Dış Köşe

Fareler ve İnsanlara dair – Ömer Madra

0

IPS Haber ajansından Tessa Love röportajında uyarmış, biz de Radyo’da (Açık Gazete) dinleyicilere okumuştuk: “Yeni Bir Soma Faciası’na Şunun Şurasında Ne Kaldı?” (1) Yayından çıkalı 2 saat olmamıştı ki, Konya Ermenek’te 18 kömür işçisinin yerin dibindeki suların dibine “enjekte edilmiş” olduğu haberi geldi. Bülten yazıldığı sırada onlardan hiç haber yoktu.

9 ermenek_maden

Bilim dünyası bir sene önce uyarmış, biz de Açık Radyo’da (Yeşil Dalga; Ekonomi ve Ekoloji) dinleyicilerle paylaşmıştık. Tema Vakfı için farklı alanlardan uzman bilim insanlarının hazırladığı raporda Konya’da kömür çıkartmak için “tüm yeraltı sularını çekmek gerek!”, o da olmaz!, diyorlardı. O da oldu! İTÜ’den  Prof. İsmail Duman, bilimin mesafeli ve soğukkanlı sesiyle: “Ismarlanmış felaket olur” diyordu radyoda, ısmarlanmış felaket oldu. (2)

Aynı raporda “emniyetli yeraltı suyu rezervi yıllık yaklaşık 1.8 milyar m3 iken, çekilen yıllık su miktarı 2.6 milyar m3’tür. Bu durumda sadece tarımsal sulama değil, içme suyu olardak kullanan insan ve hayvanlar için de su temini güçleşecektir,” uyarısında bulunuluyordu. Yayından da tekrarladığımız bu sıkıntı şimdilerde başgösteriyor.

Raporu yazanlar madenlerin yeraltı kaynaklarını tükettiği, su kaynaklarının delik deşik olduğu, gıda güvenliğinin ve refahın madene değil tarıma bağlı olduğunu da söylemişlerdi. Herkese eşit refah ve istihdam sağlayan tarımın yerine madencilik ve kömür yakıtlı termik santral yapılırsa yer altı suyunun tamamen tükeneceğini, yeni obruklar açılacağını, tarımın biteceğini, heyelanlarla madenleri su basacağını, termik santral kurulursa, Konya denen tahıl ambarının ateşe verilmiş olacağını da söylemişlerdi. (3,4,5) Bunlar oldu ve/ya oluyor.

Geçen yaz, Ağustos ayında bir uyarı gelmişti. California Üniversitesi uzmanları, dünyadaki mevcut kömür ve gaz yakan termik santrallerinin, ömür süreleri dolmadan önce gezegen “karbon bütçesi”nin çok büyük kısmını yakıp bitireceğini söyleyip uyarıyorlardı: asla yeni santral yapılmamalı!(6) Ama mesela sadece Türkiye 50 yeni santral yapıyor ve/ya planlıyor. Dünyada şirketler ve devletler iklim yıkımı için yapılması gereken ne varsa onu yapıyor, iklim felaketi getirmek üzere yeni teknolojilere korkunç paralar yatırıyor. Kıyamete dörtnala!

Kasım başında uyarıların şahı geliyor: Dünya Bilim Kurulu (IPCC) dünya âleme duyduk duymadık demeyin diyor: Kömürü, petrolü, gazı yakarak atmosferi kirletmeyi (çok düşük maliyetle: yani tüketim büyümesinden ortalama sadece % 0.06 kısarak!) hemen şimdi kesin, YOKSA!… diyor.

Yoksası şu: Değişikliği yavaşlatma konusunda hareketsiz kalınırsa, kuvvetle muhtemeldir ki, hararet yüzyıl sonuna kadar 4 dereceyi aşar; bunun riskleri de birçok türün yokolması, yiyecek güvensizliğinin had safhaya çıkması, sıradan insan faaliyetlerine tahditler gelmesi ve yapamaz olacağız, kimi durumlarda uyum dahi sağlanamaması.(7)

İklim yazarı Joe Romm’a göre bunun tercümesi de şu: Hiçbir şey yapmadan mabadimizin üstünde yatıp malaklar gibi yayılmaya devam edersek, uyum sağlaması imkânsız bir dünya, bir felaket sonrası “açlık oyunları” dünyası yaratır, yiyecek üretme kapasitemizi, açık havada yaşama ve çalışma şansımızı kaybederiz.(8)

IPCC adlı heyetin uyarısından tam iki gün önce, NASA yukardaki fecaati önceden haber veren büyük bir bomba patlatmıştı bile:  Dünyada yeraltı suları krizi!(9) Uydular, en büyük akiferlerin (yeraltı su kaynakları) çoğunun, tazelenemeyecek hızlarda boşaltıldığını ayna gibi gösteriyordu. ABD Yaylalar Bölgesi, California Merkez Vadisi, G. Amerika’da Guarani akiferi, Kuzey Çin Ovası, Avustralya Canning havzası, K. Batı Sahra Akifer sistemi, K. Batı Hindistan akiferleri – ve EVET: ORTADOĞU yeraltı su sistemleri de elden gitmekteydi!

Araştırmayı yapan NASA bilimcisi James Famiglietti burada metafor kullanıyor: “Bankada yatan para gibi yeraltı suları da karın ve yağmurun kıt olduğu zamanlarda toplumları ayakta tutar. Dolayısıyla, sürdürülebilir yeraltı su rezervi olmadan küresel su güvenliği halihazırda farkedilenden çok daha büyük bir risk getirir.” (10) Uzman, Suriye’yi yeryüzü cehennemine çeviren çatışma ve iç savaşın kuraklık ve kıtlıktan kaynaklandığını biliyor mu, bilinmez.

Neyse, biz, para ve finans dünyası metaforunu biraz daha sürdürelim. Bir buçuk yıl önce bir uyarı daha gelmişti uzmanlardan: Ekilebilir araziden, içilebilir sudan, yaşanabilir iklimden vb oluşan doğal “kapital”in yılda 7,3 trilyon dolar tutarındaki kısmını, hiçbir bedel ödemeden çocuklarımızın hesabından güzelce çekip aldığımız hesaplanmıştı.(11)

Yeni kuşaklar pek bilmez, Banker Kastelli’nin kulaklarını çınlatma zamanıdır: Kömür, petrol, gaz, inşaat vb. şirketleri ile onların derin cebindeki siyasetçiler başta, insanlığın mevcut kuşakları olarak hep birlikte en büyük saadet zincirini oluşturmuşuz meğerse ve, gelecek kuşakların sırtından pekâlâ geçinip gidiyoruz işte.

Yine bir buçuk yıl önce, ülkenin önde gelen sanatçı, düşünür, entelektüelleri ve hemen her kesimi ve mesleği temsil eden sivil kuruluşları da uyarmışlar, 10 bine yakın imzalı dilekçe sunmuşlardı: “İklim değişiyor ve sosyal adaletsizliği kat be kat artırıp derinleştiriyor. Gezegen sürekli uyarıyor. Ama gözler kör, kulaklar sağır kalmaya devam ederse, kibir denen şeyin ne büyük bir felaket olduğunu yakında hepimiz öğreneceğiz.” (12)

Kibir, para, finans, banka, saray. Masal masal matitas. Ermenek faciası patlak verince, küçük bir dram yaşandı: vergi veren vatandaşların cebinden (ama onlara sorulmadan örtülü ödenekten) çıkan ve masalsı boyutlarda yolsuzluk belgeleri yayınlanan, masal boyutlarında parayla yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılması planlanan masalsı resepsiyon yapılamadı, Anadolu’nun tüm motifleri gösterilemedi, görevliler folklorik kıyafetler giyemedi, Muhafız alayı atlı birlikleri minik gösterilerini yapamadı. Yazık oldu. (13)

Fareler ve insanlarla bitirelim o zaman. Önde gelen düşünür ve aktivist Noam Chomsky, “Işid’den Ukrayna’ya Kriz İçinde Bir Dünya” başlığı ile sunulan yeni söyleşisini, yaban sıçanlarının o dillere destan hikâyesi ile noktalıyor: “Tartıştığımız her konunun üzerine çöken karanlık ve uğursuz bulut var bir de: Yaban sıçanlarının topluca uçuruma doğru koşması gibi, tüm öteki kaygıların yerini rahatlıkla alabilecek bir çevre krizine doğru kararlı adımlarla yürüyoruz.” (14)

….

(1)     IPS News, 26 Ekim 2014

(2)     acikradyo.com.tr., 12 Aralık 2013 ve 29 Ekim 2014-11-05

(3)     Aynı yerde; ayrıca bkz.:Pelin Cengiz, T 24, 29 Ekim 2014

(4)     Aynı yerde

(5)     Nilay Vardar, Bianet, 29 Ekim 2014

(6)     Jeff Spross, Climate Progress, 27 Ağustos 2014

(7)     Joe Romm, Climate Progress, 2 Kasım 2014.

(8)     Aynı yerde

(9)     Joe Romm, Climate Progress, 31 Ekim 2014

(10) Aynı yerde

(11) Jeff Spross, Climate Progress, 23 Nisan 1013

(12) Gezegen Elden Gidiyor, change.org, Mart 2013

(13) memurlar.net./haber, 21 Ekim 2014; gazeteler 29-30 Ekim 1014

(14) Alternet, 1 Kasım 2014

Bu yazı acikradyo.com.tr/ den alınmıştır

Ömer Madra

 

 

Ömer Madra

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.