ManşetTarım-Gıda

Venezuela Gıda Devrimi

0

Global Justice Now yöneticisi Nick Dearden tarafından New Internationalist’te yayımlanan yazıyı Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Yaren Köse‘nin çevirisiyle sunuyoruz.

***

Nick Dearden Venezuela’nın büyük tarım şirketleri ile mücadelesini ve agroekolojiyi destekleme sürecini anlatıyor.

12.01.16-venezuelas-food-revolution-590x394

Venezuela köylüleri Görsel: Bernardo Londoy/Creative Commons

Venezuela’nın ilerici Ulusal Meclisi, dağılmasından birkaç gün önce, gerçek anlamda demokratik bir gıda sisteminin temellerini oluşturacak bir yasayı geçirdi. Ülke, genetiği değiştirilmiş tohumları yasaklamakla kalmadı, aynı zamanda tohumların özelleştirilmemesini ve yerel bilginin şirketlere satılmamasını sağlayacak demokratik sistemi de kurdu. Başkan Maduro öneriyi yasalaştıran imzayı, yeni yıldan, yani Maduro karşıtı yeni meclis göreve başlamadan hemen önce attı.

Hugo Chavez’den beri Venezuela, tarım şirketlerine GDO da dahil olmak üzere hep karşı çıktı. 2004’te 2000 km kare’lik Monsanto mısırını durdurmaları meşhur bir hareketti. Chavez’in ülke için resmi stratejisi ‘insanlar ve doğa arasında uyumlu bir ilişkiye dayanan eko-sosyalist bir üretim modeli’ yaratmaktan bahsediyor. Amaç, açıkça, gıda egemenliği -gıda üretiminin demokratik kontrolü idi.

Ancak bu, tarım şirketlerinin ülkede yer edinmeye çalışmasını engelleyemedi. Tüm dünyada hayatın aracını, tohumları, tekeli altına almak isteyen büyük tarım şirketlerine karşı mücadele yürütülüyor. Afrika’da, Latin Amerika’da, Asya’da ve hatta Avrupa’da. Tarım şirketleri geleneksel bilgi ve kaynakları kolayca alabilmek, patentlemek ve tekel haklarından kâr elde edebilmek için yeni ve güçlü fikri mülkiyet yasaları için uğraşıyorlar.

Tarım şirketleri, yasa yapıcıları GDO’lu tohumlar sayesinde ülkenin karşı karşıya olduğu gıda kıtlığının biteceğine inandırmaya çalışarak lobi yapıyor. Ancak Venezuela’nın, uluslararası köylü ağı La Via Campesina’nın da üyesi olan güçlü köylü hareketi mücadeleyi bırakmadı. 2013’te GDO’ya arka kapıyı açacak olan öneriyi alt ettiler ve gerçekten ilerici bir tohum yasası oluşturmak için bakanları, kampanya yürütücülerini, köylüleri ve yerli grupları içeren iki yıllık demokratik süreci başlattılar.

Sonuç, Noel’den hemen önce geçen yasa oldu. Agroekolojik üretim yöntemlerini, yani kimyasallardan, böcek ilalçlarından ve tek tip üretimden(monokültürden) uzak duran, doğa ile birlikte çalışan bir tarım biçimini destekliyor. Ülkeyi uluslararası gıda pazarından bağımsız hale getirmeyi amaçlıyor. Tohumların özelleştirilmesini yasadışı kılarken orta ve küçük ölçekli tarımı ve biyoçeşitliliği destekliyor. 8. Madde, dayanışma ruhu ile tohumların serbest takasını destekliyor ve tohumun fikri ya da patentli mülke çevrilmesine ya da herhangi özelleştirme biçimine karşı duruyor.

Venezuela’nın adımı çok etkileyici, çünkü ülke, derin dış pazara bağımlılık ile içeriden ve dışardan istikrarı bozma çabaları nedeniyle halen gıda kıtlığı yaşamakta. Bir yorumcunun belirttiği gibi, “Venezuelalılar gıda üretimini arttıracak kolay çözüm vaatlerine aldanmıyorlar.” Gıda egemenliği yoğun tarım yöntemlerine kıyasla çok daha fazla üretebilir, özellikle de uzun dönemde.
Ancak etkileyici olmasının diğer nedeni karar alma sürecinin Venezuela toplumunun derinlerine uzanmış olması. Sıradan insanlar tohumların düzenlenmesinde sürekli bir role sahip. Gücü dağıtmak amacıyla, uzun dönem gıda politikalarını düzenleyecek politikacılar ve yöneticiler ile buluşacak bir Halk Konseyi kuruldu. Nihayetinde Venezuela gıda egemenliği hayalini gerçeğe dönüştürmenin yolunun ekonomik demokrasiden geçtiğinin farkına vardı.

Tarım şirketleri ile mücadele eden tüm ülkeler için, Venezuela bir umut meşalesi yaktı.

 

Dipnot: Hugo Chavez’in GDO’ya karşı mücadelesi ile ilgili Ayşe Bereket‘in yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

 

Haberin İngilizce Orijinali

Haber: Nick Dearden

Yeşil Gazete için çeviri: Yaren Köse

(Yeşil Gazete, New Internationalist)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.