Köşe YazılarıManşet

Benim Tatlı Varilim

0

Bu 13-14 Şubat, fosil yakıtlardan yatırımını geri çekme günleri. Başlarda her şey ne kadar karanlık gözüküyordu. Sağ köşede tüm azametiyle ağır sıklet, 130 kilo, 2.20 boy ve kol açıklığıyla fosil yakıt (kömür, petrol, gaz) şirketleri. Sol köşede ise tıfıl iklim hareketi. İklim hareketi çok fena dayak yiyecekti, beklenti buydu. Zaten 130 kiloluk canavar, zayıf rakibini ciddiye almıyordu. Zil çaldıktan sonra bile kafasını çevirip rakibine bakmıyordu. Daha da fenası tarafsız olması gereken hakem fosil yakıt şirketleri tarafından satın alınmıştı. O da bir eliyle şirketlerin sırtını sıvazlıyor, bir yandan da sanki aralarındaki ortak bir şakaya gülüyordu.

Bu metaforik görüntü fosil yakıt şirketlerine karşı ‘divestment’ yani ‘yatırımını geri çek’ kampanyasının başladığı 2012 senesinden. Kampanya çok kısaca yatırımcıların fosil yakıtlara yatırımdan imtina etmeleri veya yaptıkları yatırımları geri çekmeleri esasına dayanıyor:

 

 

Tarihsel olarak en fazla bilinen yatırımları geri çekme kampanyası 1970 ve 1980’li yıllarda Güney Afrika’daki ayrımcılık rejimine karşı yürütüldü. Kampanyanın mali etkileri belirsiz olsa da G. Afrika’daki ayrımcılığı uluslararası gündemin ilk sıralarına yerleştirmede epey önemli bir rol oynadı.

Yine de 2012’de 350.org fosil yakıt şirketlerine karşı yatırımları geri çekme çağrısı yaptığındaki (bu çağrının arka planına ilişkin bu uzun ama önemli makaleyi tavsiye ederim) görüntü giriş paragrafındakinden çok farklı değildi. Fosil yakıt şirketleri kampanyayı ciddiye almıyor, üzerine konuşmaya lûtfedenler ise dalga geçiyordu. Siyaset de bu şirketlerin korkunç kâr marjları tarafından esir alınmıştı. Fosil enerji şirketlerinin parasıyla kampanya yapan siyasetçiler iktidara gelince aynı şirketlere senede en az 1.9 trilyon (rakamla 1,900,000,000,000) doları bulan destek (bağlantı İngilizce) aktarıyordu. Fosil yakıt şirketlerinin sağ cebinden çıkan para sol ceplerine giriyordu.

Yatırımını geri çek hareketi de aslında bu durum karşısındaki çaresizlikten doğdu. İklim hareketinin içinde olanların senelerdir söylediği deyişe göre ‘para onlarda, sayılar bizde’dir. Ancak, bu sistem içinde sayıların da bir önemi kalmıyordu. İktidara kim gelirse gelsin neticede parayı veren düdüğü çaldığı için ahlaki veya demokratik argümanlarla gidişat engellenemiyordu. O zaman fosil enerji şirketlerinin önemsediği tek şey hedefe alınmalıydı: Yani kâr. Kuzey Amerika’da başlayan kampanya kısa sürede Avrupa’ya ve oradan Doğu Asya’ya yayılmaya başladı. Amaçlardan ilki fosil yakıt şirketlerinin yatırımcı bulabilmesini zorlaştırmak, hatta uzun vadede imkansız kılmak ve bu sayede bu şirketleri dönüşmeye zorlamak. Ancak, belki de daha önemli olanı bu şirketlerin iklim değişikliğinin baş sorumlusu oldukları gerçeğinin iyice yerleştirilmesi.

16490033136_44204e9e60_z

Kampanya iki temel sav üzerine oturuyor. Bunlardan ilki gerçek anlamda yaşamsal: Küresel ısınmayı dünya üzerindeki yaşamın nispeten öngörülebilir biçimde uyum sağlayabileceği seviye olan 2 santigrat derecenin altında tutmak için dünyadaki bilinen tüm fosil yakıt rezervlerinin yaklaşık %80’inin hiç kullanılmaması gerekiyor.

İkinci ve bağlantılı argüman ise ekonomik. Bugün fosil yakıt şirketlerinin tümü, dünya üzerindeki yaşamın bildiğimiz şekliyle devam edebilmesinin bir gereği olarak asla çıkarmamaları gereken bu rezervleri varlıkları arasında gösteriyorlar. Örneğin, banka kredisi alacakları zaman bu rezervleri teminat olarak gösteriyorlar. Bu açıdan bakıldığı zaman bu rezervler bugün dünyadaki en büyük ve en tehlikeli ekonomik balonu teşkil ediyor. Dünyadaki yaklaşık 1500 petrol ve gaz şirketinin toplam değeri 5 trilyon dolar, 275 kömür şirketinin değeri ise 230 milyar dolar civarında (bağlantı İngilizce). Ayrıca bu şirketlerin yüz milyarlarca dolar da borcu bulunuyor. Bilinen fosil yakıt rezervlerinin %80’inin hiç çıkarılmaması gerektiği için bu şirketler basit bir hesapla, gerçek değerlerinin beş katı üzerinde listeleniyorlar. Dolayısıyla, portfolyolarında bu şirketlerin hisselerini bulunduran yatırımcılar aslında ciddi bir kayıpla karşı karşıyalar.

16329257540_491aaa813c_z

Bu arada, bu değerlendirmeyi yapanın fosil enerji şirketlerine karşı kampanya yürütenler olduğunu sanmayın. Dünyanın en büyük yatırım kurumlarından HSBC Bankası (bağlantı İngilizce) ve Deutsche Bank (bağlantı İngilizce) bu konuya dikkat çeken finans kuruluşlarından sadece bazıları. Aralarında Uluslararası Enerji Ajansı, IMF, Dünya Bankası ve pek de ‘radikal’ sayılamayacak bir ton diğer kurum ve kuruluş bunu defaatle dile getirdi.

Kaldı ki bunu sadece iklim değişikliği aktivistleri ve büyük finans kuruluşları söylemiyor. Dünyanın en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan’ın eski petrol bakanı Şeyh Yamani, 2000 yılında verdiği bir mülakatta (bağlantı İngilizce) konuyu şöyle özetliyordu:

Bundan otuz sene sonra büyük miktarda petrol olacak ama alacak kimse olmayacak. Petrol çıkarılmayacak, yer altında bırakılacak. Taş devri, taş bittiği için sona ermedi. Petrol devri de petrol bittiği için sona ermeyecek.”

Bu mülakattan yola çıkan bazı analistler düşen petrol fiyatlarına rağmen petrol üretimini inatla düşürmeyen Suudi Arabistan’ın tam da ‘tasfiye satışı’ mantığıyla hareket ettiğini ileri sürüyorlar. Hatta fosil yakıt şirketlerinin yöneticileri bile dolaylı olarak bu gerçeği kabul ediyorlar. karbon ‘yakalama ve depolama’ teknolojileri artık bu şirketler tarafından en fazla dile getirilen (bağlantı İngilizce) konular arasında. Bu teknolojiler ile fosil yakıtlar yakıldığında ortaya çıkan ve iklim değişikliğine neden olan karbon dioksit gazının atmosfere karışmadan yakalanması ve yerin kilometrelerce altında depolanması hedefleniyor. Ancak, bu teknolojinin etkinliği maalesef son derece şüpheli (bağlantı İngilizce). Ne yazık ki bir şey gerçek olamayacak kadar iyiyse genelde gerçek olmuyor.

Karbon balonu ve bununla bağlantılı yatırımını geri al kampanyasının hızlı ilerleyişi–Oxford Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre fosil yakıt şirketlerine karşı yürütülen yatırımını geri çek hareketi tarihte en hızlı büyüyen kampanya oldu–karşısında abandone olan fosil yakıt şirketlerinin bugünlerde sıklıkla dile getirdiği bir diğer konu ise yoksulluk.

Bu iddiaya göre, fosil yakıtlardan vazgeçilmesi halinde dünyada enerjiye erişim azalacak, yoksulluk artacakmış. Fosil enerji şirketlerinin yoksulluk konusundaki ve yoksul insanlara karşı duyarlılığı epey yeni sayılabilir. Ama işin bu boyutunu bir kenara bırakalım, fosil yakıtların ucuz enerji anlamına geldiği iddiası tümüyle yanlış. Halen elektriğe erişimi olmayan 1.2 milyar (bağlantı İngilizce) insan yaklaşık 200 yıldır fosil yakıtların yaygın olarak kullanıldığı bir dünyada yaşıyorlar sonuçta. Kaldı ki fosil yakıtların bolca çıkarıldığı yerlerde yaşayan ve elektriğe erişimi olmayan birçok insan bulunuyor (bağlantı İngilizce). İkincisi, fosil yakıtların en ucuzu (ve en kirlisi) kömürde dahi elektriği olmayan yerlere elektrik götürmek için ciddi dağıtım ağı yatırımına ihtiyaç duyuluyor. Kıyasla, bu bölgelere yapılacak ve merkezi olmayan yenilenebilir enerji üretim tesisleri çok daha ucuza geliyor (bağlantı İngilizce). Bir de işin içine fosil yakıtların devletlere yarattığı sağlık ve toplumlara yarattığı vicdan maliyeti eklendiğinde mesele iyice kıyas kaldırmaz hale geliyor.

İşte bu şirketler kendi savlarının geçersizliğini kavramış olacaklar, başta küçük gördükleri yatırımını geri çek kampanyasını birden ciddiye almaya başladılar. Hatta bu çerçevede ‘Büyük Yeşil Radikaller’ – bu üç kavramdan diğer ikisine benzemeyeni bulunuz – adı altında bir paravan kuruluş üzerinden adı ‘Doktor Kötülük’e (bağlantı İngilizce) çıkmış bir adamın PR şirketine büyük paralar yedirerek şu aşağıda görmüş olduğunuz şaheser animasyonu hazırlattılar:

Animasyonda kısaca Joe adında bir genç, pembe fiyonklu bir petrol variliyle olan gönül ilişkisini, yatırımını geri çek kampanyasını dinleyerek sona erdiriyor. Joe başına gelen türlü beladan sonra pişman oluyor ve petrol variline geri dönüyor (bu arada petrol varilinin de hiç kendine saygısı yokmuş). Joe ve varil öpüşüyorlar ve mutlu son…

“Önce görmezden gelirler. Sonra gülerler. Sonra savaşırlar. Sonra kazanırsın…” demişti Gandhi. Belli ki fosil yakıt şirketleri artık savaşma evresine geçtiler. İşin ilginç yanı bu evre herkesi güldürüyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.