Hafta SonuManşetUncategorized

Diyarbakır yazısını görenler akın akın barış tohumları getiriyorlardı – Göknur Yazıcı

0
1. Urla Tohum Takas Şenliği'nde Diyarbakır standı

Göknur Yazıcı, 1. Urla Tohum Takas Şenliği hikayesini tüm yönleri ile Yeşil Gazete için kaleme aldı

***

2006 yılında Tarım Bakanlığı 5555 sayılı Tohumculuk Kanunu ile ülkemizde yerel tohumların alınıp satılmasını yasakladı. Gerekçe olarak ta bunların sertifikasız olduğunu ve hastalık riski taşıdıklarını öne sürdü. Oysa bu tohumlar yüzyıllardır bir süreklilik gösteriyorlardı ve hiçbir sorun çıkmadan bu günlere kadar gelmiş di .

Küreselleşen dünya da  çok uluslu şirketler sınır tanımıyorlar.  Her alanda onlar hegemonya kurmuşlar. Tarım alanında da bir kaç  şirket genel politikaları belirliyor ve dünyanın en ücra köşesinde bile ulaşıyor.

1. Urla Tohum Takas Şenliği'nde Diyarbakır standı

1. Urla Tohum Takas Şenliği’nde Diyarbakır standı

İşte bu yüzden diğer bir çok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi bizim de yerel tohumlarımız yasaklandı. Bir çok ülkede tohum şirketlerine dur demek için yerel tohum hareketi başlamıştı. Ülkemizde de tohumların yasaklanmasını sağlayan kanun çıktıktan sonra yerel tohum hareketi örgütlenmeye başladı. Ve tohumların el değiştirerek çoğaltılması için Tohum Takas şenlikleri  yapılmaya başlandı.

ilk şenlik İzmir-Torbalı  Karaot köyünde yapıldı. Daha sonra Çankaya, (Ankara) Muğla ,Antalya, Fethiye, Bursa, Bayramiç, Seferihisar vs. bir çok yerde yapılmaya başlandı. En son 4 Ekim 2015 Pazar günü 1. Urla Yerel Tohum Takas şenliği yapıldı. Fakat   Doğu Anadolu’da hiçbir örgütlenme olmamış ve tohum takas şenliği yapılmamıştı.

Batı Anadolu’daki çalışmalar Ege Üni.Tarım Ekonomisi Öğretim Gör. Prof. Dr.Tayfun Özkaya’nın öncülüğünde başladı. Ve halen Takas şenliklerine danışmalık yapmakta ve panellerde katılımcı olmaktadır.

Her şey iki yıl önce ilk kez katıldığım Bayramiç Tohum Takas Şenliğinde başladı . Takastan bir gün önce çalıştay vardı.  Çalıştaya Elliye yakın grup ve STK katılmıştı. Ama Doğu Anadolu’dan gelen ne bir grup ne de bir tek doğa dostu vardı. Ve işte o günden sonra Doğuda da yerel tohum hareketi örgütlenmesi yapılmasının  gerekli olduğunu  düşündüm. Çünkü bu hareket sadece kıyı Ege de  örgütlenerek başarıya ulaşamazdı. Mutlaka önce ulusal bilinçle ülke genelinde;  sonrada uluslarası düzeyde güç birliği yapılarak ancak tohum şirketlerinin hegemonyası kırılabilirdi. Bu konuyu arkadaşlarımızla sürekli görüşüyorduk.

Bu doğrultuda birkaç ay önce Tayfun hoca ve Dr.Füsun Tezcan, Diyarbakır’da  bir konferans verdiler. Konferans çok ilgi gördü. Oradaki doğa dostlarıyla dostluklar kuruldu. Diyarbakır’da da bir   tohum takas yapılabileceği ve  yakın tarihteki bir takasa katılım olması konusunda görüş birliğine varıldı.

Bu Yerel Tohum Hareketinin Doğu illerinde de örgütlenmesinin başlangıcı olacaktı.1.Urla Yerel Tohum Takas Şenliğine Diyarbakır’daki doğa dostları davet edildi.

Urla etkinliğine Diyarbakır’dan temsilci olarak Mezepotamya Ekoloji Hareketi Yerel Tohum Komisyonu  Genel Basın Yayın Koordinatörü Erkan Özgen katıldı.

Az önce İMC de Yeşil Bülten programında 1. Urla Tohum Takas Etkinliği  haberi vardı. İzmir ve Diyarbakır’dan doğa dostlarının karşılıklı barış tohumlarını birbirlerine ulaştırdıklarını gördüm. Lice Domatesiyle Çeşme kavunun kardeş olduğunu gördüm. Çok duygulandım. Gözlerim doldu mutluluktan .Doğa bize tohumlar aracılığıyla barış ve kardeşliği öğretmişti .Öylece daldım  Tohum Takas şenliği sabahına gittim..

Erkan Özgen ile

Erkan Özgen ile

O gün sabah erkenden uyandım. Gece bölük börçük uyumuştum .Sanki bu gün bayram vardı. Küçük bir çocuk gibi  heyecanlıydım. Giysilerimi giydim acele kahvaltımı yaptım Erkan’ı almaya gittim.

Telaştan arabanın dikiz aynasını düzeltmeyi unutmuşum . Işıklarda fark ettim. Coşkuluydum ama   bir yanım tedirgindi. Urla’da geçen yıl yaşanan  olayları düşününce içimi bir sıkıntı kaplıyordu. HDP  seçim bürosu açtırılmamış ve olaylar çıkmıştı .Ya yine olay çıkarsa .Ya Erkan’a bir şey olursa. Daha bir buçuk yaşında bebeği vardı. Her gün yaşayabileceğimiz ve önceden kestiremeyeceğimiz şeyler bizi paranoyak yapıyordu. Bu durum Suruç katliamıyla başlamıştı.

Erkan bir önceki günü çok yoğun geçirmişti. Tohum paketleme, Seferihisar belediye başkanını ziyaret Akşamda EGEÇEP’li doğa dostlarıyla buluşma falan derken bitap düşmüştü. Ona deniz kenarında bir kahve ısmarlayamadım . Önce  Sahil evlerine gittik. Kahvesini deniz kokusunu içine çekerek içti. Çok mutlu olmuştu. Acelemiz vardı fazla oturamadık.

Yola koyulduk. Otobandan kısa bir sürede Urla’ya vardık.

Arabayı Necati Cumalı’nın anı evinin önüne park ettik. Ev kapalıydı. Erkan’a evi gezdiremedim.

Sanat sokağından geçerek tarihi Malkaca pazarına ulaştık. Burası daire şeklinde etrafı birkaç küçük lokanta ve dükkanla çevrili küçük sayılabilecek bir alandı. Sol da Seferihisar standını gördüm. Şevket yanındaki standı bize ayırmıştı.Şenliğe ilk kez katılan konuğumuza  yardımcı olacaktı. Ben tertip komitesinde olduğum için diğer stantları dolaşacak biraz da şenliği sosyolojik olarak gözlemleyecektim. Henüz okul bitmemişti ama ben sosyolojik çalışmalarıma  başlamıştım bile.

Erkan, Mezeoptamya Ekoloji Hareketi Yerel Tohum Komisyonu yazan afişi  masanın önüne iliştirdi. Çok güzel hazırlamış olduğu  renkli ve yörelerinin sebzelerinin olduğu broşürleri masaya yerleştirdi. İkimizde çok telaşlıydık. Şöyle bir masaları dolaştım. Tertip komitesindeki arkadaşların masalarına ve uzaklardan gelen katılımcı yerel tohum gruplarına merhaba dedikten sonra Diyarbakır Standına geri döndüm. Planım  Erkan’a biraz yardımcı olmak sonrada kendi işlerimi yapmaktı. Biraz paketlenmeyen tohum kalmıştı. Onları küçük torbalara koyup etiket yapıştırmaya başladık. Ziyaretçilerde yavaş yavaş gelmeye başladılar. Takas saat on ikide başlayacaktı. Bizim masaya çok ilgi vardı .Her gelen bir şeyler soruyordu.

Bir ara bir genç geldi masamıza .20-25  yaşlarında bir erkek. Broşürdeki karpuz resmini gösterdi’. Bu Diyarbakır yöresi değil !Ben bilirim’ dedi. ‘Sen nerelisin ki ‘dedim. Ben Türküm dedi. Niyetini anlamıştım. Çok sevimliydi. Temiz bir yüzü vardı. Diyarbakır masasının  varlığından  rahatsız olmuştu sanırım. ’Tamam dedim sen haklısın buraya yanış yazılmış olabilir düzeltiriz sağ ol uyardığını için’. Bir şey demedi yüzüme baktı öylece masum masum ve çekti gitti yanımızdan. Erkan bunu görmemişti. Ona söylemedim. Üzülebilirdi.

Erkan şaşkındı. İlk kez katılıyordu bir takas şenliğine. Çok yoğun ilgi vardı kendisine ve gelen tohumlara. Hele de masada kanlı canlı duran kocaman Lice domatesi ilgi odağı olmuştu. Her gelen onun tohumundan istiyordu. Öyle kalabalıktı ki masamız ne yapacağımızı şaşırdık. Bir taraftan gelenlere bilgi veriyordu Erkan bir taraftan tohum dağıtıyorduk. Tohumlarımız yetmiyor hazırladığımız poşetleri iki kişiye tekrardan pay ediyorduk. Ben beni tanıyanlar, arkadaşlarım ,dostlarım geldikçe iyice telaşlanıyordum. Onlarla ilgilenemiyordum.25 yıldır görmediğim bir dostum geldi ona sadece hoş geldin diyebildim. Nereye yetişeceğimi şaşırmıştım. Tohum verenler alanlar başımı kaşıyacak zaman yoktu.

Ege’den Diyarbakır’a götürülmek üzere barış tohumları

Bademler köyünden bir bisküvi kutusu dolusu çeşitli tohumlar  geldi. Bir kısmını aldık geri kalanını dağıttık. Erkan’ın sırt çantası çeşit çeşit tohumlarla doldu taştı. Çeşme kavunu, börülce,kınalı bamya, şevketi bostan (yöresel çok pahalı bir ot)  vs.gibi  İzmir yöresine  ait tohumlardı hepsi.

Çok şaşkındık. Hiç böyle bir şey beklemiyorduk. Kendiliğinden gelişen  bir durumdu bu. Diyarbakır yazısını görenler akın akın barış tohumları  getiriyorlardı . Ne çok barış isteyen, özleyen güzel insan varmış meğerse İzmir’de. Bu takasta bunu gördük. Kalabalık epey dağılmıştı. Şöyle  bir nefes alalım dedik. Hiç bir şey izleyememiştik. Masamıza olan yoğun ilgiden çok yorulmuştuk. Ben başka hiçbir sdanta  gidemedim. Çok yoğun olduğu için Erkan’ı  yalnız bırakamadım çünkü. Bir ara Tayfun hocanın konuşmasında aramızda ta Diyarbakır’dan gelen konuklarımız var dediğini duydum .Birde çocukların birer sebze oldukları gösterileri. Onun dışında sanki şenlikte değildim. Bu aşırı ilgiden dolayı etrafı görecek halim yoktu.

43

Kısa bir sürede vereceğimiz tohumlarda bitmişti. Hepsi kapış kapış  gitmişti.

Sonra  bir kadın geldi. Elinde bir ayakkabı kutusu. Kapağı açtı içi ağzına kadar Çeşme kavunu tohumu dolu. Yediği kavunların çekirdeklerini hep kurutup biriktirmiş. Birde yeni dünya erik kayısı falan çekirdekleri var başka kavanozda.

Hepimiz çok şaşırdık. Bu kadar çok tohum getiren olmamıştı .’Alın bunların hepsini Diyarbakır’a götürün. Bunlarda bizim barış tohumlarımız’ dedi. Büyük bir kısmını Erkan aldı çantası iyice dolmuştu bunları da sıkıştırdı. Geri kalanını dağıttık.

Alan tamamen boşaldı. Çok yorulmuştum. Menüsküs olan dizim iyice ağrımaya başlamıştı. Bu kadar uzun süre ayakta kalmamam gerekiyordu. Ama ne gam. Öyle mutluydum ki. Yıllardır özlemini çektiğimiz tohum kardeşliği gerçekleşmiş Lice domatesi ve Çeşme kavunu kardeş olmuştu.

Urla’da yaşayan doğa dostları akın akın barış tohumları getirmişler adeta Diyarbakır’a tohum göndermek için yarışmışlardı. Bacağımın ağrısını takas bitince fark ettim. Oradaki kahveye oturduk. Erkan’ı Türkiye de yerel tohumlar konusunda ilk tez çalışması yapan Zerrin’le tanıştırdım .Koyu bir sohbete daldılar .Zaten Erkan hem Mezepotamya Ekoloji hareketini hem de tohum çalışmalarını ha bire anlattı soranlara. Erkanın artık konuşacak hali kalmamıştı. Zerrin gitti.

Son bir işimiz kaldı Erkanın raporuna yardım edeceğim. Raporu da  hazırladık. Akşam olmaya başladı. Çok acıkmışız. Bütün gün telaştan yemek yemeği unuttuk. Kahvenin bitişiğindeki köftecide yemelerimizi yedik.

İşyeri sahibi kadın da masayı toplarken Erkan’a sorular sordu. Erkan onunla da epey sohbet etti  ; çalışmalarını anlattı. Herkes bu yabancı konuğu ve çalışmalarını çok  merak ediyordu. Erkan’da bıkıp usanmadan heyecanla anlatıyordu. Bu yoğun ilgiden çok mutlu olduğu her halinden belliydi .Erkan Çocuklarına Urla’dan oyuncak giysi falan aldı. Birde köprübaşında ki balıkçıdan balık aldı.

42

Akşam  dönecek. Hemen yola koyulduk. Narlıdere Sahilevlerinde gün batımı bir çay ısmarladım Erkana. Çok keyif aldı.10 dakika kadar oturabildik ancak sahilde. Doğru hava alanına. Erkan gitti. Saat sekiz olmuştu.

Eve gelince dinlenmeden İMC haberini ve Yeşil gazete haberlerini hazırladım. Yerel Tohum Derneğinden arkadaşım Hakan Tohum Takas Şenliğinde  çekimler yapmıştı. Ama Aydın’a düğüne gitmişti takastan sonra. Montaj yapamayacaktı yarına kalmıştı. Yeşil gazeteye haberi ve fotoğrafları yolladım ve iyice ağrımaya başlayan dizime merhem sürerek yattım. Takası ve Diyarabakır standtındaki ilgiyi düşündükçe gülümseyerek ve baharda Diyarbakır’da yapacağımız takasın hayalini kurarak uyudum.

Sabah ilk iş Hakanı aradım. Uyandırabilene aşk olsun .Öğleye doğru anacak kalktı. Hemen montajı yapıp  verdiğim mail adresine yollamasını istedim. ’Yok hocam öyle kolay değil biraz sürer’ dedi. ‘Kısa bir şeyler ayarla’ dedim ‘bakalım’ dedi. İMC’ yi  aradım. ‘Bu gün yeşil bültene yetişmez yarında haber için geç olur’ dediler. ‘Ama yarın yeşil bülten dışında bir haberde olabilir belki ‘ dediler.

Türkiye deki tek yeşil bülten bizim haberi veremiyordu. Barış tohumlarımızı göremeyeceklerdi milyonlar. Çok üzüldüm . Gözlerim doldu. Yaptığımız çalışma yarım kalmıştı .Doğa bize farkında olmadan barışı öğretmiş ama biz bunu başka Doğa dostu güzel insanlara  gösterememiştik. Öyle üzgün akşam oldu. Ertesi gün bir telefon. Sevgili Özlem bu gün Sizin haberi Yeşil bültende vereceğiz dedi.

Meşhur Lice Domatesi

Meşhur Lice Domatesi

Çok sevindim. Harika   bir sürpriz oldu bu benim için. Hiç beklemiyordum. Mutluluktan kanatlanıp uçuyordum sanki mavi gökyüzünde. Üç buçuğu zor ettim. Program başladı. Sanki izlediklerimi hiç bilmiyormuş gibi pür dikkat izledim. ‘Aaaa Fatma ana domates tohumu ve onun ölmeden önce yaptığı tohum çıkınları da ekranda’. Çok duygulandım bu güzel kadını hatırlayınca. Kendisi kanserden öleceğini biliyordu ama yine de her yıl olduğu gibi tohumlarını almış kurutmuş ve rengarenk bez parçalarına sarıp bağlayarak saklamıştı. Fatma Ana öldü ama tohumları yüzyıllarca yaşayacak.( Çıkınlardaki bir domatesin adını okuyamadık. Fatma ananın yazısını sökemedik. Bizde tohum toplayan kadınlar olarak o domatese ‘Fatma Ana Domatesi’ ismini verdik. )

Tayfun hoca ve Erkan telefonla habere bağlandılar. Tayfun hoca genel yerel Tohum çalışmalarından ve takas şenliklerinin öneminden konuştu. Erkan’ın o heyecanlı coşkulu ve sevinç dolu sesini hiç unutmayacağım. Şöyle diyordu: ’İzmir’e barış tohumları götürdük! Meşhur Lice domatesi tohumu ve Meşhur Çeşme kavunu kardeş oldular. Şenlikteki halk bize çok ilgi gösterdi. Bize pek çok barış tohumu verdiler. O kavun tohumlarını Lice’de yetiştirip bir daha ki sene şenliğe getireceğiz ve beraber yiyeceğiz. Seferihisar belediyesi bize destek olacak Diyarbakır’da Yerel Tohum Şenliği yapacağız.’ Sesi titriyor ama mutluluktan uçuyordu. Program bitti.

Derin bir nefes aldım. Çok mutluydum. Çünkü ülkenin kan gölüne döndüğü bu karanlık günlerde uzaklarda bir ışık görünüyordu. Hep beraber o ışığa doğru koşmalıyız barışı örgütlemeliyiz dedim içimden.

Doğa bize barışı ve kardeşliği öğretmişti. Onca barış sever güzel insan akın akın masamıza barış tohumları getirerek Diyarbakır’a yollamışlardı. Bu kendiliğinden gelişen çok güzel bir sürprizdi. Ben olay çıkacak Erkan’a bir şey olacak bebeği okuldaki öğrencileri öksüz kalacak diye paranoyakça şeyler düşünürken o sırt çantası tepeleme dolu barış tohumlarıyla dönmüştü evine.

Güzel insanlar ayakkabı kutularında para değil barış tohumları taşımışlardı.

Bu satırları dizimde buz torbasıyla yazıyorum. Menüsküs ağrım dayanılmaz oldu .Bu gün gidip MR çektirdim .Doktor dizine çok yüklenmişsin küçük bir operasyon yapalım dedi. Yaptırmadım. Topallayarak evin içinde dolaşıyorum. Ama hiç umurumda değil. Çok mutluyum. Yüzlerce barış tohumu ekilecek  baharda topraklarımıza. Taa izmir’den Diyarbakır’a. Birazdan yatağımda baharda Diyarbakır’da yapacağımız  tohum takas şenliğinin hayalini kurarak uyuyacağım. Düşümde Sümerpark ‘ta( 10 dekarlık alana sahip bir çok sosyal aktivitenin ve devasa bir kütüphanenin olduğu harika bir yer.)  büyük bir halaya durmuşuz. İzmir’liler halay başına dikkatlice bakarak halayı öğrenmeye çalışıyorlar.Diyarbakır’lılar onlara gülüyorlar. Az öncede Egenin zeybek oyunları oynanmış. Müzikle coşuyor kahkahalar atıyoruz. Gülüşmelerimiz gökyüzünde yankılanıyor. Halaydan sonra kocaman bir sofrada iştahla yemeklerimizi yiyeceğiz. Dicle nehri kıvrılarak akarken bize gülümsüyor, Hevsel bahçeleri hafifçe salınarak selam veriyorlar….

46-goknur-yazici

 

 

Göknur Yazıcı

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.