Dış Köşe

Ağacı kesip betonu kucaklayanların Türkiye’si – Pelin Cengiz

0

Pelin Cengiz’in bu yazısı www.Haberdar.com sitesinden alındı

İngilizce’de “tree hugger” diye bir tanım var, Türkçe karşılığı “ağaç kucaklayan” anlamına geliyor. Ağaçları, hayvanları ve genel olarak doğanın da hakları olduğuna inanmak, doğal varlıkları tehditlere karşı korumak ve bu varlıkları korumayı kendine dert edinmek şeklinde açıklanabilir. Bu ifade bir dönem çevre konularıyla fazlaca ilgilenenlerle alay etmek için kullanılsa da, ağaçları kucaklayanlar kendilerine yöneltilen bu ifadeyi alıp benimsemiş hatta gayet de gurur duyarak kullanır olmuş.

Aslında kelimenin kökeni çok daha eskilere ve trajik sonla biten bir hikayeye dayanıyor. Hindistan’da 1730 yılında köylerindeki ağaçların kesilerek bir saray inşaatında kullanılmasına karşı çıkan Hinduizm’in Bishnois sektine bağlı 363 kişi, kutsal kabul ettikleri ağaçlara sarılarak kendilerini siper etmiş ve sonunda ağaçları kesmek isteyenler tarafından da katledilmiş. Bu şiddet içermeyen pasif direniş eylemi, ülkede ağaçların kesilmesini sınırlayan bir yasanın çıkmasına öncülük ederek o dönemde ormanların korunmasını sağlamış. Ardından, Hindistan’da Hintçe sarılma anlamına gelen “Chipko” hareketinin de yaygınlaşmasının öncüsü olmuş.

Ağaçlar anlamadığımız şekilde yüzyıllardır birilerini rahatsız edip duruyor. Türkiye’de de bırakın ağaç korumayı ya da kucaklamayı, ağaçları rahat bırakın demekten dilimizde tüy bitti.

Çevrecinin daniskasıyız, kestiğimizin yerine yenilerini dikiyoruz diyen de, 945 yaşındaki zeytin ağacını yerinden söküp İzmir’den Antalya’ya sürgün eden de, Yassıada’yı demokrasi adası yapacağız diye kelleştiren de, 3. Köprü inşaatı ve bağlantı yolları için Kuzey Ormanları’nı katleden de, Yedikule Bostanları’na kepçeyle giren de, 3. Havalimanı’nın kum ihtiyacının karşılamak için Eyüp’te orman arazisine iki kum ocağı kuracak olan da, belediyelerin kent ağaçlarını betona, asfalta gömmesi de aynı doğa vandalı zihniyetin icraatları. Aynı pişkinlik, aynı üstencilik…

Doğal ormanları kesip yerine “ağaçlandırma yapıyoruz” bahanesine sığınmanın adı ranttır.

Çevrecilik ise sahip olduğunuz doğal varlıkları korumakla, zarar görmelerine neden olacak etkenleri bertaraf etmekle başlar.

AKP iktidarlarının anlamadığı ya da anlamak istemediği şey özetle şu: Kesilen bir ağacın karşılığı rastgele dikilmiş bir ağaç olmuyor. Ağacı kestiğiniz zaman orada bir dengeyi bozuyorsunuz, ekosistemi yok ediyorsunuz, o alanı kentsel dönüşüm mutasyonuna maruz bırakıyorsunuz demektir. Dolayısıyla otoyol kenarlarına, refüjlere diktiğiniz ağaçlar orada bir ekosistem yaratmaz, burada bir yaşam alanı oluşturmaz, bu yapılana olsa olsa sadece “peyzaj düzenlemesi” denir. Üstelik, otoyol kenarına diktiğiniz ağaçların, kentte yaşayanların günlük yaşamlarında ihtiyaç duyduğu yeşil alan gereksinimini karşılamaya yönelik olması da beklenemez.

Diğer yandan, İstanbul caddelerinde, sokaklarında pek çok ağacın çevresinin kaldırım taşlarıyla, betonla sarıldığını, bakımsız halde bırakıldığını görüyoruz. Ağaçların kökleri betona gömüldüğü için doğal su ve hava alması mümkün değil. Oysa kent ağaçları, gölgeleme, oksijen elde etme, hava kirliliğini azaltma, yağmur suyunun kontrolünü sağlama açısından kritik önemde.

Diğer bir konuda, otoban kenarlarına ve refüjlere yapılan çiçeklendirme faaliyetinin çevrecilik sanılması yanılgısı. Bu yol kenarı bitkilendirmesi ve çimlendirme aslında peyzaj düzenlemesi. Kent bahçeleri elbette dünyanın pek çok yerinde uygulanıyor. Burada temek kriter, su yönetimini planlamak, iklime uygun bitki tercih etmek ve mevsimlik bitki kullanmamak olmalı. Özellikle İstanbul’daki bitkilendirmeler başta su kullanımı olmak üzere büyük israf. Geri dönüştürülmüş su kullanılması önemli.

World Cities Culture Forum’un 2014 raporuna göre, İstanbul, halkın kullanımına açık yeşil alan açısından epey çorak. Londra’nın yüzde 38,4’ü, Berlin’in yüzde 14,4’ü, Paris’in yüzde 9,1’i halka açık yeşil alanlar, parklar ve bahçelerden oluşurken, bu oran İstanbul’da sadece yüzde 1,5.

Londra’da 3000 park, insanların meyve sebze yetiştirdiği alanlar, özel mülkler, iki ulusal doğa parkı eklendiğinde kentin yüzde 47si yeşil alanlardan oluşuyor. Kentteki ağaç sayısı 8 milyon.

New York’ta 600 bin ağacın tek tek interaktif haritası yapıldı. İstanbul’da her gün bir yerlerde ağaç kesilirken, bir kent düşünün ki tek tek tüm ağaçların yerini, cinsini, mevcut durumunu takip ediyor.

Yeşile değer veren kentlerde yeni trend dikey yeşillendirme ile kışın soğuğu yazın sıcağı tutmaya yarayan çatı bahçeleri. Mesela, Madrid bunlardan biri.

Hollanda’da yüzen ağaçlarla orman yaratılırken, Arnavutluk’ta ağaç kesmek yasaklandı.

Son dönemde popüler olan drone’lar kullanılarak bir NASA mühendisinin girişimiyle 1 milyar ağaç yetiştirilecek. Haznelere doldurulan tohumlar drone’larla toprağa bırakılacak ve dakikada 10 tohum ekilecek.

Dünyanın pek çok yerinden ağaçları kucaklayanlardan örnekleri çoğaltmak mümkün.

Tüm bu sebeplerden, Türkiye’de çok daha fazla ağaçları kucaklayacak cesur insanlara ihtiyaç var.

 

58-pelin-cengizPelin Cengiz – Haberdar.com

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.