradan mesaj atabilirsiniz.

Yazının İngilizce Orijinali

Yazı: Jamie Kelsey-Fry

Yeşil Gazete için Çeviri: Evrim Şahin

Çeviri Editörü: Ayşe Ceren Sarı

(Yeşil Gazete, New Internationalist)

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.