Hafta SonuKültür-SanatManşet

[FotoÖykü] Hırs(ız)

0

Eğer gerçekten hırsızsam hır’dan değil hırs’tan hırsızım. Aşktan, kıskançlıktan… Ama öğrendim. Hayallerin ve aşkların bir sahibinin olamayacağını, yalnızca zaman içinde el değiştirebileceğini… Peki ya Harun? Şimdi, bir hırsız mı yoksa mağdur mu? Kendine ait olanı çalınca adalet, ihtiyaç duyan çalınca zaruret midir? Adalet ve zaruret arasında bir kadın ve bir fotoğraf sıkıştırabildiğimiz iki farklı hayat bizimkisi. Hak eden bendim, buna inancım tamdı. Hep benim olacaklarına inancımın elmas gibi sağlam olduğunu sanıyordum. Artık emin değilim. İnancım, elmas değil kristal bir vazo artık.

Fotoğrafa sanki ilk defa bakıyorum. Baloncuğun renk cümbüşü içinde insanlar… Ve Müge, bir düşünce olarak Müge… Müge ne düşünüyordu bu fotoğrafta?  Sormuştum. Hatırlamıyorum, kim bilir ne zamandı gibilerinden bir şeyler söylemişti sanki. Beni düşündüğünü hayal ederdim.

Bu fotoğrafın bir kompozisyonun parçası olduğunu bilmiyordum. On iki fotoğrafın sonuncusu. Baloncuğun ve Müge’nin on iki karesi. Baloncuk Müge’nin düşüncesi gibi gittikçe büyüyor ve tüm kareyi dolduruyor. Gün ışığı ne kadar güzel…

Bir düşüncenin imgesini yakalamak her fotoğrafçının harcı değil. Görünmeyeni de görebilen bir fotoğrafçı. Kıskanıyorum, hep kıskandım. Harun’a dair ne varsa…

Harun’un adım adım beni takip ettiğini hissediyordum, yanılmamışım. Sergimden bu fotoğrafın satın alındığını öğrendiğimde başkasının olamayacağını biliyordum. Bunun bir mesaj olduğunu… Belki de bir ipucu, hikâyesini öğrenmem için? Sanmıyorum, fotoğrafın hikâyesini daha da merak etmem için bir oyun bu.

Müge, Amsterdam’da sokakta balon gösterisi yapan bir çiftten söz etmişti. Belli ki o da bilmiyordu. Harun? O biliyor ve benim merak etmemi istiyor. Şimdi kendi sergisinde, tam da olması gerektiği yerde…

Fotoğraf sadece görüneni göstermez. Bir an’ı durdurmaz. Bir kareye bir hikâye hapsetmez. Geçmişin içine geleceği de koyar. Şimdi, bir yansıma olarak Harun… Elinde iki şarap kadehiyle her adımında büyüyor. Aynı karede Müge, ben ve Harun… Gülümsüyor. Dostça ve düşmanca…

Omzumda sıcaklığını hissediyorum. O sormadan elimi uzatıp alıyorum kadehi. Bir yudum alıyorum şaraptan. Tadı çok tanıdık, bilemiyorum.

HIRS(IZ) - HARUN TÖLE

“Bu fotoğrafın hikâyesi ne Harun?”

“Bir aşk hikâyesi… Fransız bir çift, ülke ülke gezip balon gösterisi yapıyor sokaklarda. Fotoğrafa dikkatli bakarsan bir değil iki balon olduğunu göreceksin. Karşılıklı üflenen iki balonun buluşması… Onlara göre bu bir tür öpüşme… Bence de öyle. Yüzlerindeki mutluluğu gördüm çünkü. Ama onları kareye almadım. Almadım çünkü Müge’nin düşünceli hali bu öpüşmenin içinde daha güzel bir hikâye oluşturuyordu.”

“Müge, ne düşünüyordu biliyor musun?”

“Biliyorum ama bunu sana anlatmam.”

“Fotoğrafın hikâyesini anlattın ama…”

“Fotoğraf umurumda değil, bu fotoğrafı seni buraya getirmek için satın aldım. Geleceğini biliyordum. Soruların olduğunu ve cevaplar aradığını… Müge’yi elimden aldığında kazandığını sanmıştın. Sonra fikrini almak için sana gönderdiğim bu fotoğrafı kendi serginde kullandın. Hayatımdan çaldığın ne varsa yanına kâr saydın. Benim hayatımı istedin. Hikâyesini bilmediğin bir şeye sahip olamazsın. Müge’nin hikâyesini bilmiyorsun. Yalnızca fotoğrafınkini biliyorsun. Bu fotoğraf artık ikimizin, istersen giderken yanında götür ama Müge hâlâ benim, bunu sakın unutma. Benden çaldığın her şeyi bir bir geri alacağım senden!”

“Müge senin mi yoksa benim mi, artık emin değilim. Adım adım uzaklaştı benden. Telefonu kapalı. Nerede olduğunu bile bilmiyorum.”

Sessizlik… Şarabın tadını alıyorum artık. Bordeaux. Harun, bir siluet… Hayaller geldiği gibi gidermiş. Adım adım küçülüyor çerçevede. Sonra tanımsız bir nokta oluyor. Müge ile baş başa kalıyoruz. O düşünüyor yine. Ben hikâyesiz kalıyorum.

NOT: Fotoğraflı kısa öykülerinizi (öykü yazarı ve fotoğrafı çeken farklı kişiler olabilir) ‘[email protected]’ adresine gönderebilirsiniz.  

Öykü: Tunç Kurt

Fotoğraf: Harun Töle

Tunç Kurt - Bay Prada Nasıl Öldürüldü Tunç Kurt

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.