Hafta SonuKültür-SanatManşet

[FotoÖykü] Kamyon – Sinem Demirdöven

0

Üç kardeş, babalarının tabutu önünde sağlam durmaya çalışıyordu. Etrafları akrabaları ve tanıdıklarıyla sanki bir koruma çemberine alınmıştı; gözlerinden tek yaş akmasın, yürekleri acımasın diye çırpınıyorlardı. Her birinin elleri tabutta, gözleri ise ayakta durmaya çalışan annelerindeydi. Üç kardeş tabut değil, babalarına edecekleri son vedanın ağırlığını taşıyordu sanki.

Üçü yan yana yıllar önceki gibi boy hizasına dizilmiş, ‘Gitme,’ diyorlardı içlerinden. Geçmişte döneceğine emin oldukları babaları bu kez dönmeyecekti belki ama eninde sonunda kavuşacaklardı yeniden. Neva babasının tabutunu seviyordu bir yandan, diğer yandansa sabah evden çıkarken cebine attığı oyuncağın düşündürdüklerine engel olamıyordu. Dalıp dalıp o günlere gidiyor, güzel günleri yâd ediyordu.

*  *  *

“Neva, kızım hadi gel baban gidiyor. Yolcu etmeyecek misin?” demişti annesi o gün. Neva da önceki seferlerden aklında kaldığı gibi banyodan bulduğu tasın içini silme suyla doldurmuş, döke saça babasını uğurlamaya gidiyordu. “Su dökelim ki, çabuk gelsin di mi anne?” demişti yanlarına varınca. Bu sözleriyle annesiyle babasını güldürmüştü ama yaptığıyla çok gurur duymuştu. Gülücüklerin ardından gelen ayrılık gözyaşlarını görmemişti bile. Nasıl görsündü? Aklı fikri henüz gitmemiş olan babasının döneceği gün neler yapacaklarındaydı. Sesini duyar duymaz koşar atlarım kucağına, diye hesaplar yapıyordu minicik kollarına ağır gelen su dolu tası taşırken. Nadir’le Nedim’den önce ben koşmalıyım, en çok beni tutmalı kucağında, diyordu. Her seferinde de öyle olmaz mıydı zaten? Hep ilk koşan o olur sonra da kolay kolay inmezdi babasının kucağından.

Vedalar edildikten sonra babası, cüssesine göre oldukça küçük bavulunu eline almış, yanında Nedim ve Nadir’le meydana doğru yola koyulmuştu. Şehre giden minibüslerden birine binecek ailesi için para kazanacaktı yine. Bu ayrılıkları çekilir yapan sadece buydu zaten. Neva, annesinden önce davranıp artık tutmakta oldukça zorlandığı tası boca ediverdi babasının arkasından, bir de kimsenin görmesini istemediği bir tanecik göz damlasını. Dikkatleri başka yere çekmek için de suyun bir kısmını terliğin içindeki minnacık ayaklarına döküvermişti. “Ay tüh, bak yine ayaklarımı ıslattım anne!” diye de onun da çok üzülmesini engellemek istemişti. Annesi, babasına son bir kez el sallayıp Neva’yı kucağına aldı ve ıslak çorapları çıkarıverdi minik ayaklarından. Çoraplar kurutma iplerine asılırken Neva yeni çoraplarıyla bahçede dolaşmaya başlamış, babalarını meydana kadar yolcu etmeye giden kardeşlerini beklemeye başlamıştı.

Kamyon - Sinem Demirdöven

Nedim nefes nefese girmişti kapıdan. “Neva,” diye bağırıyordu, “bak, bak ne bulduk sokakta. Babamın kullandığı şeylerden. Bak işte, artık biz de babam gibi süreriz bunları. Birimiz yükleri doldurur, birimiz sürer, birimiz de boşaltır.” Bu fikir Neva’nın öylesine hoşuna gitmişti ki, bununla oynarken sanki babalarıyla beraber olacaklarmış gibi hissetti. Onun da aklına bir fikir geldi. İçeri koştu aniden ve ellerinde renkli birkaç parça şeyle birlikte geliverdi. İkisini de karşısına alıp şöyle dedi, “Bu ben olayım.” Kırmızı olanı gösteriyordu bunları söylerken. Siyahı Nedim, mavisi de Nadir olacaktı. Her seferinde bunları yükleyeceklerdi kamyona ve tabii ki kırmızı olan ilk yüklenen olacaktı ve en son indirilen. Böylece babasıyla daha çok vakit geçirebileceğini düşünmüştü aklınca ve babaları yokken en sevdikleri oyun bu olmuştu yıllarca. O günden sonra babaları her seferinde giderken kaç gün arabayı sürmeleri gerektiğini, kaç tur atmaları gerektiğini anlatıyordu. Söylediği şekilde kamyonu sürerlerse hemen geri döneceğini söylüyordu.

*  *  *

Babalarının mezarının başındaydılar şimdi. Herkes uzaklaşmıştı, üç kardeş ve anneleri, eski günlerdeki gibi baş başa kalmışlardı babalarıyla. Dualarını okudular, anılardan bahsettiler. Sonra Neva evden çıkarken yanına aldığı, çocukluklarına dair en büyük hatıraları, yeşil kamyonla, üç kardeşi temsil eden kapakları taze toprağın üzerine bıraktı. “Babam yalnız hissetmesin.” Kardeşleri ve annesini rahatlatmak istercesine gözlerine baktı. “Biz yanına gidene kadar babam bu kamyonla zaman geçirir. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak. Söz…”

NOT: Fotoğraflı kısa öykülerinizi (öykü yazarı ve fotoğrafı çeken farklı kişiler olabilir) ‘[email protected]’ adresine gönderebilirsiniz.

55-sinem-demirdöven

 

Öykü ve Fotoğraf: Sinem Demirdöven

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.