Dış Köşe

Celladının canını alan kadınlara methiyeler düzer olduk: Ölür müsün, öldürür müsün? – Elif key

0

Gazetelerin ana sayfalarında irili ufaklı Çilem Doğan fotoğrafları… Ana sayfayı yapan editörler fotoğraftan, Doğan’ın yüzündeki ifadeden psikolojisini anlamaya çalışıyorlar.

Aslında hiçbir şey yazmasalar da olur, üçüncü sayfalara tıkılan şiddet hikayelerinden biridir nihayetinde. Ama Çilem Doğan, “Hep kadınlar mı ölecek? Biraz da erkekler ölsün” dediği için artık bu haber, ‘İnsan köpeği ısırdı’ haberi gibi, hak ettiği yerde, anasayfada.

‘İşler yolunda’ diyor olabilirmiş

çilem doğan

Çilem Doğan’ın fotoğrafının altına, ‘Kelepçeli iki elinin başparmaklarını kaldırarak ‘İşler yolunda’ imasında bulundu. Rahat hareketleriyle dikkat çeken ve kendinden emin adımlarla yürüyen Çilem Doğan, sağlık kontrolünün ardından adliyeye götürüldü’ yazmışlar.

Gazetelerin birinci sayfalarını çoğunlukla erkekler yapınca, haber aşağılarda, resim küçük, altında da epey uzaktan geçen analizler. Çilem Doğan ‘İşler yolunda’ diyor olabilirmiş, rahat hareketleriyle dikkat çekiyormuş. Çünkü kimbilir, memleketin dört bir yanında öldürülen, öldürmese öldürülecek onca kadın. Ve artık canına tak eden kadınlar ülkesinde bir gün daha!

Canlarına Tak Eden Kadınlar’

Sibel Hürtaş’ın kitabı ‘Canlarına Tak Eden Kadınlar’ (İletişim Yayınları) tam da bu kadınlardan bahsediyor. Ölür müsün öldürür müsün sorusuyla başbaşa kalan, sabahı, bir başka işkence sabahını bekleyemeyen, sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyen erkeklerden kurtulmak için kendini, hayatını yakan kadınlardan bahseden bir kitap.

Hürtaş’ın cezaevinde görüştüğü kadınların hikayeleri epey sert, ortak noktaları: Pişmanlık yok. Çilem’in tişörtünde yazan son cümle gibi: ‘Sevgili gelecek, artık hazırım.’ Hazır oldukları yer ise dört duvar arası, bir cezaevi.

Hürtaş cezaevinde kadınlarla görüşüyor, kadınların hikayelerini yazıyor:

“…50’lerinde bir kadın, kocası 38 yıl boyunca kocasından türlü eziyetler gördüğünü anlatırken, utana sıkıla onun dışkısını evin ortasına yapıp zorla kendisine yedirmeye çalıştığını ima etmişti. Hem de bir iki kez değil, evli oldukları 38 yıl boyunca, defalarca. Bu şiddetten kaçmak için bir kez ikinci kattaki evinin balkonundan atlayıp topuklarının kırılmasını göze almış, birkaç kez de köy yerinde gece vakti tarlada nefesini tutup saklanmıştı.

Yaşadıklarını şöyle anlatmıştı: ‘Eve girmek istemezdim, korkardım, sesimi de çıkaramazdım. Kaç saatlere kadar ‘tarlada çalışıyorum’ derdim de gidemezdim. Tam 38 sene o eve girmemek için, ne çileler çektim. Ben evde olup da o akşam geldiğinde, kolumda hırkama bıçak saklayıp açardım kapıyı, bir şey yapacağımdan değil ya. Tam 38 sene ben öyle açtım kapıyı. En son günü yine dövmeye başladı, kaçtım. Kapıya kadar ulaştım, kapıyı kilitlemiş yine anahtarı cebine koymuş, geldi arkamdan saçlarımdan tutup sürükleyince, ben de elimdeki bıçağı vurdum sonra balkondan atladım, orada bayılmışım. Ayılınca söylediler öldüğünü…’ Yaşlı kadın, yargılandığı sırada adamın sapkınlıklarını anlatmaya utanmış, görüşmeyi yaparken bizden Yargıtay’a dilekçe yazmamızı istemişti.”

Bir delilik hali

Başka bir kadın, ilk eşinden olan oğlunu, ikinci eşinin taciz ettiğini anlatıyor. İlkokula giden oğlunun öğretmeni sayesinde olaydan haberdar olur olmaz kocasını öldürüyor. Öyle basit bir vurdum, öldü vakası değil. Önce kocasını kasap bıçağı ile 42 yerinden bıçaklıyor, ardından üzerine kolonya döküp yakıyor, sonunda tüm evi yakıyor ve dışarı çıkıp izliyor. Bir delilik hali! Çünkü çocuğu onun canı, canını yakanı her kadın yakar!

Zonguldak’ta, kendisine cinsel ve fiziksel şiddet uyguladığını öne sürdüğü emekli madenci eşi, 57 yaşındaki Bilal Korkmaz’ı, namaz kılarken başına kazmayla vurarak öldüren 55 yaşındaki Hanım Korkmaz da aynı kaç kurşun yağdırdığını bilmeyen, eline ilk kez silah alan Çilem Doğan gibi, ‘Kaç kere vurduğumu hatırlamıyorum’ diyor.

Bir başka yerde, Konya’nın Çumra ilçesinde kocası tarafından 11 yıl boyunca işkence ve cinsel istismara maruz kalan T.G, eziyetlere daha fazla dayanamayarak kocasını tabancayla vurarak öldürüyor. Çünkü kocası Ömer G.  misal kafası atınca, karısını traktörün arkasına iple bağladıktan sonra 200 metre sürüklermiş, ardından karşısına geçip keyif sigarası içermiş. Kemerle dövmesi ise gündelik hobilerinden biri. Ömer bir gece silahını eşinin eline tutuşturuyor, “Al şu tabancayı kendi öldür. Beni uğraştırma, bitir bu işi” diyor. Son cümlelerini kendi elleriyle dövüp hayatından bezdirdiği karısına kendisi veriyor! Yerde son nefesini verirken karısının adını sayıklıyor.

Bu ruh hali düzelir mi?

Gazeteler bu haberlerle dolu.

Canına tak eden kadınların ülkesinde bir kadın bir erkeği öldürdü diye sevinip ‘Helal olsun’ diyen, celladına aşık olan sonra da onun canını alan, gülerek cezaevine giden kadınları anlar, onlara methiyeler düzer olduk.

Konuşmazsak düzelirmiş ya, bu ruh hali düzelir mi?

Elif Key – Diken

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.