ManşetUncategorized

Haftanın Tortusu

0

1470985898_cdb231c9ef1* Dört eski bakan için Yüce Divan oylaması yapıldı. Oylar 276’yı geçemedi. * Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu’na başkanlık etti. * Öldürülmek istenen katırlar firar etti. * Ali İsmail Korkmaz’ın katillerine iyi hal indirimi! * Yunanistan’da SYRIZA iktidara yürüyor, Türkiye’de benzerlik kavgası büyüyor.

* Dört eski bakan için Yüce Divan oylaması yapıldı. Oylar 276’yı geçemedi. 17-25 Aralık günü ortaya saçılanlara yönelik olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü mücadelede son adım TBMM’de yaşandı ve dört eski bakan için yapılan Yüce Divan oylamalarının hiçbirinde gereken 276 oya ulaşılamadı. Böylelikle bakanlar rahat bir nefes almış oldular.

Fakat oylamada ortaya çıkan sonuç ve sonrasında gelen yorumlar, oylamanın etkisinin biraz daha süreceğini gösteriyor. Öncelikle şimdiye kadar blok halinde ve yüksek disiplinle hareket etmesine alışık olduğumuz Adalet Kalkınma Partisi farklı sayılarda fireler verdi. (Belki bu derece bir yarılma en son 1 Mart Tezkeresi oylamasında görülmüştü) Fire rakamlarını net olarak hesaplamak pek mümkün değil ama ortaya çıkan tablo anlamlı. Çağlayan hakkındaki önerge 242’ye karşı 267, Güler hakkındaki önerge 241’e karşı 258, Bağış hakkındaki önerge 245’e karşı 255, Bayraktar hakkındaki önerge ise 219’a karşı 288 oyla reddedildi.

Bu tabloya bakınca en net gözüken AKP’nin hiçbir bakan için 276 oyu (Yarıdan 1 fazla, güvenoyu) geçemediğini gösteriyor. Mecliste şu anda 535 vekil olduğunu düşünürsek güncel “yarıdan 1 fazla” oya ise Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar ulaşabilmiş görünüyor. Oylamadan bir kaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan oylamayla ilgili “muhalefetin 276’ya neden ulaşamadığını düşünmesi lazım” anlamına gelen açıklamalar yaptı. Bu belki de kendi partisine yönelik bir göndermeydi çünkü iktidar da 276’yı geçemedi ve bunun muhalefetin geçememesinden daha büyük bir gerileme olduğunu da ortada. Zaten daha oylama sürerken bu gerilemeyi ihanet olarak adlandıran açıklamalar da gelmeye başladı AKP vekilleri içinden. Her şeye “darbe” diyen vekiller, AKP’nin firelerine de parti içi darbe demekten çekinmedi.

Bu oylamaya dair bir başka enteresan konu ise, Erdoğan Bayraktar’a diğer bakanlardan daha fazla sahip çıkılmış olması. Bana kalırsa muhalefetin bunun üzerinde durması gerekiyor. Çünkü üç bakana dair suçlamaların izlediği yolun sonu ile Bayraktar’a ait suçlamaların izlediği yolun sonu arasında önemli bir fark var.

* Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar Kurulu’na başkanlık etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta Bakanlar Kurulu’nu topladı ve oldukça uzun bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantının sonuçları açısından önceki toplantılardan pek bir farkı olduğunu söyleyemesek de, sembolik açıdan oldukça ses getirdi. Öncelikle yandaş/yalaka basın tarafından heyecanla “Başkanlık” üzerinde duruldu. Sevinçli ve mutlu manşetler atıldı. Manşetler ne kadar sevinçli ve mutluysa Başbakan Ahmet Davutoğlu da o kadar mutsuz ve somurtkandı toplantıda. Onun somurtkan yüzü internette insanları gülümsetti. Koltuğa daha yeni yeni ısınan Davutoğlu tekrar “bakanlardan biri” konumuna düştü ve bu da yüzüne yansıdı.

Seçime yaklaşılması, seçim sonrasında Başbakanlık koltuğunda kimin oturacağının belli olmaması gibi sebepler Davutoğlu’nun bu yaşananlara ses çıkaramamasının nedeni. Zaten en başta bunların olacağını bilerek o görevi kabul etmiş olmalı. Erdoğan açısından ise bu hareketin anlamını anketleri toparlamak olarak görmek mümkün. 13 yıllık bir parti de olsa AKP, aslına tek kişilik bir parti ve arada o kişinin elini parti üzerinde tutması gerekiyor kamuoyundaki değeri korumak için. Elini ve gölgesini çektiğinde (Yüce Divan oylamasında girilen kabinde yalnız kalan vekiller) neler olabildiğini de bu hafta gördük.

* Öldürülmek istenen katırlar firar etti. Hakkari’de askerler tarafından ele geçirilen 97 tane katırın mahkeme kararıyla öldürülecek olması haberi yayıldıktan sonra genel bir tepki ortaya çıktı. Düşünsenize sınırı geçmiş 97 tane katır, “ele geçiriliyor” ve ülkenin morfolojik özelliklerini taşımadıkları için riskli kabul edilip öldürülmek isteniyor. Buna sessiz kalmak mümkün değil ama tam bu haber iyice yayıldıktan sonra yeni bir tanesi duyuldu. Ülkenin morfolojik özelliklerini ve canlılara olan yaklaşımını beğenmeyen katırlar Türkiye’den kaçıp sınırı geçtiler. Hayatlarını kurtardılar. Türkiye öyle bir ülke ki belki de bu haber son zamanlarda duyulan en güzel haberlerden bir tanesi bile denebilir. Katırlar Türkiye sınırını geçtikten sonra yakalanmak isteniyor ama İran askerleri tarafından da yakalamak istenenler engelleniyor. Yani iki devlet arasındaki çelişkilerden yararlanıp hayatlarını kurtarıyor 97 katır. Sonuç? 97 katır bizi bu ülkede kendi kaderimize bırakıp, sınırların insanları durdurduğu ama katırları durduramadığı bir hayata devam ediyorlar.

* Ali İsmail Korkmaz’ın katillerine iyi hal indirimi! Ali İsmail Korkmaz. Sokak ortasında “destan yazan” polisler ve “yeri geldiğinde alperen” olan esnaflar tarafından dövülerek öldürülen 19 yaşında bir genç. Mahkemesi tamamlandı. Katillere kasten adam öldürmekten ceza verilmedi. Katillere iyi hal indirimi yapıldı. Mahkemeden çıkan annesi, elinde oğlunun fotoğrafları varken polisin attığı gazların içerisinde kaldı. Kısacası Ali İsmail’e son tekmeyi hukuk attı.

* Yunanistan’da SYRIZA iktidara yürüyor, Türkiye’de benzerlik kavgası büyüyor. Geçtiğimiz Pazar günü Yunanistan’da erken genel seçim yapıldı. Seçimi anketlerin de gösterdiği doğrultuda radikal sol parti SYRIZA kazandı ve Avrupa’nın siyasi havasını temizleyecek güzel bir pencere açılmış oldu Yunanistan taraflarından. Daha özel olarak bakarsak SYRIZA’nın oluşturduğu birlik içerisinde Yunanistan Yeşilleri de var ve geçen seçimde 0.06 ile barajın altında kalan (Yunanistan’da baraj %3) Yeşiller bu seçimde mecliste temsil edilecek. Bu da güzel bir haber.

Olayın bu kısmı Yunanistan’ı ve Türkiye’nin de içinde olduğu tüm Dünya’yı etkileyen kısmı. Krizin vurduğu ülkelerden bir tanesi yeni sağ ideolojilere saplanmadan ve o ideolojileri geri plana iterek ekolojik bir radikal sol bakışı başa geçirebiliyor. Bir de sadece bizi etkileyen bir “Türk işi” kısım var. SYRIZA’nın seçim başarısı ihtimali belirginleştiğinden beri, Türkiye’nin “sol kamuoyunda” “SYRIZA’nın bu başarısından kim faydalanmalı?” tartışması başlamış durumda. SYRIZA’nın orada aldığı oy oranının burada sandığa nasıl yansıyacağı gibi aslında çok temel ve yanıtı boş küme olan bir soruyu bir kenara bırakırsak, bugünlerde en çok sahip olunmak istenen sıfat “Türkiye’nin SYRIZA’sı”. SYRIZA’ya ya da “Önce Atina, Sonra Madrid” sloganı ile elele verdikleri İspanya’nın Öfkeliler hareketine bakınca ise bu sıfatı almaya çalışmayı düşünmek bile Türkiye’de herhangi bir siyasi hareket için çok çok uzak. Hem ortaya çıkış, hem form, hem de söylemler açısından aradaki fark Ege Deniz’inden fazla.

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.