ManşetRöportaj

Baran Bozoğlu: “Artan hava kirliliğinin nedeni yeni yolların yapılması, doğalgaz fiyatlarındaki artış ve kömür dağıtımı”

0
Hava kirililiği

Hava kirliliği Türkiye’nin en önemli çevre sağlığı sorunlarından biri. Ama sistematik bir şekilde göz ardı ediliyor. TMMOB Çevre Mühendileri Odası (ÇMO) Başkanı Baran Bozoğlu, geçen hafta yayınladığı bir raporla bu konuda önemli bir çıkış yaptı. ÇMO’nun Hava Kirliliği Raporu, hava kirliliğinin ülkenin en önemli çevre ve halk sağlığı sorunu olduğunu, özellikle de Düzce, Denizli ve Ankara gibi kentlerde hava kirliliğinin gittikçe arttığı ve kritik seviyeyi aştığı belirtiliyor. Biz de rapor çıkar çıkmaz Baran Bozoğlu ile hava kirliliği üzerine bir söyleşi yaptık.

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu

1983 yılında doğan Baran Bozoğlu 2005’de ODTÜ Çevre Mühendisliği bölümünü bitirdi ve 2008’de ODTÜ Kentsel Politika Planlama ve Yerel Yönetimler Bölümü’nde Yüksek Lisans yaptı. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Sosyal Çevre Bilimleri Bölümü’nde doktora eğitimine başladı. 2007’de Çevre ve Orman Bakanlığı’nda çalışmaya başlayan Bozoğlu halen Türk Akreditasyon Kurumu’nda (TÜRKAK) Uzman ve Baş Denetçi olarak çalışmaktadır. Çevre Mühendileri Odası’nda 2005’den bu yana çalışan Bozoğlu 2009 yılında “genç” Çevre Mühendisleri grubunu oluşturarak ÇMO Genel Merkez Yönetimine ayrı bir liste olarak aday oldu. 2010’dan bu yana, Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı görevini sürdürmektedir.

– Raporunuzda doğal gazın yaygınlaşmasına rağmen hava kirliliğinin tekrar ciddi bir sorun haline geldiği, hatta Türkiye’nin en büyük çevre sağlığı sorunu olduğu belirtiliyor. Oysa gerek hükümet, gerekse yerel yönetimler sorunun çözüldüğü kanaatinde. Halkta da böytle bir fikir yaygın. Hatta İstanbul’da İGDAŞ İstanbul’u Avrupa’nın havası en temiz kenti ilan etmişti. Doğal gaz kullanımına rağmen hava kirliliği neden artıyor?

Hava kirliliğine dair yaptığımız çalışmalar ve oluşturduğumuz raporlar ulusal ve uluslararası mevzuata, bilimsel literatüre ve en önemlisi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın (ÇŞB) ölçüm istasyonlarından edindiğimiz verilere dayanıyor.

İGDAŞ'tan temiz hava reklamı

İGDAŞ’tan temiz hava reklamı

Ülkenin farklı kentlerinde farklı hava kirliliğinin farklı sebepleri olabiliyor. Bazı kentler coğrafi konum hava kirliliğinde belirleyiciyken bazı kentlerde trafik yoğunluğu veya kömür kullanımı nedenlerin başında gelebiliyor.

Sanırım İGDAŞ bu yorumu yaparken ÇŞB’nin resmi verilerini incelememiş. İGDAŞ’ta bu yorumu yapanların bırakın ÇŞB’nin resmi verilerini incelemeyi, özellikle akşam saatlerinde sokağa çıkmadıklarını da anlayabiliyoruz. Çünkü yoğun bir kömür kokusu İstanbul’un birçok bölgesini sarmış durumda. Tabi İstanbul’un sadece partikül madde dediğimiz kirletici ile değil aynı zamanda NOx (azot oksitler) dediğimiz kirletici ile de başı dertte. Özellikle Esenler bölgesinde trafikten kaynaklı olduğunu düşündüğümüz NOx değerleri de çok yüksek.

Hava kirliliğine dair yorum yaparken doğalgaz kullanımının artışından ziyade hane, evlerdeki kullanımlar incelenmelidir. Doğalgaz kullanmaktan vazgeçen ve kömür kullanımına, odun kullanımına dönen hane sayılarındaki artış bizim için bir parametre olabilir. Şöyle ki, doğalgaz kullanım miktarı havanın soğukluğuna göre değişiklik gösterebilmektedir. Yani bir hane hava daha sıcakken 10 birim tüketiyorsa, soğuk zamanlarda 20 birim tüketmeye başlayabilir. Bu durumda tüketim artar, tüketimin artması hanelerdeki ısınma yöntemi tercihine dair bilgi veremez.

 

AB sınır değeri birçok şehirlerde aşılıyor

– Türkiye’deki hava kirliliği sınır değerlerinin Avrupa ve dünya değerlerinden yüksek olmasını neye bağlıyorsunuz? Türkiye’de sınır değerler Avrupa ölçülerine göre sık aşılıyor mu? Yakın bir gelecekte bu değerlerin dünya standartlarına getirilmesine dair bir çalışma var mı?

Düzce'de hava kirliliği eylemi

Düzce’de hava kirliliği eylemi

Ülkemizdeki sınır değerler AB sınır değerlerinin 2 katı. Türkiye 2019 yılına kadar sınır değerleri AB değerlerine çekeceğini taahhüt etmiş durumda. Her yıl belirli oranda düşürülerek AB değerlerine ulaşılması düşünülüyor. Örneğin Partikül Madde 10 (10 mikron büyüklüğünde parçacık, PM 10) sınır değeri 2014 yılında 100 mikrogram/m3 iken 2015’de 90, 2016’da 80, 2017’de 70, 2018’de 60 ve 2019’da AB sınır değeri olan 50’ye çekilmiş olacak.

AB sınır değeri özellikle PM 10 kirleticisi özelinde birçok şehirlerde aşılıyor.

Tabi bu sınır değerin mevzuatta azaltılması kuşkusuz yeterli değil. Sınır değerlere uyum için önlem alınması gerekiyor. Örneğin trafik, ısınma, sanayi kaynaklı kirliliğin yönetilmesi, azaltılması gerekiyor.

Termik santrallerin arttırılması, trafiğin çözülmesi yerine yeni yolların yapılması, doğalgaz fiyatlarındaki artış ve kömür dağıtımı aslında somut çalışmaların yapılmadığını hedefe ulaşmanın oldukça güç olduğunu gösteriyor. Bunun yanında sanayi tesislerinin bacalarından çıkan kirleticilere dair sınır değerlere uyum da mevzuatla sürekli erteleniyor. Yani ÇŞB ve ilgili kurumlar (belediyeler, sağlık müdürlükleri vb.) üzerine düşen görevi yerine getirmiyor. En basitinden 2014 – 2019 kapsayan “temiz hava eylem planı” bile kirliliğin en yüksek olduğu Düzce’de hazırlanmamıştı. Açıklamamızın ardından hazırladıklarını belirttiler ancak kamuoyu ile hala paylaşılmadı… Denizli’de de durum aynı…

– Hava kirleticilerin hepsinin ölçülmediği ve ölçüm yerlerinde sorunlar olduğu eleştirisini getiriyorsunuz? Bunun nedeni nedir? Bunlar çok pahalı ölçümler mi yoksa sorunun önemsenmemesi mi söz konusu? Kirleticileri yeterince ölçmemek ne gibi sorunlara neden oluyor?

Partikül Madde 2,5 (2,5 mikron büyüklüğünde parçacık, PM 2,5), Ozon, Karbon Monoksit (CO), Kurşun, Benzen gibi kirleticiler ülkemizin her noktasında ölçülmüyor. CO ve PM 2,5 Ankara Sıhhiye’de ölçülürken, ciddi hava kirliliği yaşayan Düzce’de sadece PM 10 ve Kükürt Dioksit (SO2) ölçümü yapılıyor. Bu nedenle, mevzuatta sınır değer belirtilse bile, ölçülmediği için herhangi bir yorum yapılamıyor.

Ölçemediğinizi yönetemezsiniz. Kaynağını bulamazsınız. Azaltmak için faaliyette yürütemezsiniz. Bu kirleticiler ölçülmüyor. Ancak ciddi halk sağlığı problemi yaptıkları da biliniyor ve bilimsel olarak kabul ediliyor.

Halk sağlığı problemlerinin çevre sorunlarından kaynaklı olduğu kesinlikle unutulmamalı. O nedenle çevre sorununu çözmediğiniz sürece halk sağlığı problemlerini çözebilmeniz mümkün değil.

Ölçümlerin ve ölçüm cihazlarının pahalı olduğunu söyleyemeyiz. Ankapark, kaçak saray ve birçok harcamaya imza atan bir ülkeyiz. Dolayısıyla bir öncelik sorunumuz olduğu kesin.  Halk sağlığına mı öncelik veriyorsunuz yoksa ranta mı, paraya mı? Sorulması gereken bu soru cevaplandığında eminim ölçüm cihazlarının pahalılığını tartışmamıza gerek kalmayacaktır.

 

Trafiğin hava kirliliğindeki payı %40 civarında

– Trafiğin hava kirliliğindeki payı nedir?

Trafiğin hava kirliliğindeki payı büyük

Trafiğin hava kirliliğindeki payı büyük

Her kentin kendine göre bir oranı olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin Ankara’da yapılan bir projede trafiğin hava kirliliğindeki payı %40 civarında. Geri kalan kısmı ısınma ve sanayi arasında dağılıyor… Yani çok büyük bir etkiye sahip trafik sorunu.

İstanbul, Kocaeli, İzmir gibi şehirlerde de trafiğin etkisi olduğunu biliyoruz. Bu nedenle kentin yöneticileri, belediyeler sağlıklı hava soluyabilmemiz için de trafik sorununu çözücü, toplu taşımayı geliştiren, bisiklet kullanımını teşvik eden projeleri acilen hayata geçirmeliler.

– Türkiye’nin havası en kirli kentleri nereler? Neden bu illerin ön sıralarda olduğuna dair bir gözleminiz var mı? Buralarda yerel yönetimler ve Sağlık Bakanlığı ne gibi önlemler alıyorlar? Bir de tabii İstanbul ve Ankara’daki durumun nasıl olduğunu merak ediyoruz. Çünklü kişisel gözlemlerimiz havanın iddia edildiği kadar temiz olmadığı yönünde.

Ülkemizdeki tüm şehirlerde hava kirliliği problemi olduğunu söyleyebiliriz. Hava kirliliği en yoğun olan şehirlerin başında ise Düzce, Iğdır, Kocaeli, Ankara geliyor. İstanbul’da da kirlilik oranları yüksek.

Öte yandan, İstanbul’u da kapsayan Marmara Hava Kalitesi İzleme Ağı da kuruldu. Bu da önemli bir adım. Ancak şu anda mevcut sistem gibi raporlama, geçmişe dönük veri temini yapılamıyor. Veriler kullanılabilir nitelikte kamuoyu ile paylaşılmıyor. Yakın bir zamanda sanırım bu sorun da çözülecektir.

Ankara’nın durumuna dair detay vermek gerekirse Sıhhiye’de Dünya Sağlık Örgütü ve AB sınır değeri olan (PM 10 için) 50 mikrogram/metreküp 297 gün aşılmış durumda. Dünya Sağlık Örgütü ve AB bu sınır değeri sadece 35 gün aşılabileceğini, daha fazla aşılması halinde acil önlemler alınması gerektiğini çünkü sağlık sorunları yaratacağını vurgulamaktadır.

Demetevler, Dikmen, Bahçelievler gibi merkez yerleşim yerlerinde de benzer durumlar var. Yani sorun gerçekten büyük. Ve Ankaralılar kirli havayı solumak zorunda bırakılıyor. Buna rağmen ne belediyeden ne valilikten bir açıklama yapılıyor… Sağlık Bakanlığı’nın da hala herhangi bir açıklama yapmadığını görüyoruz. Bir tarafta veremle savaş haftalarında salonlarda güzel sözler söylenirken öte yandan akciğer hastalıklarına, cilt hastalıklarına, kansere neden olabilen hava kirliliğine dair hiçbir şey söylenmemesi ciddiyetsizliğin de göstergesi.

İstanbul’a dair verileri önümüzdeki günlerde açıklayacağım.

– Hava kirliliğinin sağlık ve çevre üzerinde ne gibi etkilerde bulunduğuna dair yeterli araştırmalar yapılıyor mu? Çevre ve Şehircilik Bakalığı, Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerin konuyla ilgisini yeterli buluyor musunuz? Sorunu çözmeye yönelik bir eylem planı mevcut mu?

Biz araştırmalarımızda somut bir çalışma göremedik. Bazı sempozyumlarda sunulan bildiriler dışında… Ama temiz hava eylem planlarının önemli bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Merkezi düzeyde olmasa da yerellerde hazırlanan bu planlar bazı önemli çalışmaları barındırabiliyor. Örneğin yereldeki ilgili kurumlarla, sağlık il müdürlüğü ile ortak hazırlanan Çanakkale temiz hava eylem planında açıkça kirleticilerin ne gibi hastalıklara neden olduğu belirtiliyor.

Bu nedenle temiz hava eylem planlarını ciddiyetle hazırlamak ve uygulamak oldukça önemli.

 

Doğalgaz fiyatları artarken kalitesiz kömür yardımı yapılıyor

– Greenpeace geçen sene yayınladığı raporda kömürle enerji üretiminin Türkiye’de her yıl 7900 erken ölüm olduğunu açıklamıştı. Sizin raporunuza göre kömürlü termik santralların ve genel olarak kömürün hava krililiğindeki payı nedir?

Hava kirililiği

Partikül maddenin en önemli kaynağı kömür

Bizim raporumuzda termik santraller özelinde herhangi bir detay inceleme yer almıyor. Ancak kentlerde kömür kullanımından kaynaklı hava kirliliği tespiti yapıyoruz. Çünkü partikül maddenin en önemli kaynaklarının başında kömür tüketimi de geliyor. Kükürt Dioksit miktarındaki artış da buna işaret ediyor.

Son 1 yılda 3 seçim gerçekleştirilmiş olacak. Geçmiş yıllara kıyasla özellikle bu yıl ciddi kirlilik artışı olduğunu görüyoruz. Bunun nedeninin seçim süreci olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerek. Doğalgaz fiyatları artarken kalitesiz kömür yardımı yapılıyorsa yurttaşlar kömür kullanımını tekrar tercih etmeye başlıyor.

Burada ilginç bir nokta da var, kalitesiz kömürün denetimini yapması gereken belediyelerdir. Ancak kalitesiz kömürü yardım amaçlı seçim zamanları dağıtanlar da belediyelerdir. Bu garip yapıyı çözen bir mevzuat çalışması da şart…

– Sorunu çözmek için sizin önerileriniz nelerdir?

Sırasıyla;

* Kentlerin her noktasına ölçüm istasyonu kurmak mümkün değil. Bu nedenle hali hazırdaki ölçüm sonuçları üzerinden ve tüketim alışkanları göz önüne alınarak, üniversitelerin de katkısı ile “modelleme” çalışması yapılarak kirliliğin nerelerde nasıl yoğunlaştığı, nerelere doğru dağılım gösterdiği tespit edilmeli.

* Yapılan bu analiz ile birlikte sorun noktaları ve kirlilikteki payları net bir şekilde çıkartılmalı.

* Sorun noktalarının üzerine kararlılıkla gidilmeli. Örneğin, kalitesiz kömür kullanımına karşı denetim ekipleri sıkı denetimler yapmalı. Ancak yurttaşların ısınma ihtiyacı da giderilebilmeli. İlla yardım yapılacaksa doğalgaz yardımı yapılmalı. Burada vurgulamak istediğim şu; hava kirliliği kitlesel ölümlere, hastalıklara neden olan bir problem. Yani şakaya gelmez. Bu nedenle doğalgaz teşviki yapmak bazı kentlerde bir zorunluluktur. Örneğin Düzce’de…

* Toplu taşıma geliştirilmeli, konforlu, hızlı, ucuz toplu taşıma sistemleri acilen hayata geçirilmelidir. Kent merkezlerine araç girişi de kısıtlanmalıdır.

* Sanayi yapıları kesinlikle kentin dışına taşınmalıdır.

* Temiz hava eylem planları vakit kaybetmeden katılımcı bir anlayışla, çözüm hedefli hazırlanmalı ve kamuoyu ile paylaşılmalı, halka anlatılmalıdır.

* Terselme (inversion, inversiyon, enverziyon – birçok farklı yazımı var) olarak adlandırdığımız hava katmanları arasındaki sıcaklık farkından kaynaklı olarak kirli havanın dağılamama problemi de oluşabilmektedir. Bu meteorolojik olay nedeniyle 1950lerde Londra’da 4000 kişi hayatını kaybetmiş ve 100.000 kişi de hastalanmıştı. Ülkemizin birçok kentinde de bu sorun yaşanmaktadır. Düzce’deki kirliliğin önemli nedenlerinin başında gelmektedir. Coğrafi konum ile ilgilidir. Kentleri şu anda bulundukları konumdan taşımamız mümkün değil. Ancak bu gerçekle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Örneğin kenti planlarken terselme durumu temel kriter olmalıdır. Kentin hava kanalları açık tutulmalıdır. Bu konuda da Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün önemli bir çalışması var. Terselme (enverziyon) haritası güncel olarak internet sitesinde yer almaktadır. Bu bilgi takip edilmeli kritik saatler Valiliklerce kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

– Teşekkür ederiz.

Röportaj: Ümit Şahin (Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.