Köşe Yazıları

Yemeyerek dünyayı tüketmek

0

Yemeğini bitirmezsen arkandan ağlar! Türkiye’de gıdaya erişimi olan şanslı kesimin büyürken sıkça duyduğu sözler bunlar. Anne ve babaların tabakta yemek kalmaması için diretmesi sadece çocuklar yemeklerini tam yesin ve sağlıklı olsun diye değil, aynı zamanda ekmeğin karne ile alındığı dönemi gören neslin, çocuklarına gıdaya saygıyı ve israf etmemeyi öğretme çabası. Artık ekmek karneyle alınmıyor, istediğimiz an ekmek alabiliriz. O kadar ki Türkiye’de üretilen ekmeğin %5,4’ü çöpe gidiyor, bu da günde 4,9 milyon adet ekmeğin çöpe gitmesi anlamına geliyor.[1] Anlaşılan bir önceki neslin israf etmeme çabaları hızlı tüketim karşısında etkisiz kaldı.

Hem hızlı tüketiyoruz hem de hızlı yaşıyoruz; meyve ve sebzeyi manavdan, eti kasaptan, ekmeği fırından almaya vakit ve sabır yok artık. Mahallelerden çıkıp toplu konutlara, rezidanslara ve sitelere taşınan yaşamlarda esnafa yer yok. Tüm ihtiyaçların bir arada bulunabileceği süpermarketlerden haftalık toplu alışverişler yapılıyor, böylelikle en kaliteli ürünün en ucuza alınabileceğine inanılıyor. Tüketicileri bu inanca sürükleyen de yine süpermarketler.

Gıda alışverişlerinde semt pazarlarının veya manav, kasap, peynirci, fırın gibi belli gıda ürünleri üzerine “uzmanlaşmış” esnafın tercih edilmesinin nedeni en kaliteli ve taze gıdaya erişebilmek. Bunu bilen süpermarketler esnaftan alışveriş yapan tüketicilerin alışveriş alışkanlıklarını değiştirmek için sattıkları gıdanın kalitesini ve tazeliğini öne çıkarıyor. Türkiye’nin en büyük perakendecilerinin hepsinin birer “Tarladan Rafa” projesi var; Migros 30 saat[2] içerisinde, Carrefour 36-40 saat[3] içerisinde ürünleri tarladan raflara getirerek müşterilerinin kalite ve tazelik beklentilerini en üst düzeyde karşılamayı hedefliyor.

Kalite standartları ise görsel olarak meyve ve sebzenin görsel güzelliğiyle bağdaştırılıyor. Bu yüzden iki bacaklı havuç, iki kafalı patates, yamuk yumuk elma, her ne kadar kaliteli ve tüketilebilir olsa da, güzel olmadığı için süpermarketlerin satın alma kriterlerine uymuyor ve çöpe gidiyor. Tüketici o kadar şartlanmış ki Türkiye’nin evladiyelik pembe domatesinin “domates gibi olmayan” garip şekli yüzünden alıcı bulamadığı oluyor. En güzel ürünü satın almaya şartlanan tüketici süpermarketlerden yapılan haftalık alışverişlerden arta kalan meyve ve sebzelerin tüketilebilirliğini de tahayyül edemiyor, buzdolaplarında unutulan gıdalar öğrenilen kalite kriterlerine uymadığı için çöpü boyluyor.

Türkiye mutfaklarında en çok tahıl ve tahıl ürünleri, sonra sebze, sonra da bakliyat ve meyve tüketiliyor. Et ve balık tüketimi özellikle yüksek fiyatları nedeniyle oldukça kısıtlı. Bu nedenle evlerde et ve balık israfı %3 iken, evlere giren tahıl, bakliyat, meyve ve sebzenin %16’sı çöpe gidiyor.[4]

foodwaste2

Bir başka yerde ise bir grup insan kasalarca hafif kırmızılaşmış biberlere, yumuşamış domateslere ve pörsümeye başlamış ıspanaklara bakıp bu akşam ne pişirsek diye düşünüyor. Bombalara Karşı Sofralar, manavlardan atılmak üzere ayrılmış ama yenebilir meyve ve sebzeler toplanarak vegan yemekler pişiriliyor, sofraya gelen herkesle bu yemekler ücretsiz paylaşılıyor. Sofralar’dan bir kişi meyve ve sebze toplarken hiç zorlanmadıklarını belirterek “Biz Beyoğlu civarındaki beş-altı manavı gezerek çöp diye ayırdıklarından 100 kişiye yetecek yemek çıkarıyoruz. Kim bilir Türkiye’nin tüm atık gıdaları kaç kişiyi doyurur” diyor.

Cevap: Çok fazla kişiyi

Türkiye dünyanın en büyük 4. sebze, 10. meyve üreticisi. Dünyada bir yılda üretilen sebzenin %2,5’i, meyvenin %2’si Türkiye’de üretiliyor.[5] Öte yandan “çirkin” gıdalar; “tarladan rafa” taşıma esnasında iyi paketlenemediği veya korunamadığı için kayıp olan gıdalar; küçük çiftliklerde yeni teknolojilere ayak uyduramayan, yetersiz insan kaynağıyla üretim yapan eski nesillerin verimsiz tarım uygulamalarından kaynaklanan kayıplarla birlikte sofralara gelene kadar toplam meyve ve sebze kaybı yılda 2,4 milyon ton sebze, 880 bin ton meyve oluyor.[6] Bu miktar Orta Afrika ülkelerinin bir yıllık toplam sebze üretimine denk.[7]

Türkiye’de gıda israfı:

Türkiye’nin toplam ekin, hayvan ve balık tedarikinin %53’ü hasat sonrasında daha tüketiciye ulaşamadan kayıp oluyor. Türkiye bu yüzdesiyle Dünya gıda kaybı sıralamasında Malavi’den sonra sondan on birinci.[8] Dünyanın gıdasını üreten Türkiye dünyalar kadar da israf yapıyor. Bir taraftan yetersiz teknoloji yatırımları, az insan kaynağı ve belirsiz gıda kalite ve güvenlik standartları yüzünden üretilen gıda ürünlerinin yarısı tüketiciye ulaşmadan heba oluyor. Diğer tarafta nüfusun %99,5’inin gıdaya ulaşabildiği Türkiye’de hem gıda güvenliği bir sorun olmadığı için hem de artan tüketim gücüyle iş yeri, otel, üniversite, yurt ve ev mutfaklarında gıda israf ediliyor.[9]

Gıda israfına karşı bugüne kadar yapılmış en kapsamlı kampanya Toprak Mahsülleri Ofisi’nin “Ekmeğini İsraf Etme” kampanyası. Bu kampanyayla günde 1 milyon 50 bin ekmek çöpe atılmaktan kurtarıldı. Bunun dışında artan yemekleri hayvan barınaklarına gönderen yemekhaneler veya organik atıkları biogaza ve komposta çevirmek üzere toplayan kurumsal sosyal sorumluluk projeleri var.

Oysa israfı önlemek için sadece -devlet veya özel- kurumsal vicdanlara bağlı değiliz. Değişim insanda başlıyor. İstanbul gibi büyük şehirlerde bile mahallelerde bostanlar kuruluyor; bombalara karşı sofralarda, yeryüzü sofralarında, çerçöp çorbacılarda yemekler paylaşılıyor. Sürdürebilir bir yaşam adına gıda israfını engellemek için üretimin bir parçası olmak, yerel üretileni tüketmek, tüketimi planlamak, atmamak, atılanı hep beraber değerlendirmek ve paylaşarak çoğaltmak yani tüketiciden türeticiye evrilmek de bizlere düşüyor.

Kaynaklar:

[1] Toprak Mahsülleri Ofisi, Türkiye’de Ekmek İsrafı Araştırması, Aralık 2013

[2] Migros, Faaliyet Raporu, 2013

[3] Carrefour, Faaliyet Raporu, 2013

[4] Food and Agriculture Organization (FAO) of the United Nations, Food Loss and Waste in Turkey Country Report, 2013

[5] FAO Statistical Yearbook, World Food and Agriculture, 2013

[6] Türkiye İstatistik Kurumu, Bitkisel Ürün Denge Tabloları, 2012/2013

[7] FAO Statistical Yearbook, Africa Food and Agriculture, 2014

[8] The Economist Intelligence Unit, Global Food Security Index, 2014

[9] The Economist Intelligence Unit, Global Food Security Index, 2014

Bu yazı National Geographic dergisi Kasım 2014 sayısında yayınlanmıştır.

You may also like

Comments

Comments are closed.