Dış KöşeManşet

Michael Pollen’ın geleceğe mektubu, “Sevgili gelecekteki aile”

0

Michael Pollen‘ın EcoWatch‘da yayınlanan mektubunu Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Ece Derici‘nin çevirisiyle sunuyoruz.

***

Çevre, tarım, gıda endüstrisi, toplum ve beslenme kavramlarını içeren konuların öğreticilik, yazarlık ve sözcülüğünü yapan Amerikan entellektüel Michael Pollen’ın yazdığı bu mektup, toplumun her kesiminden insanı, gelecekteki 6 jenerasyona iklim değişikliği hakkında yazmaları için cesaretlendiren ulusal girişim Letters to the Future (Geleceğe Mektuplar) kampanyasının bir parçasıdır. Kampanya, dünya liderlerinin Paris’teki COP21’de iklim anlaşmasını kabul etmelerinin önemine dikkat çekiyor.

***

letters

Sevgili Gelecekteki Aile,

Biliyorum bu notu yeni yüzyılın başlangıcına dek okumayacaksınız ama size iklim değişikliği ile nasıl mücadele edeceğimizi çözmeden önce 2015’te, durumların nasıl olduğunu açıklamak istiyorum. Medeniyet olarak, doğal yaşam ile ilişkimizde besin, enerji veya eğlence, ihtiyacımız olan her neyse elde etmek için doğal olanın eksiltilmesi gerektiği varsayılan bir düşünceye kilitlenmiştik ki bu durum hiçbir zaman olması gereken değildi.

Bizim zamanımızda ABD Tarım Bakanlığı hala çiftçilere yetiştirdikleri her mısır, buğday veya pirinç kilesi (tahıl ölçü birimi) başına devlet yardımı dağıtıyordu. Bu, diğerlerinin arasında son derece üretken ve iklim için son derece zararlı olan tarım şekline önayak olmuştu.

O zamanlar atmosferde bulunan karbonun yaklaşık üçte biri önceden topraklarda organik madde olarak tutuluyordu. Fakat biz pullukla sürmeye ve ağaçları kesmeye başladığımızdan beri bu karbonun büyük miktarını atmosfere salıyorduk. Suni gübre fosil yakıtlardan yapılması, tarlaya atıldığı ve ıslandığı zaman sera gazı olan karbondioksitten çok daha güçlü azot oksite dönüşmesi nedeniyle her zaman en büyük suçlulardan biriydi. Politika belirleyicileri çiftçilere toprağa kazandırdıkları her karbon artışına karşılık yardımda bulunmalarına ikna ettik.

Zamanla, tarımımızı geliştirmeye başladık. Gelişim gezegeni iyileştirebilir, bizi besler ve iklim değişikliğiyle mücadele edebilirdi. Bu gelişim, gıda sistemimizin güvendiği, endüstriyel tarımın temel unsuru olarak görülen petrolün (sadece makineler değil zirai ilaçlar ve gübreler de petrol temelli teknolojilerdir) güneş enerjisi yani ‘’fotosentez’’ ile yer değiştirmesi ile başladı.

Karbon tarımı o sırada olan iklim değişikliği incelemesinde en umutlandırıcı eylemlerden biriydi. Bitkilerin, onlara yararlı olan mikropları beslemek için karbonun toprağın içine yerleştirme sürecinde toprağa şekerler salgıladıklarını keşfettik. Karbonun bu süreci aynı zamanda toprağın verimlilik ve su-tutma kapasitesini de artırdı. Beslenmek için fosil yakıtlar yerine güneşe – bir başka deyişle, fotosenteze – güvenmeye başladık. Öğrendik ki beslenmek ve dünyayı iyileştirmek için birçok yol var. Bu, doğal karşılayacak kadar şanslı olduğunuz sürdürülebilir gıda sistemi doğrultusunda yaptığımız büyük değişikliklerden sadece biriydi.

Mektubun İngilizce Orijinali

Yazar: Michael Pollan

Yeşil Gazete için çeviren: Ece Derici

(Yeşil Gazete, EcoWatch)

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.